Haruki Murakami‘nin 2014’te yayımlanan kitabı Kadınsız Erkekler, yedi kısa öyküden oluşuyor. Bulunduğumuz yerden fiziken çok uzakta fakat fikren pek de uzakta olmayan Murakami, her kitabında olduğu gibi Kadınsız Erkekler’de de birilerinin kalbine ustalıkla dokunuyor. Kitabın adı Kadınsız Erkekler olsa da her bölümde bir kadına rastlıyoruz. Aklınıza, kadınların olmadığı ütopik bir dünya gelmesin; kadınların çekip gidişiyle bütün uzuvları kopmuşçasına hayatta kaybolan erkekleri okuyoruz Murakami’nin kaleminden. Lafı çok da uzatmadan, sizler için seçtiğimiz alıntılara geçelim.
Adeta çalma listesi zenginliğine sahip kitabımızdan bir şarkıyı, alıntıları okurken arka planda sizlere eşlik etmesi için seçtik.
- “Beethoven’ın yaylı çalgılar dörtlüsünü seviyordu, bıkıp usanmadan dinleyebilirdi bu müziği; bir şeyler düşünürken de hiçbir şey düşünmeden durmak için de uygun bir müzikti.” (s.20)
- “Ne olursa olsun, bilmenin bilmemekten daha iyi olduğu onun temel düşüncesiydi, yaşam karşısında aldığı tavırdı; bilginin cehaleti yenmesi… ‘Ne kadar şiddetli bir acıya sebep olursa olsun, ben bunları bilmek zorundayım. Çünkü insanı ancak bilgiyle güçlenir.” (s.24)
- “- Kendinize dönmeyi istemediğiniz zamanlar olmadı mı peki?
(…)
– İnsanın kendinden başka dönebileceği bir yer var mıdır ki?” (s.27) - “Ne var ki, artık ölü olan biri muhtemelen bir şey düşünmez, hissetmezdi. Kafuku’ya göre işte bu ölümün müthiş özelliklerinden biriydi.” (s.35)
- “Aklınız anlamaya çare değildir. Bunların üstesinden kendi kendimiz gelebiliriz ancak; yaşananları yutup, yaşamaya devam etmekten başka bir yol yok.” (s.46)
- “Dün
Yarından iki önceki gün
İki gün öncesinin yarınıdır.” (s.47) - “Ancak yaşam denen şey öyle istikrarlı devam eden bir şey midir ki? Hiçbir sorunla karşılaşmadan rahat bir şekilde yaşayıp gitmek, iyi bir şey midir?” (s.58)
- “Bir ağacın büyüyüp güçlenmesi için zor bir kış geçirmesinin gerekli olması gibi. Hep ılık ve durgun bir iklim olursa, büyüme halkası da oluşmaz, değil mi?” (s.65)
- “Kişinin ne aradığını kendisinin de bilmediği durumlarda, arayış çok güç bir işe dönüşür.” (s.68)
- “Biz hepimiz ucu bucağı olmayan dolambaçlı yollarda gidiyoruz.” (s.77)
- “Rüya dediğimiz şey ihtiyaç durumunda ödünç verilip alınabilir, şüphesiz.” (s.78)
- “Elimden gelen tek şey kuvvetli rüzgâra karşı gözlerimi açık tutmaya çalışarak, nefesimi düzenleyip öne doğru atılmaktı.” (s.79)
- “Müziğin yaşananları canlandırma etkisi vardır, bazen yürek sızlatacak denli güçlü bir etki.” (s.80)
- “Yirmi yaşımdaki hâlime dönüp baktığımda, hatırladığım, ölesiye bir tek başınalık duygusu, aşırı bir yalnızlık hissiydi.” (s.80)
- “İçsel çatışması ve endişesi az, yaşamları şaşırtıcı derecede mekanik insanlar vardır. Sayıları çok fazla olmasa da hiç beklemediğiniz bir anda onlarla karşılaşabilirsiniz. Doktor Tokay da bunlardan biriydi. Bu tür insanlar, onlara düzenbaz gelen dünyaya dosdoğru olan kendilerini uydurup yaşamaya devam etmek için ne denli zahmet çektiklerinin ayrımında olmazlar. Kendilerinin doğal, dürüst ve hiçbir hileye başvurmadan yaşadıklarına inanılar, şüphe duymazlar. Ve bu yaşamlarının yapaylığını görünce, ciddi ve dramatik bir kırılma yaşarlar.” (s.81)
- “İnsanlar, herkesin kendileri gibi zahmet çekmelerini isterler bencilce.” (s.87)
