1950’li yıllarda Türk edebiyatındaki İkinci Yeni hareketi var olan şiir anlayışına tepki olarak doğmuştur. İkinci Yeniciler hem biçim hem içerik bakımından geleneksel şiir anlayışına karşı çıkmıştır. İkinci Yeni, döneme hâkim olan poetikaya yönelik eleştirinin ve yenilik arayışının bir ürünü olarak değerlendirilebilir. İçeriği bireysel ve soyut bir düzleme taşırlar. Ancak onların şiiri, yalnızca bireysel bir serüven değil; aynı zamanda dönemin tekdüze edebiyat anlayışına bir başkaldırıdır. İkinci Yeni, hem dilin hem imgenin sınırlarını zorlayan bir edebi topluluk olarak şiir dünyamıza damgasını vurmuştur. Bu yazıda, İkinci Yeni’nin öne çıkan şairlerinin edebi bakış açısını, şairlerin dönemin edebiyatına yönelttiği eleştiriler ele alınacaktır.
İkinci Yeni Hareketinin Ortaya Çıkışı

İkinci Yeni topluluğu herhangi bir anlaşma olmadan kendiliğinden doğar. Sanatçılar, Cemil Sait Barlas tarafından haftalık olarak çıkarılan “Pazar Postası” isimli dergide farkında olmadan aynı dil düzeninde ve benzer imgeleri içeren yazılar ve şiirler yazarlar:
“II. Yeni bir akım olarak doğmadı. Bir programı, ortak bir bildirisi olmadı. Şairlerin çoğu birbirini tanımıyorlardı bile. (…) Sanırım metinlerin tanışması oldu. Ancak çok kişinin de katılmasıyla şiirsel bir devinim doğdu.” –Cemal Süreya
Dönemin edebiyat eleştirmenlerinden olan Muzaffer Erdost‘un 19 Ağustos 1956 yılında basılan “Son Havadis” gazetesinde yayımlanan “ll. Yeni” başlıklı yazısından sonra bu sanatçılara İkinci Yeniciler denmiştir. Ve böylece edebiyat dünyamızda önemli bir yeri olan yeni bir edebi topluluk kurulmuştur.
İkinci Yeni Şiirinin İçeriği

Toplumsal sıkıntılardan bunalan aydının kendini ifade ediş tarzına uygun olan bu edebi hareket, yüzeysel anlamı dışlar ve imge yüklü, kapalı bir dili tercih eder. İkinci Yeni topluluğu zamanla okuyucusuna kendine özgü olan dil dünyasını gösterir. İkinci Yeni’nin en zayıf noktası çok fazla imge ve kapalı anlamlar içermesidir. Şiiri anlaması zor bir bilmeceye dönüştürürler. Bu sebeple de şiirlerini her okuyan anlayamaz. Asım Bezirci bunu şu sözlerle açıklar:
“İmgeye kapılarını sonuna kadar açmakla kalmamışlar, edebi sanatlara özgürlük tanıyarak konuşma diline ve ortak dile sırt çevirmişlerdir. Duyguya ve çağrışıma yaslanarak yoksul çoğunluğun yerine aydın azınlığa seslenmişlerdir.“
Oldukça geniş bir bilgi birikimi gerektiren özel bir kelime dağarcığı ve alışılmış söz dizimi kurallarının bilinçli biçimde bozulması bu edebi toplulukta dikkati çeken bir özelliklerdir. Bu akımı temsil eden şairler, okuyucunun zihninde yeni ve soyut çağrışımlar yaratabilmek amacıyla dilin sunduğu tüm imkânlardan faydalanmışlardır. Bu doğrultuda, dilin ses, biçim, yapı ve anlam özelliklerini dönüştürerek şiir dilini hem gramer hem de anlam düzeyinde soyut bir yapıya kavuşturmuşlardır.
Onlar daha çok aydın ve elit kesimin zevklerine hitap ederler. İçeriği bireysel ve soyut bir düzleme taşıyan İkinci Yeni, dönemin didaktik ve toplumcu gerçekçi edebiyatına ve garip şiirine bir tepkidir. Onlara göre şiir bütün ahlaki endişelerin, siyasetin ve toplumsal sorunların dışında kalmalıdır. Kimileri ise bu edebiyat topluluğunun tepki göstermek amacıyla değil de sadece batı sanatından etkilenip eserler verdiğini söyler.
Düşünsel arka planlarını egzistansiyalist düşünürler oluştururken, estetiksel arka planını ise sürrealizm ve dadaizm öncüleri oluşturur. Tahsin Saraç‘ın dadaizm için söyledikleri aslında İkinci Yeni şiiri için de geçerlidir: “Hiçbir sanat kaygısı yoktur ve onca sanat, karton şatolar gibi çökerttiği dil, biçim, uyak gibi kaygılardan kurtulduğu andan itibaren başlar. İstenilen sadece bütün değerlerin yıkılması, toptan inkarına gidilmesiydi.” Sürrealizm de şiire özgü olan her kuralı reddeder ve aklın kontrolünden uzak bir yazı düzenini kabul eder.
İkinci Yeniciler birbirinden uzak, alakası olmayanları bir araya getirerek okuyucuyu sarsmayı ve dağıtmayı, anlamı da baltalamayı amaçlar. Edebiyattaki montaj ve kolaj tekniklerinin yardımıyla şiirin anlam ve anlatım imkanı artırılır. Böylece kapalı, imge dolu, yoğun şiir dilini anlamak için kültür seviyesi yüksek olan, aydın, donanımlı bir okur kitlesi de gerekir.
İkinci Yeni‘nin şiir dili her türlü anlama açıktır. Yani şiirleri farklı yorumlara ve okumalara izin verir. Bunları karmaşık imge yapısı, uzun ve karmaşık tamlamalar oluşturmaları sağlar. Bunları anlamak büyük bir bilgi birikim ve üst düzey bir şiir zevki gerektirir. Onlar için şiir bu demektir.
“Şiirin bütününden sezgi yoluyla yarı karanlık bir anlam, gizli bir güzellik çıkarmak, okuyucunun hazırlığına bakıyordu.” (Pazar Postası’ndan)
Mitolojik öğeleri şiir dilinin büyüsüyle, soyut ve kendilerine has bir estetikle eserlerine dahil ederler. Şiiri diğer sanat dallarına yakın tutarlar. Müzik ve resme ait unsurları şiirlerine serpiştirirler.
İkinci Yeni’nin Öne Çıkan Yazarları
Turgut Uyar (1927-1985)

