Halit Refiğ: Toplumsal Gerçekçi Sinema

Nur Sarıoğlu
Nur Sarıoğluhttps://twitter.com/nrozges
Merhaba ben Nur. Sinema bölümünde okuyorum. Annem hem bir şair hem de bir sinefildi. Çocukken bu huyuna o kadar hayran kalırdım ki yavaş yavaş etkilenmeye başladım. Önce bir masal yazdım sonra bir öykü ve tiyatro oyunu sonra senaryo ve en sonunda izlediğim filmlerin eleştiri ve analizini. Elbette bunları hep amatörce yaptım. Şuan ise Söylenti Dergi'de içerik yazarıyım.
spot_img
Editör:
Işılay Güzel Yılmaz
spot_img

Halit Refik Refiğ, 5 Mart 1934 yılında İzmir’de dünyaya geldi. Ailesi Selanik göçmenidir. Çocukluğu İstanbul’da geçmiştir. Dede adı Refik’tir. Soyadı Kanunu çıkınca soy ismine “oğlu, zade, gil” gibi eklemeleri kabul etmez ve “k” harfini “ğ” harfine çevirir. Refiğ, ilk ve orta öğretimini Şişli Terakki Lisesinde tamamladıktan sonra, Robert Kolej Mühendislik Bölümünde okumuştur. 1953 yılına geldiğinde sinemacı olmaya karar verir ve eğitimini yarıda bırakır. Necip Erses’in Tünel’deki ses stüdyolarında kısa bir süre ücretsiz staj yapar ve bu sürede sinemanın alt yapısını öğrenir. Tünel’de staj yaptıktan sonra Londra’ya BBC Türkçe Yayınlarda çalışan Mehmet Refiğ’in yanına gider. Kısa süre kaldığı İngiltere’den sinema tarihi ve teorisi ilgili kitaplarla döner.

“O zamanlar Tünel (Beyoğlu) civarında Necip Erses adlı bir zatın “Ses Stüdyosu” vardı. Bu stüdyoda genelde yabancı filmlerin dublajı yapılıyordu ve çok az sayıda da bazı yerli filmlerin işleri yapılmaktaydı. Robert College’de mühendislik eğitimi görmekteyken 1952 yazında ben o stüdyoyu buldum, gittim ve dedim ki ‘Ben bu stüdyoda çalışmak istiyorum ve hiçbir ücret talep etmiyorum.’ Tabii ücretsiz çalışma teklifi olduğunda bu kolay kolay reddedilen bir şey değil. Beni işe aldılar. Bir yaz boyunca ben orada Türkiye’de sinemanın teknik altyapısını öğrenmeye çalıştım.-Halit Refiğ

1954-1955 yıllarında askerliğini yedek subay olarak Kore’de yaparken ilk amatör filmlerini Kore ve Japonya’da çekti. Askerlikten döndükten sonra arkadaşları, Ankara’da Metin Toker’le tanıştırırlar ve bunun ardından sinema yazarlığına başlar. 1961’de çektiği Yasak Aşk ilk filmidir. Şehirdeki Yabancı (1962) ve Gurbet Kuşları (1962) gibi toplumsal gerçekçi ilk dönem filmlerinden olmuştur. Toplumsal Gerçekçi filmlerden sonra Ulusal Sinema kavramını geliştirmeye çalışmıştır.

fotoğraf: https://www.aa.com.tr/tr/kultur-sanat/ulusal-sinemanin-oncu-ismi-halit-refig/2002037

1964 yılında Gurbet Kuşları filmiyle Antalya Altın Portakal Film Festivalinde En iyi Yönetmen ödülünü almıştır. 1971 yılında ise “Ulusal Sinema Kavgamız” adlı kitabını yazmıştır. 1976’da ABD’de Wisconsin Üniversitesinde, 1984 yılında Ohio Denison Üniversitesinde eğitim çalışmalarına katılmıştır. Öğrencileri ile birlikte “The Intercessors”, “In the Wilderness” adlı filmleri çekmiştir. 1997 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Senatosu kararıyla “Onursal Profesörlük” unvanı verildi. 11 Ekim 2009 yılında İstanbul’da hayata gözlerini yumdu.

Toplumsal Gerçekçi Akımı

Demokrat Parti’nin iktidarına ordu tarafından son verilmesi ve 61 Anayasası’nın kabul edilmesiyle birlikte toplumsal gerçekçi akımı ortaya çıkmıştır. 61 Anayasası düşünce, bilim ve sanat özgürlüğü sağlamıştır. Doğan özgür ve ilerici hava sinemaya da yansımış, daha önce toplumun sorunlarını dile getiremeyen yönetmenler bu sorunları filmlerinde dile getirmeye başlamıştır.

