Hasan Âli Yücel ve Can Yücel: Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim

Editör:
Sinem Aykın
spot_img

Türkiye’nin iki önemli ismi birisi eğitim hayatının, diğeri ise edebiyatın önemli isimlerinden. Bakan olduğu süre boyunca eğitimi kalkındıran, halkın çağdaşlaşma yoluna öncülük eden, reformist, Türkiye’nin değerli öncülerinden olan Hasan Ali Yücel ve büyük şair, toplumcu gerçekçi, çevirmen, kelimeleri ruhuyla akan ve hayatta en çok babasını seven oğlu Can Yücel. Bu yazıda gurur verici iki neslin baba ve oğulun hikâyesine, hayatlarına misafir olacağız.

Hasan Âli Yücel Kimdir?

Hasan Âli Yücel Kimdir? | sumerliler.com

“Hayatta ben en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim”

Devlet ve siyaset adamı, değerli bir eğitimci, düşünür, şair, yazar ve Cumhuriyet Dönemi Milli Eğitim Bakanıdır. Türk eğitiminin öncülerinden birisi olan Hasan Ali Yücel’in sıfatları saymakla bitmez. Bunca sorumluluk yüklü sıfatlarının içinde pek de konuşulmayan bir sıfatı, rolü vardı: baba olması.

16 Aralık 1897’de İstanbul’da doğmuştur. 1915’te Vefa İdadisi’nde okurken Birinci Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla askere gitmiştir. Askerlikten sonra felsefe bölümünü bitirmiş ve öğretmenliğe başlamıştır. Edebiyat, felsefe ve sosyoloji öğretmenliği yapmıştır. 1927’de Maarif Vekilliğine geçmiş ve İstanbul Maarif Emini olmuştur. Müfettişliği boyunca dil sorunlarıyla ilgili araştırmalar yaptığı bilinir. 1930’da araştırma ve inceleme için Paris’e gider, 1931 yılında ise  denetleme yapmak için Atatürk ile birlikte 3 ay süren bir yurt gezisine çıkar. 1932 yılında Türk Dili Tetkik Cemiyeti’nin (Türk Dil Kurumu) Etimoloji Kolu Başkanı olmuştur.

28 Aralık 1938’de Milli Eğitim Bakanlığı görevine başlamıştır. Milli Eğitim Bakanı olduğu dönem bakanlığın ve eğitimin en parlak olduğu dönem olarak değerlendirilebilir. Köy Enstitülerinin kurulması, üniversitelerde reform ve yasa çalışmaları, çeviriler, İnönü Ansiklopedisi, İslâm Ansiklopedisi gibi eğitim hayatına sağladığı birçok yenilik, Türk eğitimi için devrim niteliğindedir. Özellikle Köy Enstitülerinin kurulması halkın çağdaşlaşmasını, Türk halkını bütün milletlerin ilerisine taşıyacak bir eğitim bilinci geliştirilmesini ve kırsal kalkınmayı sağlayacak çok önemli bir araçtır. Fakat değeri bilinmemiş ve bir süre sonra çeşitli bahanelerle kapatılmıştır. 1941 yılında mesleki ve teknik bilginin artmasını destekleyecek olan Mesleki ve Teknik Öğretim Müsteşarlığı kurulmuştur.

Yedi yıl yedi ay boyunca durmaksızın eğitim ve öğretim hayatını kalkındırmak için verdiği uğraşlar 1946 yılında görevinden istifa etmesiyle sona erer. İstifasından sonra gazetecilik mesleğine ve yazılarına devam eder. Bugün bile hâlâ onun açtığı kurumlar, Türkçeye çevrilen dünya klasikleri, yazılmasına öncülük ettiği kitaplar ve ansiklopediler edebiyatımız ve eğitim hayatımız için oldukça değerlidir. Türkiye’nin UNESCO’ya girmesini sağlayan da Hasan Ali Yücel’dir. Türkiye Cumhuriyeti eğitim sistemi için olan çabaları, ileri görüşlü politikaları, laik ve çağdaş bir eğitim sistemi isteği gibi Mustafa Kemal Atatürk’e benzer özellikleri vardır. Yine Mustafa Kemal gibi döneminin çok ilerisinde bir vizyona sahip oluşu onun da hatırlanması gereken bir isim olduğunu ve Atatürk’ü örnek aldığını gösterir. Gazete ve dergilerde yayımlanan şiirleri, makale ve incelemeleri bulunmaktadır. 26 Şubat 1961 yılında hayata veda etmiştir. 1997 yılı ise Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından Hasan Ali Yücel’i Anma Yılı olarak ilan edilmiştir.

