Hocaların hocası Halil İnalcık, 100 yıllık ömrüne çeşitli ilmi çalışmalar sığdırmış büyük bir tarihçiydi. 1936’da Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi‘nden mezun olduktan sonra Tanzimat ve Bulgar Meselesi çalışmasıyla doktorasını tamamlayarak akademik kariyerini sürdürmüş, aynı fakültede uzun yıllar Osmanlı ve Avrupa tarihi dersleri vermişti. Emekli olduktan sonra da yurtdışında yaptığı ilmi çalışmalar, Osmanlı Araştırmaları dergisinin kurucuları arasında yer alması ve Bilkent tarih bölümünü kurması gibi çalışmalarıyla da ufuk açmayı sürdürdü. Osmanlı tarihi hakkında kapsamlı çalışmalar yapan hoca İngilizce, Fransızca, Almanca başta olmak üzere çok sayıda dili bilmekteydi. Osmanlı tarihinin her dönemiyle alakalı kapsamlı çalışmaları mevcut olmak ile birlikte Osmanlı tarihinin dünya çapında adının duyulması ve üzerine çalışmalar yapılması konusunda da önemli bir yere sahiptir.
Osmanlı tarihi yanı sıra Avrupa tarihi dersleri de veren ve bu konularda araştırmalar da yapan Halil İnalcık’ın Rönesans Avrupası isimli kitabı Ankara Üniversitesi’nde uzun seneler boyunca ders verdiği Rönesans Tarihi ders notlarından oluşmaktadır. Kitap iki ana bölümden meydana gelmektedir. İlk bölümde Rönesans Avrupası teferruatlı bir biçimde tasvir edilmektedir. İkinci bölümde ise Türkiye’nin batılılaşma süreci incelenerek hümanizma kavramı üzerinde durulmaktadır. Eserin en önemli yanlarından birisi bahsettiği konuları yüzeysel anlatmamasına rağmen okuyucuyu boğmayan, konu hakkında tafsilatlı bilgisi olmayan okuyucuların dahi rahatlıkla anlayacakları bir anlatım şekline sahip olmasıdır.
İşte Halil İnalcık’ın bu kıymetli eserinden 29 alıntı!
1.”15.yüzyıl sonlarına doğru Avrupa, Türklere karşı haçlı seferi düzenlemeye çalışan papaları, Habsburglar eline geçmiş olan imparatorluğu, feodal prenslerle çarpışan Fransa’sı, üniversitelerinde hala hakim bulunan skolastiği ile geçmiş yüz yılları hatırlatıyordu. Fakat bir, iki yüzyıl önceki Avrupa’ya nazaran çok farklı manzaralar da ortaya çıkmaktaydı.” (s.4)
2.”Yeni Avrupa’da sosyal bakımdan en önemli olay burjuvazi sınıfının ve şehirlerde soylu olmayan kitlelerin daha güçlü hale gelerek toplumun en etkili sınıfına dönüşmesidir.” (s.5)
3.”Modern Avrupa’nın kökenleri ilki İtalya’da aranmalıdır.” (s.13)
4.”Ünlü şair Petrarca’nın Papa XI. Gregorius’a yazdığı mektup ilginçtir. Petrarca bu mektubunda, Osmanlı tehlikesine karşı mücadeleyi, sadece Doğu Hristiyanlarını Roma’ya bağlamak için bir araç gibi düşünüyordu. Mektubunda diyor ki “Osmanlılar sadece bir düşmandır. Heretik Rumlar ise düşmandan daha beterdir.“ (s.17)
5.”Haçlı seferinin sonucundan pek emin olmayan Papa’nın dikkate değer bir başka girişimi de Hristiyanlığın İslam’a üstünlüğünü savunan uzun bir mektupla Fatih Sultan Mehmed’i Hıristiyan olmaya davet etmesidir. “Hıristiyan olursan Roma İmparatoru unvanına hak kazanırsın” diyordu.” (s.23)
6.”Haçlı seferleri için her defasında toplanan paralar, Papalık kasalarını altınla doldurmaktan başka bir sonuç vermedi.” (s.25)
7.”İstanbul’un düşmesinden sonra yarım yüzyıl içinde Doğu’da Venedik’in, Ceneviz’in ve genel olarak Latin egemenliğinin temizlendiğini göreceğiz. Osmanlılar, Bizans’ın güçsüz hükümeti gibi Latinlere dizginleri kaptırmayacak, tersine onları kendi amaçlarına hizmet eden bir duruma getirecektir.” (s.40)
