Apollon Zeus’un oğlu ve Artemis’in ikiz kardeşi olarak Olimpos’un ikinci nesil tanrılarından biridir. Tanrılık alanı epey geniş olan Apollon aynı zamanda hem sanat, müzik, güzellik tanrısıdır hem de savaş ve kehanet. Deniz tanrılarından Peneus’un kızı Defne ise oldukça güzel ve zeki bir su perisidir.
Pek çok kabiliyeti olan ve bunlarla övünmeyi çok seven Apollon, oku da çok iyi kullanmayı bilirdi hatta Afrodit’in oğlu aşk tanrısı Eros’a meydan okuyacak kadar, bu hikayenin başlangıcı da bu desek yeridir. Günlerden bir gün Apollon Eros’un ok atma yeteneğiyle ”Eros senin eline atalarımızın kutsal savaş aleti olan ok hiç yakışıyor mu? Senin yerine ben kullanayım hem bileceğin üzere her attığımı vururum.” sözleriyle dalga geçer ve Eros’u en hassas noktasından vurur. İntikam almak isteyen Eros çok geçmeden bir plan düşünmüştür. Planını da ”Sen benim işimi nasıl küçümsersin Apollon? Elbette attığın her ok hedefe ulaşabilir lakin unutma benim okum seni bile vurabilir.” sözleriyle belli etmiştir. Planı Apollon’u kendisinin en iyi olduğu duyguda, aşkta hüsrana uğratmaktı.

Bu planı için Eros altın ucu olan bir oku Apollon’un kalbine fırlattı. Fırlattığı bu ok halihazırda Apollon’un ilgisini çeken Defne’ye bağlı kalması ve sonsuza kadar âşık olması içindi. Defne’ye fırlattığı okun ise ucu kurşundu ve tam tersi duygular içerip Apollon’a karşı nefret ve kin beslemesi içindi. Bu oka gerek kalmadan da ömrü boyunca bakire ve bekar kalmak Defne için çok önemliydi. Eros’un dahil olması sadece kişide ve hislerde değişiklik yaratmıştır. Bu olaydan sonra Apollon ömrünün sonuna kadar Defne’nin peşinde koşacağını bilerek koşmaya başladı. Aynı şekilde Defne’de ömrünün sonuna kadar kaçmaya başladı. Bu koşuşturmaya artık dayanamayan gücünü yitiren Defne son gücüyle yere göğe babasının adını haykırdı ve yardım istedi.

Kızının acı feryatlarına dayanamayan babası Peneus, kızının önce güzel uzun saçlarını olduğu yerde yapraklara, uzun ince fiziğini de gövdeye ve geriye kalan ruhunu da köklerine dönüştürerek, kızını defne ağacına çevirmiştir. Oracıkta kalakalan Apollon sevdiğinin ağaca dönüşmesini izlerken hem acı çekmiş, şoka uğramış hem de çoğunlukla umut dolmuştur. Çünkü hiçbir şeyin bu aşkı söndüremeyeceğine inanmıştır. Bunu da orada gökyüzüne haykırdığı ”Asla benim gelinim olamazsın ama en azından benim ağacım olacaksın!” sözcükleriyle ispat etmiştir. Babası kızının Apollon’dan kurtulmasının tek yolunun bu olduğuna inansa da Apollon umursamadan kızına olan aşkından hiç ödün vermemiştir. Bunu da herkese göstermek için orada kendine sevdiğinin yapraklarından bir taç yapmış ve ömrü boyunca onu takmıştır. Bu yüzden Apollon’un simgesi, Defne ağacı bilakis yaprağı olmuştur ve onuruna yapılan her türlü turnuvanın sonunda ödül olarak Defne çelengi verilmiştir.

Çok eskilerden bugünlere kadar gelmiş olan bu iki tarafı da hüzün dolu mitolojik hikâye, günümüzde hâlâ etkisini sürdürmektedir. Hatta bu olayın ülkemizin Hatay şehrinde bulunan Defne ilçesinde yaşanıldığı düşünülmektedir. Yine de hangi ülkede, hangi şehirde olursa olsun Apollon’un kalbi hâlâ Defne için yanıp tutuşmaktadır.
Kaynakça
greekgodsandgoddesses.net
khanacademy.org.tr