Afrika Sinemasının Babası: Ousmane Sembène ve Xala Film İncelemesi

spot_img
Kaynak: https://www.bbc.co.uk/programmes/m000wsy21923

Senegal doğumlu Ousmane Sembène, babasının mesleği olan balıkçılık yerine birçok meslek yapmış, daha sonra Fransız Ordusuna katılmış ve işçi hareketinde aktif bir rol oynamıştır. 1956 yılında ilk romanını Le Docker Noir (Kara Liman İşçisi) yayınlayan Sembène, hedef kitlesinin çoğunluğunun okuma-yazma bilmeyen insanlardan oluştuğunu fark etmesiyle film yapmaya yöneldi. Afrika’nın sınırları dışına da taşan ilk film olan 1963 yapım tarihli kısa filmi Borom Sarret’i yaparak Sembène, “Afrika Sinemasının Babası” olarak tanınmaya başladı. İki tane kısa film yazıp yönettikten sonra, 1966 yılında ilk uzun metraj filmi olan La Noire de … (Kara Kız / Siyah Kızın Biri) filmini beyaz perdeye taşıdı.[1]

Çok konuşulan, uzun ve başarı dolu kariyeri boyunca birçok festivale katılan ve ödüller alan Sembène’nin verdiği bazı röportaj ve ödül konuşmaları ile gündeme gelmiş ve yaşamı boyunca sömürülen toprağını ve insanlarını dillendirmişti. Üçüncü Dünya Sineması’nın Afrika’da da yer edinip insanların çoğunluğuna ulaşmasında önemli bir görev üstlendi.

Sembène’nin Görüşleri
Ousmane Sembène, ömrü boyunca yazdığı kitaplar ve filmlerinde sömürgecilik ve ülkesinin bağımsızlığını konu olarak seçti ve sanat yoluyla kendi mesajlarını yaymayı kendine görev bildi. Hem yönetmenlik hem de yazarlık hayatı boyunca yaptığı konuşmalar ve verdiği röportajlar okuyucu ve izleyicilerine film ve kitaplarından farklı olarak birinci elden ve direkt bir şekilde düşüncelerini ulaştırmasını ve kendini ifade etmesini mümkün kıldı. Yazının devamında Sembène’nin görüşlerini anlamak için onun röportajlarını inceleyebiliriz.[2]

Sembène, verdiği bir röportajda “sinemanın potansiyel etkisini” fark etmesiyle birlikte edebiyatı sinemaya tercih etmesine rağmen aktivistliği için daha etkili bir araç olarak edebiyat yerine sinemayı kullandığını söylüyor ve ekliyor: “Kişisel tercihimi sorarsanız, edebiyatı sinemaya tercih ederim. Ama bizim zamanımızda edebiyat bir lüks. Sözlü geleneğimizi kullanarak tarihi özetlemek için sinema bizim için önemli bir araç ve tüm sanatlar arasında en erişilebilir ve geniş bir kitleye hitap eden ifade biçimi.” Diğer verdiği röportajlardan birinde ise yine aynı bağlamda sanatın politik olduğunu ve sanat olmadan insanın özgür olamayacağını belirtiyor.

Verdiği diğer bir röportajda “Sizin filmleriniz Avrupa’da anlaşılıyor mu?” sorusuna, “Avrupa benim merkezim değil… Avrupalıların beni anlamalarını isterdim ama hiçbir fark yaratmaz” diye cevap veriyor.

Senegal’in Kısa Tarihi:

https://geographic.org/maps/new2/senegal_maps.html

Ousmane Sembène’nin filmleri üzerinde yaşadığı toprakların ve insanların geçmişine ve şuandaki yaşadıklarına atıfta bulunması ve onlarının hikayelerini anlatması yönünden Xala filmi hakkında konuşmak için onun içine doğduğu ülkenin kısa bir tarihsel geçmişini bilmekte fayda var.

Uzun yıllardan beri sömürgesi altına almak için başta İngiliz ve Fransızlar olmak üzere birçok ulusun savaşa girmesi sonucu Fransa, Senegal’i sömürge altına alıp kolonileştirdi. 1960 yılında Senegal, Mali Federasyonunun bir parçası olarak bağımsızlaştı ve 1960 yılının ilerleyen aylarında ise Mali Federasyonundan da çekilerek ayrı bir cumhuriyet olmasıydı.[3]

Afrika’daki sömürgelerden çekilirken iki konuyu zorunlu tutan Fransa’nın birinci şartı, Fransızcanın ülkenin resmî dili ve eğitim dili olması, ikincisi ise zorunlu resmî eğitim

Bağımsızlaşan tüm yeni ülkeler gibi yeni sömürgeciliğe karşı verdiği mücadele devam etmekte gerek zihinlerinde ve gerek günlük yaşamın her parçasında sömürgecilik kalıntılarının izi sürmekte, Fransız kültürünün etkisi yoğun bir şekilde gözlenmektedir.