8.”Ortaçağda Yunan ilmini ve felsefesini Avrupalılar, Arapça yazan Müslümanlar aracılığıyla öğrenmişlerdi.” (s.60)
9.”Türk tehlikesi bazı Bizanslı Rum aydınları İtalya’ya göç etmeye yöneltmekte idi. İstanbul’da Demetrios Kydones gibi Latin yanlısı, kurtuluşu Batı Hıristiyan dünyasıyla birleşmede gören nüfuzlu bir aydınlar zümresi ortaya çıkmıştı.” (s.61)
10.”İstanbul’un ele geçmesinden sonra birçok Bizans eseri İtalya’ya getirildi ve bu sayede klasik ilim ve felsefenin kaynakları daha da yayıldı. Öbür yandan hümanistleri koruyan açık düşünceli Fatih Sultan Mehmed sarayında Yunanca eserlerle bir kütüphane kurmuştur.” (s.61)
11. “Son günlerinde Gırnata, dönemin en büyük gücü olan ve Hıristiyan dünyasına göz açtırmayan Osmanlı Devleti’ne, II. Bayezid’e başvurarak yardım istediyse de, Osmanlılar bu uzak ülkeye gerçek bir yardımda bulunamamışlardır.” (s.118)
12.”Tudorların tahta çıkmasıyla İngiliz Ortaçağı kapanmış oluyordu. Artık soylular ve ruhban, nüfuz ve kudretlerini kaybetmişti. Hatta, İngiltere’de bir ortaçağ kurumu olarak kurulmuş olup halkı temsil gücünü yitiren Parlamento dahi mutlak krallığın önünde arka plana itilmişti.” (s.124)
13.”14.yüzyılın ikinci yarısında, Avrupa’da başladığını gördüğümüz büyük maddi ve manevi değişikliklerin en önemli sonucu, Avrupalıların dünyaya yayılışıdır. Önce dinsel ve bilimsel düşüncelerle başlayan bu hareket, 15. yüzyılın ikinci yarısında açıkça ekonomik amaca yöneldi ve bu yüzyılın sonlarıyla 16. yüzyılın başlarında, Avrupalıların dünyanın belli başlı büyük nüfus ve zenginlik merkezleriyle doğrudan bağlantıya girmelerini sağladı.” (s.127)
14. “Atlas Okyanusu’nda Afrika kıyılarında ilk keşif seyahatleri daha 14. yüzyıl başlarında Fransız ve Ceneviz gemicileri tarafından yapılan girişimlerle başlamıştı.” (s.131)
15.”Portekizliler Afrika’yı dolaşarak Hind’e varacaklar, İspanyollar ise Kristof Kolomb ile Batı’dan yine Hind’e varmak için bir yol arayarak Amerika’yı bulacaklardır.” (s.131)
16. “Çoğu Mekke’ye giden hacılardan oluşan insanların kulaklarını, ellerini kestikten sonra gemileriyle beraber onları yakıyordu. Kestiği burun ve kulakları alay için Müslüman hükümdarlarına hediye olarak gönderiyordu. Bir Fransız tarihçisi bu vahşilikleri şöyle özetliyor: “Bu seferde müthiş vahşetler yapılmıştır. İsa’nın şövalyelerinin kahramanlıkları işte bundan ibarettir.” (s.133)
17. “Portekizliler girişimcilikleri ve üstün ateşli silahlarıyla kısa zamanda Güney Asya deniz üstünlüğünü sağladılar. Avrupa ile Asya arasındaki ticareti kendi tekellerine aldılar. Bu denizlerde Müslüman-Arap ticareti büyük bir gerileme yaşamıştır. Kızıldeniz üzerinden Mısır’a oradan Venedik’e giden Akdeniz ticaret yolu çökerek, dünya ticareti Atlas Okyanus’una taşınmış; bu olay da Doğu Akdeniz’deki memleketlerin çöküşünü hazırlamıştır.” (s.134)
18.”Venedik, Süveyş kanalını aşarak yeni keşfedilen yolu faydasız hale getirmeyi düşünmüştü. Fakat Avrupa’daki savaşlar yüzünden buna fırsat bulamamıştır.” (s.135)
19.”Yalnız Müslümanlar değil, Portekiz saldırısına uğrayan Hind racaları da Osmanlı padişahını tek sığınacak yer olarak görüyorlardı. Calicut ve Seylan racaları padişaha başvurarak yardım gönderirse, memleketlerininin tamamıyla Müslüman dinine geçeceğini bildiriyorlardı.” (s.135)
