Dünyadan kaçtığımızda kitaplarımıza sığınırız. Bizlere; bambaşka dünyaların da var olduğunu, hayal gücünün sınırsızlığını, bambaşka bakış açılarını, birbirinden çok farklı karakterlerin olduğunu ve bu karakterlerde aslında kendimizi bulabileceğimizi öğretir ve gösterirler. Kısacası renksiz dünyada bize renk olurlar.
J.K.Rowling, Harry Potter evrenini yaratarak bizlere tam da bunu verdi. Harry Potter, sanılanın aksine sadece bir çocuk kitabı değildir! Çocukluğumuzda okuduğumuzda anladıklarımızla, yetişkinliğimizde okuduğumuzda anladıklarımız, kavradıklarımız çok farklıdır. Önceden çapulcu haritasının yazılarıyla gülüp eğlenirken, şimdi okuduğumuzda Harry’nin içinde yaşadığı karmaşa, hüzün, Ron’un devamlı yüzüne çarpılan sosyal statüsü, Hermione’nin muggle olarak sürekli kendini kanıtlamaya çalışma çabaları, Luna’nın farklı olduğu için herkes tarafından dışlanması yetişkinlik hayatımızda bizlere daha anlamlı gelmeye başlar.
Seri, korkularımızla baş etmenin yollarının olduğunu, dostluğu, cesareti, kararlılığı ve gerçek sevginin gücünü göstermiştir. Yazımızda, siz serinin hayranlarını tekrar o evrene götürmeyi ve belki de bazı muggleları aramıza dahil etmeyi istedik. Keyifli Okumlar!
Büyülü Evren’e İlk Adım
Harry Potter serisinin bu kadar sevilmesinin nedenlerinden biri, evren bize her ne kadar yıldızlar kadar uzak görünse de aslında bildiğimiz dünyada geçer. Yani hem uzak bir evrende hem de kendi dünyamızda geçer. Diagon Alley’le Londra sokaklarını birbirinden ayıranın sadece bir duvar olduğu ve King’s Cross tren istasyonundan Hogwarts Treni’ne geçiş olduğunu bilmek, hem öyküyü hayal etmeyi hem de onu benimsemeyi daha da kolaylaştırmaktadır.
Seride işler ciddileştikten sonra Sihir Bakanı’nın günümüz siyasi hayatıyla benzerliklerini okuduğumuzda, büyülü dünyanın normal dünyayla ne kadar ilişkili ve de aynı anda ondan ne kadar bağımsız olduğunu öğrenmiş olduk. Seri ile ilk tanıştığımız andan itibaren hepimiz heyecanla Hogwarts’a kabul mektubunu beklemeye başladık. Çünkü her şeyden çok o şatoya gidip; seçmen şapkanın karakterlerin ait olduğu binayı söyleyene kadar yaşadıkları heyecanı yaşamak, her binanın kendine ait hayaletleriyle tanışmak, okutulan dersleri almak, bir yasağı deldiğimizde heyecanla Bay Flich’ten kaçma hayalini kurarken bile mutlu olduğumuz, heyecanını duyduğumuz bir yer Hogwarts. Biçim değiştirme, iksirler, karanlık sanatlara karşı savunma hatta bitki bilim… Hepsi o kadar güzel oluşturulmuş ve okuyucuya aktarılmış ki, insan ister istemez bir parçası olmak, o büyülü hayatı yaşamak istiyor. Derslerin haricinde Hogwarts’ın kendisi; İhtiyaç Odası, Quidditch sahası ve tabi ki Yasak Orman ile Harry Potter’ı sevmek için bir başka nedeni oluşturuyor.
Evrendeki Karakterlerin Hikayeleri
Hayranı olduğumuz bu evreni tamamlayan diğer karakterler; Harry’nin arkadaşlarından, Hogwarts profesörlerine; kurgudaki yetişkinlerden, kötü adamlara hatta ev cinlerine kadar her karakterin kendine özgü ilgi çekici bir hikayesi vardır. Bu öykülere bağlı olarak anlatılan bir karakteri tanımamız, onu benimsememiz, onu anlamamız ve onu affetmemiz biraz daha kolaylaşmaktadır. Hatta tamamen tanıdığımızı düşündüğümüz karakterlerin bile aslında bilmediğimiz birçok özelliği ve yaşanmışlıkları olduğunu kitaplar ve hikaye ilerledikçe görebiliyoruz. Burada devreye kurgunun güzelliği giriyor. Bizlere sayfalar boyunca karanlık, kötü, hain olarak tanıtılan bir karakter için bazı anlar gözyaşlarımızı tutamayabiliyoruz.
Evrenin Bize Öğrettikleri
“Sizi tek koruyan, sevme kabiliyetiniz.”
– Albus Dumbledore
Harry Potter, bir büyücülük evreni olarak görülse bile aslında derinlerde işlediği konular; aile, arkadaşlık, cesaret ve sevgidir. Bildiğimiz üzere Harry, 11 yaşına kadar teyzesi, eniştesi ve kuzeni ile birlikte yaşamıştır. Sevgisiz, yalnız, dışlanarak, zorbalıklara uğrayarak büyümüştür. Teyzesi ve ailesi kendilerinden farklı olduğu için Harry ve ailesinden nefret etmektedir. Nihayet 11 yaşına geldiğinde hiç beklemediği bir zamanda kendisi hakkındaki gerçeği öğrenen Harry’nin bütün hayatı değişmiştir. Artık gerçekten evim diyebileceği Hogwarts’ta okula başlamış, dostluklar kurmuş, öğretmenlerini de hiç tanımadığı ebeveynlerinin yerine koymuştur. Burada gerçek sevgiyi bulmuştur.