Xala Film İncelemesi: 

https://mubi.com/tr/films/xala

(Xala ve Sembène’nin diğer film ve kitapları çok konuşulmuş ve akademisyenler tarafından gerek filmdeki kadınlar yönünden gerek yeni sömürgecilik yönünden çok detaylı bir şekilde incelenmiştir. Bu yazıda okuru, derinlemesine bir inceleme yerine yüzeysel bir inceleme beklemektedir. Bu konuda daha fazla okuyup bilgi edinmek isteyen bu konuda yazılmış makaleleri kontrol edebilir.[4])

Ülke tam da böyle tarihi bir geçiş konumundayken Ousman Sembène 1975 yılında Xala (İktidarsızlık) isimli filmini çekti. Geçiş dönemini ve bu dönemin özelliklerini hiciv kullanarak işleyen yönetmen, kamerasını iktidarsızlık problemi yaşan iktidardaki El Hadji Aboucader Beye’in yükselişinin ve çöküşünün hikayesine çevirdi.
Film, ülkelerinin artık bağımsız olduğunu konuşan fakat görünüşlerinden hala ne kadar geleneklerinden uzak ve Fransızlar’a özenen insanlar olduğu anlaşılan politikacıların konuşmalarıyla izleyicisine merhaba der.

https://thedullwoodexperiment.com/2015/04/10/xala-1975/

Film üçüncü karısıyla evlenmek üzere olan El Hadji Aboucader Beye’e odaklanır. Filmin başında tamamen bağımsız olmak fikrinden bahseden, Fransızlar gibi giyinen ve Fransızca konuşan El Hadji, “modernlik bize Afrikalılığımızı kaybettirmemeli” der ve ilerleyen sahnelerde “çok eşliliğin dini miraslarının bir parçası” olduğunu söyleyerek üçüncü karısını alma fikrini kendince meşru kılar.

https://filmsocietywellington.net.nz/db/screeningdetail.php id=73&sy=2004

El Hadji’nin ilk ve ikinci karısı arasında sadece sözel değil aynı zamanda görsel ve kültürel bir çatışma da vardır. Yaşça daha büyük olan ilk karısı geleneksel kıyafetler giyinip ne kadar üzülse de evliliğe karşı çıkmasa da El Hadji’den biri erkek diğeri kız olmak üzere iki çocuğu vardır, ancak onun yerine kızı onun duygularını korkusuzca dillendirmektedir.

 

https://thirdcinema.wordpress.com/2010/03/01/xala/

Kızı, saçlarını Afrika örgüsü ile ören, odasında Charlie Chaplin posteri olan, elinden kitap eksik olmayan, ithal su içmeyen, tek eşliliği ve kadın erkek eşitliğini savunan, Senegal’deki iyi bir Fransız üniversitesinden eğitim olmasına rağmen yerli dili olan Volof dilini konuşan, babasının aksine sadece sözde değil özde de bir Afrika milliyetçisi olmaya çalışan bir gençtir. Babasına ve babasının evliliğine karşı geldiğinde yediği tokada aldırmaz ve babasına karşı gelmeye devam eder, hatta bir gün babasıyla konuşmaya gittiğinde babası kızıyla Fransızca konuşur ve kızı ısrarla Volof dilinde konuşmayı sürdürür. Buna karşılık sinirlenen babası sinirlenerek yumruğunu masaya vurur ve ısrarla Fransızca konuşmamasının nedenini sorar, kızı ise “Çünkü Fransızca benim dilim değil,” cevabını verir. Kızı, bir anlamda Afrikalı bir görünüşe ve Avrupalı bir zihniyet ve eğitime sahiptir denebilir.

El Hadji’nin ikinci karısı ise “modern” giyimli ve El Hadji’den hiç çocuğu olmayan bir kadındır. Kocasının üçüncü karısını alması onun için hüzünlü bir ortamdan çok bir rekabet ortamı yaratır. El Hadji’nin sus pus oturan, içinden durumu kabullenemese de boyun eğen ve itaatkâr olan ilk eşine karşılık ikinci eşi lafını esirgemeyen ve El Hadji’nin kısmen de olsa çekindiği bir kadındır.

El Hadji içinde bulunduğu sınıfın asilliğine yaraşır bir düğünle evlenir. Düğün gününde gelinin annesinin geline yaptığı konuşmalar ve tavsiyeler dikkat çekicidir “senden memnunum, tanrı dualarımıza cevap verdi. Buna layık olmalısın. Böyle günler enderdir… Erkek ve kadın eşit değildir, unutma. Erkek efendidir. Her zaman hazırlıklı olmalısın…” kızına verdiği son nasihat ise şudur: “İtaatkâr ol!”