“Türk sinemasında toplumsal gerçekçilik akımının oluşmasında 27 Mayıs 1960 askeri darbesinin etken olduğu belirtilmektedir. Darbenin ardından gelen 1961 Anayasası ve oluşan yeni siyasi ortamla birlikte toplumsal sorunlar tartışılmaya başlanmıştır. Bu değişim süreci sinemaya da yansımış ve toplumsal sorunları irdeleyen filmler Türk sinemasındaki yerini almıştır. Söz konusu değişim süreci ile ‘Toplumsal Gerçekçilik’ akımı ortaya çıkmıştır.” -Halit Refiğ

Akımın birçok filmi kent filmidir ve darbenin en çok hissedildiği şehir insanlarının hikayeleri anlatılır. Geleneksel burjuvazi ve onun değer yargıları, mülkiyet duygusu, kâr hırsı çokça eleştirilir. Devlet ve Türk sinemasında toplumsal gerçekçi akımı Metin Erksan’ın Gecelerin Ötesi (1960)  ile başlamıştır. 1965 yılına kadar bu akım devam etmiştir. Bu akımın öne çıkan temsilcilerinden birisi ise Halit Refiğ’dir. Şehirdeki Yabancı (1962) ve Gurbet Kuşları (1964) Refiğ’İn çekmiş olduğu akımın önemli filmlerindendir.

Gurbet Kuşları (1964)

“Taşı toprağı altın olan İstanbul‘da her tutulan zahmetsizce altın olacak.”

Refiğ’in Gurbet Kuşları filmi, Toplumsal Gerçekçilik akımının başyapıtlarındadır. Aynı zamanda film, Refiğ’in o güne dek yapmış olduğu en başarılı filmidir. Refiğ’in politik ve toplumsal tavrının yansıması olan yapımcının, filmin bitimine doğru parasal sıkıntı yaşaması buna bağlı olarak birçok sahnenin çekilememesi, seslendirmelerin gerektiği gibi yapılamamasına rağmen, yönetmen film hakkında “ana fikri, genel yapısı ile o tarihe kadar yaptıklarınım arasında düşündüklerime en çok yaklaşanı” demiştir. Filmin en önemli özelliği ise Türk Sinema tarihinde göç üstüne yapılmış ilk film olmasıdır. Film, taşradan İstanbul’a büyük hayallerle göç eden Maraşlı bir ailenin trajik sonuçlara varan dramatik hikayesini anlatır.

fotoğraf: mubi.com

Film Haydarpaşa Tren İstasyonu’nda başlar ve aynı istasyonda biter. Başlangıç ve bitişte aynı mekan olsa da bitişte aile eksilmiş, hayaller suya düşmüştür. Filmde, ailenin en küçük oğlu Kemal İstanbul’un ışıltılı hayatına kanmamış; eğlence ve zevk peşinde koşmamıştır. Kemal’in önceliği, tıp eğitimini tamamlayıp, topluma faydalı olmaktır. Ülkesini seven ve sorumluluk sahibi bir karakter olan Kemal, İstanbullu bir ailenin kızı olan Ayla ile nişanlanır. Ayla ona Amerika’ya göç etme fikrini sunar; ancak Kemal reddeder. Bu durum Refiğ’in göç kavramına sunduğu bir eleştiridir. Kemal, “vatanında onu bekleyen pek çok toplumsal sorumluluk olduğunu” söyleyerek ülkesine verdiği değeri kanıtlar.

Kemal, Nişanlısı Ayla ve okuldan arkadaşları fotoğraf: https://www.otekisinema.com/koyden-kente-gocen-gurbet-kuslari/

Büyük kardeş Selim ve ortanca kardeş Murat, Kemal’in tam tersidir. İkisi de zevk peşinde koşan, duygularına göre hareket eden, parasız olmalarına rağmen tüm paralarını kadınlara yediren, cahil, büyük şehirde kendini kaybetmeye uygun karakterlerdir. Kız kardeşleri Fatoş ise ailede söz hakkı olmayan, ev işleriyle ilgilenen, saf ve masum, çok çabuk kandırılabilecek bir karakterdir. Fatoş, komşusu Mualla ile görüşmeye başlar ve onun kontrolü altına girer. Fatoş onun her dediğini yapmaya başlar. Mualla yüzünden tanıştığı bir erkek tarafından evlenme bahanesiyle kandırılır. Sağlam karaktere sahip olmadığı için de intihar eder. Filmin en trajik bölümü de Fatoş’un intiharıdır. Yönetmen Refiğ, Selim, Murat ve Fatma’nın arzularına yenik düşüp, sevdiklerine aldanmasında, Freud’un insan davranışının temelinde cinsel dürtülerin olduğu görüşüne vurgu yapar. Üç kardeşin arzularına yenik düşmesiyle kişisel ve ahlaki bir çöküntü yaşanır.

