Edgar Allan Poe Eserlerinde İllüstrasyon İncelemeleri: Hikayeyi Anlaşılır Kılmak

Editör:
Sıla Karaca
spot_img

Şüphesiz korku ve dehşet edebiyatının büyük ismi Edgar Allan Poe, geçmişten günümüze büyük yazarları, şairleri ve ressamları etkilemiş ve etkilemeye devam etmektedir. Gotik edebiyatının babası olarak görülen Poe, kısa ömründe birçok kısa hikaye ve şiir yazmıştır. Bu hikayeler okuyucuları sadece etkilemekle kalmamış, içlerindeki sanat aşkını da alevlendirmiştir.

Başta Howard Philips Lovecraft olmak üzere, Charles Dickens, E. T. A. Hoffmann, Elizabeth Barrett Browning ve Thomas de Quincey gibi edebiyatın başlıca önde gelenleri Edgar Allan Poe’dan büyük ölçüde yer etmiştir. Fakat Poe’nun etkisi sadece edebiyatla kalmamış, resim sanatına da yansımıştır.

Edgar Allan Poe’nun eserlerinden etkilenip illüstrasyon çalışması yapan ressamları isimlendirmek gerekirse, bunlar Harry Clarke, Arthur Rackham, Edmund Dulac ve Gustave Dore olurdu.

İlk olarak Harry Clarke’ın Tales of Mystery and Imagination (Gizem ve Hayal Gücü Hikayeleri) adlı 1902 baskılı illüstrasyon kitabıyla başlayalım. İrlandalı sanatçı bu tek renkli 24 resimde Poe’nun klostrofobisi, dehşeti ve korkusunu çok iyi bir şekilde işlemiştir.

Henry Clarke – “Morella” İllüstrasyonu

https://publicdomainreview.org/

“The Earth grew dark, and its figures passed by me, like flitting shadows, and among them all I beheld only—Morella” (“Morella”)

“Yeryüzü karardı ve şekilleri uçuşan gölgeler gibi yanımdan geçti ve onların arasında ben sadece Morella’yı seyrettim.” (“Morella”)

Poe’nun eserlerine aşina olanlar, eserlerinde birçok sevgilisini ve onlara duyduğu derin aşkını bilirler. Morella’da bunlardan farklı değildir. (Fakat hikayenin başında anlatıcımız Morella öldükten sonra pişman olacağından habersiz, Morella’nın sadece zekasına aşıktır.) Clarke, bu illüstrasyonu ile muhtemelen Dünyanın tüm güzellikleri Morella’nın ölümünden sonra karanlığa gömüldüğünü, fakat anlatıcımız için önemli olan sadece Morella olduğu anlatılmakta. İllüstrasyonda ise bir sürü toplum tarafından güzel bulunan çiçek motifleri ve birkaç kadın suratı bulunmakta. Anlatıcımız ne çiçeklere ne de kadınlara aldırıyor. Onun için önemli olan tek şey Morella; ancak Morella yerde ölü vaziyette yattığı için artık her şey için çok geç.

Henry Clarke – “Ligeia” İllüstrasyonu

https://publicdomainreview.org/

“I would call aloud upon her name” (“Ligeia”)

“Onun adını bağırırdım.” (“Ligeia”)

Bu hikayede de anlatıcımız ölen aşkı Ligeia’ya olan takıntısını anlatmakta. Henry Clarke da bu temadan yola çıkarak anlatıcımızı Ligeia’ın önünde diz çöktürerek, Ligeia’yı sanki bir tanrıça konumuna getirmekte. Anlatıcımızın elinde ise haça benzer bir sembol bulunması Ligeia’nın anlatıcı için tapılası bir varlık olduğunu kuvvetle desteklemektedir.

