Masallarla büyüyen, hurafeler ve batıl inançlarla iç içe geçerek yaşayan, örf ve adetlere uymadan yaşayamayan bir toplum ve o toplumu, mizahi bir dille anlatan yazar. İçine kapanık kişiliğine ters düşen eserler yaratan, anlatımındaki sadelikleriyle kendisine sokağı edebiyata taşıyan yazar adını alan yazarımız Hüseyin Rahmi Gürpınar’ı yakından tanıyalım.
Hüseyin Rahmi Gürpınar Kimdir?
Hüseyin Rahmi, 1864’te İstanbul’da doğdu. Hünkar yaveri Mehmet Sait Paşa’nın oğludur. Okur-yazar bir kadın olan annesi veremden vefat ettiğinde Hüseyin Rahmi 3 yaşındaydı. Annesinin ölümünden sonra Girit’te görevde bulunan babasının yanına gönderildi ancak babasının yeniden evlenmesiyle 6 yaşındayken anneannesinin yanına İstanbul’a geri geldi.
Yakubağa Mektebi, Beyazıt’taki Mahmudiye Rüştiyesi ve idadide(eski dilde lise derecesindeki okullara verilen ad.) okuyan Hüseyin Rahmi, Mekteb-i Mülkiye’ye(Siyasal Bilgiler Okulu-1878) girdi. 1880 yılında ikinci sınıfta iken verem belirtisi üzerine öğrenimini yarıda bıraktı.
Bir süre Adliye Nezareti Ceza Kalemi’nde memur, Ticaret Mahkemesi’nde Azâ Mülazımı olarak çalıştı. Hayatını kalemiyle kazanmaya karar verince 1887’de Tercüman-ı Hakikat gazetesinde yazmaya başladı. İkdam ve Sabah gazetelerinde çevirmen ve yazar olarak çalıştı. II.Meşrutiyet Dönemi’nde Boşboğaz ve Güllabi adlı bir gazete çıkardı. Çalışmalarını daha sonra İkdam, Söz, Zaman, Vakit, Son Posta, Milliyet, Cumhuriyet gazetelerinde yayımladı. Ömrünün geri kalan yıllarını, 1924’te Heybeliada’da yaptırdığı evde geçirdi. 1944’te yaşama veda etti. Heybeliada’daki Abbas Paşa Mezarlığı’na defnedildi.
(kaynak: turkishliterature.net)
Edebi Kişiliği
Hüseyin Rahmi, resmi veya özel olarak düzenli bir eğitim görmediğinden tamamen kendi kendini yetiştirmiş bir yazardır. Bütün çocukluğu kadın akrabaları arasında geçtiği için, hayal gücü; yaşadığı çevre Suriçi’nin renkli ve canlı diliyle anlatılan masallar, örf ve adetler, hurafe ve batıl inançlarla, çevresinde yaşanan aşk ve cinayet hikayeleriyle zenginleşmiştir.
Hüseyin Rahmi, devrin birçok Osmanlı genci gibi fenni konulara da ilgi duydu ve Saadet gazetesinde “Kısm-i Fenni’yi idare eden Beşir Fuad’ın bazı yazıları üzerine çıkan tartışmalara ilk yazı denemeleriyle katıldı. Beşir Fuad’ın, “Bu çocukta espri komik var, dikkat edin” sözleriyle takdirini kazandı. İlk hikaye denemesi 25 Temmuz 1887 yılında “İstanbul’da Bir Frenk” adıyla Ceride-i Havadis gazetesinde çıktı.
Döneminin yanlış Batılılaşma meselesini ele aldığı ilk romanı “Ayna” Ahmet Midhat Efendi’nin Tercüman-ı Hakikat gazetesinde tefrika(bir roman, yazı, gazetede bölüm bölüm yayımlanmak) edilmeye başlandı; daha sonra 1889 yılında İstanbul’da “Şık” adıyla kitap olarak basıldı. Bu arada Ahmet Mithat’tan büyük ilgi ve yardım gördü. Ardından Tercüman-ı Hakikat’ın maaşlı yazar kadrosuna alındı. 1894’ten itibaren İkdam ve Sabah gazetelerinde çevirmen ve yazar olarak çalıştı.
1901’de Alafranga adlı romanı İkdam’da tefrika edilirken sansür kurumu tarafından yayımı yasaklandı. II. Meşrutiyet’in ilanına kadar herhangi bir şey yayımlamadı. 1908’de Boşboğaz ile Güllabi adıyla bir mizah gazetesi çıkardı. Daha sonra kendini bütünüyle edebi çalışmalara verdi. Bunları önce ikdam, Söz, Zaman, Vakit, Son Posta, Milliyet ve Cumhuriyet gazetelerinde tefrika suretiyle yayımladı; ardından da yakın dostu kitapçı İbrahim Hilmi’nin gayretleriyle kitap haline getirdi.
Gerçekçilik ve akılcılık anlayışı onun sanatında esas temeli oluşturmaktadır. XX. Yüzyılın başında Türk toplumunu yakından ilgilendiren bütün sosyal, psikolojik ve bir kısım siyasi ve ekonomik meseleler onun eserlerine en küçük ayrıntılarına varıncaya kadar aksetmiştir. Ayrıca en ciddi konuları bile mizahi bir üslupla eğlence havası içinde vermeyi başarmıştır. Roman tekniğini dayandırdığı sosyal hicvin seçkin örneklerini ortaya koymuştur.
(kaynak: edebiyatsoylesileri.com)
Edebiyata Bakışı
Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın, halka mesaj verme, bilgi verme, ders verme amacına yönelik olan edebiyat anlayışının paralelinde bir dil anlayışı bulunmaktadır. Milli olmayı, taklitçilikten uzak durmayı, edebi esere bu toprakların rengini vermeyi de önemser. Hüseyin Rahmi Gürpınar, ayrıca bilime, bilimsel düşünceye ve felsefeye önem veren dönemin gelişmelerini yakından takip eden bir yazardır. Eserlerinde pek çok bilgin, düşünür ve yapıttan yararlanmıştır.

