İki İnsanın Defterinde Gizlenen Duygular: Suzan Defter | 22 Alıntı

Ayfer Tunç günümüz Türk edebiyatının güçlü kalemlerinden biridir. Yazar Suzan Defter’de kitabın sağ tarafını bir karaktere, sol tarafını diğer bir karaktere ayırarak alışılmışın dışında bir kitap kurgusuna imza atar. Bu karakterlerin aynı gün defterlerine yazdıklarını okuruz kitap boyunca. Bir yerde de hayatları kesişir ve olaylara iki taraftan bakma şansına sahip oluruz. İlişkileri çok iyi çözümlediğinini de mutlaka belirtmek gerek. Şimdi kurgusu ilginç olan bu kitaptan sizin için derlediğimiz satırları okuma vakti. Keyifli okumalar!

  1. İnsan kendi kendine konuşur, ya kendi kendine yazar. Kendi kendine konuşmayı makbul saymazlar. Oysa ne fark var ki arada? (s. 9)
  2. Gerçek bir hayat hikayesi olarak değil, gülüp geçtiğin basit romanlar gibi oku beni.
    Bir iz kalsın ardımda, ama okunduğu anda unutulacak bir iz. (s. 10)
  3. Artık yazdıklarımın bir anlamı olsun istiyorum. bir şey söylüyor olayım. Bu ne bu, satırlar ne anlama geliyor? diye bir soran olursa, sanki olabilirmiş gibi, diyeyim ki: bu bir hikaye ama biraz karışık. (s. 13)
  4. Ayrılmak bir solucanın ikiye bölünmesi gibidir,her iki parça ayrı ayrı yaşamaya devam eder, bir zamanlar tek parça değilmiş gibi, tanımaz birbirini parçalar. (s. 26)
  5. “Mutlu ailenin tarifi üç aşağı beş yukarı aynıdır” derdi, “ama bir de mutsuz ailelere bak, hiçbiri diğerine benzemez.” (s. 28)
  6. “Aşk acı sevmeye benziyor” demişti, “yakıyor, biliyorsun, ama yine de gidip âşık oluyorsun.” (s. 29)
  7. Aşk aramıyorum artık, çok aradım vaktiyle. Dinlemeye değer bir kadının anlatacakları, hayatın melankolik bir toplam olduğunu göstersin bana, yeter. Fazlasını kaldıramam. Ne gelir elimizden insan olmaktan başka. (s. 36)
  8. Pazar günleri, hayatın intikam günleri.
    Neşeli başlasın öyle geçsin diye gayret edildikçe insanı koyu bir yalnızlığa, anlaşılmaz bir kedere iten günler. (s. 42)
  9. Neden geldiğimi sorar diye bir bahane bulmuştum yolda: eldivenlerimi sizde unutmuş olabilir miyim? Hayır derse, afedersiniz rahatsız ettim deyip geri dönerim. Eve gidince oturup ağlarım. (s. 49)
  10. O içeriye biri girsin istiyor, ben dışarıya çıkayım istiyorum. Birbirlerinden habersiz olan arzla talep, haberdar oldular dün. Ben arz, o talep.
    Bu kadar mı yalnızız hepimiz? (s. 53)
  11. Aşk… Annem için nasıl da boş bir kelime.
    Seçmediği bir aşkın ecesi olmanın yarattığı sonu gelmez kin. (s. 54)
  12. Aşkı aşkın çektiğini bilmiyordum. Hamurunda aşk yoksa bir insanın, nafile. (s. 58)
  13. Aşk olmayan evde, giderek azalıp yok olan bir parfüm, buharlaşarak uçup giden su gibi yok oluyor. Maddenin anlamı kalıyor geriye. Tek başına aşksız yaşayan bir adamın evinde ise eşya evin efendisi kesiliyor. Musluklar bozuluyor, sandalyeler eklem yerlerinden ayrılıyor, koltuklar ihtiyarladıkça ufalan insanlar gibi küçülüyor sanki. Eşya yalnızlıkta çok ses veriyor. (s. 60)
  14. Aramızda başlayan tuhaf ilişkiye aşk diyecek kadar budala değilim. Adını koymayı becerebilseydim, hayatımın anlamı saman çöpününkinden fazla olurdu. Kendi gözümde. (s. 62)
  15. “Karım çekip gitti,” dedi. “Ama eviniz bir kadının çekip gittiği bir eve benzemiyor,” dedim. Eşyada mukavemet var. Bir kadının gittiği, evden belli olur. Kadın giderken düzeni götürür bir kere. Yaşayan ev sarsılır. Ev dediğiniz şey küçük büyük elementlerden oluşur. Kadın olan evde, erkeğin anlayamayacağı bir denge vardır elementler arasında. Erkek her birine vakıf olduğunu düşünse bile, onların nasıl bir uyumla işlediğini bilemez. Kadın gidince evin dokusu bozulur, susuz kalmış çiçeğe benzer, solar. Küçük şeylerin izi silinir. Eşyanın dili tutulur, ev sağırlaşır. (s. 65)
  16. Üstünde bir güzellik vardı.
    Gerçekten güzelleşiyorsa iyi;
    ben güzelliğini görmeye başladıysam o da iyi;
    güzelliği yakıştırmaya başladıysam,
    bu yazının zaferidir, o belki daha da iyi. (s. 68)
  17. Beraberlik canlı ise ayrılmanın bir gerilimi, gerilimin de bir tarihi vardır. Sizin kastettiğiniz an, o halatın koptuğu andır.
    Ama beraberlik ölü ise, ayrılmak, çürüyen iki parçanın birbirinden zahmetsizce kopması demektir. Çürümek acı vermez, ölü olan çürür.
    Çürüdüğünü anlatmak kolay değil, ölü olduğunu ikrar etmek ise çok zor. (s. 78)
  18. Cesaret insana iyi geliyor: sana ihanet edebiliyorsam dünyaya hükmedebilirim, bir. İhanet ederken cesaret, şehvet, korku, pişmanlık duyuyorsam; sen varsın demektir ki; işte bu çok önemli, iki. (s. 82)
  19. “Ama sonunda kaybeden siz olmuşsunuz.”
    “Kayıp mı? Kaç kişi böylesine sevebilmiştir dünyada?”
    “Ama kucağında bir kucak korla kalan siz olmuşsunuz.”
    “İyi ya, boş değildi kucağım.”
    “Ama yandınız, kül oldunuz.”
    “Ama vardım, kül bunun kanıtı.” (s. 104)
  20. “İnsan ölmek istiyor,” dedi neden sonra.
    “Kasvetten mi?”
    “Kederden.”
    Kederin anlamı pek aydınlık değildir bende. Kederden korkuyor muyum, seviyor muyum bilmiyorum.
    Ölme isteği uyandırmıyor mesela, keder ağırbaşlı bir ruh hali. Ne bileyim, sanki hayatla konuşma fırsatı: Yaa hayat, işte sonunda beni bu hale getirdin. Eserinle övün şimdi. (s. 110)
  21. “Belki de bir türlü yaşamadığımız için bu kadar büyüdü aşk,” dedi, “aslında kısa bir şeydi, zamana yayıldı.” (s. 116)
  22. Güzel olacağından emin olduğumuz günlerin gelip bizi bulacağına inandığımız hayatımızı yarıladık çoktan. Güzel olacağından emin olduğumuz günler gelip bizi bulmadı. (s. 125)