Filmin buraya kadar olan kısmı izleyiciye Apra Behn’in sömürgecilik hakkında yazdığı şaheseri Oroonoko: or the Royal Slave (Oroonoko ya da Asil Köle) kitabına götürür.
Kitapta sırf kendi otoritesini netleştirmek ve güçlendirmek için kendisine rakip olarak gördüğü ve tek taht varisi olan Oroonoko’nun sevgilisine ulusal bir gelenek olan kraliyet duvağı verip Imoinda’yı haremine alan kral, Imoinda ile birlikte olmaz ve yaşlılığından dolayı böyle bir işin zaten üstesinden gelemeyeceğini söyler. Bunun gibi Xala filminde El Hadji, gerdek gecesinde üçüncü karısıyla birlikte olmak istediğinde iktidarsızlık problemi olduğunu anlar ve onunla ne o gün ne de film boyunca birlikte olabilir. İktidarın iki anlamını harmanlayarak iktidardaki iktidarsızlığı hicveder Ousmane Sembène.

Ayrıca film, Homi Bhabha’nın “taklitçi adam”ına verilebilecek çok iyi örnekler barındırır. Mesela işyerine gidene kadar geleneksel bir kıyafetle giden, Volof dili konuşan ve memur olarak çalışan bir kadın olmasına rağmen işyerine adım atar atmaz kıyafetlerini daha Fransız usulü kıyafetlerle değiştirir ve anında Fransızca konuşmaya başlar. Yani, El Hadji ve yüksek sınıflardaki diğer insanlar gibi sömürgecileri taklit eder. Fakat onların bu taklidi “taklit” olmakla kalır. Zihinsel olarak değil de fiziksel olarak yüzünü Avrupa’ya dönen Senegalliler, ne bir Avrupalı insanın bağımsızlık zihniyetine sahip olabilir ne de onların görünüşlerini birebir kopyalamalarına rağmen ten renklerinin onları ele vermesiyle asla olmak istedikleri Avrupalılar gibi olamazlar. Artık bağımsız olduklarını, modernleştiklerini söyleyen El Hadji, yeri geldiğinde üçüncü karısını alırken “geleneklerimizi de unutmamak gerekir” diyerek kendi içinde bir tezat yaratır. Kuralları keyfî koyup uyguladığı iktidarı çöker ve bu kuralları uygulayamadan giderek güçsüzleşerek yok olup en sonunda alt tabakadan insanlar tarafından bile aşağılanacak konuma düşer. Dolayısıyla, filmde El Hadji’nin görünürde iktidarsızlığının onun otoritesinin düşmesini sağladığı ve onu insanların gözünde gülünç duruma düşürdüğü gösterilmektedir. Avrupalı gibi görünmeye çalışan El Hadji iktidarsızlık problemi için bir üfürükçüye gider ve bu durum onun görünümü dışında herhangi bir “modernleşmenin” söz konusu olmadığını gösterir. Yani tam da Homi Bhabha’nın dediği gibi “neredeyse aynı ama tam olarak değil.”

Filmin yansıttığı geçiş dönemi ve yanlış batılılaşma hiciv unsuruyla birleşince izlemesi ve analiz etmesi hem keyifli ancak bazı gerçeklerin farkına varınca da keyif kaçıran bir deneyim sunuyor. Batının icadı olan sinemayı halkı bilinçlendirmek ve örgütlendirmek amacıyla bir silah olarak kullanıp sömürgeciyi kendi silahıyla vuran Sembène, büyük bir ilgi merkezi olmuş ve Üçüncü Dünya Sineması’na Senegal’in de giriş yapmasını sağlamıştır. Ousmane Sembène’nin bu açıdan sinema ve edebiyat sanatına katkısı şüphesiz dikkat çekmiş ve dünyaya yayılıp kendi insanlarının sesi olmakta başarılı olmuştur. İnsanların kültürlerinin, dillerinin, davranış biçimlerinin ellerinden alınmasına gerek filmlerinde gerek kitaplarında gerekse yaptığı röportaj ve ödül konuşmalarıyla tepki göstermiştir. Çabası şüphesiz çok kıymetli olan Osumane Sembène gibi yönetmenlerin verdiği haklı savaşın sonuçsuz kalmaması ve seslerinin daha fazla duyulabilir olması hem dünya sinemasının gelişmesi hem de insanların toprakları ve varlıklarının başkaları tarafından kullanımının artık son bulması yönünden çok önemli. Bu şekilde yönetmenleri sektörde daha fazla görmek dileğiyle…

Kaynakça:

Xala. Yön. Sembène Ousmane. Senegal, 1974. Film

[1]Xala”, African Film Festival, Inc., https://africanfilmny.org/films/xala/

[2]Ousmane Sembene’nin Ropörtajları: Ousmane Sembene’nin Ropörtajları: https://www.youtube.com/watch?v=0_apvuJ9BuQ, https://www.youtube.com/watch?v=foQ0q4w6z4Q, https://www.youtube.com/watch?v=u9LP4nxomnc.

