Devrim, yüzyıllar boyunca köklü değişimlerin başlangıcı; kimi zaman öfke patlamaları, kimi zaman da umut savaşlarıyla şekillendi. Bir zamanlar devrim, uzun sabırların, öfkenin ve gözyaşının birbirine karıştığı zorlu bir yolculuktu. Belki de yalnızca on kişinin başlattığı ama sokaklarda sesleri yankılanan o mücadeleler, hafızalarımıza kazındı.
Günümüzde devrim artık dijital bir formda karşımıza çıkıyor: sosyal medyada atılan küçük bir kare veya bir hashtag, bazen beklenmedik ve hızla yayılan bir toplumsal hareketin başlangıcı olabiliyor. Peki bu yeni ‘hashtag devrimleri’ gerçekten değişimin öncüsü mü yoksa sosyal medyanın bir illüzyonu mu?
Sokaklardan Ekrana: Devrimin Değişimi

Sizlere devrimin sokaklardan, ekrana kadar uzanan dönüşümünü, Malcolm Gladwell’in “Küçük Değişim: Devrim Neden Tweet’lenmeyecek” adlı kitabında anlattığı iki örnek üzerinden açıklamak istiyorum.
1 Şubat 1960 tarihinde dört üniversite öğrencisi, Greensboro şehir merkezindeki bir kafeye oturdu. Sadece bir fincan kahve almak istediklerinde “Burada zencilere hizmet vermiyoruz.” sözüyle karşılaştılar. Sessizce oturmaya devam ettiler ve ertesi gün geri geleceklerini söylediler. Ertesi gün sayıları yirmi yediye çıktı, sonra binlerce arttı. Sonuçta bu oturma eylemine yetmiş bin öğrenci katıldı ve binlercesi tutuklandı. Sadece dört öğrenci ile başlayan bu küçük direniş, yavaş yavaş büyüyerek binlerce kişiyi kapsayan bir harekete dönüştü. Bu olay, günümüzde hâlâ eşit hizmet alma hakkının simgelerinden biridir. Peki sosyal medya var mıydı? Hayır. Onlar acılarını paylaşarak, sokakta yan yana durarak, tüm bedellere rağmen vazgeçmeyerek başardılar. Sonuç sadece bir fincan kahve değildi; bir halkın eşitlik arzusuydu.
Yıllar sonra, bambaşka bir örnekte Ivanna adında bir kadın, taksinin arka koltuğunda akıllı telefonunu unutur. Veri aktarımı sayesinde, telefonun bir gencin elinde olduğunu fark eder. Telefonu geri istemesine rağmen, genç telefonu geri vermeyi reddeder. Bunun üzerine Ivanna’nın arkadaşı bir web sitesi açar ve olayı paylaşır. Kısa sürede binlerce kişi siteye destek olur, haber sayfaları konuyu gündeme taşır. Polis başlangıçta olayı “kayıp” olarak kaydederken, artan kamu baskısı nedeniyle kaydı “çalınma” olarak değiştirir. Sonunda Ivanna telefonuna kavuşur. Ancak bu olayın sonucu sadece bir telefondan ibaret kalır.
Bu iki hikaye arasında büyük bir fark vardır: Greensboro gençlerinin mücadelesi kalıcı bir toplumsal dönüşüm yaratırken, Ivanna’nın dijital eylemi kısa süreli bir görünürlükte sınırlı kalmıştır. Devrim artık sokaklardan ekranlara taşınmıştır; ama bu taşınma, her zaman aynı etkiyi taşımamaktadır.
Hashtag’in Gücü

Aspect ratio: 16:9 (horizontal), suitable for use within an article layout.
Greensboro gençleri sokaklarda direnirken, bugün benzer sesler ekranlardan yükseliyor. Artık bazı etiketler, insanların sessizliğini bozarak yeni bir direniş biçimine dönüştü.
Buna bir örnek olarak, #BlackLivesMatter hareketi 2013 yılında Trayvon Martin’in öldürülmesiyle başlayan bir adalet çağrısıydı. Ancak 2020’de George Floyd’un bir polis tarafından öldürülmesiyle birlikte bu etiket, dünya çapında milyonlarca kez paylaşıldı. Artık mesele yalnızca Amerika’daki siyahilerin hakları değildi; sistematik ırkçılığa karşı küresel bir dayanışmanın sembolüne dönüşmüştü.
Benzer şekilde, #MeToo hareketi de 2006 yılında aktivist Tarana Burke tarafından, cinsel taciz mağdurlarının hikayelerini paylaşabilmeleri için başlatıldı. 2017’de aktris Alyssa Milano’nun sosyal medyada bu etiketi kullanmasıyla birlikte, hareket küreselde konuşulmaya başlandı. Kadınlar, yaşadıkları taciz ve istismarları #MeToo etiketiyle paylaşarak sessizliklerini bozdular; uzun zamandır bastırılan bir gerçek, dijital ortamda görünürlük kazandı.
Bu hashtag’ler, tek bir tweet’in ya da paylaşımın bile bir fark yaratabileceğini gösterdi. Asıl dikkat çekici olan ise, ekran başındaki kişilerin tıpkı Greensboro’daki gençlerin cesareti gibi bir dönüşüm gücüne sahip olmasıydı.
Hashtag Devrimlerinin Artıları ve Eksileri