Garip şiirinden beslenerek İkinci Yeni şiirine ulaşmış olan Turgut Uyar bu dönemin şairlerinin hemen hepsinde görülen soyut ve kapalı anlatım tarzını şiirlerine yansıtmıştır. Yaşamı onun şiirlerinde belirli temalara yönelmesinde etkisi olmuştur. Örneğin yatılı okumasının etkisini şiirlerindeki yalnızlık kavramıyla ilişkilendirebiliriz.
İlk dönem şiirlerinde ülkemizin ve insanın sorunlarını merkeze alır. Zamanla daha bireysel konulara dönen şair yalnızlık, mutsuzluk, aşk, acılar, ilişkiler gibi kavramları şiirlerine dahil eder. Şiirde sadeleşme adı altında yapılmış tekdüzelikten ve yüzeysellikten şikayet eder.
“İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım”
Göğe Bakma Durağı adlı şiirinden alınan bu dizede şair gündelik hayatın sıradanlığı içinde aşk, umut ve birlik aramaktadır. Bireyin iç dünyasını yansıtır. Uyar burada somut olanı soyut yapar ya da gündelik olanı şiirleştirir de diyebiliriz. Toplumsal değil bireysel bir duruma odaklanır. Turgut Uyar’ın İkinci Yenici kimliğine uygun bir örnektir.
Edip Cansever (1928-1986)

İlk dönem şiirlerinde folklorik unsurlar göze çarpar. Zamanla şiirlerinde ona özgü bir dil oluşur. Şiirlerinde anlamda kapalılık, imgesel yoğunluk ve bireyin iç dünyasını ustalıkla işleme öne çıkan özelliklerindendir. Şiirlerinde divan edebiyatını sanatın belirli dallarıyla birleştirir. Modern bireyin yalnızlığı, bunalımı, varoluş sancıları ve toplumsal yabancılaşma gibi konuları yoğun dili ve kendisine has unsurlarla okuyucuya sunar. Şiirlerinde Nerde Antigone, Meduza, Phoneix gibi batı edebiyatı şairlerinden etkiler görülür.
“Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde,
Oysaki seninle güzel olmak var”
Şairin Yerçekimli Karanfil adlı şiirinden alınan bu dizeler sevgiyi ve sadece sevgiliyle birlikte olunca mümkün olan güzelliği anlatır. Bir çift arasındaki aşkın paylaşımı ve imge ağıyla örülmüş şiir yapısı bu dizelerin öne çıkan özelliklerindendir. Taşıdığı duygu, imge ve çağrışım bakımından zengin olan bu şiir Cansever’in serbest dize, ölçü ve klasik kalıpları yıkma yaklaşımına uyuyor.
Cemal Süreya (1931- 1989)

