Sinema dünyasında yolculuk etmeye hazır mısınız? Sinema editörleri olarak, özenle seçtiğimiz 5 filmle birlikte, aksiyondan dramaya, bilim kurgudan romantizme kadar geniş bir yelpazede öneriler sunuyoruz. Bizimle birlikte, sinemanın büyülü dünyasında yolculuk ederken, unutulmaz bir film deneyimi yaşamanın keyfini çıkarın. Haftanın öne çıkan filmlerini takip edin ve sinema dünyasının sınırsız olanaklarına bir adım daha yaklaşın.
Serenity (2019)
“Serenity”, 2019 yapımı bir gerilim filmidir. Film, kırsal bir adada yaşayan eski bir denizci olan Baker Dill’in (Matthew McConaughey) tuhaf ve gizemli bir teklifle karşılaşmasını konu alır.
Baker Dill, balık tutarak geçimini sağlayan bir adamdır. Ancak, eski eşi Karen (Anne Hathaway) tarafından ziyaret edildiğinde, hayatı beklenmedik bir şekilde karmaşıklaşır. Karen, oğlu ve kendisinin şiddet dolu evliliklerinden kaçmak için Baker Dill’den yardım ister ve ona varlıklı kocasını öldürmesi teklifini yapar. Bu teklif, Baker Dill’i çelişkili bir durumda bırakır ve gerilim dolu bir yolculuğa sürükler.
Film ilerledikçe, Baker Dill’in adada yaşayan diğer tuhaf karakterlerle ve geçmişinin karanlık sırlarıyla yüzleşmesi gerektiği anlaşılır. Gerçeklikle hayal arasındaki ince çizgiler bulanıklaşır ve izleyiciyi şaşırtıcı bir dönemeç beklemektedir. Serenity, izleyiciyi gerilim dolu bir hikayenin içine çekerken, sırlar, ihanetler ve beklenmedik olaylarla dolu bir atmosfer sunar.
Film, oyunculuk performansları, atmosferik görüntüleri ve beklenmedik hikaye twistleriyle dikkat çekiyor.
Aleyna Kavak önerdi.
Missing (1982)
Gerçek olaylara dayanan filmde, 1973 Şili askerî darbesininyaşandığı çalkantılı günlerde Şili’de bulunan Amerikalı genç protest yazar Charles Horman’ın ortalıktan kaybolması üzerine gelişen olaylar anlatılıyor. Amerikalı oldukları için cunta yönetiminin kendilerine zarar veremeyeceğini düşünen muhalif gençler, Şili’de kapana kısıldıklarında Amerikan hükümetinin darbe ile olan ilişkisini sezmeye başlar. Charles Horman birdenbire ortadan kaybolunca Horman’ın eşi Beth ve kendisiyle zıt görüşteki babası Ed bir araya gelerek Charles’ı aramaya başlar. Amerikan büyükelçiliği tarafından oyalandıklarını ve işin içinde başka hesapların da olduğunu anlayan Beth ve Ed, kendi yöntemleriyle Charles’ın izini sürmeye başlarlar.
Politik sinemanın önemli örneklerinden biri olarak görülen Costa-Gavras imzalı film; Latin Amerika’nın darbelerle dolu tarihi ile Amerika destekli Condor Operasyonu arasındaki ilişkiyi deşifre ederken dönemin acımasız politik atmosferini de çıplak bir biçimde beyaz perdeye taşıyor. Ayrıca film, Yılmaz Güney ve Şerif Gören imzalı “Yol” filmi ile 1982 Cannes Festivali’nde Altın Palmiye ödülünü paylaşmasıyla da dikkat çekiyor.
Ayçe Cansu Yaşar önerdi.
Kubo and The Two Strings (2016)

