Ait olduğu bedeni arayan kopmuş bir elin ve elin ait olduğu Naoufel‘in ortak hikayelerini beyaz perdeye taşıyan animasyon I Lost My Body; kaderimizi şekillendiren etmenleri, özgür iradenin varlığını, geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki ilişkiyi hayal gücünün sınırlarında gezinirken sorgulayan fantastik, dramatik ve derinlikli bir film. Gelin bu güzel animasyona birlikte göz atalım.
Beyaz Perdede I Lost My Body

İlk gösterimi Mayıs 2019’da 72. Cannes Film Festivali‘nin Uluslararası Eleştirmenler Haftası‘nda yapılan ve Eleştirmenler Haftası seçkisi kapsamında büyük ödüle layık görülen Fransız yapımı, 2020’de 92. Akademi Ödülleri’ne de “En İyi Animasyon Film” dalında aday gösterilmiş. I Lost My Body “En İyi Animasyon” kategorisinde; Fransa’nın ulusal film ödülü olarak bilinen Cesar Ödülü‘nü, Los Angeles Film Eleştirmenleri Birliği Ödülü‘nü ve New York Sinema Eleştirmenleri Birliği Ödülü’nü de kazanmış, eleştirmenlerden tam not alan bol ödüllü bir animasyon olarak karşımıza çıkıyor. Amelie‘nin senaristi Guillaume Laurant‘ın “Mutlu El” adlı kitabından uyarlanan film, yönetmen Jeremy Claplin‘in ilk uzun metraj filmi.
Naoufel’in ve Kopmuş Elin Hayat Yolculuğu

Naoufel, ailesinin ona sunduğu güvenli ve sevgi dolu büyüme ortamında kurduğu hayallerle kendine umutlu bir gelecek inşa eden, astronot ve piyanist olma hayalleri kuran, çocukluğuna, anılarına dair somut bir arşiv oluşturan ses kayıt cihazıyla bir çocuğun gözünden önemli olan her şeyi kaydeden yaşam dolu bir çocuktur. Ailesini küçük yaşta bir kaza sonucu kaybetmesiyle ve bu kazada kendine çıkardığı payın da getirdiği travmatik geçmişle hayat onu çocukluğunda hayal ettiğinden bambaşka bir yere sürükler. Maddi ve manevi karşı karşıya kaldığı sorunlarla ve geçmişin hayaletleriyle birlikte bir yaşam sürerken, bir pizzacıda kurye olarak çalışması vesilesiyle tanıştığı Gabrielle‘e beslediği hisler önüne başka bir yol açar. Gabrielle’in hayatına dahil olma çabasıyla kaderinin yolunu değiştirir, kendi deyimiyle ‘kaderine çalım atar’ ve Gabrielle’in marangoz amcasının yanında işe girer.
Naoufel: Kadere inanıyor musun? Cidden soruyorum.
Gabrielle: Yani her şeyin önceden yazıldığına mı? Bizim için belirlenmiş bir yolu takip ettiğimize mi?
Naoufel: Evet.
Gabrielle: Ve bizim hiçbir şeyi değiştiremeyeceğimize?
Naoufel: Değiştireceğimizi düşünüyoruz ama değiştiremeyiz. Bu bir yanılsama. Ancak tamamen öngörülemeyen ve mantıksız bir şey yaptığımızda kaderimizi değiştirebiliriz. Kadere çalım atmanın tek yolu bu.
Gabrielle’e duyduğu sevgi başta yaşamına anlam katan bir amaç olsa da marangozlukla birlikte bir araca dönüşür. Gabrielle’den istediği gibi bir karşılık bulamasa da onun varlığıyla yönünü değiştirmiş kaderi Naoufel’in hayatında büyük bir kayba neden olur ve marangoz atölyesinde çalışırken bir sineği öldürmenin derdine düşen Naoufel, dikkatsiz bir anında elini bir alete kaptırır. Tam bu noktada kopmuş elin hikayesi başlar.