Ayfer Tunç, Suzan Defter, Can Yayınları

İrem Nur Kaya
İrem Nur Kaya
“Yarayla alay eder yaralanmamış olan”

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Dostoyevski’nin Rus Edebiyatı Üzerindeki Etkisi

Dostoyevski, Rus edebiyatında sadece bir isim değil aynı zamanda döneminin edebiyat anlayışına da yön veren önemli bir yazardır.

Söylenti Radarında Bu Ay: Isaac Winemiller

Isaac Winemiller, sakin melodileri ve içe dönük sözleriyle müzikal yalnızlığı estetik bir deneyime dönüştürüyor. Bu ay Söylenti Radar'ında onunla tanışın!

Morlara Bürünmüş 8 Albüm Kapağı Tasarımı

Mor renginin hâkim olduğu 8 albüm kapağını inceliyoruz.

You Final Sezonu İncelemesi: İyilerin Kazandığı Dünyada Mutlu Bir Son

You, final sezonuyla izleyicilerine veda ederken Joe Goldberg'in hikâyesi sona eriyor.

Nickel Boys Film İncelemesi: Deneysel Sinema ve Tarihin Birleşimi

2025 Oscar Ödülleri'nde ilgi gören Nickel Boys, iki siyahi gencin bir reform okulunda yaşadıklarına odaklanıyor.

Orhan Kemal – Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl | 22 Alıntı

Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

İskenderiye Kütüphanesi: Efsane ve Gerçek

Efsane ve Gerçeğin ortak noktası, tarihin tozlu raflarına kaldıramadığı bilgi yuvası: İskenderiye Kütüphanesi.

İstanbul Ansiklopedisi Dizi İncelemesi: Kalabalığın Yalnız İnsanları

İstanbul Ansiklopedisi, büyülü İstanbul sokaklarında hem hayat bulmanın hem kaybolmanın öyküsünü anlatıyor.

Söylenti Edebiyat Editörleri Bu Ay Neler Okudu?

Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Editor Picks