İyonyalı Homeros; günümüzde İzmir olarak bilinen, dönemin Yunan şehri Smyrna civarlarında yaşadığı düşünülen yazar ve ozandır. Yunan edebiyatının ilk yazılı eserlerinden olan İlyada ve Odysseia destanlarının yaratıcısıdır. Bugün Homeros hakkında bilinenler fazla değildir zira yazının yeni yaygınlaştığı bu dönemlere ait belgeler çok azdır. Yine de kendinden sonraki nesillerce sıkça adından bahsediliyor olması, onun hem kendi halkına hem de edebiyat dünyasına olan etkisinin büyüklüğünü gösterir.

Antik Yunan’ın kültürel olarak etkilediği Roma İmparatorluğu sayesinde Homeros’un bu yapıtları; yalnızca pek çok şaire ilham kaynağı olmakla kalmamış, tüm Batı edebiyatının temelini oluşturmuştur. Homeros, aynı zamanda bu iki büyük eserde yaşadığı dönemin toplumu hakkında farklı açılardan yorumlanabilecek bilgileri de bizlere sunar. İlyada ve Odysseia, feminist bir yaklaşımla incelendiğinde, ana konu her ne kadar erkek dünyası üzerinden dönse de kadın karakterlerin de toplumda görünmez olmadığını anlarız. Hem “ideal” kadının özelliklerini yansıtan pasajları, hem de ataerkil dünya ile kadınlar arasında görülen etkileşimleri gösteren sahneleri ile Homeros’un eserlerinde kadının durduğu nokta ilgi çekicidir. Yalnızca bir erkeğin karısı, kızı veya annesi olarak var olan kadının; bu rollerin getirdiği sorumluluklara uyup uymaması, onun hem kendisinin hem toplumun kaderini şekillendiren; erkeğe felaket veya zafer getirebilen bir figür olarak yansıtıldığını gösterir.
Eş Rolüyle Kadın: Sadık ve İffetli
Antik Yunan’da “eş” sıfatı aslında kadına biçilen en önemli roldür. Bir erkeğin onuru, neslinin devamı, evinin idaresi ve mirasının korunması için eşini iyi seçmesi gerektiği İşler ve Günler ’de Zeus’un bir buyruğu olarak geçer. Yani kadın; kendi başına bir varlık değil, toplumda temsil ettiği kocası ile var olan bir figürdür. Tüm bu kriterleri sağlaması için de kadının sadık ve iffetli olması en idealidir. Bu anlayış, Homeros’un yarattığı kadın karakterlerle de görülür. Kadın kimi zaman bir erkeğin ödülü kimi zaman uğruna savaşılan bir arzu nesnesidir.
Helen

Kocası Menelaos’u bırakıp Truvalı Paris ile kaçan ve bu sadakatsizliği sonucunda Truva Savaşı’na sebep olmuş olan Helen, işte bu savaşı esas alan İlyada’nın en önemli kadın karakteridir. Burada konu olan iffetsizlik; yalnızca Helen’i veya Menelaos’u ilgilendiren bireysel bir unsur değil, iki devleti savaşa sürükleyebilecek toplumsal bir sebeptir. Bir erkeğin onurunu kurtarmak için yıllarca süren bir savaş başlatması da garip karşılanan bir durum değildir. Helen’in pişmanlığı ve güzelliğinin başına açtığı belalar yüzünden Homeros; Helen’i cezalandırmaz fakat onun hatası, Truvalılar için felaketle sonuçlanır.
Penelope