Kopan elin tutulduğu laboratuvardan kaçarak şehrin içinde verdiği amansız mücadele ile ait olduğu bedene ulaşma macerası müthiş sinematografik ögeler, bir aksiyon filmini aratmayacak sahneler ve filmin ruhuyla bütünleşen müzikler ile seyirciye aktarılır. El, uzun uğraşlar sonunda bedenine ulaşır, kolun kopmuş yerine kendini koyar ama beklediği gibi bir bütün oluşturamaz; peşinden koştuğu, onu bulabilmek uğruna yollara düştüğü bedeni onu kabul etmez.
Filmdeki Sembolik Unsurlar
I Lost My Body; yönetmen ve senaristin tercih ettiği, metaforlara ve diyaloglara gizlenmiş alt metinlere oldukça yer veren anlatım tekniğiyle birlikte uyandırdığı sanatsal hazzın yanında, seyirciyi düşünsel olarak da aktif tutmayı amaçlamış bir animasyon olarak öne çıkıyor.
Filmin ana unsurunu; kopmuş elini arayan, bulmak isteyen birinin değil insanî vasıflar yüklenmiş, bedenini arayan bir elin oluşturması ve bu doğrultuda filmin adının “Elimi Kaybettim” değil “Bedenimi Kaybettim” oluşu filmin alegorik unsurlarla bezeli yapısını daha ilk bakışta belli ediyor.
Kopmuş Ele Dair

Naoufel’in onda derin yaralar açan ve ona umutlu bir gelecek şansı bırakmadığına inandığı geçmişi her anında yanındadır. Ne o geçmişini ne geçmişi onu bırakabilir; çünkü yaşamın ona güzel günler sunacağı umudunu yeşerten hiçbir emare yoktur hayatında ve geçmiş bugünden daha yaşanılasıdır. Çocukluğunda, güzel günlerinde kaydettiği sesler, bugünkü yaşamının fonu da olmuştur adeta. Yeni bir kayıt almaz ve anne-babasını hayattan koparan kazanın ses kayıtlarının da bulunduğu eski kayıtları dinlemeyi bırakamaz.
Yaşadığı acıların gölgesinde peşini hiç bırakmayan geçmişini temsil eden kopmuş elin onu bulmasıyla, geçmişini ardında bırakmaya karar verir ve bir binanın tepesinden başka bir binaya atlar. Bu esnada kaydettiği rüzgârın sesi onun geçmişini ardından bırakarak adım attığı yeni hayatının ilk kaydı, açtığı bembeyaz sayfanın ilk kelimesi olur. Bunun üzerine el, ardında bırakmayı seçtiği geçmişi, artık Naoufel’in karşısına çıkmamaya karar verip orayı terk eder. Naoufel, hayatının kontrolünü geçmişin gölgesinden sıyrıldığında şimdinin ışığında geri kazanmıştır.
Sineğe Dair

Elin kopmasına sebep olan anın başrolü sineğe ise ilk defa hikâyenin başında Naufel’in babasıyla olan sahnesinde yer verilir. Küçük Naoufel bir sineği yakalamaya çalışmaktadır ve babası şöyle der: “Sineği yakalamak için onun bir sonraki adımını düşünüp ona göre hareket etmen gerekir.” Geleceği temsil eden sinek, hayatının birçok anında Naoufel’in karşısına çıkar fakat marangoz atölyesindeki karşılaşmalarına kadar Naoufel sineğin bir sonraki hamlesini öngörmeyi başaramaz; sineği ilk kez yakaladığında ise elini makineye kaptırır. Geleceğin peşine düşmek ona elindekileri, şu an sahip olduklarını kaybettirmiştir.
I Lost My Body; geçmişi ardında bırakmayı, bugünü bırakıp yalnızca geleceğin peşine düşmemeyi, anı değerini bilerek yaşamanın kıymetini ele alırken insanın kaderiyle olan ilişkisini de irdelemeyi ihmal etmiyor. Alegorilerle örülü senaryosu, yalın çizgileri, etkileyici müzikleriyle seyirciyi içine alıp dram türünün de hakkını veren fantastik bir animasyon olarak sinema ve animasyon severlerin hafızasında kendine has yerini korumayı sürdürüyor.
Kaynakça:


