Sağ kalan çocuk. Harry Potter.
Harry Potter, J.K. Rowling‘in kaleme aldığı yıllar geçse de popülaritesinden hiçbir şey kaybetmeyen büyülü dünyası ve temalarıyla her yaştan okuru kendisine hayran bırakan bir fantastik roman serisidir.
Kitapların tümü içinde barındırdığı semboller ve işlenen temalarıyla birlikte okuru sadece bu dünyaya taşımakla kalmaz aynı zamanda derin düşüncelere ve anlam arayışına sürükler. Harry Potter serisi, ana karakterlerin varoluşsal bir arayış içinde olduğu bir evrende geçer. Harry’nin kendi benliğini keşfetme ve kaderiyle yüzleşme yolculuğunda okuyucularda ona eşlik eder ve kendi yaşamlarındaki anlam arayışına bir ayna tutar.
Harry Potter ve Sembolizm

Seride büyücü ve cadıların kabul edildiği Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu 4 ana binadan oluşur. Her binanın kendilerine ait özellikleri ve sembolleri bulunur: Gryffindor, Slytherin, Hufflepuff, Ravenclaw. Bu binaların hepsi temsil ettikleri değerlerle karakterlerin kişilik özelliklerini şekillendirir.
Gryffindor, cesaret ve kahramanlığı; Hufflepuff, sadakat ve dostluğu; Ravenclaw, bilgelik ve zekayı; Slytherin ise kurnazlığı ve hırsı temsil eder. Büyücülerin ve cadıların güçlerini sembolize eden sihirli asalar ise bazı karakterler arasında köprü kurar. Örneğin; Harry Potter ve Voldemort’a ait asalarının ikiz olması karakterlerin arasında bir bağın olduğunu simgeler. Harry ve arkadaşları iyiliği, direnişi ve dostluğu temsil ederken Voldemort ve Ölüm Yiyenler ise karanlığı ve kötülüğü temsil eder.
Seride geçen büyüler dahil her şey belli bir zemine oturtulur. Özellikle Patronus büyüsü seride belki de en anlamlı büyüdür. Zümrüdüanka Yoldaşlığı tarafından sıkça kullanılan bu savunma büyüsü içsel ve pozitif enerjiyi temsil eden bir semboldür. Bu nesne, ruh emicilerden korunmanın ve insanı insan yapan tüm duyuların kişiyi ne denli güçlendirebileceğini yansıtır.
“Patronus, bir tür pozitif güçtür; Ruh Emici’nin beslendiği şeylerin – umut, mutluluk, varlığını sürdürme arzusunun bir yansımasıdır, ama gerçek insanlar gibi umutsuzluk hissetmez, bu yüzden de Ruh Emici’lerin ona zararı dokunmaz.”
Remus Lupin, Harry Potter ve Azkaban Tutsağı
Ölüm Yadigarları

Seride sembol olarak nitelendirebileceğimiz bir diğer başlık ise nesnelerdir. Ölüm Yadigarları olarak adlandırılan üç değerli nesne buna örnek olarak verilebilir. Öncelikle Görünmezlik Pelerini olarak adlandırılan nesne babasından kalan bir miras olarak Dumbledore tarafından Harry’e verilir. Bu pelerin, onu kullanan kişiyi fiziksel olarak görünmez kılar. Bu pelerin sadece fiziksel olarak görünmez olmanın ötesinde, kişinin içsel dünyasını ve gerçek kimliğini gizleme arzusunu sembolize edebilir. Aynı zamanda gerçek gücün ve potansiyelin sıklıkla dışarıdan görülmediğini de vurgular.
Bir diğer Ölüm Yadigarı ise tarihin gelmiş geçmiş en güçlü asası olan Mürver Asa‘dır. Mürver Asa, düello sonucu kazanan kişiye geçer. Kazanan kişinin iyi ya da kötü olması önemli değildir. Mürver Asa gücün cazibesini ve zararlı etkilerini de temsil etmektedir. Bu nesne, gücün sadece kendisi için değil başkalarıyla nasıl paylaşıldığıyla da ilgili olduğunu gösterir.
Son Ölüm Yadigarı da Diriltme Taşı olarak bilinen Harry’nin ilk filmde yakaladığı snitchin içinde saklanan nesnedir. Bu taş ölüm ve ölümsüzlük arasındaki köprüyü oluşturur. Taşın dönüştürücü gücü, ölümü yenme arzusunu ve ölümsüzlük arayışını sembolize eder. Fakat hikayede bu gücün sadece bir yanılsama olduğu ve insanların ne olursa olsun ölümü kabul etmeleri gerektiğini, her şeyin bir sonu olduğunu vurgular.
“ Sen ölümün gerçek efendisisin çünkü, gerçek efendi ölümden kaçmaya çalışmaz. O kişi ölmesi gerektiğini kabul eder ve bu yaşayan dünyada ölümden çok daha kötü şeyler olduğunu anlar.”
Harry Potter ve Ölüm Yadigarları
Harry Potter Kitaplarındaki Temalar