Yeni imge düzeni ve yer yer de gerçeküstücü söyleyiş biçimiyle şiir dili kurmaya çalışır. Yalnızlık, cinsellik, aşk, kadın şiirlerinde öne çıkan temalardır. İkinci Yeni’nin ayrı bir şiir dili, kapalı bir anlatımı vardır. Ancak Cemal Süreya bu konularda aşırılıktan yana değildir. Bu özelliğiyle İkinci Yeni‘nin diğer sanatçılarından kısmen ayrılır -kısmen diyoruz çünkü onlar kadar kullanmasa da onun da kapalı ve süslü anlatımları mevcuttur-.
“Şiir, konuşma dilinden uzaklaşmamalıdır, diyorum. Konuşma dili, düzyazının düşünce dilinin tuhaf bir argosudur. Şiirle düzyazı arasında bir bırakışma bölgesi desek yeri. Bu bakımdan şiirin de düzyazının da özelliklerini taşır. Şiir çemberini oradan geçirirken nesnellikler edinir. Düzyazı kendinden bir şey koparıp verirken oradan verir. Şiirin ilk ve vazgeçilmez mayasıdır konuşma dili.” -Cemal Süreya
Şair kendi şiirini şöyle tanımlar: “Erotik şiirdir benimki sanırım en belirgin özelliği budur. Dipte tarih içinde uygarlık ve var olma sorunu tartışılır.” Yine ironi, alaycı dil ve çağdaş şiirin ayırıcı özelliği olarak gördüğü humour şiirlerinde dikkati çeken özelliklerdendir.
“Lâleli’den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız…“
Cemal Süreya‘nın Üvercinka adlı şiirinden alınan bu dize sadece kendi edebiyat yolculuğunu değil ikinci yenicilerin de serüvenini anlatır niteliktedir. “Lâleli” somut ve yerli bir mekandır ancak “dünyaya doğru” kısmı bizi soyut ve evrensel bir çağrışıma götürür. Şair yerelden evrensele açılır.
İlhan Berk (1916-2008)

İlk dönem şiirlerinde Garip şiirinden ve toplumcu gerçekçi şiirden etkiler görülür. 1953 yılında yazdığı Sen Antoine’ın Güvercinleri adlı şiirle İkinci Yeni‘ye katılır. Edebi hayatına İkinci Yeni’ nin bir üyesi olarak devam eder. İmgeye ve çağrışıma dayalı bir şiir dili vardır. Edebi hayatı boyunca sürekli farklı şeyler deneme çabasındadır. Şiirlerinde devam eden bir değişim görülür. Prof. Dr. Tarık Özcan, İlhan Berk‘in şiirini şu sözlerle açıklar:
“İlhan Berk bir dil trapezcisidir ve sürekli olarak değişimi şiiri için bir çıkış yolu olarak seçmiştir. Devamlı yeni kalmak uğruna bir önceki dönemini yadsıyarak kendisine ters düşer. Aykırılık, onun şirinin doğasını oluşturur. Sürekli değişimi şiirini ayakta tutabilmenin tek yolu olarak görür. Bunun için dur durak bilmeksizin şiir dilinin sınırlarını zorlar.”
“Neler, neler beklenmez nihayetsiz bir yerden
Güneşi içelim mor şafaklar gecesinden.
Selâm! Sonsuzluklara, hasretli gönüllerden,
Selâm, güneşi, göğü yakanlar bahçesinde!…“
O dönemin hemen her şiirinde gözlemlenebilen anlamsal belirsizlik ve soyut öğeler, Güneşi Yakanların Selamı adlı bu şiirde de öne çıkar. Alışılmadık, mantıksal sınırların dışında kurulmuş imgeler –“güneşi içelim” ifadesi gibi- kullanılmıştır. Bu da İkinci Yeni’nin klasik imgeleri yıkma ve yeni bir şiir dili kurma çabasını yansıtır. Anlamdan çok şiirselliğin ön planda oluşu İkinci Yeni’nin şiir anlam için yazılmaz, kendisi bir anlamdır anlayışını gösterir.
Ece Ayhan (1931-2002)

