Hwang Bo-reum tarafından yazılan taptaze bir roman ile karşınızdayız. Hyunam-Dong Kitabevi, hayatının anlamını aramak ve o hayatı sakinlikle geçirebilmek amacıyla her şeyi geride bırakabilmeyi göze almış, bir yandan da bıraktıklarını yüreğine yük etmekten kurtulmaya çalışan bir kadın tarafından Seul’un ara sokaklarından birinde kurulan bir “kendine kaçış” mekanı aslında. Dünya için küçük olsa da kendi dünyaları için büyük hayaller kuran ve o hayalleri için adımlar atan müşterilerinin de hikayelerini okuyup sıcak teselliler bulduğumuz bu kitabevinin öyküsünden alıntıları sizler için derledik. Keyifli okumalar dileriz.

- “Ağlamak istediğinde ağlaman lazım. Yüreğin ağlıyorsa sen de ağlamalısın. Böyle böyle yavaşça iyileşiyor insan.” (s.10)
- “İnsan en nihayetinde bir ada değil midir? Bir ada kadar tek başına ve bir ada kadar kimsesiz. Öte yandan tek başına ve kimsesiz olmanın aslında tamamıyla kötü olmadığı fikri kuşatıyor beni. Zira tek başına olmak beraberinde özgürlüğü getirdiği gibi, kimsesiz olmak derinlere inmemize olanak sağlar.” (s.15)
- “Youngju başkalarının duygularını böylesine benimsedikten sonra yeryüzünde yaşayan herkesi anlayabileceğini düşünürdü.” (s.21)
- “En büyük kayıp sahiden aşkı yitirmek miydi? Sevgi hakikaten o denli yüce miydi?” (s.23)
- “Derken bunca zaman boyunca kucakladığımız doğru cevabın aslında yanlış olduğunu fark ettiğimiz o an gelirdi. O zaman tekrar başka bir doğru cevaba tutunup yaşamaya devam ederdik. İşte bu bizim küçük sıradan yaşamımızdı. Böyle böyle doğru cevaplarımız sürekli değişime uğrardı.” (s.24)
- “Dünyadaki her şeyde olduğu gibi kitap okumak için de doğru bir zaman vardı.” (s.30)
- “Elbette söylemek istediğimiz bir şey olmasa bile konuşmak, karşımızdaki kişiye nezaket gösterdiğimiz anlamına da gelebilirdi. Ancak çoğu zaman başkalarını düşünmekten asıl kendimizi düşünemez hale geliyorduk. Ondan bundan bahsederek kendimizi konuşmaya zorlarken birdenbire bomboş hissediyor, bir an önce bulunduğumuz yerden çıkıp gitme isteğiyle sarmalanıyorduk.” (s.31)
- “Herkes kendi anlamını bulmalı. Ayrıca bir kişinin hayatı, bulduğu anlama göre değişir.” (s.36)
- “Gelgelelim kitap söyleşisi esnasında tanıştığı yazarlar hayal ettiğinden çok daha alelade ve cana yakın kimselerdi; yazma yeteneklerinden her gün şüphe duyan sıradan insanlardı yalnızca.” (s.40)
- “Anlayış beraberinde acıyı da getirir.” (s.41)
- “Kitaplar, kısıtlı deneyimlerimizle hiç görmediğimiz bir dünyanın barındırdığı acılarla çevrelenmiştir. Bir başka deyişle, eskiden farkında olmadığımız ıstıraplarla karşı karşıya kalırız. Bir başkasının kederini derinden hissederken sadece kendi başarımız ve mutluluğumuzun peşinden koşmak zorlaşır. Bu yüzden kitap okumanın, aksine bizleri bahsedilen o başarıdan uzaklaştırdığı kanaatindeyim. Kitaplar bizi başkalarının önüne ya da üstüne koymaz; başkalarının yanında durmamıza yardımcı olur. Bu sebeple bizler bir başka açıdan başarıya ulaşıyoruz aslında.” (s.41)
- “Bir şeye ilgi göstermeye başlayınca nihayetinde kendi içimize bakmaya başlıyorduk.” (s.64)
- “Hepimiz uyumsuz olduğumuz için birbirimize çarpınca incinip incitiyoruz işte. Bu senin de sıradan bir insan olduğun anlamına geliyor. Hepimiz öyleyiz. Yaralayarak yaşıyoruz.” (s.79)
- “Bir başkasını hayal kırıklığına uğratmamak adına yaşanan bir hayattansa istediğim hayatı yaşamam daha doğru değil mi? Sevdiğim bir insanın benim yüzümden hayal kırıklığına uğraması elbette üzücü. Ama yine de sonsuza dek ailemin isteklerine boyun eğerek yaşayamam ya.” (s.103)
- “Çünkü aynı mücadeleyi veren başka insanlar olduğu gerçeğiyle bile güç bulabiliriz. Bu zorlukları tek ben yaşıyorum zannederken aslında onların da savaş verdiğini fark edebiliriz. Acımız varlığını korusa da, ağırlığının bir şekilde biraz olsun hafiflediğini hissedebiliriz. Yaşamı boyunca kuyuya hiç düşmemiş bir insan var mıdır diye düşündüğümüzde, bunun mümkün olmadığını fark edebiliriz.” (s.152)
- “İçinin rahatlaması çözüme ulaşmak demek değildir. Anlaşılmaz ve boğucu hissettirdiğinde o ruh haline göğüs gerip sürekli düşünmeye devam etmen gereken zamanlar da vardır.” (s.217)
- “Gerçekleştiremeyeceği bir hayali kovaladığı için hiçbir gününden tat alamadığını da söylemişti. Bu da doğru. Yine de eğer hayallerimizin peşindeyken mutlu olabiliyorsak, bu onu peşinden koşmaya değer kılmaz mı?” (s.241)
- “Kucaklayıp yaşayamayacağım şeyi kucaklamaya çalışmam bir hataydı. İyi yaşamanın bitirmen gereken şeyleri bitirerek yaşamak anlamına geldiğini bu defa öğrendim. Ne kadar çok insan korktuğu için, başkaları ne der diye endişelendiği için ya pişman olursam diye düşündüğü için bitirmeye cesaret edemeyip geçiştiriyor biliyor musun? Ben de öyleydim işte. Ama artık özgür hissediyorum.” (s.260)
Bo-reum, Hwang. Hyunam-Dong Kitabevi. İstanbul: Destek Medya Grubu, 2024.