İkinci Yeni hareketinin Mavi Sakallı şairi Cemal Süreya, yazdığı şiirlerle sadece kendi dönemine değil Türk Edebiyatı’na da damga vurmayı başarmıştır. Yaşadığı hayatı ve hissettiği duyguları şiire sığınarak ifade eden Süreya, kendinde eksik olan baba sevgisini anlatırken de şiire başvurmuştur. “Sizin Hiç Babanız Öldü Mü?” ismini verdiği şiiriyle, baba ve ölümü bir araya getirerek babasına karşı söyleyemediklerini haykırmıştır.
“Ölüm geliyor aklıma birden ölüm. Bir ağacın gölgesine sarılıyorum.”
Cemal Süreya Kimdir?
Asıl ismi Cemalettin Seber olan Cemal Süreya, 1931 yılında Erzincan’da dünyaya gelmiştir. Pülümürlü bir ailenin dört çocuğundan biri olan Süreya, henüz dört yaşındayken bir yaşında olan erkek kardeşini kaybetmiştir. Erkek kardeşinin ölümüyle birlikte ailede kalan tek erkek çocuk olarak, aile fertlerinin ilgi odağı hâline gelmiş ve el üstünde tutulmuştur. Geniş bir ailede büyüyen Cemal Süreya, Dersim olayları sırasında ailesiyle birlikte Erzincan’dan ayrılarak Bilecik’e yerleşmek zorunda kalmıştır. İlk ve ortaokulu bitirdikten sonra Haydarpaşa Lisesinde parasız yatılı olarak eğitim görmüş ardından Ankara Üniversitesinde maliye ve iktisat eğitimi almış ve memur olarak görev yapmıştır. Liseden itibaren şiir yazmaya başlayan Cemal Süreya, memurluk göreviyle birlikte edebiyata ağırlık vermeye başlamıştır. İkinci Yeni hareketine bağlı Cumhuriyet dönemi sanatçılarından biri olarak edebiyat dünyasına adını kazımayı başarmıştır.
Hüseyin Seber Kimdir?
Cemal Süreya’nın babası olan Hüseyin Seber, 1905 Erzincan doğumludur. Maddi durumu iyi olan bir ailede hayata başlayan Seber, babasının ölümüyle birlikte nakliyecilikle uğraşmıştır. Nakliyecilik onun hayatının dönem noktalarından birisidir; bu iş ile birlikte toplumda saygınlık kazanmıştır. Nakliyecilik yaparken İstanbul’a yolculuk yapması onun özenli giyinmesine, konuşmasına, hâl ve hareketlerine katkı sağlayarak arkadaşları arasında “Süslü Hüseyin” lakabıyla anılmasına neden olmuştur. Hüseyin Seber, ailesiyle birlikte Bilecik’e sürüldükten sonra kamyon şoförü olarak görev yapmış; 1957 yılında şoförlük yaptığı sırada trafik kazası geçirerek hayata gözlerini yummuştur.
Hüseyin Seber‘in yetişme tarzı, ailesinden gördüğü töre geleneği onu çocuklarına karşı mesafeli biri hâline getirmiştir. Mesleği gereği sık sık başka şehirlerde olması da çocuklarının babalarından uzak bireyler olmasına neden olmuştur. Öyle ki Cemal Süreya babasının kendilerini sevdiğini hatırlamadığını ifade etmiştir. Ailenin gözbebeği, kıymetlisi Cemalettin’i bir gün bile sevip okşadığı görülmemiştir. Cemal Süreya, günlüklerinde bu konuyla ilgili olarak şu anekdotu paylaşır: “Ben uyurken gece yatağıma eğilir, yanağıma, daha çok da kaşlarımın ve gözlerimin birbirine en yakın olduğu yerden hafifçe öperdi. Belli belirsiz ayrımsardım. Yarın iyi bir gün olacak.”
İkinci Yeni Hareketi ve Cemal Süreya
İkinci Yeni, Garip akımına ve toplumcu gerçekçi anlayışa tepki olarak 1950’li yıllarda ortaya çıkan şiir hareketinin adıdır. İlhan Berk, Edip Cansever, Cemal Süreya, Turgut Uyar ve Ece Ayhan gibi isimlerin öncüsü olduğu İkinci Yeni hareketi şiirde, dünyada yaygın olan görüşü benimsemek istemiştir. Dadaizm, sürrealizm ve lirizmin hakim olduğu bir anlayışa yönelen şairler şiirde yeni adımlar atmayı amaçlamışlardır. Onlara göre şiir, imgeler içermeli, toplumsal meseleleri irdelememeli, anlatımcı olmamalı ve sözcükler soyutlanmalı gibi pek çok farklılığı bürünmelidir. Şiirde anlamın bir öneminin olmayacağı aynı zamanda şiirin bir resim gibi harekete geçeceği İkinci Yeni şiiri, varoluşu işleyen ve dilin tüm imkânlarını kullanan bir şiir olacaktır. İkinci Yenicilerin ortaya çıkışında herhangi bir bildiri yoktur onlar yalnızca ortak bir paydada buluşan, şiire yeni bir soluk getirmeyi amaçlayan; imgeye, dile ve şiire önem veren sanatçılardır.
İlk şiirlerinden itibaren imgeye ağırlık veren Süreya‘nın edebiyatta tanınmasını da İkinci Yeni’ye bağlamak doğru olacaktır. İkinci Yeni karşıtlarının bu hareketi Cemal Süreya’nın şiirleriyle eleştirmesi, onun tam anlamıyla İkinci Yeni hareketini temsil ettiğini göstermektedir. Süreya’nın şiirlerinde kullandığı dil ve üslup, imgeler, sıra dışılık, alışılmamış bağdaştırmalar ve anlam yoğunluğu dikkat çeker. O, nerdeyse her şiirde görülen aşk, ölüm, yalnızlık gibi konuları bile kendi üslubuyla farklı bir hâle getirir.
Sizin Hiç Babanız Öldü Mü?
Sizin Hiç Babanız Öldü Mü? şiiri aşk ve cinsellik temalarının ağırlıklı olduğu Üvercinka kitabında yer alır. Bu şiir, Cemal Süreya’nın hayatı boyunca babasıyla kuramadığı yakınlığı ve babasına karşı hissettiği uzaklığı aralarına ölümü sokarak ifade etmesinin bir yolu, Süreya’nın duyulmayan çığlığıdır. Bu düşüncenin en önemli sebebi, Süreya’nın babası hayattayken bu şiiri yazmış olmasıdır. Şiir temelde üç bölüme ayrılmakta ve her bölüm farklı bir his içermektedir.
Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü, kör oldum.
Yıkadılar, aldılar, götürdüler.
Babamdan ummazdım bunu kör oldum.
Cemal Süreya, şiirin ilk kısmında çocuksu bir üslup ile babasının ölümünü duyurmaktadır. Bu bölümde karşı tarafa bir soru sorar: “Sizin hiç babanız öldü mü?” aslında bu soru cevabı beklenen bir soru değildir, kendi babasının ölümünün habercisidir. Aynı zamanda bu soruyla birlikte babasının ölümünü anlatmaya başlayacaktır. Babasının ölümünü anlatırken onun “bir kere” öldüğünü söylemesi, içindeki çocuğun yansımasıdır. Babasının ölümünden sonra kör olması da ilginçtir. Ölümle birlikte acı elbette gelecektir fakat dünyanın kararmış olması, babasına yüklediği anlamın açığa çıkmasıdır. Cemal Süreya babasının ölüm sürecini de yıkadılar, aldılar, götürdüler şeklinde aşamalı olarak ifade etmiştir. Fakat bu aşamaların hiçbirinde o yoktur, onlar vardır. Son dizede ise, babasının ölümünü kabullenmeyerek ölümü babasına yakıştırmamıştır.
Siz hiç hamama gittiniz mi?
Ben gittim lambanın biri söndü
Gözümün biri söndü kör oldum
Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak
Şöylelemesine maviydi kör oldum
Taşlara gelince hamam taşlarına
Taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi
Taşlarda yüzümün yarısını gördüm.
Şiirin ikinci kısmı da ilk kısımda olduğu gibi bir soruyla başlar “Sizin hiç hamama gittiniz mi?” Hemen ardından kendi cevabını verir, hamama gitmiştir. Hamam burada önemli bir nesnedir. Çünkü hamam temizlenmeye bir göndermedir. Cemal Süreya, hamama gittikten sonra lambanın birisi sönmüş ve tekrar kör olmuştur. Burada yer alan lamba acının somutlaştırılmış hâlidir. Lamba sönmüştür çünkü artık acıya alışma ve ölümü kabullenme vakti gelmiştir. Fakat gözü artık gerçekleri göremeyecek durumdadır. Gökyüzünün varlığı ve mavi olması başka bir hayatın habercisidir. Bunun hemen ardından taşların temiz oluşu gelir. Burada yer alan taşlar mezar taşını ifade edebileceği gibi gerçekten hamam taşını da simgeleyebilir. Taşın nereye ait olduğu pek önemli değildir. Çünkü burada taşlar “ayna” gibidir her şeyi olduğu gibi gösterir.
Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü
Yüzümden ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç sabunluyken ağladınız mı?
Son kısımda Cemal Süreya açıkça ölüm kavramından bahsetmeyerek bunun yerine “bir şey gibiydi bir şey gibi kötü” ifadesini kullanır. Burada kötü olan şey ölümün kendisidir. Bu kısımda, bir şeylerin farkındadır ve artık sorgulamaya girmez. Sadece yüzünden ummadığını ifade eder. Fakat bu duygu diğer dizelerdekinden farklı bir anlama sahiptir; Cemal Süreya artık ölümü kabul etmiş birisidir.
Cemal Süreya hayatında yaşadığı olaylara şiirinde bir ses olarak yer vermiştir. “Sizin Hiç Babanız Öldü Mü?” şiiri de babasına seslendiği şiiridir. Kapalı bir anlama sahip olan bu şiir Süreya’nın hayatındaki baba figürüne yaptığı eleştirisidir. Babası hayattayken kendi zihninde onu öldürmesi ve bunu kelimelere dökmüş olması onda eksik kalmış babanın bir göstergesidir.
Kaynakça
Akpınar, Yavuz. “Tunca Kortantamer İçin”. Ege Üniversitesi Yayınları.
Eskimeyenkitaplar.com “Sizin Hiç Babanız Öldü Mü? / Cemal Süreya – Şiir web Erişim: 18.08.2023.
Gülcü, Melek. “Psikanalitik Açıdan Cemal Süreya Şiirlerine Yönelik Bir İnceleme”. Edebiyat Eleştiri Dergisi.