Ece Ayhan geleneksel dile uzaktır. Kendine has tamlamaları, kapalı anlatımları şiirinde dikkati çeker. Yazdıklarında sürrealizm akımı etkisi sıklıkla görülür.
“Gelir bir dalgın cambaz. Geç saatlerin denizinden. Üfler lambayı. Uzanır ağladığım yanıma. Danyal yalvaç için. Aşağıda bir kör kadın. Hısım. Sayıklar bir dilde bilmediğim. Göğsünde ağır bir kelebek. İçinde kırık çekmeceler. İçer içki Üzünç Teyze tavan arasında…”
Bakışsız Bir Kedi Kara‘dan alınan bu cümleler Ece Ayhan‘ın orijinal bir sanatçı olduğunu gösterir niteliktedir. Şair burada anlamı bilinçli olarak karartan, parçalı ve çağrışıma dayalı bir anlatımı tercih etmiştir. Dili altüst etmeyi ve melankoliyi okuyucuya hissettirmeyi amaçlamıştır.
İkinci Yeni’nin Edebiyat Eleştirileri

İkinci Yeni şairlerine göre şiir mesaj verme kaygısı içermemelidir. Genel olarak folklorik öğelere karşıdırlar. Sanat bir ideolojinin ya da bir propagandanın sunulma aracı olamaz. Toplumcu şiirin dilini ve biçimini kaba ve didaktik olarak değerlendirirler. Toplumcu şiir her şeyi açık açık söyler ama İkinci Yeniciler bunu reddeder. Çünkü onlara göre şiir kapalı anlamlarla, şairane bir dille yazılmalıdır. Okuyucuya verilmeye çalışılan imgeleri ve dili, sığ, sıradan ve süssüz görerek, şiirde anlamda derinlik ve imgede özgünlük ararlar. Şiir insanın ya da ülkenin sorunlarını anlatmak için bir araç değildir. Onlara göre eğer öyle olursa şiir, şiir olmaktan çıkarılıp bir nevi bildirgeye dönüşmüş olur. Folklorik öğelerin şairlerin edebi kişiliğini yok edeceğini savunurlar ve “Folklor şiire düşman,” diyerek bu sloganı benimserler.
“Şiir bir şey anlatmaz. Anlaşılmak için de değildir… Bir şiirden düzyazıdan anladığımız anlamda bir anlam beklemek, ona öyle yaklaşmak şiirin doğasına aykırıdır.” -Poetika, İlhan Berk
İkinci Yenicilere göre dönemin şairleri şiirin özündeki büyüyü bozmuştur. Çünkü onlar şiiri basitleştirip gündelik dil ve sıradanlık içinde bırakmışlardı. Şiirde anlam, ahenk ve imgeler neredeyse tümüyle yok sayılmış ve şiirler ruhsuz ve derinliksiz bir hale gelmiştir. Şiir, olayları basit bir dille anlatmamalıdır eğer öyle olursa bu edebiyat dünyası için bir yıkım demektir. “Anlamsızlığın anlamı“, “anlamsızlığa kadar özgür” bu şiir anlayışının mottolarındandır. İlhan Berk, İkinci Yeni‘nin şiir dilini, “Sözün üstünü çize çize yürüyen“. şeklinde açıklar. İkinci Yenicilerin anlayışında şiir sıradan bir dille yazılamaz, şiir dili kendi evrenini kurmalı, kendi dili ve özgünlüğüyle insanı ve bilinçaltını ortaya koymalıdır. Bu topluluğun şairleri şiirin yalın ve açık bir anlatımla yazılmasına karşıdır.
“Çağdaş şiirin ayırıcı niteliklerinden biri de dilde büyük zekâ yangınları
çıkarmak oluyor.” -Cemal Süreya
Kaynakça:
- Korkmaz, Ramazan ve diğerleri. Ramazan Korkmaz. Yeni Türk Edebiyatı. Ankara: Grafiker Yayıncılık, 2016.
- Enginün, İnci. Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı. İstanbul: Dergah Yayınları, 2020.
- Ulus, Gökçe. “Cemal Süreya’nın Düzyazılarında Eleştirmen Duruşu”. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türkoloji Dergisi. Şubat 2020: 247-266.
- Kara, Ömer Tuğrul. “Türkçenin Kuralları Dışına Çıkan Bir Topluluk: İkinci Yeniciler” Tarih Okulu Dergisi. Eylül 2013: 451-480.