Helen Frankenthaler: Soyut Sanatın Özgün Kadını

Öykü Kesici
Öykü Kesici
new generation painter
spot_img
Editör:
Gökçe KAVİ
spot_img

Sanat dünyasındaki varlığını neredeyse altmış yıl soyut sanata adayan Helen Frankenthaler (12 Aralık 1928 – 27 Aralık 2011) , yirminci yüzyılın en önemli Amerikan soyut dışavurumcu ressamlarından biridir.

https://ernst-haas.com/helen-frankenthaler/
https://ernst-haas.com/helen-frankenthaler/

Döneminde kendisinin de etkilendiği Franz Kline, Jackson Pollock ve Willem de Kooning gibi erkek sanatçıların popülaritesi hakimdi. Fakat buna rağmen alanındaki üstün başarısı ile kendisini öne çıkarmayı başarmıştı. Savaş sonrası dönemde Amerikan ressamları arasında, soyut dışavurumculukta aksiyondan renk alanına geçişlerde fırça darbeleri ile dikkatleri üstüne çekmeyi başarmıştır.

The Jugglers 

https://www.frankenthalerfoundation.org/artworks/the-jugglers/details/all The Jugglers , 1951, Yağlı Boya

Bir resmin özgün ve kendiliğinden ortaya çıkmış gibi görünmesi onun için çok önemliydi. Tüm bunların üzerine Frankenthaler‘ in ıslatma-lekeleme-emdirme tekniğini keşfetmesiyle soyut sanatın olanakları büyük oranda genişlerken, manzara ve insan figürüne benzersiz şekillerde yaptığı ilişkilendirmelerdeki ustalığı da onu günümüz sanatına ulaştırmıştır.

Landscape (Nice, France)

https://www.frankenthalerfoundation.org/artworks/landscape-nice-france/details/all Landscape (Nice, France), 1956, Kağıt üzerine suluboya

Frankenthaler, sanata her zaman düşkün bir çocuk olmuştu ve ailesinin onun sanatına destek olması belki de en büyük şansıydı. İlk sanat eğitimini sürrealist ve figür soyutlamalarına yoğunluk veren Rufino Tamayo‘dan alan ressam ardından sanatçı Paul Feeley‘in öğrencisi olmuştu. Kendisini sınırlamak istemedi ve Frankenthaler, soyut sanatın gelişimini büyük ölçüde etkilemiş olan Hans Hofmann ile birlikte çalışma fırsatını da elde etti. Frankenthaler, iyi bir eğitim almış ve sanat yaklaşımı ile de fazlaca destek görmüştü. Yeni teknikler denemekten hiçbir zaman korkmuyordu. Sanat kariyeri boyunca süreklilik halinde deneyler yaptı. Tuval ve kağıt üzerine eserler üretmenin haricinde plastik sanatların birçok alanında da varlığını sürdürdü.

“Kurallar yok. Sanat nasıl doğar, nasıl bir gelişme yaşanır. Kurallara aykırı davranın ya da kuralları göz ardı edin. Bu buluş hakkındadır.”

Borrowed Dream

https://www.frankenthalerfoundation.org/artworks/borrowed-dream/details
Borrowed Dream, 1992, Akrilik

Doğa her haliyle her zaman Frankenthaler için bir ilham kaynağı olmuştu. Eserleri, göndermede bulunduğu manzaraya çoğu zaman benzetilmese de görkemli renkler ve olmasını istediği gibi kendiliğindenliğin saf güzelliği izleyicide büyük ölçüde hayranlık uyandırmıştı.

“Çalıştığımda beni ilgilendiren şey , resmin bir manzara mı pastoral mi olduğu ya da birinin içinde bir gün batımı görüp görmeyeceği değil. Beni ilgilendiren şey, güzel bir resim mi yaptım?”

Eleştirmen Sanford Schwartz da “Güzellik konusunda fazla usta.” diye yazmıştı Helen Frankenthaler için.

https://www.npr.org/2011/12/27/144323377/abstract-artist-helen-frankenthaler-dies-at-age-83

Mountains and Sea

https://www.frankenthalerfoundation.org/artworks/mountains-and-sea/details/all Mountains and Sea, 1952, Yağlı boya ve karakalem, Helen Frankenthaler Vakfı, NY, Ulusal Sanat Galerisi, Washington

Frankenthaler‘in 1952 yılında yapmış olduğu “Mountains and Sea” tablosu, spesifik olarak bir dağ veya deniz görünümü olmasa da, sanatçının Nova Scotia‘da seyahat ederken bir an gördüğü manzaranın ona özgün bir çağrıştırmasıdır. Tarih içerisinde önemi çokça vurgulanan bu eser, boyanın kullanımı açısından onu diğer soyut sanatçılardan ayırır. Frankenthaler, boyayı kalın ve saf halinden çıkarıp terebentinle sulu boya görünümü yaratana kadar inceltmiştir. Bu teknikle üretilen “Mountains and Sea” birçok soyut sanatçı için ilham kaynağı oldu. Sanatçının 1963 yılında üretmiş olduğu “The Bay” adlı eseri de, renk ve şeklin soyutlanması olarak biçimin, canlılığın önemini vurgularken bir yandan da ressamın peyzaj sevgisine dayanan hislerini bize sunduğu bir başka eseridir. Frankenthaler, peyzaj temalı benzer birçok eser daha üretmiştir. Çoğu zaman Massachusetts‘teki kır evinin manzarasından esinlenen Frankenthaler‘ ın çalışmalarına baktığımızda bizden istediği; bağlamı gözardı ederek eserlerde görmek istediğimizi ”kendi şartlarımıza göre” almamızdır. Sanatçının isteği bu yöndedir.