Harry Potter serisi içinde bir dizi karmaşık ve etkileyici tema bulunur. Bu temalar evrenin ve karakterlerin dinamiğini oluşturur. Harry Potter evreni; fantezi, drama, okul-gençlik hikayesi de (gizem, korku, gerilim, macera, romantizm unsurlarını içeren) dahil olmak üzere birçok edebi türü kapsar. Serinin yazarı J.K. Rowling’e göre serinin ana teması ölüm ve yaşamdır. Seride bulunan diğer temalar ise iyilik-kötülük, ön yargı, yozlaşma ve çılgınlıktır.
Harry, Ron ve Hermione‘nin dostluğu serinin merkezinde olan en güçlü temayı oluşturur. Seri boyunca karakterlerin her türlü zorluğu beraber aşmaları aralarındaki bağı güçlendirir. Keza serideki yan karakterler arasında da bu tema sıklıkla görülür.
Bir de aile dramaları vardır ki bu serinin vazgeçilmez yapı taşlarından biridir. Harry‘nin ailesinin kaybını, aile bağlarını ve aile özlemi temalarını ele alır. Harry sıcak bir aile ortamına hep özlem çekmiştir. Yakın arkadaşı olan Ron Weasley ise tam tersi sıcakkanlı ve kalabalık bir ailede büyümüştür. Bu aile için aile bağları çok önemlidir ve seri boyunca birbirleriyle olan iletişimi bunu pekiştirmiştir. Bu iki aileden de çok daha farklı olan Malfoy ve Black ailesi de tam tersi bir şekilde birbirleriyle iletişim kurmayan, içsel yalnızlığı vurgulayan bir temaya sahiptir. Tabi buna aile üyelerinin büyük bir çoğunluğunun Ölüm Yiyen olması da sebep olarak gösterilebilir.
Seride geçen bir diğer tema olan ön yargının işlenişinden de bahsedebiliriz. Seride safkan büyücüler ve muggle aileden gelen melez büyücüler arasındaki gerilim, ırk ve köken temaları işlenir. Çok zeki ve başarılı bir karakter olan Hermione‘nin muggle doğumlu olması ön yargıya karşı mücadeleyi yansıtır.
Rowling‘e göre serinin ana temasının ölüm ve yaşam olduğunu daha önce vurgulamıştık. Buna verilecek en önemli örnek ise Voldemort’un yok olması için Harry Potter‘ında bir süreliğine ölmesi gerekmesidir. Voldemort ölümsüzlüğe o kadar takıntılıdır ki umutsuzca onu ararken etrafında ne olup ne bittiğiyle ilgilenmez. Sonsuz güce ulaşmak için her şeyi feda eder ve herkesi harcamakta bir sakınca görmez. Voldemort ölümün en kötü seçenek olduğunu düşünür Harry ise ölümü kabullenir ve ona teslim olur. Bu sayede savaşı kazanması da kaçınılmazdır.
Son olarak eklemek istediğimiz tema ise sevgidir. Sevgi, serinin büyük bir kısmını oluşturan ana temalardan biridir. Harry’nin annesinin Harry‘ e duyduğu sevgi onu yaşam boyu koruyan bir kalkana dönüşür ve hayatını kurtarır. Seri boyunca karakterlerin sevdiği insanlar için yaptığı birçok fedakarlık hikayenin gidişatını etkiler. Örneğin; Narcissa Malfoy‘un oğluna duyduğu sevgi sebebiyle Harry Potter‘ı kurtarması ve Voldemort’a ihanet etmesi hikayenin sonucunu belirleyen en önemli andır.
“Ölülere acıma Harry! Yaşayanlara acı, her şeyden çok da sevgisiz yaşayanlara…”
-Albus Dumbledore, Harry Potter ve Ölüm Yadigarları