Can Yücel Kimdir?

Can Yücel Kimdir? | kultur.istanbul

“Yaşamayı yaşamak istiyorum demiştim
Neylersin ki bu damda bu dem
Ayaklarımda uyaklarımda zincir
Böyle topal koşmalarla geçiyor günlerim
Oysa methetmek gibi olmasın kendimi ama
Yaşamım benim en güzel şiirim.”

Hasan Ali Yücel’in oğlu olan Can Yücel, 21 Ağustos 1926’da doğmuştur. Ankara ve Cambridge Üniversitelerinde Latince ve Yunanca okumuştur. 1956 yılında Güler Yücel ile evlenmiş, nikahları babası Hasan Ali Yücel’in kütüphanesinde kıyılmıştır. Elçiliklerde çevirmenlik, Londra’da BBC’nin Türkçe bölümünde spikerlik gibi çeşitli meslekler yapmıştır. 1958’de Türkiye’ye dönmüş, Bodrum ve Marmaris’te turist rehberi olarak çalışmaya başlamıştır. Daha sonra İstanbul’da bağımsız çevirmen ve şair olarak yaşamına devam etmiştir. Hayatının son yıllarında Datça’da şairliğe odaklanmıştır. Ömtünün sonuna dek seveceği eşi Güler ile olan evliliğinden kızları Güzel ve Su oğlu Yeni Hasan dünyaya gelmiştir.

1971’de bazı çevirilerinden dolayı hapse girmiş ve 1974 yılında genel afla çıkmıştır. Çıktıktan sonra hapiste yazdığı “Bir Siyasinin Şiirleri” adlı kitabını yayımlamıştır. Şiirlerinde siyasal ve toplumsal eleştirilere yer verdiği için toplumcu gerçekçi kabul edilir. Toplumsal olayları hicivli bir dille ele alır. Şiirlerinde yalın fakat alaycı bir dil, mizah, ironi ve asla boyun eğmeyen bir tavır bulunur. Şiirleri coşkulu ve zaman zaman öfkeli bir üsluba sahiptir.

Kendinden bahsederken hayatı boyunca muhalif yaşadığından söz eder. Ne dilini ne de şiirini sakınmamıştır. Ruhuyla yazmış ve keyfine göre yaşamıştır Can Yücel. Şiirinde de toplumsal eleştiriler yaparken de inandıklarını sert bir dille yazdığı için sürekli eleştirilmiştir. Bu yüzden sürekli şiirlerine açılan davalarla uğraşır. Şiirlerinin bir çoğu doğayı, insanları, duygularını, heyecanlarını, ailesine olan sevgisini, Güler Yücel‘e olan büyük aşkını ve hayata umudunu konu alır. Büyük şair Can Yücel, 12 Ağustos 1999’da aramızdan ayrılmıştır.

