Hayvan Hakları Hareketinin Kutsal Kitabı: Hayvan Özgürleşmesi

spot_img

File:Speciesism.jpg

“Özgürleşme hareketlerinden öğrendiğimiz bir şey varsa o da, belli gruplara karşı yaklaşımımızda varolan gizli önyargıları görmeye zorlanmadığımız sürece bunların farkına varmamızın ne kadar güç olduğudur.”(s.41)

Dünyada her yıl milyonlarca hayvan somut bir fayda beklentisi gözetilmeden acı verici deneylere tabi tutuldu/tutuluyor. Isıtılıyor, donduruluyor, vücutlarına çeşitli kimyasallar enjekte ediliyor, aç bırakılıyor, zehirleniyor, yalnızlaştırılıyor, psikolojik deneyler kapsamında depresyona sokuluyor. Her yıl yaklaşık 50 milyar hayvan, gıda olarak tüketilmek üzere öldürülüyor. Bu hayvanların çok büyük bir kısmı sınai hayvancılık teknikleri kullanılarak yetiştiriliyor. Bu ne anlama geliyor? Bir hayvan eti için öldürülmek üzere yaşadığı kısacık dönemde güneş ışığını dahi görmeden ve toprak ile temas kurmadan çok dar kafeslerde/alanlarda bekletiliyor. Sınai hayvancılıkta, kar marjının yüksek olması ve metalaşan canlıların tüketici taleplerini karşılayacak şekilde yetişmesi gözetiliyor.

“Spor” amaçlı avcılık, kürk sanayi, eğlence sektörü de hayvanları cisimleştiriyor ve sömürüyor. Ancak 1970’lerde ahlak, adalet, etik ve eşitlik gibi kavramlar hayvanlar söz konusu olduğunda da gerçekten üzerine düşünülmesi gereken kavramlar olarak değerlendirilmeye başlıyor. 1975’te yayımlanan Hayvan Özgürleşmesi etik değerlerin hayvanlar söz konusu olduğunda nasıl bir kenara bırakıldığına yönelik güçlü bir protesto başlatıyor.

Peter Singer bu kitapta hayvanların ahlaksal statülerine ilişkin bir kuram geliştirmekle birlikte felsefe tarihinde sıkça tartışılan etik değerler üzerinde duruyor. Bir hayvana zarar vermemenin yeter koşulu olarak acı duyabilme/acıyı hissedebilme kavrayışını değerlendiriyor. Hayvan türleri arasındaki farkları ve insan türünün üyeleri arasındaki farkları kendi kategorileri içinde değerlendirdikten sonra insan ve hayvan arasındaki farklara bakış açısını değerlendiriyor. Böylece hayvanlara bakış açımızın arka planındaki ideolojiyi yakalamaya çalışıyor.

İnsanın diğer canlılar üzerindeki hükümranlığını ise türcülük üzerinden açıklıyor. Bu bir kişinin kendi biyolojik türünün çıkarlarını öncelikli görüp diğer biyolojik türlerin çıkarlarına karşı önyargılı, aleyhte davranması anlamına geliyor. Örneğin, kedi ve köpek gibi türlerin haklarını savunup onların herhangi bir deneyde kullanılmasına karşı çıkarken başka bir tür olarak farelerin deneylerde kullanılmasını önemsememek olarak ifade edilebilir. Peter Singer ise bunu şu şekilde açıklıyor:

 “Bir yandan İspanya’daki boğa güreşlerini, Güney Kore’deki köpek yeme alışkanlığını ya da Kanada’da yavru fokların öldürülmesini protesto ederken, diğer yandan bütün hayatlarını kafeslere tıkıştırılmış halde geçiren tavukların(…) ve bacaklarını uzatarak yatma özgürlüğünden yoksun bırakılmış süt buzağılarının etlerini yemeye devam etmek(…)”(s.258)

“Alışkanlık. Hayvan Özgürleşmesi hareketinin karşısındaki son engel de bu. Sadece yemek konusundaki alışkanlıkların değil, düşünce ve dil alışkanlıklarının da sorgulanması ve değiştirilmesi gerekiyor.”(s.43)

Milyonlarca insana tercihlerine “alışkanlık” olarak baktıkları beslenme biçimlerinin değişmesi için cesaret veriyor. Beslenme biçimimizi değiştirmenin yoksulluk, açlık, karbon ayak izi gibi konularda nasıl bir fark yaratacağını örnekler üzerinden açıklayarak gösteriyor. Uzun yıllarca hayvanlar üzerinde yapılan deneylere alternatifler bulmanın mümkün olduğunun anlaşılmasıyla bu deneyleri yapmayacağını açıklayan markaların geçirdiği ahlaksal dönüşümü gösteriyor. Özetle, “Hayvan Özgürleşmesi aynı zamanda insanların özgürleşmesidir.“(s.45)

Peter Singer, Hayvan Özgürleşmesi, Ayrıntı Yayınları

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.