“Hiçbir yere ait olmayanları iyi tanırım, her yere aitmiş gibi davranırlar.”
Türkiye’de yeraltı edebiyatının önde gelen isimlerinden Hakan Günday, 29 Mayıs 1976’da Rodos’ta doğdu. İçindeki yazarlık tutkusunu üniversitedeyken keşfetti. 2000 yılında yayımlanan ilk romanı Kinyas ve Kayra ile kendine bir kitle oluşturdu. Kitapları çeşitli dillere çevrilen Günday, romanları ile çeşitli ödüllerin sahibi oldu.
“Gerçekten de bu insanlarla aynı çağda yaşamıyordum!” (Zamir – 39)
Hakan Günday’ın eserlerinin yeraltı edebiyatı başlığında sayılmasının nedeni, onun şüphesiz romanlarında cinsellik, taciz, şiddet, cinayet, uyuşturucu gibi hayatın dışına itilmiş konuları ele almasıdır. Argo ve küfür dolu unsurlar içeren romanlarında yalnızlık vurgusu, kahramanların en temelinde yatan duygudur. Günday’ın roman kahramanlarında yalnızlığa ek olarak göze çarpan diğer duygular; hiçbir yere ait hissedememe, toplumdan uzaklaşma, yabancılaşma, yalnızlık, ahlak kurallarına karşı çıkma ve şiddete olan eğilimdir.
Türkiye’nin ilk yeraltı romanı kabul edilen Kinyas ve Kayra’da dünyanın birçok yerini gezen dört arkadaşın hiçbir yere kendilerini ait hissedememesi, şiddete olan meyilleri ve isyankâr yaşam maceraları anlatılır.
“Kendinden başka kimsesi yoktu. Dört dilde birden. Her dilde tövbenin karşılığı vardı. Çünkü pişmanlık ilk insandan torunlarına mirastı.” (Malafa – 107)
Zargana’da evlatlık olduğunu öğrenen kahraman evden kaçar, devamında yaşadığı olaylar yüzünden kendisini bir hiç gibi hisseder. Az romanında Derdâ ve Derda olarak benzer adlı biri erkek biri kadın iki karakterin şiddet, uyuşturucu ve cinayet dolu yaşamlarına değinir. Günday, 2011 yılında Az ile Türkiye’de Dünya Kitap Yılın En İyi Telif Romanı Ödülü’nü almıştır. Malafa romanı ile turizm ve kuyumculuk dünyasını eleştirmiş, 17. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali için oyunlaştırmıştır.
Bir başka eseri olan Ziyan ise Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’ya İzmir’de yapılması planlanan suikastın tetikçileri arasında yer alan ve idamla yargılanan Ziya Hurşit ile yüzleşme niteliğinde kaleme aldığı askerlik konulu bir romandır. Atatürk’ün anlatıldığı kısımlar Cumhuriyet dönemine denk düşer. O sıkıntı ve bunalım dolu günlerde ne kadar ihanete uğramış olsa da atamızın Türk milleti için mücadele etmeyi bırakmayışı Günday tarafından empati yoluyla okura sunulur. Okurunu ters köşe yaparak noktaladığı Ziyan, 2009 yılında Türk-Fransız Edebiyat Ödülü’nü almaya layık görülmüştür.
“Çürümüştü Derdâ. Bir gecede. Çürüyüp kurumuştu.
Bu yüzden ağlayamıyordu.” (Az – 46)
Fuhuştan uyuşturucuya, insan kaçakçılığından cinayete; Günday’ın romanları birçok karanlık unsuru bir arada barındırır. Yeraltı edebiyatında güzel başarılara imza atan Günday’ın mülteci sorununu ele aldığı Daha romanı, Encore adıyla Fransızcaya çevrilerek Fransa’nın önemli edebiyat ödüllerinden olan En İyi Yabancı Roman Ödülü‘nü almıştır. İlerleyen süreçte bu roman, Onur Saylak tarafından sinema filmine uyarlanmıştır.
2018 yılında IMDB listesinde dünyada en iyi 40 dizi arasına girmiş olan Şahsiyet dizisinin ve Müslüm Gürses’in hayatını anlatan Müslüm filminin senaristliğini Hakan Günday üstlenmiştir. 2021’de çıkan Zamir romanı ile Daha’dan sonra bir kez daha mülteci sorununu ele almıştır. 2022 yılında ise Almanya’nın saygın ödüllerinden Uluslararası Hermann Hesse Ödülü’nü çevirmeni Sabine Adatepe ile almaya kazanmıştır.
Yeraltı edebiyatının önemli kalemlerinden Hakan Günday, okuyucuyu zaman zaman felsefi aforizmaları ile olayın akışından koparmayı sever. Bunu; zeki, başarılı bir eğitime sahip ama geleneksel olarak belli bir saygınlığa erişememiş karakterler ile yapar. Toplumdaki aksaklıklara tepki ve eleştiri içeren eserler kaleme almayı benimsemiştir.
“Sadece düşünmekten yorulanlar beyinlerini öldürmek için şakaklarına dayarlar namluları. Düşünmekte daha da ileri gidenler susturucu takarlar silahlarının namlularına. Kimse duyup da toplamasın cesetlerini diye. Düşünmekten çirkinleşmiş beyinlerine benzesin dört gündür kokan bedenleri diye. Tek bir kurşun! Dünyanın en ağır sorunlarını çözer. Sadece düşünenler deler kafatasını.” (Zargana – 196)
Eserlerinde erkek karakterlere çok yer veren yazar, kadınlara olayın seyrini değiştirecek roller verse de onları genelde ikinci plana koyar. Kadınlar genellikle aşık olunan kişi vasfındayken erkekler normal olamayan karakterler olarak kurgulanır. Toplumun kabullerine uymayan, aidiyet duygularını yitirmiş, dünyaya tutunma konusunda isteksiz ama yaşamaktan vazgeçemeyen kişilerin hislerini en derinlerimizde hissettirir.
Kaynakça:
Hakan Günday, Erişim Adresi
Hakan Günday, Erişim Adresi
Ziya Hurşit, Erişim Adresi