Helene Schjerfbeck: Tuvallerden Okunan Bir Hayat

Melek Yağan
Melek Yağan
Soyez le changement que vous voulez voir dans le monde.
spot_img
Editör:
Esra Şahin
spot_img

Çoğu sanat eserinin arkasında bilmediğimiz büyüleyici hikâyeler yatar. Bu yazıda ele alacağımız sanatçı, tabloları aracılığıyla içinde yaşadığı yoğun duyguları dışa vuran ressam Helene Schjerbeck yer alıyor. İskandinav kültürünün simgesi haline gelmiş olan sanatçının tabloları çoğunlukla portre ve otoportlerden oluşur. Bunların haricinde yaptığı çiçek ve meyve temalı natürmort tablolarıyla da ünlüdür.

Helene Schjerfbeck | Kimdir?

Sanatçı 10 Temmuz 1862 yılında Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de doğdu. Erken yaşta yeteneği keşfedilen Schjerfbeck, Fin Sanat Topluluğu’na ait resim okuluna başlamıştır. Okul masraflarını yeteneğini fark eden Alman asıllı sanat profesörü Adolf von Becker karşılamış Schjerfbeck, en yakın arkadaşı Helena Westermarck ile de bu okulda tanışmıştır. Daha sonraki yıllarda babası, tüberküloz hastalığından dolayı vefat etmiş. Bu durum hem maddi hem manevi yönden sanatçıyı olumsuz etkilemiş.

Bunların haricinde sanatçının, dört yaşındayken evde bir kaza geçirmiş, merdivenlerden düştüğü, bu kazanın da hayatı boyunca iyileşemeyeceği bir kalça yaralanmasına sebebiyet verdiği söyleniyor. Geçirdiği kazanın, resimlerine yansıttığı karakterini ve tarzını etkileyebilecek bir travma olarak sanatına etki etmesi muhtemel.

Sanatçı, 1800’lü yılların sonunda 17 yaşındayken sanat çevreleri tarafından bilinir hale geldi. Hemen bir yıl sonra, 18 yaşındayken, “Wounded Warrior in the Snow” (Karda Yaralı Asker) adında bir tablo resmetti. Bu tablo sayesinde Fin Sanat Topluluğu’nun düzenlediği bir yarışmada üçüncülük ödülü kazandı. Ve sonraki yılda Fin Sanat Topluluğu’nun düzenlediği sergide tabloları sergilendi. Sanatçı, Rus İmparatorluk Senatosu’ndan kazandığı bursla Paris’e seyahat etmiş ve orada ünlü Fransız ressam Léon Bonnat ile birlikte tablolar yapmıştır.

Wounded Warrior in the Snow

Tablolardan Okunan Bir Hayat

1900’lü yılların başında hastalandığı için annesiyle yaşamak üzere Finlandiya’da bulunan Hyvinkää şehrine taşınmıştır. Bu dönemde sanatçı çoğunlukla cansız nesneleri, manzara resimleri, annesini, yaşadığı kasabadaki öğrencileri resmeder. Schjerfbeck’in, resmettiği tablolarında genellikle iç dünyanın ve duyguların ön plana çıktığı dışavurumculuk akımından etkilendiği görülür. Bu akımın etkili olmasında Finlandiya’da devam eden savaşın etkisi büyüktür. Çünkü savaşın getirdiği bir kısıtlama mevcuttu ve insanlar duygularının çoğunu sanat aracılığıyla dışarı aktarırlardı. Sanatçı otoportrelerinde ise portrelerinde etkilendiği dışavurumculuk akımının aksine nesnel bir şekilde tüm çıplaklığı ve çirkinliği anlatan natüralizmi kullanır. Zaman geçtikçe kendini daha da geliştirmiş ve James Mcneill ve Edvard Munch gibi ünlü ressamlarla karşılaştırılmıştır.

 “Tüm sanatçılar üzgündür. En mutluları bile.”

Helene Schjerfbeck 

1915 yılında, son sergisinin üzerinden yıllar geçen bir ressam olan Helene, şehrin dışında, yaşlı annesiyle birlikte yaşamaktadır. Ünlü fakat unutulmuş bir sanatçıdır ve artık sadece kendi tutkusu için resim yapar. Bir sanat simsarının etkileyici resim koleksiyonunu keşfedip kişisel bir sergi düzenlemek istediği ve aynı zamanda Einar Reuter adında daha genç bir adama aşık olduğu dönem sanatçının hayatında önemli bir yer tutar.

Sanatçının yaptığı tablolar çektiği aşk acısını da içine alır. Sanatçı ondan daha genç olan ve kendisine hayran olan Einar Reuter’e aşık olmuştur. Einar, Helene’in imkansız aşkı olur. Helene, içinde yaşadığı bu imkansız aşkı tablolarına yansıtır. Sevdiği adamı resmettiği “The Sailor” (Denizci) adlı tablosu aşkını belgeleyen en önemli eserlerindendir. Sanatçıyı duygusal açıdan yaralayan olay, sevdiği adamın ondan daha genç biriyle nişanlanmasıdır. Helene buna dayanamaz ve rahatsızlanır. Bu da sanatçının çektiği aşk acısını tabloda dahi gözler önüne serer.

