*Bu yazı Söylenti Dergi Edebiyat Editörleri Ayşegül Çelik, Hande İzgiş ve İrem Nur Kaya tarafından hazırlanmıştır.
Hepimize içimizdeki çocuğu hatırlatan, onunla konuşmamızı sağlayan kitaplar vardır. Bu kitapları okudukça günlük sorunlarımızdan biraz da olsa uzaklaşabilir, bazı şeylere yeniden başlama cesareti bulabiliriz. Peter Reynolds Bir Şey Söyle! kitabında şöyle der: “Söylediklerini kimsenin dinlemediği zamanlar olabilir. Ama sen yine de kalbinden geçenleri söylemeye devam et.” Biz de edebiyat editörleri olarak kalbimizden geçenleri söylememiz için bizi cesaretlendirebilen ve çocuk yanımızı hatırlatan kitapları sizler için seçtik.
Bol keşifli okumalar diliyoruz!
Mutluluk Bir Tilkidir
Mutluluğun sizin için hangi rengi ifade ettiğini hiç düşündünüz mü? Bu soruya cevabı hiç düşünmediniz belki ama kitabımızın kahramanı Povilas öyküyü okur okumaz sizi bu soruya cevap vermeye teşvik ediyor. Bir ağacın tepesinde ailesiyle birlikte yaşayan Povilas’ın çok sevdiği bir hayatı ve rutinleri var: Çörek almayı ve çörek almaya giderken yolda keşiflerde bulunmayı çok seviyor. Bu yürüyüşlerin birinde bir tilki ile tanışıyor ve onunla çok iyi arkadaş oluyorlar, ta ki Povilas’ın babası başka bir şehre taşınacaklarını söyleyene kadar. Evelina Daciūtė tarafından yazılan kitap ayrılık, arkadaşlık, değişimler, aile, sevgi gibi farklı temaları işlerken Aušra Kiudulaitė’nin resimlemeleriyle de içinizi sımsıcak ediyor ve kendinizi tilkiyle salıncakta sallanırken buluyorsunuz.
Üzüntü Kapını Çaldığında
Bazen üzüntü hiç beklemediğimiz bir anda bizi ziyarete gelir, biz de onu görmezden gelmek isteyebiliriz. Ama onu içeri aldığımızda, bu ilginç misafirin göründüğü gibi korkutucu olmadığını keşfederiz. Eva Eland’in hem yazıp hem de resimlediği kitapta üzülmenin sandığımız gibi yok sayılması gereken bir duygu olmadığı vurgulanıyor. Sade ama etkileyici çizimleriyle her duyguyu olduğu gibi kabullenmenin hayatımızdaki önemini anlatıyor. Belki üzüntü de bizi bambaşka şeyleri keşfetmeye yöneltebilir, kim bilir…
Güneşi Bile Tamir Eden Adam
Behiç Ak sevilen eserlerinden biri olan Güneşi Bile Tamir Eden Adam’da tüketim çılgınlığına son verilmesi gerektiği samimi ve esprili bir dille anlatıyor. Kitabın başkahramanlarından olan Tamirci Kadir Bey her eşyayı tamir eden ve çöpe atılmasına engel olan bir insan olarak çıkıyor karşımıza. Yeni mobilya satanlar ondan pek hoşlanmasalar da çocuklar onun eşyalar hakkında anlatacaklarını yazmak için ellerinde defterlerle gidiyorlar yanına. Ada halkı bir süre sonra bu tamirciden kurtulmak isteyerek onu bir tatile göndermeye karar veriyor ve işler farklı bir boyut kazanıyor. Fazla tüketime alıştığımız bir dönemde bunun ne denli yanlış olduğunu hatırlatıyor bizlere Behiç Ak.
Canı Sıkılan Zürafa Mektup Yazıyor
Bir zürafanın canı sıkılırsa neler olur? Megumi Iwasa’nın kaleme aldığı kitap, Afrika’da yaşayan ve canı çok sıkılan bir zürafanın öyküsünü anlatıyor. Hayatında görünürde her şey yolunda olsa da içten bir bağ kuracağı bir dosta sahip olmayan zürafa bunun eksikliğini hissediyor ve gördüğü bir ilan üzerine mektup yazarak postacı pelikan aracılığıyla uzaklara gönderiyor. Jun Takabatake’nin resimleriyle zenginleşen kitap dostluğa dair tatlı mesajlar aktarıyor.
Farklı Ama Aynı
“Hepimiz aynı gözükmek zorunda mıyız?” Feridun Oral’ın kaleme aldığı Farklı ama Aynı farklılıkları yadırgamadan güzel yönlerini görmeyi anlatıyor. Kitapta sürüye yeni doğmuş bir oğlak katılıyor ama oğlak diğerlerinden biraz daha farklı görünüyor. Bu küçük oğlağın ayakları tutmuyor ve bu yüzden sürekli diğer hayvanlardan geri kalıyor. Fakat sürünün çobanı oğlağın bu derdine deva arıyor ve diğer oğlaklar gibi koşmasını sağlayacak bir icat yapıyor. Diğerlerinden farklı gözüken bu oğlağın sürüyle yaşadıkları hayatımızda empatiyle yaklaşmanın önemini ve farklılıklarla hayatı çeşitlendirmenin güzelliğini vurguluyor.