20. “1519 imparatorluk seçiminden sonra Avrupa’nın kuvvetlerini Osmanlı Türkleri üzerine yöneltmeyi düşleyen Şarlken’in ve Papa’nın dini ayrılık sonunda ümitleri suya düşmüştür.” (s.158)
21.”Hıristiyanlık ruhunun zayıfladığı, yukarı sınıflarda rüşvet ve kayırmacılığa aşağı sınıflarda cehalet ve kabalığa düşen ruhbanın “başı ve organlarında” reform yapmak gerektiği düşüncesi her tarafta gittikçe güçleniyordu.” (s.160)
22.”Hristiyan hümanizmi, Hıristiyanlığın saf şekline inerek, yüzyılların meydana getirdiği kökleşmiş hurafelere ve dönemin kilise kurumlarına karşı adeta bir silah hazırlıyordu.” (s.161)
23. “İslam dinine Osmanlı yayılışı dolayısı ile ilgi artmıştı. Dominiken rahibi Riccoldo da Monte di Croce (1243-1320) Hülegü himayesinde Bağdad’da kalmış, Arapça öğrenip Kur’anı Latinceye çevirmişti. Nicolas de Cusa Türklerle barışın İslamiyet ve Hıristiyanlık arasında aykırılığın giderilmesiyle başarılacağı inancında idi. Nicolas, Fatih’i Hıristiyan olmaya çağıran II. Pius’un yakını idi.” (s.162)
24. “Kendini Roma Kayseri ilan eden Fatih Sultan Mehmed de sarayında ünlü hümanistleri bulunduruyor, onlara Roma tarihini okutuyor, Rönesans ressamlarından Venedikli ressam Gentile Bellini’yi davet edip tablolar yaptırıyor, aynı zamanda Bizanslı Kritovoulos’a kendi tarihini yazdırıyordu. Fatih kuşatmadan önce İstanbul’dan İtalya’ya kaçmış olan Rum bilginlerine de, İstanbul’a geri gelmeleri için davette bulunmuştu.” (s.168)
25.”Hümanist devrim, toplumda radikal bir “ihtilal”, köklü bir değişmedir. Sonunda “Türk hümanizmi”, “bu fikir akımı”, yeni bir eğitim sistemiyle gerçekleşecektir.” (s.276)
26.”Hıristiyan Batı’da oryantalizm, başlıca Arapçanın ve Arapça metinlerin hermenötik metodlarıyla araştırma konusu olmasıyla ortaya çıkmıştır. Osmanlıların Avrupa’yı tehditleri, İslam ve Hıristiyanlık üzerinde tartışmaları genişletmiş, Kur’an o zaman Latinceye çevrilmiştir. Özellikle Osmanlı mistisizminin Batı’da derin etkisi olmuştur.” (s.296)
27.”Türkçü milliyetçilik, aslında modern Avrupa tarihinde Hümanizm Aydınlanma felsefesinin bir ürünüdür. Osmanlı Devleti’ne sığınmış ve yüksek devlet basamaklarına çıkmış Lehli ve Macar asıl- dan milliyetçi ve liberal devrimciler (Celâleddin ve Ömer Paşalar), Osmanlılar’da Türklük bilincini uyandırmaya çalışmışlardır.” (s.301)
28.”Özgün din ve dünya görüşü, özgün devlet, yasa ve egemenlik anlayışıyla, kendi etik ve estetiği, kendi yaşam tarzıyla gerçekten bir Osmanlı medeniyeti var olmuştur. Tarihçi, bu medeniyete çeşitli yönlerinden yaklaşarak onun kendine özgü kimliğini tanımlamak zorundadır.”(s.312)
29.”Eğer Türkiye, kendi kimliğini ve millî kültürünü geliştirerek modern dünyada bağımsız bir millî devlet olarak ortaya çıktıysa, bu sonuç bu kuşak içinde sivrilen aydın liderlerin çabaları sayesinde olmuştur. Başka bir deyişle, Türkiye bağımsız ulus devleti varlık ve gelişimini. Batılılaştırma idealini benimseyen seçkin bir zümrenin liderliğine borçludur.” (s.318)
Kaynakça:
İnalcık, Halil. Rönesans Avrupası Türkiye’nin Batı Medeniyetiyle Özdeşleşme Süreci, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2013.
SOMEL, Akşin. “Tarihçilerin Kutbu Halil Hoca’nın Ardından”. Osmanlı Araştırmaları 49, sy. 49 (Mart 2017): 15-23. https://doi.org/10.18589/oa.590844.
KENAN, Seyfi. “Hocaların Hocası Halil İnalcık’ın Ardından”. Osmanlı Araştırmaları 49, sy. 49 (Mart 2017): 1-6. https://doi.org/10.18589/oa.590836.