Hakkında Bilinmeyenler
-Hüseyin Rahmi, hiç evlenmemiştir. Kendisine nedeni sorulduğunda şöyle der: “ Yattığım oda da başka nefes istemem, sinirlenirim; bunun içindir ki misafirlikte de kalamam, cevabını vermiştir.”
-100 tane eldiveni vardı. Sokakta eldivensiz görülmezdi. Eldiven düşkünlüğü ‘aşırı şıklık’ merakından değildi. Mikrop korkusundandı. Sokakta hiçbir yeri katiyen çıplak elle tutmazdı. Çıplak elle dolaşanlara çok şaşırır, bu durum için “manasız bir cesaret” yorumunu yapardı.
-Çocukluğunda özenti olarak başlayan örgü ve dantel merakı, ileri yaşlarında yalnızlığını gidermek, sıkıntılarını unutmak için hobiye dönüştü. Yaptığı bu el işleri şimdi müze olan Heybeliada’daki evinde sergilenmektedir.
-Yemek yapmayı çok seven yazarımızın özellikle reçel ve dondurma yapma konusunda uzman olduğu söylenir.
-Hüseyin Rahmi Gürpınar, içine kapanık bir kişiliğe sahipti.
-Komşuları ona Vidinli Tevfik Paşa’nın, aralarında 92 ciltlik Voltaire külliyatının da bulunduğu Fransız eserlerinden oluşan kitapları hediye etmesi ile kütüphanesi birden zenginleşti. Bu yüzden hayatı boyunca yerli romanlara ilgi göstermedi. Hayran olduğu eserler hep Batı Edebiyatından, özellikle de Fransız romanları oldu.
-Bilime ve bilimsel düşünceye önem veren bir yazardır.
Eserleri:
1-) Mürebbiye

“Eğer ağlamakla ahlak düzelseydi, dünyada çocuklardan akıllı uslu kimse olmazdı.”
Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın 1899 yılında kaleme aldığı Mürebbiye, Tanzimat sonrası değişen kültürel yapıyı hicvetmek amacıyla yazılmış bir eserdir. Toplumda önü alınamayan Batı hayranlığının ufak bir kesitini sunmaktadır. Eser, geçmişini geride bırakıp kendine yeni bir hayat kurmak isteyen Matmazel Anjel ve mürebbiye olarak çalıştığı kendisine derin bir hayranlık besleyen konak sakinleri arasında geçer.
2-) Gulyabani