- “Bu dünyada görgülü insanlar olduğu gibi akıllı insanlar da var. Elbette her ikisi de ayrı ayrı özellikler ancak çoğu zaman görgülü olmak yerine akıllı olmak kazanıyor.” (s.90)
- “Eğer ben, herhangi bir nedenle mevcut yaşamımdan aniden çekilip alınsam, varlığım sadece bir rakama indirgense, acaba ne olurdum?” (s.97)
- “Onun yüreğiyle benim yüreğim sanki bir bağla birbirine sımsıkı bağlanmış gibi hissediyorum. Onun kalbi atınca benimkini de hareket ettiriyor sanki. Birbirine bağlı iki tekne gibi; halatı kesmek istesem de, onu kesebilecek bir bıçak yok hiçbir yerde.” (s.99)
- “Aşk aslında böyle bir şeydir. Yüreğinize söz geçiremezsiniz, mantığını yitirmiş bir güç tarafından savrulup durduğunuzu hissedersiniz.” (s.100)
- “‘Biri için ağlamak, saçmalamak demek değildir.’ dedim. ‘Özellikle de yitirdiğiniz önemli biriyse.'” (s.111)
- “Ölen insanlar için yapabileceğimiz ne var diye soracak olursanız bu, onları olabildiğince uzun bir süre hatırlamaktır, derim.” (s.112)
- “İnsanın ilgisini çekip onu meraklandırır, düşündürüp tahminlerde bulunmasını sağlar, nihayetinde de dinleyenin arzu ettiği sonu verirdi ona. Bu mükemmel teknikle, sadece bir anlığına bile olsa, dinleyenin gerçek dünyayı unutmasını sağlardı. Kötü anıları, endişeleri, ıslak bir bezle kara tahtayı siler gibi tertemiz yapardı. Bundan başka ne isteyebilirim ki diye düşünürdü Habara.” (s.116)
- “Bu benim kendi başıma çaresine bakmam gereken bir durum. Çetin bir durum ama bir şekilde üstesinden gelebilirim. Tek başıma ıssız bir adaya düşmedim ya. O değil de, asıl ben ıssız adanın ta kendisiyim” (s.118)
- “Kino Bey, siz bile bile hata yapacak biri değilsiniz. Bunu çok iyi biliyorum. Ancak bu dünyada doğru olmayanı yapmaktan uzak durmak da yetmeyebilir bazen. Bu boşluğu içeri sızmak için kullanan kişiler de vardır.” (s.168)
- “Gerçek ıstırabı hissetmem gereken bir zamanda, duygularımı bastırdım. Şiddetli acı çekmeyi kabul etmemek için, olanlarla gerçekçi biçimde ve doğrudan yüzleşmekten kaçındım. Sonuç olarak da bu şekilde içi boş, cansız bir yürekle yaşıyorum şimdi. Ve zeki yılanlar yüreğimdeki o boş yeri ele geçirip, serinkanlı bir şekilde kalplerini oraya gizlemeye çalışıyorlar.” (s.175)
- “O, denizcilerin bildik tatlı sözlerine kanıp, büyük bir gemiye bindirilip uzak diyarlara götürülmüştü. O hep bir şeylere inanmak isteyen biriydi çünkü. Yepyeni silgisini hiç düşünmeden ikiye bölüp yarısını veren kişiydi o.” (s.209)
- “Burada ne demeye çalışıyorum acaba, aslında kendim de bilmiyorum. Galiba gerçek olmayan şeyleri yazmaya uğraşıyorum. Ama gerçek olmayan şeyleri yazmak, ayın arka yüzünde buluşmak için birisiyle sözleşmeye benziyor.” (s.210)
- “Üzüntüyü kolayca, doğru biçimde ölçebilecek bir cihaz olsaydı dünyada keşke. O zaman üzüntüyü rakamlarla ifade ederek sonra hatırlamak üzere bir kenara kaydedebilirdik.” (s.211)
- “Bir gün aniden sen de kadınsız erkeklerden olacaksın. O gün en ufak bir uyarı, küçücük bir ipucu vermeden; önsezi olarak hissettirmeden ya da içine doğmadan; kapını çalmadan, öksürerek haber vermeden; hiç beklemediğin bir anda seni bulacak. Bir köşeyi döndüğünde, aslında çoktan oraya varmış olduğunu anlayacaksın. Ama geriye dönmek mümkün olmayacak. O köşeyi bir kez dönünce, orası artık senin için mümkün olan tek dünya olacak. O dünyada sen kadınsız erkeklerden biri olarak anılacaksın, hep bu soğuk çoğul eki ile.” (s.213)
Kaynak:
Murakami, Haruki. Kadınsız Erkekler. Doğan Kitap. İstanbul: 2016.