[3] Efe, Mustafa. “Afrika’da Fransa kâbusu- II: Yeni sömürgecilik”, Anadolu Ajansı, 6 Şubat 2020, https://www.aa.com.tr/tr/analiz/afrika-da-fransa-k%C3%A2busu-ii-yeni-somurgecilik/1726100.

 

Behn, Aphra. Oroonoko, Or The Royal Slave. Penguin Classics.

Bhabha, Homi K. “Of Mimicry and Man: The Ambivalance of Colonial Discourse”, The Location of Culture. Routledge, 1994.

[4]Bknz.: Kaynakça.Xala Filmi Hakkında Okuyabileceğiniz Makaleler:

Gerry Turvey, ‘Xala’ and the Curse of Neo-Colonialism, Screen, Volume 26, Issue 3-4, May-August 1985, Pages 75–88, https://doi.org/10.1093/screen/26.3-4.75

Mushengyezi, Aaron. “Reimaging Gender and African Tradition? Ousmane Sembene’s Xala revisited.” Africa Today, vol. 51 no. 1, 2004, p. 47-62. Project MUSEdoi:10.1353/at.2004.0070.

Harrow, Kenneth. (1980). Sembène Ousmane’s Xala: The Use of Film and Novel as Revolutionary Weapon. Studies in 20th & 21st Century Literature. 4. 10.4148/2334-4415.1084.

Reed, Warren. “Xala: Decoding El Hajj’s Symbolic Ethnicity in Ousman
Sembene’s Anti-epic Xala:A Question of Language”. Department of Linguistics and Literary Studies, Faculty of Arts and Social Sciences, Open
University of Tanzania.Vol. 21 No. 1 (2016).  https://www.ajol.info/index.php/huria/article/view/152576

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Valide-i Muazzama : Mahpeyker Kösem Sultan

Naib-i saltanat unvanıyla Osmanlı İmparatorluğu'nu yaklaşık 30 yıl yöneten Mahpeyker Kösem Sultan, attığı adımlarla hanedanın kaderine yön vermiştir.

Hafıza Mekanları: Anıtların Psikolojik ve Toplumsal Etkileri

Anıtlar, toplumsal hafızayı korur ve kimliğimizi inşa eder. Kolektif hafıza ve kültürel aktarımın dönüştürücü gücüdür.

Eşeği Saldım Çayıra – Kazak Abdal | Şiir İncelemesi

Kazak Abdal hayatı ve bilinen şiirlerinden olan Eşeği Saldım Çayıra eserinin incelemesi.

Twinless Film İncelemesi: İki Yalnız, Bir Kayıp

Başrolde Dylan O'Brien'ın yer aldığı kayıp, yalnızlık, bağ kurma arayışı, yas süreci üzerine dokunaklı bir film olan Twinless film incelemesine göz atın.

Alice in Borderland 3. Sezon İncelemesi: Neden Beklentiyi Karşılayamadı?

Alice in Borderland dizisinin 3. sezonun her oyununda Chishiya'nın zekâsını arayıp, Aguni'nin fedakârlığını andık diyebilirim. 

Evrensel Duygular: Anlamadan da Hissedeceğiniz 8 Şarkı

Dili fark etmeksizin ruhunuza dokunan, evrensel duygusal taşıyan 10 şarkıyı keşfedin. Melodik parçalarla hazırladığımız liste, her anınıza eşlik edecek!

Viktoryen Dönemde Kadın İmgesi: “Evdeki Melek”

Viktoryen dönemde ‘Evin Meleği’ ideali, kadını fedakâr ve itaatkâr bir role hapsetti. Gilman ve Woolf bu miti sorgulayarak özgür kadının sesini aradı.

Jane Austen ve Aşkın Sosyal Eleştirisi

Jane Austen, romanlarında aşkı sadece romantik bir duygu olarak değil; statü ve kadınların konumu üzerinden ele alarak dönemin evlilik anlayışına eleştirel bir bakış atar.

Shirley Jackson’ın Amerikan Gotik Edebiyatındaki Yeri

Shirley Jackson, Amerikan gotiğine modern bir ses getirmiş ve kalıcı bir iz bırakmıştır.

Amerikan Edebiyatında 4 Yalnız Kahraman

Amerikan edebiyat tarihinin en önemli temsilcileri haline gelmiş kahramanlarımızın ne kadar soyutlanmış bireyler olduğunu farketmiş miydiniz?

Editor Picks