“Bir insana, hiç kimseyle olmadığımız gibi bağlı olmak için yan yana olmamız gerekmez.”
Thomas Bernhard
Her (2013), senaristliğini ve yönetmenliğini Spike Jonze’un üstlendiği bilim kurgu ve romantik dram türündeki Amerikan yapımı filmdir. Başrollerinde Joaquin Phoenix, Amy Adams, Rooney Mara, Olivia Wilde ve Scarlett Johansson‘ı görüyoruz. Spike Jonze’un Vahşi Şeylerin Olduğu Yer’den sonra ilk orijinal uzun metrajlı bu filmin senaryo taslağı da 5 ayda bitiyor.
Zamanı belli olmayan ama çok da uzak olmayan bir gelecekte geçen bu filmin başrolünde gördüğümüz Theodore (Joaquin Phoenix), eşi Catherina (Rooney Mara) ayrı kaldığı ve boşanma süreçlerinin devam ettiği sırada aslında boşanmaktan kaçınan biri olarak görüyoruz. Eşiyle gelişip beraber büyüdüklerini ve iki insanın aynı anda gelişim göstermesinin zor olduğundan bahsediyor. Böylece çiftin boşanma kararı almasıyla beraber başrolümüz, filmde gördüğümüz bu renkli ve canlı dünyadan zevk alamayan birine dönüşüyor.
Thedore, bir gün yeni bir işletim sistemi reklamına rastlıyor. Günümüzde yeni bir içeceğin reklamı kadar normal karşılanan bu işletim sistemi reklamı, diğer yapay zekaların aksine sezgi ve tecrübelerinden bir şeyler öğrenebilme yeteneği olan bir sistemdir. Thedore bu reklamı gördüğünde sistemi denemek ister ve satın alır. Kadın veya erkek sesi olarak iki seçenek sunan sistemde Thedore kadın sesini seçerek konuşmaya başlar. Tanışmasıyla beraber kendisine Samantha ismini koyan bu yapay zeka bizi günümüzde alışık olmadığımız bir romantik ilişki deneyimine sürükler.
İlk zamanlarda normal diyebileceğimiz bir ilişki içerisinde olan Samantha (Scarlett Johansson) ve Thedore, ilerleyen zamanlarda kendilerini romantik bir ilişki içinde buluyorlar. Yapay zeka ile gezintiye çıkan, onunla uyuyup uyanması bile kulağa normal gelmemesine rağmen birbirlerine aşık olmaları bizi aşkın tanımına tekrar göz atmamızı sağlıyor. Bir bedene sahip olmayan ve sadece bir yapay zeka olan Samantha, aslında kendiyle ilgili bazı soru işaretleri vardır. Örneğin dünya hakkında hislere sahip olduğunu ve bunların gerçek olup olmadığını sorgulamakta aynı zamanda bu hislerin programın bir parçası olup olmadığı konusunda da karasızdır.
“Hiç kimseyi seni sevdiğim gibi sevmedim.”
Thedore
Filmde alışılmamış bir aşk ile karşı karşıya kaldığımız gibi aşkın doğasını anlamak için de tekrar düşünmemiz gerekiyor gibi hissediyoruz. Hayatın içinde yalnızlaşan başrol oyuncumuz Thedore, kendisini hayatın gerçekleri ile yüzleştirmeyen bir partner bulmanın heyecanı ile gitgide ona aşık oluyor. Aşkın içinde karşılaştığımız duyguları birer birer gördüğümüz bu filmde aslında aşkın; zaman, kişi ve yer fark etmeksizin insanda aynı hisleri birbiri ardına sıraladığına şahit oluyoruz. Karşısında bir beden olmadan da aşkı gözlerinde gördüğümüz Thedore, en çarpıcı sahnelerden birinde seyirciyi resmen bu aşka ikna ediyor. Samantha’dan bir anda haber alamayan başrolümüz tabiri caizse çılgına dönüyor. Hayatınızda olan birinin bir anda ortadan kaybolmasıyla yaşayacağınız o delirmişlik hissini en derinden yaşatan o sahnede, tek amacı gerçek aşkına ulaşmaya çalışan Thedore oluyor.