Aspect ratio: 16:9 (horizontal).
Sosyal medyanın gücüyle, #MeToo ve #BlackLivesMatter gibi hareketler sayesinde milyonlarca insan sesini duyurdu. Hikayeleri görünür kıldı. Yıllar sürecek bazı adımlar atlanarak, çok daha kısa sürede daha fazla kişiye ulaşıldı. Geniş erişim ağı sayesinde her bir mağdurun sesi duyulabilir hale geldi. Fikirler özgürce ifade edilebilirlik kazandı; haberler ise geleneksel medyanın sansürünü aşarak anlık ve doğrudan yayılma imkanı buldu.
Fakat bu hızlı örgütlenmeye rağmen, dijital hareketlerin uzun süren siyasi reformlara dönüşmesi ve baskıya karşı dayanıklılık göstermesi her zaman kolay değildir. Liderlik ve ortak düşünce inşası görünenden daha zor oluşabilir; sosyal medya paylaşımları kolay olsa da, yüz yüze dayanışma gerektiren eylemlerde beklenen katılım çoğu zaman sağlanamayabilir.
Ayrıca, sosyal medyada gelişen onaylanma kültürü, bireylerin kendilerine ait olmayan görüşleri benimsemiş gibi görünmelerine ve psikolojik baskı yaşamalarına yol açabilir. Bilgi akışının hızlanması, doğrulanmamış haberlerin yayılma riskini artırırken; sosyal medya aynı zamanda hükümetler tarafından bir gözetim aracı olarak da kullanılabilir.
Dijital Eylemin Kalıcılığı

Aspect ratio: 16:9 (horizontal).
Hashtag devrimlerinin toplumsal farkındalığı arttırmada mükemmel bir güce sahip olduğunu gördük. Ancak bir sosyal medya paylaşımı, her zaman kalıcı bir dönüşüm yaratamayabiliyor. Hızla büyüyen hareketler, aynı hızla da unutulabiliyor. Peki, hashtag devrimleri sadece bir sosyal medya ürünü mü, yoksa toplumsal değişimin kendisi mi? Aslında bu soruya “ikisi birden” cevabını verebiliriz. Çünkü toplumsal değişim, bazen sosyal medyada atılan küçük bir adımla başlar. Ve o ilk adım, sandığımızdan çok daha önemlidir.
Örnek olarak verdiğimiz #BlackLivesMatter ve #MeToo, dijital çağın en güçlü hareketleri arasında yer alıyor. Küresel farkındalıklar yaratarak dünyanın dört bir yanından insanlara ulaştılar. Artık devrim sokaklarda değil, ekranlarda doğuyor; fakat kalıcı olması hala insanların cesaretine, dayanışma gücüne ve gerçek hayatta attıkları adımlara bağlı.
Önemli olan yalnızca bir hashtag başlatmak ya da destek olmak değil; o hashtag’in arkasındaki niyeti anlamak, benimsemek ve sürdürülebilirliği için çabalamaktır. Çünkü dijitalden yükselen sesler unutulsa bile, değişim hala insanın elindedir.
Kaynakça
Gladwell, Malcolm. “Küçük Değişim: Devrim Neden Tweet’lenmeyecek?.” Etkileşim 6 (2018): 190-199. Erişim Tarihi: 06.11.2025
Aksu, Okan. “İsyan ve umut ağları internet çağında toplumsal hareketler.” (2018): 153-159. Erişim Tarihi: 06.11.2025
Tufekci, Zeynep. Twitter and Tear Gas: The Power and Fragility of Networked Protest. Yale UP, 2017. Erişim Tarihi: 06.11.2025
Öne Çıkarılan Görsel: ImageFX