“Başucumda bi sen varsın bi de evren
Saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
Yalnızlığım benim çoğul türkülerim
Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi”

Çağın En Güzel Gözlü Maarif Müfettişi ve Oğlu Can’ı

Çağın En Güzel Gözlü Maarif Müfettişi ve Oğlu Can’ı | wannart

“Çocuklar ‘Şu meslekten veya bu meslekten olacağım,’ diye düşünür, hayaller kurar. Ama bu bende olmadı. Yalnız ailem öğüt verdi, babam öğüt verdi. Babamın üretkenliğini ben de hissetmiş olabilirim. Kendimi böyle geliştirmiş, belki bundan etkilenmiş olabilirim. Eski Yunanca ve Lâtince okudum,” bir röportajında babasının hayatına olan etkisini böyle anlatır Can Yücel. Babasına büyük bir hayranlık besleyen şair ondan hep saygıyla bahseder. Can’da hayranı olduğu babasının izleri görülür. Bu duygu babasının yaşantısından ve ülkesi için yaptıklarından da kaynaklıdır.

Yalnız, babasının bir siyasetçi olması Can‘ı pek de memnun etmez. İsminden faydalanmak şöyle dursun makam aracına dahi binmemiştir. Hasan Ali Yücel‘in, Milli Eğitim Bakanlığına kadar uzanan kariyer yolunda hiç kimseye torpil yapmadığı bilinir, çocukları da dahil olmak üzere herkesin kendi emekleri ve yetenekleriyle yaşamlarını sürdürmelerini ister. Bu yüzden onurlu bir devlet adamı olarak ismi hafızalarımıza kazınmıştır aynı zamanda da dürüst bir babadır. Bakan oğlu olmak Can’ın yaşamını zorlaştırır çünkü bütün okul hayatında ya eleştirilmiş ya övgü almıştır. İnsanların davranışları, ayrıştırması sebebiyle zorlandığı için babasına karşı sert bir tavır sergiler zamanla. Siyaset işleri yüzünden babası elinden alınmış bir çocuktur o. Bu yüzden sistemi, devleti, babasının politikasını hep eleştirir. Son röportatında babasından, “Babamı severdim, sayardım. Onun için ne yaptıysam değer yani,” şeklinde bahseder Can Yücel. Babasına büyük bir sevgi, saygı ve hayranlık besler.

“Babam ‘Bastıralım bunları,’ dedi. Benim hiç elim değmedi kitaba. Şiirleri babama yolladım, o da özenmiş, Bedri Rahmi Bey’den rica etmiş kapağını. Bana da iki üç tane verdi. Kitap hiç satmadı değil, satışa vermedi babam”.

Can Yücel‘in röportajında bahsettiği eseri ilk kitabı olan Yazma babası tarafından bastırılır. Babası onun şiirlerine oldukça ilgilidir. Can Yücel bastırılmasını istememiş olsa da Hasan Ali Yücel‘in oğlunun şiirlerine olan düşkünlüğü sayesinde bastırılmış fakat satışa çıkarılmamıştır. Babasının asıl isteği oğlunun kitabının sattığını değil basıldığını görme gururu ve mutluluğu olsa gerek, kitap çıkınca da oldukça sevinir. Başkalarına karşı oğlunun şiirlerinden her zaman övgüyle bahseder.

Can Yücel babasının ölümünün hemen ardından şu yazıyı kaleme almıştır: “Böylesine civan bir ölümü mendil altı etmek benden ırak olsun! (…) Bu, bir cenaze değil, bir temel atma töreni olmalı! Yücel’in cıvıl cıvıl anıtı üstüne kurulan bir bilinç yapısının temeli! Lâmlı, elifli, caflı, kaflı kuraklıklara, ayazlara karşı iyi havaları, aydınları yapındıracak bir düşünce işliği! Üstüne bir avuç toprak ya da bir yaprak yazı yazmakla olacak iş değil bu. Tam tersine; elimize kürekleri alıp yaptığı işlerin üzerine orta çağ mezarcılarının yığdığı taşları, toprakları kaldırmamız gerek! Bu işi öyle sıkı tutalım ki, bu ülkede iş görenleri, halka hizmet edenleri, yurttaşları için didinenleri yıkmaya yeltenenler, işten yaratıcılıktan alıkoyanlar bir daha baş kaldırmasın,” Can Yücel burada babası Hasan Ali Yücel‘in yaptığı işlere, ülkesi ve halkı için verdiği uğraşlara sahip çıkılması, değer ve saygı görmesi gerektiğini dile getirir. Bu cümleler aslında babasına, insanlar tarafından gereken saygı ve önemin verilmemesine olan isyanı ve hüznüdür.