Henry Clarke – “The Masque of the Red Death” İllüstrasyonu

https://publicdomainreview.org/

The dagger dropped gleaming upon the sable carpet (“The Masque of the Red Death”)

Hançer, samur halının üzerine parıldayarak düştü (“Kızıl Ölümün Maskesi”)

Kızıl Ölümün Maskesi hikayesine gelecek olursak, kısaca şöyle anlatılabilir: Bir şehri Red Death (Kızıl Ölüm) denilen bir veba musallat olur. Bu vebaya yakalananlar çok korkunç bir şekilde ölür. Faka prens Prospero bu duruma aldırış etmeyerek sarayın kapılarını kapatır ve büyük bir maskeli balo düzenler. Kapılar kilitli olduğu için vebanın onlara erişemeyeceğini düşünür. Sarayda bulunan 7 odayı mavi, turuncu, mor gibi tek renge boyatmıştır. Yedinci oda ise kırmızı renklidir ve içinde her saat başı sesi giderek yükselen bir saati barındırır.

İlerleyen saatlerde korkunç görünümlü bir kılığa girmiş biri baloya varır. Prens bu kişinin kendisiyle alay ettiğini düşünerek çok sinirlenir. Ancak yedinci oda olan kırmızı oda da bu gizemli kişiyi yakalayabilir. Gizemli kişiye dokunur dokunmaz, prens ölür. Daha sonra balodakiler daha sonra kimliği Kızıl Ölüm çıkacak olan gizemli kişiye saldırmak için toplanır. Şüphesiz ki onlar da Kızıl Vebaya yakalanarak ölürler.

Henry Clarke’ın illüstrasyonuna gelecek olursak, balodan bir sahneyi tasvir etmiştir. Korkutucu görünümüyle yedinci odada bulunan ve ölümün balodaki kişilere her saat başı daha da yakınlaştığını hatırlatan saatin yanında durmaktadır. Arka planda ise Kızıl Ölümden korkan balo davetlileri bulunmakta. Yerdeki hançer ise Kızıl Ölümün balodakilere ölümü getirdiğini tasvir ettiği söylenebilir.

Arthur Rackham – “Tell-Tale Heart” İllüstrasyonu

https://www.printmag.com/

Türkçeye Gammaz Yürek diye çevrilen Tell-Tale Heart’ı özetleyecek olursak, anlatıcımızın bir ev arkadaşı var ve bu arkadaşının bir gözü görmemekte. Bu yüzden de anlatıcımız için “rahatsız edici” bir görüntüye sahip. Bu nedenle anlatıcımız bir gün ev arkadaşını öldürür, daha sonra parçalara ayırarak evin zeminine gömer. Bunun üzerine polisler ölen adamın yokluğu üzerine anlatıcımızı sorguya çekmeye gelir. Sorgu ilerledikçe anlatıcımız parçalara ayırdığı adamın kalp atışlarını duymaya başlar. Hiçbir şey yokmuş gibi sorguya devam eden polislerin kendisiyle dalga geçtiğini, aslında onların da ölen adamın kalp atışlarını duyduğunu düşünen anlatıcımız, aklını yitirmiş bir vaziyette işlediği suçu itiraf eder.

Rackham, Poe’nun bu eserini basit ama çarpıcı bir şekilde tasvir etmeyi başarmış.  İllüstrasyonunu incelediğimizde, Rackham’ın, bu kısa hikayenin doruk noktası olan son sahnesini tasvir ederek doğru bir seçim yaptığını görüyoruz. İllüstrasyonda, anlattıklarına güvenemediğimiz anlatıcımız, eve gelen polislere öldürdüğü arkadaşını sakladığı yeri göstermekte.

Arthur Rackham, “The Oval Portrait” İllüstrasyonu

https://www.printmag.com/

Arthur Rackham, bir başka çarpıcı Poe hikayesini tasvir etmeyi seçmiş. Bu hikayede yaralı olan ana karakterimiz bir şatoya sığınır. Orada bulduğu ve odadaki tüm tabloların açıklamasını barındıran bir kitap görür. Dikkatini en çok oval bir çerçevedeki güzel bir kadın tablosu çeker ve kitaptan açıklamasını okumaya başlar. Açıklamada tablodaki kişinin ressamın eşi olduğu ve tablonun yapımının haftalar sürdüğü yazar. Fakat ressam eşine bakmaktan çok tabloya baktığı için eşinin güçsüzleştiğini göremez. En sonunda tablosunu bitirir ve çıkardığı eserinden çok etkilenerek “İşte hayatın kendisi budur” diyerek tablosunu över. Daha sonra tablodan kafasını kaldırır ve eşinin öldüğünü fark eder.