“Seni korkuttukları vakit başparmak tırnaklarını birbirine sürt. İki elinle kulaklarının memelerini tut. Bir demir bulabilirsen üzerine bas. ‘Emret ey cin, hazırım!’ diye bağır.”
Eser, ana karakter olan Muhsine Hanım’ın dilinden anlatılmaktadır. Muhsine Hanım, dul ve kimsesiz bir kadındır. Bir gün annesinin bir arkadaşının kendisine iş bulmasıyla yolu meşhur perili konağa düşer. Konağı görür görmez ürker ancak kaderine razı gelip burada kalmaktan başka çaresi kalmamıştır.
Hüseyin Rahmi’nin eserde, toplumun körü körüne inandığı hurafelerden kurtulması gerektiğini incelikli bir şekilde hicvettiğini görebiliriz. Eser, ayrıca edebiyatımızın ilk korku romanıdır.
3-) Şık

“Bilirsiniz ya, şıklık yalnız kıyafetle olmaz. Yaratılış ve ahlak bakımından da şık olmak gerekir.”
Şık, kaleme alındığı dönemin batılılaşmasını sade ama nüktedan bir dille anlatır. Alafrangalığa özenen ve öyle yaşamak isteyen Şatırzade Şöhret Bey’in, kendini diğerlerinden farklı göstermek için düştüğü durumları ve komik halini anlatır. Eser, okura mizahla dönemin insan portresini çok net bir şekilde yansıtır. Yazarımız Hüseyin Rahmi, yaşadığı dönemi başarılı bir şekilde eserlerine yansıtır.
4-) Şıpsevdi

“Sizi görünce Descartes’in Kartezyenizm usulü gibi gönlümde her şeyi yok ederek yeniden duygular ve etkileri elde edercesine bir yeni canlılık duydum.”
İlk defa 1901 yılında “Alafranga” adıyla İkdam gazetesinde tefrika edilen roman, II. Abdülhamit döneminde sansüre uğrayarak Şıpsevdi adıyla yeniden yayımlanmıştır. Roman gücünü mizahtan alan sıkı bir dönem ve Batı taklitçiliği eleştirisidir. Başkahraman Meftun’un babası vefat edince, tahsil için Paris’e gitmesi, orada batılılar gibi yaşamaya çalışması, bunun için dünya görüşüne tamamen zıt bir kadınla evliliği dahi göze alması anlatılmaktadır. Farklı kültürden iki aile karşı karşıya getirilerek toplumdaki hızlı değişimin gözler önüne serildiği Şıpsevdi romanında Türk toplumunu ilgilendiren sosyal, siyasi ve ekonomik meselelerde ele alınır.
5-) Hakka Sığındık

“Cahillik… Cahillik… Ben bir tespih çekerim, sana sevap yazılır.”
İspanyol gribinin etkisindeki İstanbul’da ölümler başlar. Hacı Ferhat Efendi ve Hafız İshak Efendi ise bu ölümlere karşı ailelerini korumaya çalışırlar fakat olayın içine Hacı Hurşit Efendi adıyla biri girer ve bu kişiden mektup almalarıyla olaylar değişir. Yazarımız, dönemin sosyal eşitsizliğine, adaletsizliğine, yoksulluğuna güzel bir bakış açısıyla değinmiştir.
Kaynakça
“Hüseyin Rahmi Gürpınar – Hikayeler”. tdk.gov.tr. Web. 20.03.2023 tarihinde erişildi.
“Gürpınar, Hüseyin Rahmi”. islamansiklopedisi.org.tr. Web.22.03.2023 tarihinde erişildi.
“İlginç Yaşam Öyküsü ve Eserleriyle Edebiyatımızın Unutulmaz İsmi Hüseyin Rahmi Gürpınar”. listelist.com. Web: 24.03.2023 tarihinde erişildi
“Abdullah Harmancı”. “Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Öyküleri ve Öykücülüğü”. (2010). “Selçuklu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı” Web.22.03.2023 tarihinde erişildi.
1000kitap. Web.25.03.2023 tarihinde erişildi.