Hasan Âli Yücel, oğlu Can Yücel ve kızı Canan Yücel ile | X: Ahmet Makal

Can Yücel, babasına yazdığı Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim şiiri ile derin sevgisi ve kaybının acısını anlatır. Okurken insanın yüreğini sızlatan bir sevgi vardır bu şiirde. Öyle bir şiir yazmıştır ki büyük şair her okunduğunda okuyan bilmese bile Can Yücel’in babasına olan sevgisi yaşayacaktır dillerde. Babasının ölümünün üzerinden yıllar sonra ve Can Yücel hapse girmiştir. Hapisteyken yazdığı şiirlerini yayımladığı Bir Siyasinin Şiirleri adlı kitabında yer alır bu şiiri.

“Hayatta ben en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim

Bilmezdi ki oturduğumuz semti
Geldi mi de gidici-hep, hep acele işi! –
Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi
Atlastan bakardım nereye gitti
Öyle öyle ezberledim gurbeti”

Bir devin ardında koşar gibi takip ederek ayaklarıyla ve kalbiyle babasını, hep özlemle bekleyerek ve her gelişinde gitmesinden korkarak sever onu. Babası müfettiş olduğu için hep uzakta çalışmış ve Can Yücel uzun seneler boyunca onun hasretiyle yaşamış.

“Sevinçten uçardım hasta oldum mu
40’ı geçerse ateş, çağrırlar İstanbul’a
Bir helalleşmek ister elbet, diğ’mi, oğluyla!
Tifoyken başardım bu aşk oyununu
Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu”

Hasta olduğu zaman babasının İstanbul’a, eve gelmesi küçük Can’ı çok mutlu eder. Çünkü onun için hasta olması babasının eve gelmesi ve hasretinin bitmesi demek. Küçük olduğu halde hastalığının acısını görmezden gelip babasının kokusuna sığınması Can Yücel’in kalbindeki baba aşkına en iyi örnektir. O uzun boyuyla, onun gözünde dev gibi görünen baba o küçük beden için kale gibidir. Aynı zamanda babasının onun gözünde ne kadar büyük, görkemli ve ulaşamayacağı kadar yüksekte göründüğünü gösterir.

“En son teftişine çıkana değin
Koştururken ardından o uçmaktaki devin
Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, canevim
Hayatta ben en çok babamı sevdim. “

Babası son teftişine, son yolculuğuna çıkana kadar peşinde koşturan o küçük çocuğun büyük yüreği başka aşklara, duygulara evdir artık. Fakat bir gün anlar ki hayatı boyunca en çok babasını sevmiştir. Belki babasını anladığı için belki bütün hayatıyla yüzleşmesini sağlayan tutukluluğu sayesinde fark etmiştir bu gerçeği. Özlemle, kızgınlıkla, hayranlıkla, paylaşmak istememekle, yokluğuna içerlemekle, belki nefretle, bütün bu duyguların karışımında, çelişkisinde en çok babasını sevmiştir Can.

Hayatta en çok sevdiğini kaybetmenin verdiği üzüntü, bir zamanlar o kişinin varlığının verdiği mutluluk, geçmiş zamanın özlemi daha birçok duygu akıyor şiiri okurken insanın yüreğinden. Oldukça sıradan anılardan bahseden cümlelerini okurken insana hissettirdiği ağırlık çocuk Can’ın hüznünün ve sevgisinin ağırlığıdır. Babasının varlığı ve yokluğuyla savaşan bir çocuğun duygularının ağırlığı.

“Can Baba” olarak anılan bu büyük usta bir zamanlar babasına aşık küçük bir çocuktu. Sonra büyüdü denize, doğaya, eşi Güler‘e, en sonunda da Datça’ya aşık oldu. Hepsine şiirler yazarak aşklarını ölümsüz kıldı. Ve edebiyatımızın tozlanmış sayfalarının arasında silinmeyecek bir iz bıraktı. Annesine yazdığı bir şiirle yazıyı noktalamak daha anlamlı olacaktır.