The Bay

https://www.frankenthalerfoundation.org/artworks/the-bay/details/all
The Bay, 1963, Akrilik, Detroit Sanat Enstitüsü, Michigan
Sanat eleştirmeni Henry Geldzahler ile 1965 yılında yaptığı bir röportajda Helen Frankenthaler, çalışmalarını kavramsallaştırma sürecini şöyle anlatmıştı:
Kübist ya da empresyonist bir resmi ilk gördüğünüzde, göze ya da bilinçaltına talimat vermenin bütün bir yolu vardı. Renk dokunuşları gerçek şeyleri temsil etmeliydi. Bir gitar ya da bir yamaç soyutlamasıydı. Şimdi tam tersi oluyor. Mavi, yeşil ve pembe şeritleriniz varsa, zihin gökyüzünü, çimeni ve eti düşünmez. Bunlar renkler ve soru, kendileriyle ve birbirleriyle ne yaptıklarıdır. Duygu ve nüans sıkıştırılıyor.

Viewpoint I

https://www.frankenthalerfoundation.org/artworks/viewpoint-i/details
Viewpoint ı I,1974, Akrilik

Frankenthaler eserlerini üretirken; tuvali kaldırır, çeşitli şekillerde eğer, döndürür ve boyanın akmasını sağlardı. Tuvali bazen bir su birikintisine sokar, boyayı tuval yüzeyine iyice emdirirdi. Tüm bunlarıysa altını çizerek ‘kendiliğindenliği’ kontrol ile birleştirerek göz önüne sererdi. Islatarak lekelediği tuval, boyayla adeta bir bütün haline geliyor ve büyük bir alanda resmin düzlüğünü, renklerin önemini vurguluyordu. Boyanın incelmesiyle tuvalin dokusunu ortaya çıkaran Frankenthaler, tuvalin boyanmamış alanlarının kendi başlarına önemli şekillere dönüşüp resmin içeriğine farklı anlamlar kattığını savunmuştu.

“Gerçekten iyi bir resim, bir anda gerçekleşmiş gibi görünüyor.”

Vessel

https://www.frankenthalerfoundation.org/artworks/vessel/details
Vessel , 1961, Yağlıboya, Tate. Helen Frankenthaler Vakfı

İlk başlarda yağlı boyaya ağırlık veren Frankenthaler, sonraları akrilik boya kullanmıştır.  Bunun sebebi akrilik boyanın daha fazla kontrol edilebilir olması, hızlı kuruması, doygunluğunun yüksek, opak ve keskin olması gibi nedenlerdendir. Aynı zamanda akrilik boyaların kullanımı, yağlı boyalarda görülen kirlenmelerin, tuval deformasyonunun neden olduğu saklanma sorunlarının da giderilmesini sağladı.

Süreç ilerlerken sanatçı eserlerinde daha aydınlık renkler elde etmek istiyordu ve bu sebeple yeni yollar denemeye başladı. Jackson Pollock‘un zemine serilmiş veya duvara asılmış tuval bezi üzerinde damlatma-sıçratma tekniğini kurcalarken, kendi tarzını ilerletti. Boyaların rengine, parlaklığına odaklanarak daha canlı ”renk alanları” ortaya çıkarmış oldu.

Cloud Burst

https://www.frankenthalerfoundation.org/artworks/cloud-burst/details Cloud Burst, 2002, Akrilik

Sergi ve Ödüller

1950, Fifteen Unknowns: Selected by Artists of the Kootz Gallery.

İlk kişisel sergisi 1951’de Tibor de Nagy Galerisi’nde açıldı.

1951, 9. St. Resim ve Heykel Sergisi…

İlk büyük müze sergisi 1960’ta New York’taki Yahudi Müzesi’nde açıldı.

İkinci önemli müze sergisi 1969’da Whitney Museum of American Art’ta açıldı.

Paris Premiere Bienali birincilik ödülünü kazandı.

2001’de Ulusal Sanat Madalyası aldı.

Fahri doktora ve onur ödülü…

Sanatçının eserleri

Beach

https://www.frankenthalerfoundation.org/artworks/beach/details/all
Beach, 1950, Yağlı boya, kum, Paris alçısı ve kahve telvesi

Madame Butterfly

https://www.frankenthalerfoundation.org/artworks/madame-butterfly/details/all Madame Butterfly, 2000, gravür

Untitled

https://www.frankenthalerfoundation.org/artworks/untitled-original-for-exhibition-poster/details/all Untitled, 1958. Kağıt üzerine yağlı boya

Las Mayas

https://www.frankenthalerfoundation.org/artworks/las-mayas/details/all , Las Mayas, 1958, Tuval üzerine yağlı boya

Grey Fireworks

https://www.frankenthalerfoundation.org/artworks/grey-fireworks/details Grey Fireworks, 1982, Tuval üzerine akrilik

Summer Picture

https://www.frankenthalerfoundation.org/artworks/summer-picture/details/all Summer Picture, 1959, Kağıt üzerine yağlı boya, kolaj

Kaynak

Frankenthaler

Helen Frankenthalerin

Khanacademy

Artnews 

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.