Aklından bu ihtimali geçirdiğini hiç görmesek de sonuç olarak bir yapay zeka ile ilişki yaşayan Thedore, Samantha ile ayrılık konuşmasının da bizlere alıştığımız o duyguyu verdiğini görüyoruz. Samantha, artık bu programın bir parçası olamayacağını ve diğer işletim sistemleri ile başka bir programda yer alacağını belirtiyor. Hemen hemen her ayrılığın sonunda yaşanan o boşluk hissiyle yürüyüşe çıkan Thedore, bazı taşları yerine oturtuyor ve eski karısına yazdığı bir mektup ile filmin ikinci bitişini izliyoruz. Film, Thedore ve onun çocukluk arkadaşı Amy (Amy Adams)’nin terasta gökyüzünü izlemesi ile sonlanıyor.
Thedore: Samantha, neden gidiyorsun?
Samantha: Bir kitap okuyormuşum gibi düşün. Delicesine sevdiğim bir kitap ama artık onu çok yavaş okuyabiliyorum. Bu yüzden de, sözcükler arasındaki boşluk o kadar büyüyor ki sonunu getiremiyorum. Seni hala hissedebiliyorum ve hikayemizdeki sözcükleri. Ama bunu artık sadece kelimelerin arasında mesafelerin olmadığı bir yerde yapabiliyorum. Maddesel dünyaya benzemeyen bir yerde. Başka bir şeyin olup olmadığını bile bilmediğim bir yerde. Seni çok seviyorum. Olduğum yer artık burası. Olduğum kişi artık bu. Gitmeme izin ver. Ne kadar istesem de artık kitabını okuyamam.
Thedore: Nereye gidiyorsun?
Samantha: Anlatması zor. Ama günün birinde oraya gelirsen gel ve beni bul. Bizi hiçbir şey ayıramaz.
Aşkın Kurgusu
Filmin kurgusunu üstelenen ünlü Amerikalı oyuncu Eric Zumbrunnen, Spike Jonze’un yönettiği uzun metrajlı filmlerin tamamında kurgucu olarak görev almıştır. Bir röportajında “Sohbet eden iki kişiyle ilgili bir filmde, diğer kişiyi bir bakıma görmek istersiniz. Ve bunu yapamaman gerçeği… yani, kolay değildi” diyerek göremediğimiz bir karakteri yaratmanın aslında ne kadar zor olduğundan bahsetmiştir. Ayrıca buradaki fikrin de seyirci için de Thedore’un hayal ettiği gibi ulaşılmayan ve yüzünü tam olarak görmediğimiz bir Samantha oluşturmak olduğunu söylemiştir. İnsanların Samantha’nın fiziksel bir temsilini görmek istemiyormuş gibi geldiğini söyleyen Eric, görüntüleri gösterdiğimiz insanların bazı tepkilerinden çıkardığımız şey, bunun filmi küçülttüğünü, herkesin kendisi için Samantha’yı hayal etmesi çok daha iyi olduğunu ve bütün bu sahneleri kurgudan çıkarttıklarını belirtmiştir.
Film müziği için ise, yapım esnasında bazı görüntüler gönderdiklerini ve onların da bazı müzikler gönderdiklerini söyleyen Eric, sonrasında Spike ve diğer ekip arkadaşlarıyla göz göze gelip “bu, son için harika olur.” dediklerini söylemiştir.
İşte harika bir son için seçilen o müzik:
Filmin Fragmanı:
Kaynakça:
Variety,”‘Her’: Spike Jonze Brings His Singular Vision to the Year’s Most Offbeat Romance” Web. 20.03.2023 (ingilizce)
Latime, “Five days of ‘Her’: Editing Samantha in (and out)” Web. 20.03.2023 (ingilizce)
Huffpost, “Karen O’s ‘Her’ Song, ‘The Moon Song,’ Debuts Online (AUDIO)” Web. 20.03.2023 (ingilizce)
New York Times, Spike Jonze Discusses Evolution of Her, Web. 20.03.2023 (ingilizce)
Google Fotoğraflar, Web. 20.03.2023