İllüstrasyonda ise tekrar hikayenin doruk noktası olan son sahnesini görmekteyiz. Haftalarca süren tablosunu bitiren adam, tablodan kafasını kaldırır ve eşinin öldüğünü görür. Basit bir illüstrasyon olarak görünse de anlattığı sahnenin derinliği illüstrasyona da yansımakta.

Gustave Doré – “The Raven” İllüstrasyonu

https://crimereads.com/

Gelelim Edgar Allan Poe’nun en meşhur eseri olarak kabul edilen The Raven şiirine. Şiirde anlatıcımız kaybettiği aşkının özlemiyle yanıp tutuşmaktadır. Odasında yarı uyur vaziyette dururken, cama birinin geldiğini duyar gibi olur. Umursamamaya ve orada kimsenin olmadığına kendisini ikna etmeye çalışır. Fakat sesler fazlalaşınca belki de kayıp aşkı Lenore’un geldiğini düşünerek camı acar. İçeriye bir kuzgun girer. Kuzgunla konuşmaya ve sorular sormaya başlayan anlatıcımız kuzgundan sadece “bir daha asla” (nevermore) cevabını alır. Bu durumdan rahatsız olan anlatıcımız, kuzgunu kovmaya çabalar.

Yukarıdaki illüstrasyonlardan solda olanına baktığımızda anlatıcımızın ses gelen camı açtığını ve içeri kuzgunun girdiğini görmekteyiz. Biraz dikkatli baktığımızda da kayıp aşkı Lenore’u uman anlatıcımız kuzgunun varlığı ile şaşkına dönmüş olduğu görülmekte. Sağda olan illüstrasyona baktığımızda da, Lenore’un ölüp bir melek olduğunu; bu yüzden de meleklerin arasına katılarak cennete doğru yola çıktığını düşünebiliriz.

Daniel Vierge – “The Murders in the Rue Morgue” İllüstrasyonu

Kean Koleksiyonu/Getty Images)

Sona yaklaşmışken, içeriğimizi bir cinayetle bitirelim. Hayali bir Paris şehri olan Rue Morgue’da bir cinayet işlenir. Şehre gelen dedektif bu gizemli ve vahşi cinayeti çözmeye çalışır. Cinayet şüphelisi cinayet olayına şahit olmuş bir denizcidir ; fakat cinayet, insanüstü bir güçte olan bir varlık tarafından işlenildiği ipuçları çoğaldıkça şüpheler başka bir tarafa kayar. Sanatçı Daniel Vierge de bu kısa hikayenin çarpıcı sahnesini illüstrasyonunda çok net bir şekilde işlemektedir. İnsanüstü güce sahip bir orangutan tarafından işlenen anne ve kızın cinayetine şahit olan denizciyi illüstrasyonda görebiliyoruz. Kız çoktan ölmüş, yerde yatmakta; annenin ise kafası orangutan tarafından koparılmak üzere. Tüm bu olaylara ise şüpheli konumdaki denizci sağ taraftaki pencereden gizli bir şekilde şahit olmaktadır.

Son olarak, Gotik ve korku edebiyatının en iyi yazarlarından biri olan Edgar Allan Poe’nun sadece edebiyat sanatçılarını değil resim sanatı ile ilgilenen sanatçıları da etkilediğini söyleyebiliriz. Genelde yazılı bir edebi eser okuduğumuzda hayal gücümüzün bize gösterdiği şeyleri görmeyi tercih ederiz. Fakat büyük beyinlerin gözlerinden bu eserleri görme fırsatımızın olması da büyük bir lütuf.


Kaynak

spot_img

3 YORUM

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.