Victoria Helen McCrae MacFarlane, 25 Kasım 1897‘de İskoçya, Callander’da Isabella ve Archibald MacFarlane çiftinin sekiz çocuğundan biri olarak dünyaya geldi. Helen, çocukken “güzel bir kız” olarak tanımlanırdı ancak okula başladığı zamanlarda sürekli kehanetlerde bulunarak arkadaşları arasında “tuhaf” olarak nitelendirildi. Tuhaf davranışları, diğer öğrencileri korkutuyordu ve veliler bu durumdan şikâyetçiydi.
İlk Yılları ve Henry Duncan

Güçleri daha çok küçük yaşlarda gelişmeye başladı. Örneğin Helen, sürekli 1066 sayısını düşünüyordu. Daha sonra tarih dersinde öğretmeni, Hastings Savaşı’ndan bahsedip tahtaya 1066 yazarken kalp krizi geçirdi.
Helen’in ebeveynleri bu “hediyeye” aldırış etmediler, büyüdükçe geçeceğini düşündüler; fakat Helen’in bu yeteneği günden güne gelişiyordu. Helen’in annesi sonunda o kadar endişelendi ki kızının görme ve işitmesinde fiziksel bir sorun olup olmadığını kontrol etmesi için yerel doktora götürdü. Doktor bir sorun göremedi. Ayrıca Helen, doktoru o gece dışarı çıkmaması konusunda uyardı ama o çıktı ve doktorun arabası bir kar fırtınasında yoldan çıktı. Helen’in köy doktorunun ölümüyle ilgili tahmini, onu “şeytanla arkadaşlık etmek”le suçlayan yerel Presbiteryen bakanı tarafından kınandı.
Helen, henüz 16 yaşındayken evden ayrıldı ve Dundee’ye gitti. Birinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde bir mühimmat fabrikasında, ardından bir jüt fabrikasında ve daha sonra da hemşire olarak çalıştı.
Hemşire olarak çalışırken en iyi arkadaşı Jean Duncan, Helen’i erkek kardeşi Henry Duncan ile tanıştırdı. Henry’nin Helen’e söylediği ilk sözler, “Demek sonunda buluştuk” oldu. Görünüşe göre ikisi de tanışmadan önce birbirlerinin vizyonlarını görmüşlerdi. Henry’nin doğaüstü şeylere ilgisi vardı ve Helen’in yeteneğini bastırmak yerine onu teşvik etti. Çift, 1916’da evlendi.

Helen’in altı çocuğu vardı: Bella, Nan, Lillian, Henry, Peter ve Gena. (Bunların yanı sıra iki tanesi daha bebekken ölmüştür.) Erken evlenen ve bu kadar çok çocuğu olan bu çift için geçinmek oldukça zordu. Bu nedenle Helen, bir kuruş için çarşaf ve gömlekleri tamir edip yıkayarak hane gelirini desteklemeye çalıştı. Aynı zamanda bir çamaşır suyu fabrikasında da işe girdi.
Helen Duncan’ın Esrarengiz “Yeteneği”
Bir süre sonra eşi Henry, Helen’in psişik yeteneğini geliştirmesi konusunda onu destekledi. Helen, bir nesneye dokunarak nesnenin sahibi hakkında esrarengiz bir doğrulukta bilgiler verebilirdi. Helen sıklıkla derin bir uykuya ya da transa girerdi. Bunlardan birinde Dr. Williams‘ın sesi, Henry’ye karısının ruhları hayata geçirme potansiyeline sahip olduğunu söyledi. Bu, Henry’yi heyecanlandırdı ama Helen yeteneğini geliştirmek konusunda çok dikkatliydi çünkü geçmişte bunu kullanmanın ona pek de iyi bir getirisi olmamıştı. Yine de Helen her zaman başkalarına yardım etmeye hevesliydi. O dönemde de Birinci Dünya Savaşı’nda sevdiklerini kaybeden birçok insan vardı ve avuntu arıyorlardı.
Komşularına ve arkadaşlarına yapılan ilk deneysel seanslar tahmin edilemez ve hatta bazen korkutucuydu fakat Henry zamanla Dr. Williams’tan karısının yeteneğini nasıl geliştireceğini ve onu güvende tutacağını öğrendi.
Henry, marangozluk becerilerini kullanarak temelde ön tarafında siyah perdesi olan ahşap çerçeveli bir dolap yaptı. Helen, içeride oturup dolabın enerjisini kullanacaktı. Böylece dolap, ruhlarla bağlantı kurma ve refakatçilere görünmeleri için bir tür portal görevi görecekti.