Kubo and The Two Strings, tuhaf bir ortamda tuhaf karakterlerle geçiyor olmasına rağmen aslında evrensel bir teması vardır: Eski Japonya’da geçen bir aile draması. Filmin, uzak bir sahil köyünün kenarındaki bir mağarada annesiyle birlikte yaşayan genç Kubo’nun hikâyesini anlatıyor. Günlerini yerel halka samuray savaşçıları hakkında hikayeler anlatarak, lavtasıyla origami figürlerine sihirli bir şekilde hayat verme yeteneğiyle onları büyüleyerek geçiriyor. Bunların dışında Kubo, dedesinden saklanan hasta annesine bakmakla yükümlüdür. İkilinin güvenliği için Kubo’nun uyması gereken birtakım kurallar vardır. Kubo bu kurallardan birine uymadığında bir anda kendisini onu yok etmeye çalışan kötü tanrıları ve canavarları yenmesini sağlayacak olan, ölmüş babasının zırhının parçalarını ararken bulur.
Tüm bu tuhaflıklarına rağmen Kubo, LAIKA’nın filmografisindeki en güçlü proje olarak yer alıyor. Anlatımı ve birbirine bağlayıcılığıyla güçlü bir coming of age filmi oluyor. Zarafeti ve anlatım unsurlarıyla zamansız olmayı başarıyor. Kubo, son zamanlarda izleyebileceğiniz en orijinal filmlerden biri oluyor.
Berfin Sayarsoy önerdi.
In the Fade (2017)
Katja’nın hayatı, Türk kökenli eşi Nuri ve oğlu Rocco’yu Hamburg’da gerçekleşen ırkçı bir bombalı saldırıda kaybettikten sonra paramparça olmuştur. Uzun süre kendini toplayamayan kadın, yas sürecinin ardından kaybettiği ailesi adına adalet arayışına girmeye karar verir. Ancak mahkeme, zanlılara karşı taraf tutunca, Katja’nın içindeki hüzün, yavaşça öfkeye dönüşmeye başlar. Kendi adaletini sağlamaktan başka çaresi kalmamıştır.
Fatih Akın’ın yönettiği film, haberlerden alışık olduğumuz ve yalnızca sayılarla ifade edilen hayatlardan bir tanesinin derinine inerek, yaşanan vurucu gerçekliğin tablosunu gözler önüne seriyor.
Günsu Akçatepe önerdi.
Invasion of the Body Snatchers (1956)

Don Siegel’ın yönetmenliğini üstlendiği 1956 yapımı Invasion of the Body Snatchers, uzaylıların istila ettiği küçük bir kasabanın hikayesini konu alıyor. İnsanların yerine geçen uzaylılar, onların tüm duygularıyla birlikte duygularını ve şahsiyetlerini de saf dışı bırakıyorlar. Kasaba halkı yavaş yavaş bu ürkütücü istilanın kurbanı olurken, küçük bir grup insan kaçmaya ve insanlığın geri kalanını uyarmaya çalışıyor.
Film anlatısını, uyumluluk, paranoya ve bireysel kimliğin kaybedilmesi temaları etrafında kuruyor; böylece sinema tarihine, seyirciyi düşünmeye zorlayan eserlerden biri olarak geçiyor. Öyle ki, özellikle baskıcı toplumlarda göze çarpan, topluluğa uyma zorunluluğu ve kişisel özgürlüklerin kısıtlandırılması konularında adeta bir metafor görevi görüyor. Bu uzaylı istilasını esasen sembolik bir temsil olarak kullanan film, tekdüzeliğe bireysellikten daha çok değer veren bir dünyada, insanlığa dair önemli değerlerin kaybedilmesi hakkında önemli sorular soruyor. Invasion of the Body Snatchers, kültürel ve politik bir alegori görevi görmesinin yanı sıra, hikaye anlatımı ve yarattığı gerilimli atmosfer ile de öne çıkıyor. Aynı zamanda çok sayıda uyarlamaya ilham vererek bilim kurgu türünde bir kült haline gelmiş olan filmin, bireyselliğimizi korumanın ve toplumsal baskılara direnmenin önemine dair güçlü mesajı günümüzde halen önemini koruyor.
Sedef Hızlan önerdi.
Keyifli seyirler!






Emeğinize sağlık, bilgilendirmeler için teşekkür ederim.