“Nahide Hanım söyledi yine
Neden babama yazmışım da
anama şiir döktürmemişim
Kaç kere yazdım
cebimden uçup gittiler
Ben onyedi yaşında beni yıkayan
Anneme şiir yazacak kadar şair değilim”


Kaynakça:

“Hasan Ali Yücel”. Türk Edebiyatı İsimleri Sözlüğü. Web. 20.08.2025

“Hasan Ali Yücel | DEU – Ketam”. DEU. Web. 20.08.2025

“Hasan Ali Yücel”. MEB. Web. 20.08.2025

“Can Yücel: Seçme Şiirler| Haberler”. Gazete Kadıköy. Web. 20.08.2025

“Yerel Tohumların Korunmasını Vasiyet Eden Şair; Can Yücel. Kültür İstanbul. Web. 20.08.2025

“Muhalif Bir Bilge CAN YÜCEL” Milliyet. Web. 20.08.2025

“Can Yücel’in Ölmeden Önceki Son Röportajı”. Odatv. Web. 20.08.2025

“Bir Hadise Var Can ile Canan Arasında Servet Yesari Bey Hisarbuselik. Üsküdar Musiki Cemiyeti. Web. 20.08.2025

Öne Çıkan Görsel 

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Tiramisu: İtalyan Mutfağının En Tatlı Başarısı

Bir tatlıdan çok daha fazlası: Treviso'dan doğup dünyaya yayılan tiramisunun kültürel ve gastronomik yolculuğu.

Jacob Elordi: Modanın Kural Bozan Çocuğu

Euphoria dizisinin genç yeteneği Jacob Elordi, oyunculuğu kadar stili ile de meşhur bir kişilik. Elordi'nin dolabında yolculuğa çıkıyor ve tarzını keşfediyoruz.

Karadeniz’de Sonbahar: Doğasına Hayran Kalacağınız 7 Yayla

Karadeniz’in büyüleyici yaylalarıyla doğanın kalbinde bir yolculuğa çıkın. Ayder’den Pokut’a, Gito’dan Kafkasör’e uzanan bu rota; huzur, macera ve eşsiz manzaralar sunuyor.

İstanbul Mimarisi: Süreyya Operası

Kadıköy’ün sanatla özdeşleşen simgesi Süreyya Operası, yaklaşık bir asırlık tarihiyle kentin kültürel mirası ve gururudur.

Sait Faik: Adacılığın Ritüellere Yansıması

Sait Faik'in adacılığı, doğayla ve insan sevgisiyle örülmüş bir kaya parçasına sığınan rutin hayatın ta kendisidir.

Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Temizlik Takıntısı

Hastalık korkusuyla büyüyen Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın temizlik takıntısı, yaşamına ve romanlarına mizahi biçimde yansımıştır.

Sherlock Dizisinin Unutulmaz Replikleri: Oyun Başlıyor

Sherlock dizisinin ustalıkla yazılan, şarap gibi yıllanmış, akıllara kazınan repliklerine birlikte göz atalım.

Çocuklara Boşanma Nasıl Anlatılır?

Boşanma çocuklar için zor bir süreçtir. Doğru kelimeler, doğru zaman ve sevgiyle güvenin varlığı, bu süreci atlatmada büyük önem taşır.

Aftersun Filminin Unutulmaz Replikleri

İzleyenlerin kalbinde bir burukluk bırakan Aftersun filminin repliklerini inceliyoruz!

Kayıp Tanrılar Ülkesi Aslında Ne Anlatıyor?

Usta yazar, maharetli kalemiyle okurunu da yanına alıp Berlin ve Bergama'ya gidiyor; işlenmiş bir dizi cinayetin perde arkası arkeoloji, mitoloji ve tarihin ışığında aydınlanıyor.

Editor Picks