Helen, kabinde trans hâlindeyken ağzından ve burun deliklerinden ektoplazma üretmeye başladı. Bu ektoplazma, refakatçileri çok şaşırttı. Onu “büyülü sis” veya “yaşayan örümcek ağı” olarak tanımladılar. Çok parlıyordu ve âdeta kendine ait bir hayatı varmış gibi görünüyordu.

Helen’in ektoplazma üretmesinin talihsiz bir yan etkisi seanslardan sonra kendini yorgun ve hasta hissetmesiydi. Bu şekilde ektoplazma çıkarması, ona aşırı kilolu olmasına neden olan doymak bilmez bir iştah verdi.
Dr. Williams’ın ruhani sesi, Helen’in “ruh rehberinin” artık ektoplazmadan oluşabileceğini ve bundan sonra Helen’e bakacağını duyurdu. Refakatçileri de şaşırtan bir şekilde ektoplazma, dimdik bir yapıya ve Avustralya aksanının izini taşıyan eğitimli bir sese sahip, yaşlı ama seçkin bir adam şeklini aldı. Kendisini İskoçya’da doğmuş ancak boğulduğu Avustralya’ya göç etmiş Albert Stewart olarak tanıttı. “Albert Amca” olarak tanındı, seanslarda Tören Ustası oldu. Aynı zamanda Peggy adında da bir ruhani rehberi vardı.

1934’te Edinburgh’daki bir seans sırasında refakatçilerden biri Helen’in ruh rehberlerinden biri olan Peggy’yi yakaladı ve polisi aradı. Polisler geldiğinde refakatçi “ruh”un bir fanila olduğunu iddia etti. Helen, fanilanın kadının çantasından çıktığını ve bunun onu itibarsızlaştırma girişimi olduğunu iddia etti.

Edinburgh Şerif Mahkemesi‘nde Helen hem kavga hem de dolandırıcılıkla suçlandı. On şilin para cezasına çarptırıldı. Olanlara rağmen Helen’in ünü günden güne arttı. 1930’larda ve 1940’larda Spiritualist kiliselerde ve evlerde yüzlerce seans düzenleyerek Birleşik Krallık’ı baştan başa dolaştı. 2. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla ailesini ve arkadaşlarını kaybedenler için seans sayılarını artırdı.
24 Mayıs 1941’de Edinburgh’da bir seans gerçekleşti. Refakatçiler arasında 1939 senesinde Moskova’da Ian Fleming’le birlikte olan ve İstihbarat Servisleri ile bağlantıları olan Tuğgeneral Firebrace vardı. Seans sırasında ruh rehberi Albert, bir İngiliz savaş gemisinin battığını iddia etti. Daha sonra aynı seansta Albert, Rusların müttefiklerin yanında savaşa gireceğini (1939’da Nazi Almanyası ile bir saldırmazlık paktı imzaladıkları için pek olası görünmüyordu) ve savaşın iki büyük patlama ile sona ereceğini iddia etti. Ertesi sabah Tuğgeneral Firebrace, HMS Hood‘un Bismarck tarafından batırıldığını öğrendi.

19 Ocak 1944’te Helen, Portsmouth’daki Copnor Road’daki bir kimyager dükkânının üzerindeki Master Temple’da bir seans düzenlemeye davet edildi. Seans polis tarafından basıldı ve Helen başlangıçta sulh yargıçları tarafından yargılanan küçük bir suç olan 1824 Serserilik Yasası (Vagrancy Act)’nın 4. bölümü uyarınca tutuklandı. Yetkililer davayı daha ciddi gördü ve bir jüri önünde yargılanabilecek olan 1735 Cadılık Yasası‘nın “manevi” faaliyeti kapsayan 4. bölümünü kullandı.
Helen’in “kötü ve kötü ruhları çağrıştırıyormuş gibi yapma” suçundan yargılandığı sahte büyücülük, savaş zamanı Londra’da tüm günlük gazetelerde manşetlere konu olan bir olay hâline geldi.
Helen’in birçok tanığı vardı ama bu yeterli olmadı. Yargıç, mahkemede bir seans düzenlenmesini teklif etse de jüri bunu kabul etmedi. Emniyet Müdürü West, Helen’i “ulusal bir haşere ve tam bir serseri” olarak nitelendirdi ve iki geminin battığını daha kamuoyuna duyurulmadan ifşa ettiğini açıkladı. Helen, ulusal güvenliğe tehdit oluşturmaktan suçlandı. Dokuz ay hapis cezasına çarptırıldı ve Holloway Hapishanesi’ne gönderildi. Daha sonra edilen bir itiraz ise reddedildi.
Son Yılları ve Ölümü
Bu zamanlarda Helen, hasta bir kadındı; aşırı kiloluydu ve şeker hastasıydı. Holloway’deki koşullar acımasızdı ve yiyecekler zayıftı. Helen, cezadan kurtulabileceğinden ciddi olarak şüpheliydi. Neyse ki sağlığı hapisteyken gerçekten düzeldi.
Helen’in cezası altı aya indirildi ve 22 Eylül 1944‘te serbest bırakıldı. Helen, sahte bir şekilde ruhları tedarik edebileceğini veya fal bakabileceğini iddia eden herkesin yargılanmasını isteyen 1735 Büyücülük Yasası uyarınca mahkûm edilen son kadınlardan biriydi.
Serbest bırakıldığında Helen, seansları yürütmeyi bırakacağına söz verdi ama İkinci Dünya Savaşı sırasındaki can kaybı, tıpkı Birinci Dünya Savaşı’nda olduğu gibi seanslarda bir talep oluşmasına neden oldu.