Kaybolunca Nereye Gideriz?
Kayıplarımızı konuşmak ve kaybettiğimiz şeylere anlam vermek bize çoğu zaman çok zor gözükür. Birinin hayatımızdan çıkmasını kabullenemediğimiz gibi kucağımızda kalan sorularla ne yapacağımızı da bilemez bir hale geliriz. Isabel Minhós Martins’in yazdığı kitap yalın bir dille kayıplarımız ve hayatın döngüsü hakkında düşünmemizi sağlıyor. Yazar ölüm kelimesini hiç kullanmadan bu konuyu ele alıyor ve kaybolmak için mutlaka iki kişinin bulunması gerektiğini söyleyerek konuya farklı bir bakış açısıyla bakmamızı sağlıyor. Çünkü biri kaybolunca onu hatırlayan birinin olması gerektiğini söylüyor. Madalena Matoso’nun soyut resimlemeleriyle sadece insanları değil yağmur damlalarından çoraplara kaybolan birçok şeyi hikayesinin bir parçası yapıyor.
Sarıldığımız Gün
Hepimizin sinirli olduğu, endişeye kapıldığı, hayal kırıklığı yaşadığı, kendisini başarısız hissettiği anlar olur değil mi? Görkem Kantar Arsoy’un yazdığı kitap gününü çeşitli aksiliklerle ve olumsuz duygularla geçen Ekin’in hikayesini anlatıyor. Günün sonunda annesine sarılmasıyla tüm olumsuzluklardan sıyrılmış hisseden Ekin’in hikayesi Mert Tugen’in resimlemesiyle sıcak bir bağın bize nasıl iyi gelebileceğini hatırlatıyor.
Küçük Kara Balık
Dünya çapında en sevilen kitaplardan biri olan Küçük Kara Balık’ta Samed Behrengi, merak duygusuyla yeni bir şeyler öğrenmek isteyen küçük balığın, annesinin çizdiği çerçeveden çıkarak atıldığı maceraları anlatıyor. Yeni bilgiler edinip çevresini tanımak isteyen balık ilerleyen sayfalarda birçok yeni balıkla tanışıyor ve daha önce hiç bilmediği yerlere gitmeye cesaret ediyor. Bol aksiyonlu olan bu kitap bizlere yeni şeyler denemek için cesaret veriyor.
Petra
Hayatımız boyunca kimi zaman kendimizi olduğumuzdan çok daha farklı biri gibi görürüz. İhtişamlı, herkesten daha güzel, daha farklı… Tıpkı kendini görkemli bir dağ sanan çakıl taşı Petra gibi. Marianna Coppo’nun yazıp resimlediği Petra, hayatımızdaki muğlak sınırları ve hayatın bize getirdiklerine göre şekillenmenin sanıldığı gibi kötü olmadığını anlatıyor. Değişime açık olmanın önemini vurgularken bir yandan da başkaları yerine kendi kendimize değer vermemiz gerektiğini aktarıyor. Hiç bitmeyen yolculuğunda Petra şekilden şekle girerken en sonunda hepimize yol gösterecek bir cümle kuruyor: “Yarın ne olacağım acaba? Kim bilir… Endişelenmeye gerek yok. Ben bir taşım, bu da benim yuvarlanışım.”
Matilda
Ronald Dahl, bu kitabında 3 yaşındayken evdeki bütün dergi ve gazeteleri kendi kendine okuyabilen ve bundan bir iki sene sonra köy kütüphanesinde bulunan tüm kitapları okuyan Matilda’nın hikayesini anlatıyor. Anlaşıldığı üzere üstün yetenekli olarak nitelendirilen Matilda bu özelliğiyle güzel şeyler başarırken bir yandan da ailesiyle çatışmaya başlıyor. Cehalet, bilgi seviyelerinin farklılığından çatışan düşünceler, erkek ve kız çocuğu ayrımı ve bütün bunlarla Matilda’nın başa çıkması ele alınıyor. Kitabın ilerleyen sayfalarında Matilda’nın doğaüstü güçlerinin ortaya çıkması da kitabı daha eğlenceli bir hale getiriyor.
Bonus: Onun Adı Ay Tozu
Bu kitabımızı listeye bonus olarak eklemek istedik. Büyük küçük hepimizin kalbinde taht kuran Küçük Prens kitabını listeye eklemedik ama Küçük Prens satırlarını daha da içten anlamamızı sağlayacak harika bir öneride bulunuyoruz. Katia Canciani tarafından kaleme alınan kitap, hem küçüklerin hem de yetişkinlerin kalbinde yer edinen Küçük Prens’in yazarının yaşamını konu alıyor. Antoine de Saint Exupery’nin gözlerini Ay’a dikerek kurduğu hayallerle örülü kitap Felix Girard’ın resimlemesiyle çocuklara harika bir ilham kaynağı oluyor. Kitapta yaşamımızda bir şeyler için çabalamanın önemi sıcacık bir dille anlatılıyor.