Helene Schjerfbeck (Einar Reuter) The  Sailor (Denizci)

Schjerfbeck’in hayatını zorlaştıran etkenlerden biri ise savaş yıllarının getirdiği kıtlık olmuştur. Helene’in parası olmasına rağmen annesinin özel gününde kahve ve şeker alamaması, dönemin zorluklarını bize gösterir.

Helene Schjerfbeck’in en yakın hatta belki de tek dostu Helena Westermarck olmuştur. İkili sürekli mektuplaşır ve sık sık bir araya gelerek dertleşir. Bir mektupta aralarında geçen diyalog oldukça ilgi çekicidir. Helene Wester’e “Üzgün müsün? Güldüğünde çok üzgün görünüyorsun” der. Wester ise “ Hayır. Bilmem, belki de. Sorun nedir?” diye sorar. Ve Helene o vurucu cümleyi kurar: “Tüm sanatçılar üzgündür. En mutluları bile.”

Daha sonraki yıllarda en yakın arkadaşı Westermarck ile birlikte İtalyan heykeltıraş Filippo Colarossi’nin akademisinde çalışmaya başladı. Çalıştığı kurum seyahat etmesi için burs verince İngiltere’de bulunan St Ives bölgesinegitti. Burada yaptığı “Toipilas” (İyileşme) isimli tablo ile 1889 yılında gerçekleşen Paris Dünya Fuarı’nda bronz madalya kazandı. Eser daha sonra Fin Sanat Topluluğu tarafından satın alındı.

“Toipilas ( İyileşme)”

Kadınların toplumdaki rolünün arka plana atıldığı, toplumda her zaman erkeklerin kadınlardan daha fazla hakka sahip olması gerektiği düşünülen bir dönemde kadın sanatçı olmak daha zordur. Schjerbeck, erkeklerin daha fazla ön planda olduğu bu dönemde yaşamıştır. Sanatçının kendi kazandığı parayla et alması ve annesinin sofrada eti ilk önce abisinin yemesi gerektiğini belirtmesi, buna en çarpıcı örneklerden biridir. Bir diğer çarpıcı örnek ise sanatçının annesinin ”kadınların çalışmaları mirasçılara aittir” sözünü sarfetmesidir.

Helene Scherjbeck’in annesinin kız çocuklarına karşı olan tutumuna rağmen annesi ölüm döşeğindeyken en yakın arkadaşına gönderdiği mektupta ifade ettiği sözleri annesine karşı hissettiği ikilemi gözler önüne sermiştir: “Yıllar boyunca, annemle ayrı adalardaymışız gibi birbirimize bağırıp durduk. Şimdiyse kendi adasında sakince yatıyor. Annem benim kıymetli işkencecim miydi, yoksa başarımın önünde duran engel miydi?”

Schjerfbeck, Helene Sofia

Sanatçının imkansız aşkı ve kariyerinin yanında İskandinav kültürünü de yansıttığını görmekteyiz. Sanatçının resmettiği kıyafetler, saç modeli ve dönemin sade makyajı 1930’lu yılların Finlandiya’sını gözler önüne serer. Scherjbeck’in eserlerinde görülen bir diğer özellik de (belki de bu onun imzası da olabilir) resmettiği tablolarda bulunan insanların bakışlarında hep hüzün havasının hakim olmasıdır. Bu da bizlere içinde yaşadığı her duyguyu tabloya yansıtırken dramatize ettiğini gösterir. Öte yandan, Scherjbeck, diğer ünlü ressamların aksine ölümü öncesinde ünlü olmayı başarmıştır. Bu sayede eserlerini satıp para kazanabilmiştir.

Sanatçı, daha sonraki yıllarda Finlandiya’da süregelen Kış Savaşı’ndan kaçmak için uzak bir çiftliğe taşındı. Ardından sağlık durumu ciddi bir boyuta ulaşınca Luontola Senataryomu’na geçmiştir. 1944 yılında İsveç’in Saltsjöbaden kentinde bulunan bir spa oteline taşınmış, 2 yıl sonra, 23 Ocak’ta hayata gözlerini yumdu.

Zorlu yaşamı, İskandinav kültürünü gerek kendi hayatıyla gerek tablolarıyla yansıtması ve en önemlisi içinde yaşadığı yoğun duygularıyla resim yapması sanatçıyı değerli kılan unsurlar arasındadır.

Kaynak

”Helene/ Film Revıew”. Peakd.com. Web. 27.08.23
”Helene”. Edebiyatkolektifi.net. Web. 28.08.23
”Picture Tree boards finnish drama ‘Helene’ starring Laure Birn”. Screendaily.com. Web. 29.08.23
”Helene Schjerfbeck”. Vikipedi. Web. 28.08.23

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.