1951’de Cadılık Yasası, kısmen Winston Churchill‘in baskısıyla yürürlükten kaldırıldı. Yerine Hileli Ortamlar Yasası geldi ve yaklaşık dört yıl sonra 1954’te Spiritüalizm, bir Parlamento Yasası tarafından resmî olarak uygun bir din kabul edildi. Bu aslında dolandırıcılığı önlemek için atılmış bir adımdı.
1956’da Helen’in Nottingham’da düzenlenen bir seansı daha polis tarafından basıldı. Bir kez daha hiçbir sahtekarlık kanıtı bulunamadı; ancak polisler, trans halindeki bir ortama asla ve asla dokunulmaması veya ortama ışık tutulmaması gerektiğini bilmiyorlardı. Bu olursa ektoplazma medyumun vücuduna çok hızlı geri döner, çok büyük hatta bazen ölümcül hasara neden olabilirdi ve öyle de oldu. Bir doktor çağrıldı ve Helen’in karnında ve göğsünde tabak büyüklüğünde iki ikinci derece yanık saptandı. Helen, şiddetli ağrı ve şok içinde hastaneye kaldırıldı. Yanıklar asla iyileşmedi ve o polis baskınından beş hafta sonra 6 Aralık 1956‘da Helen Duncan öldü. Helen, ölümünden bu yana medyumlar ve Spiritüalistler arasında şehit olarak kabul edilir.
İşin aslına bakıldığında ise Helen’in ölümüyle alakalı “beklenmedik” veya “garip” hiçbir noktanın olmadığı söylenir. 59 yaşında hayatını kaybeden Duncan’ın hâlihazırda var olan sağlık sorunları ölümüne neden olmuştur.
Kaynakça
Johnson, Ben. “Helen Duncan, Scotland’s Last Witch”, Historic UK, https://www.historic-uk.com/HistoryUK/HistoryofScotland/Helen-Duncan-Scotlands-last-witch/. 17 Temmuz 2022 tarihinde erişildi.
MacDonald, Stuart ve Claire Galloway. “Last Scots woman in Britain to be tried for witchcraft inspires new film”, Daily Record, 12 Ekim 2021, https://www.dailyrecord.co.uk/news/scottish-news/last-scots-woman-britain-tried-25189409. 17 Temmuz 2022 tarihinde erişildi.
Atkins, Harry. “Helen Duncan: Britain’s Last Witch”, HistoryHit, 10 Haziran 2022, https://www.historyhit.com/helen-duncan-britains-last-witch/. 17 Temmuz 2022 tarihinde erişildi.
“Conjuring up the dead: Helen Duncan and her ectoplasm spirits”, History Extra, 31 Ekim 2018, https://www.historyextra.com/period/20th-century/helen-duncan-scotland-witch-ectoplasm-spirits/. 17 Temmuz 2022 tarihinde erişildi.
“Helen Duncan”, Helen Duncan, https://helenduncan.org/. 17 Temmuz 2022 tarihinde erişildi.
MacPherson, Hamish. “The truth about the UK’s last witch Helen Duncan”, The National, 8 Mayıs 2018, https://www.thenational.scot/news/16209915.truth-uks-last-witch-helen-duncan/. 17 Temmuz 2022 tarihinde erişildi.