Helen’in aksine Penelope, bir sadakat timsalidir. Truva Savaşı’ndan dönerken başına türlü olaylar gelen Odysseus’un yolculuğunu anlatan Odysseia, aynı zamanda kocasını bekleyen Penelope’nin sadık kalmak uğruna yaşadığı zorlukları da anlatır. Kendisini bekleyen taliplerine, içlerinden biriyle evlenebilmesi için kayınpederine dokuduğu kefeni bitirmesi gerektiğini söyler. Fakat her gün ördüğü kısmı, geceleri tekrar sökerek onları oyalar. Bu erdemli hareketi sonucu Odysseus’un onu kendine layık bir eş olarak görmesine sebep olur. Destanın sonunda talipler öldürülür ve Penelope mutlu sona ulaşır. Odysseus da yaşadığı zorlu sınavların ardından evde onu bekleyen sadık karısı ile ödüllendirilir.
Evlat Rolüyle Kadın: İtaatkâr ve Fedakâr
Patriyarkal bir düzende kadın evlenmeden önce babasının otoritesi altındadır. Bir kız çocuğunun ailesi için önemi zamanı gelince onlara fayda sağlayabilecek olmasıdır. Bunu isteyip istememesi önemsizdir çünkü ondan beklenen ideal davranış, babasının verdiği kararları sorgulamadan kabul etmesidir. Babalarının seçtikleri kişiyle evlenerek hem sosyal ilişkiler geliştirilmesiyle hem de başlık parasıyla ailelerine katkıda bulunurlar.
İphigeneia

Her ne kadar Homeros’ta İphigeneia’nın babasının hatası yüzünden tanrılara kurban edilmesi detaylı olarak anlatılmasa da onun ve diğer kız kardeşlerinin yine babasının davranışları sonucu bir “bedel” olarak Akhilleus’a gelin olarak sunulması, kadının mecazen de olsa “kurban” edilmesini gösterir. Agememnon’un Akhilleus’un savaş ganimeti olan kölesini alması ile Akhilleus savaştan çekilir. Savaşın kazanılması için ise Agememnon; yaptığı hatayı, Akhilleus’a kızlarını gelin olarak vererek telafi edebileceğini söyler. Hiçbirinin buna karşı çıkamaması bir yana, hem babalarının hem savaşın selameti için kendilerini feda etmeleri kız evlatlar için bir erdem olarak görülür.
Anne Rolüyle Kadın: Duygusal ve Koruyucu
Anne olarak kadının görevi, erkeğin çocuklarını yetiştirerek neslinin ve mirasının devamını sağlamaktır. Kadının en çok saygı gördüğü rolü anneliktir çünkü sorumluluğu çok büyüktür. Bu sorumluluk, sadece yerine getirilmesi gereken bir görev icabı değil kadının duygusal yapısının sebep olduğu ana yüreğinden de kaynaklanır. İşte bu ana yüreği, Homeros’un destanlarında evlatlarını korumak için çırpınan anne figürünü yaratır. Ne var ki kadının gücü çoğu zaman kaderin önüne geçemez.
Hekabe

Truva Kraliçesi olan Hekabe, savaşta evlatlarını kaybeden bir anne olarak yer bulur. En büyük acısı ise kahraman oğlu Hektor’un, bütün yakarışlarına rağmen annesini dinlemeyip Akhilleus tarafından öldürülmesi ve cesedinin yerlerde sürüklenmesidir. Çocukları için tanrılara adaklar adaması, dualar etmesi ve arkalarından ağıtlar yakması ile ecelin karşısında çaresiz bir anne profili olarak görülür.
Thetis

Bir tanrıçanın anneliği de ölümlülerden çok farklı değildir. Thetis, oğlu Akhilleus’un üzüntüsüne dayanamayarak onun isteklerini yerine getirmek için Olimpos tanrılarına yalvarır. Evliliği her ne kadar kendi isteğiyle olmasa da bu evlilikten doğan oğlunun ölümlü olmasının sebebi olarak kendisini sorumlu tutar. Bu durum, Akhilleus tarafından da sıkça dile getirilen bir serzeniştir. Oğlunun savaşı kazanmasına yardımcı olsa da Thetis, onu kaderinden koruyamaz.
Feminist Eleştiri: Homeros’un Kadın Gözüyle Yeniden Okunması