“Aşiret yaşayışından site medeniyetine geçmemiş toplumlarda, üretim ekonomisi yerine talan düzeni hâkimdir. Bu çeşit topluluklarda sık sık rastlanan iç ve dış göçler, üretim münasebetlerinden değil, talan gayelerinden doğar. Gurbet Kuşları küçük bir taşra kasabasından İstanbul’a göç eden, kendilerinden hiçbir değer katmadan, sadece taşını toprağını altın saydıkları şehrin nimetlerinden istifade etmeye çalışan bir ailenin hikâyesini anlatırken toplumumuzun bu ana meseleleri üzerinde durmaktadır.” -Halit Refiğ

Fatoş, Selim ve Murat

Filmde gördüğümüz Haybeci karakteri ise Maraşlı ailenin tam zıttı olan bir karakterdir. İstanbul’a şah olmaya gelen aile, kendileri gibi taşı toprağı altın olan İstanbul’a kral olmaya gelen Haybeci ile karşılaşır. Kayseri’den gelen Haybeci, Maraşlı aileden çok farklı bir konumdadır. İşsiz Haybeci’nin ne sermayesi ne de tutunacak kimsesi vardır; fakat büyük şehirde nasıl tutunacağını bilir. Hamallıktan otopark bekçiliğine, emlak komisyonculuğundan müteahhitliğe giden yolda, kendini değişen koşullara ve değer yargılara göre ayarlar. Bu durum onun, kapitalist sistemin ve liberal iktisadi düzenin bir parçası olduğunun kanıtıdır. Fırsatçı ve işgüzar olduğu için her türlü ortama nasıl ayak uyduracağını bilir. Tüm bu özellikleriyle Haybeci’nin 27 Mayıs Hareketi’nden önceki iktidarın “kısa yoldan zengin olma” zihniyetinin göstergesidir.

Haybeci

Refiğ, filmde, toplumun erkek-egemen bir yapıda olduğunu anlatmaktadır. Filmde yer alan kadın karakterlerin hepsi “kadın” kimliklerinin altında ezilmektedir. Selim ve Murat yaptıkları hatalardan sonra kendilerini toplarlarken, Fatoş, ailesinin onu kabul etmeyeceğini düşünüp intihara sürüklenir. Seval (Naciye) ise aile baskısı yüzünden kaçıp, para kazanmak için pavyonda çalışmaya başlamıştır. Despina, kadınlığını kullanarak Selim’in aklını çelmiş, işe gitmesini engelleyerek, Maraşlı ailenin işlerinin aksamasına neden olmuştur. Despina’nın bunu yapmasının tek nedeni ise kocasının tamirci dükkanının kapanmasına engel olmaktır.

Film, 1964 yılında en çok izlenen ve beğenilen filmlerindendir. Filmin popülerliğinin nedenlerinden biri ise çekildiği dönemde cinselliğin temsili açısından oldukça cüretkar davranmış olmasıdır. Filmin bir sahnesinde Selda Ferdağ’ın (Seval) göğsü tesadüfen açılmış ve filmin büyük iş yapmasına neden olmuştur. Yönetmen Halit Refiğ, o sahne ile ilgili olarak şunları söylüyor: ”O tarihe kadar Türk sinemasında kadın göğsü görülmemişti. Dünya sineması için de alışılmış bir durum değildi. Bir sahnede tesadüfen göğsü görüldü. Sahne o kadar doğaldı ki kendi doğallığı içerisinde muhafaza edelim dedik.” Seyirci üzerinde de oldukça etkili oldu. İşin garip tarafı ideolojik ya da ahlaki olarak oldukça katı olan Sansür Kurulu, bu sahne için onay verebilmişti. Ancak filmi Danıştay Yasaklandı. Böylece Gurbet Kuşları filmi Danıştay tarafından yasaklanan ilk film olarak Türk Sinema Tarihindeki yerini alır.

“Gurbet Kuşları anlatımı, sahne düzeni, sevgiden şehvete, özveriden ihtirasa dek uzanıp çarpışan duygu ve tutku zenginliğiyle yönetmenin kariyerinde bir aşama oluşturuyordu. İstanbul’a göç eden ve dağılan bir ailenin öyküsünü anlatırken Halit Refiğ bir yandan da göç olayının tarihsel/toplumsal kaynaklarına inip kendi yorumunu da getirmişti.” -Giovanni Scognamillo

 

KAYNAKÇA

  • Bahar Tugen “1960-1980 Darbeleri Arasında Türk Sinemasında Düşünce Oluşumu ve Filmlerin Sosyolojik Görünümleri”  Dergi Park. Web. 14 Ağustos 2014
  • Ali Öztürk “Türk Sinemasında Toplumsal Gerçekçilik Akımı ve Sansür (1960-1970 Dönemi)”  İstanbul Üniversitesi. Web 23 Ekim 2013
  • Berk Tunalı “27 Mayıs 1960 Ve Toplumsal Değişimlerin Türk Sinemasına Yansıması: Toplumsal Gerçekçilik” İstanbul Üniversitesi. Web 2009
  • Refiğ, Halit. Ulusal Sinema Kavgası, İstanbul, Hareket Yayınları, 197
spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.