İyiliğin yanında her zaman olduğu gibi kötülük de vardır ve Harry’nin peşini bırakmamıştır. Dostlarının yanında düşmanları, sevdiği öğretmenlerinin yanında onu düşman olarak gören öğretmenleri ve ailesinin ölümüne neden olan ve bütün evrenin korktuğu en kötü büyücü Lord Voldemort vardır. Geldiği dünyanın aksine burada dostları ve onu seven öğretmenleri sayesinde Harry, yaşadığı zorlukların sevdikleriyle birlikte omuz omuza, cesaretle, kararlılıkla üstesinden gelebilmektedir. Günün sonunda kazanan iyilik ve sevgidir. Gerçek sevgi öyle güçlüdür ki, en zor olanı kolaylaştırır. Yeter ki yanınızda sizi sevenleriniz olsun.
Okulda tek zorluk yaşayan Harry değildir. Sırf diğerlerinden farklı diye Luna’da bazı arkadaşlarının zorbalığına uğrar ama Harry yapılan bu zorbalıklara karşı her zaman Luna’nın yanında olur. Harry ve arkadaşlarının birbirlerini anlaması, birbirlerine destek olmaları okura karşılarındaki insanlarla empati kurmayı aşılar.
“Her şeyin gerçek adını söyle. Bir şeyin adından korkarsan kendisinden daha çok korkmaya başlarsın.”
– Albus Dumbledore
Her insanın korkuları vardır ve tek yapılması gereken şey onlarla yüzleşmektir. Aksi takdirde o korkulardan kurtulmak imkansızdır. Korkularla yüzleşmeye seriden bir örnek vermemiz gerekirse; Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersinde Profesör Lupin’in işlediği “Böcürt” konusudur. Böcürt; karşısına çıkan kişinin en çok korktuğu varlığa, bir anlamda fobisine, dönüşen bir yaratıktır. Çocuklar ders boyunca kafalarının içindeki en çok korktukları şeyi hayal ederek teker teker korkularıyla yüzleşir ve aslında korkularını sadece kendi kafalarında büyüttüklerini, onunla yüzleştiklerinde de aslında bu duygunun o kadar da büyük ve önemli bir sorun olmadığını anlarlar.
Seri boyunca bütün karakterlerin korkulu rüyası olan Voldemort, karakterlere çeşitli kötülükler yapsa da hepsi bir şekilde ona olan korkularının üzerine gitmiş ve en sonunda da kötülüğü ve en büyük korkularını yenmişlerdir. Korkuları yenebiliriz. Yeter ki, üzerlerine gidecek cesaretimiz olsun.
J.K.Rowling‘in, ilmek ilmek işlediği büyücülük evrenine kendilerinden parçalar bulabileceği karakterler yerleştirmesi, okurlarının onu daha çok sevmesini sağlamıştır. Her karakter, her varlık, her sihirli kelime gerçek hayattan bir şeyleri temsil etmektedir. Yazımızın girişinde de belirttiğimiz gibi yaşadığımız dünya ile benzer bir evren yaratmıştır. Bu yüzden okuyucuyu gerçeklikten koparmamıştır. Harry ne kadar başkarakter olsa da kusursuz bir karakter değildir, hatalar yapar ve bu hatalarından ders alarak büyür. Tıpkı bizler gibi.
Zaman zaman depresyona gireriz ve bu dönemde mutsuz, neşesiz olur, birçok şeyden korkar hale gelir, öz güvenimizi bile kaybedebiliriz. Rowling’de depresyonu ruh emiciler üzerinden anlatmıştır.
Her insanın kusurları, korkuları, üstesinden gelmekte zorlandığı sorunları vardır. Bu sorunları atlatmak için; dostluğa, desteğe ve sevgiye ihtiyaç duyarız. İşte Harry Potter evreninin bize kattıkları bunlardır. Harry Potter ile büyüyen her çocuk bir gün mutlaka Hogwarts’a kabul mektubunu alacağını bilir…
Kaynakça
anneveadayi.com. “Harry Potter Kitapları ve Çocuk Gelişimine Etkisi”. Erişim: 10.05.2023 Web.
onedio.com. “Harry Potter Serisiyle Büyümüş Bir Neslin Çok İyi Bildiği 13 Şey”. Erişim: 09.05.2023 Web.
fantastikcanavarlar.com. “Bir Erasmus Öğrencisinin Gözünden Avrupa’da Harry Potter”. Erişim: 08.05.2023 Web.
karamangiller.com. “Senelerin Tüketemediği Bir Hayranlık: Harry Potter”. Erişim 10.05.2023 Web.
İyem, Gamze. “Işık Büyücüsü J.K.Rowling”. Masa Dergisi. Sayı:23 (Aralık 2018) 08.
Hafızoğlu, İdil. “J.K.ROWLİNG: Kıskananlar Çatlasın”. Kafasına Göre Dergisi. Sayı: 27 (Ağustos 2019) 15.