Homeros’tan başlayan yazılı destan geleneği; diğer pek çok edebi tür gibi, belirli bir zamana kadar erkekler tarafından yazıldı ve yine erkekler tarafından yorumlandı. Kadınların hayatları anlatılsa da belirgin rollerin dışına çıkmayan kadın karakterler, hikayelerde tek başlarına da yer almadılar. İçinde babaları, kocaları veya oğullarını barındırmayan dertlerini veya düşüncelerini duymadık. Halbuki tarih boyunca kadın hareketleri incelendiğinde, kadınların esas dertlerinin sosyal varlıklarını kabul ettirmek olduğu görülür. Odysseia’da Kirke; kendileri diledikleri gibi yaşarken, ölümlü erkeklerle beraber olan tanrıçalara karşı acımasız davranan tanrılardan bahseder. Gerçekten de kadınlardan beklenilen onurlu davranışlar erkekler için söz konusu değildir. İşte bu eşitsizliklerin eleştirilebilir olması, feminist felsefenin edebiyata ve oradan da kadının hayatına doğrudan etkisi ile mümkün olmuştur.
Feminizmin ilk savunduğu konulardan biri eğitim eşitliğidir ki böylece okuyan kadın; artık klasik edebiyattaki kadın anlatısının farkına varır, onu değerlendirir ve kendi hayatıyla karşılaştırır. Bugün bile benzer hikâyelere rastlayabileceğimiz kadınları, erkeklerden ayrı varlıklar olarak ele alır; okuduğu destanda yalnız erkeğin kahramanlığını değil kadının çektiği sıkıntıları da görür. Hatta bazen acılarını sessiz yaşamalarına dayanamaz ve olayları tıpkı Margaret Atwood’un Penelopiad’ı, Madeline Miller’ın Kirke’si, Pat Barker’ın Kızların Suskunluğu’nda yaptığı gibi, onların ağzından bizlere anlatır.
Kraliçe olmasına rağmen kadın doğası gereği duygusal olacağı için yönetimde sözü geçmeyen Hekabe’nin, evlenmek istediği kişiyi seçemeyen İphigeneia’nın, hatta tanrıça bile olsa aynı dertten muzdarip olan Thetis’in kocası; Tanrıça Kirke’nin konağında dilediği gibi yaşarken yıllarca onu beklemesi münasip görülen Penelope’nin; güzelliği başına bela olan Helen’in hikâyeleri, hem edebiyatta hem sosyal hayatta kadın ayaklanmasını ve feminist akımlarını anlamamız için duyulmayı beklerler.
Kaynakça:
Akgün Kaya, Elif. “Antik Yunan Edebî Eserlerinde Toplumsal Cinsiyet Rolleri: Kadınlık Kimliği ve İdeal Kadın İmgesi.” Mediterranean Journal of Humanities. June 2023. Web.
Bilgin, Başak. “Homeros Destanlarında Kadın.” (2004).Web.
Bretzinger, Brenna R., “Feminist Retellings of Homer’s The Odyssey, 2005-2022” (2023). Honors Capstones. 1452.Web.
Hesiod. Theogony And Works and Days. Oxford University Press. US., 1988.
Homer. The Iliad. Translated by Robert Fagles. Penguin. 1990
Homer. The Odyssey. Translated by Walter Shewring, Oxford University Press. 1980
Laleş Uslu Azarak. “Antik Yunan’da Kadın Betimlemeleri ve Kadının Sosyal Statüsü”. 31 July 2018. Academia.edu
Latacz, Joachim. Homeros: Batının İlk Ozanı. Internet Archive. 12 Nov. 2001.
Yıldırım, Tuğçe. “A Comparative Narratological Analysis of the Representation of Women in Homer’s the Odyssey and Joseph Conrad’s Heart of Darkness”. Middle East Technical University. 2013. Web.
Kapak Görseli: theguardian.com