Söylenti Dergi’nin sinema editörleri sizler için birbirinden güzel film önerilerinde bulundu.
All Quiet on the Western Front (2022/Savaş – Dram)
Yönetmenliğini Edward Berger‘in yaptığı film, sinema perdesini hak eden iddialı sinematografisiyle akıllarda yer ediniyor. Almanya’nın Oscar adayı olarak öne çıkarken, uzun süresine rağmen seyirciyi ekrana kilitlemeyi başarıyor.
Bu film için kahramanlık hikayeleriyle dolu diyemeyiz. Tam tersi, savaşın kahramanlıkla ilgili olmadığını açıkça yüzümüze vuruyor. I. Dünya Savaşı’nda, batı cephesinde ölen 3 milyon askerin ölümlerinin boşa gidişiyle ilgili. Savaşta kazanan var mıdır, tekrar tekrar düşündürüyor.
Filmdeki makyaj kullanımı gerçekçiliği yansıtma açısından oldukça iddialı denebilir. Bir askerin çamura bulanmış yüzünü ve kirpiklerinin tutam tutam çamurla topaklanmış halini görmek can yakıyor. Film, insanın hayatı ve hayallerinin üstünde bir gücün önemi yokmuş gibi hissettiriyor.
Akademi üyelerinden 9 adaylıkla taçlanan filmin; En İyi Film ve En İyi Uluslararası Film kategorileri dışında teknik adaylıklar ve Uyarlama Senaryo kategorisinde de adaylık kazandığını belirtelim.
Filme Netflix‘ten ulaşabilirsiniz.
Işılay Güzel Yılmaz önerdi.
Sick (2022/Korku)
Covid-19 pandemisinin henüz başında; okulların kapandığı, marketlerin adeta yağmalandığı ve evlerde karantinaya girilmeye başlandığı dönemde ıssız bir göl evine giden iki arkadaş maskeli bir katil tarafından terörize edilirler.
Tipik bir slasher / home-invasion olduğunu söyleyebileceğimiz Sick’in konusu bu kadar basit olsa da sunduğu heyecan ve gerilim kesinlikle bundan çok daha fazlası. Film, aksiyona başlamakta asla geç kalmıyor ve gelişme kısmının tamamı boyunca da seyirciye dinlenme zamanı tanımıyor.
Evlere kapanıp hastalık korkusuyla yaşadığımız bu günleri sinemada ele almak için en uygun türlerden biri korku ve bu türde Host (2020) gibi başarılı bir örnek de izledik. Bu bağlamda Sick’in vadettiği korku biraz eski kalıyor, bir sene önce çıksaydı filmin daha fazla beğenileceğini düşünüyoruz. Ayrıca filmin Funny Games (Ölümcül Oyunlar, 1997) ile de bazı paralellikler içerdiğini belirtmeden geçmeyelim.
Berke Ateş Aytekin önerdi.
Microhabitat (2017/Drama)
Seul’da yarı zamanlı temizlik işleriyle geçimini sağlamaya çalışan 30’lu yaşlarının başında bir genç kadın olan Mi-so, kirasını ödeyemediği için evden çıkmak zorunda kalınca üniversiteden eski arkadaşlarını tek tek ziyaret ederek onların evinde kalmaya başlar. Mi-so’nun hayatındaki en büyük keyfi müdavimi olduğu barda içtiği viski ve ağzından hiç düşürmediği sigarasıdır. Viskiye ve sigaraya da zam gelince hayatını ufak tefek zevkler üzerine kuran Mi-so tamamen çıkmaza girer.
Yönetmenliğini Jeon Go-Woon’un üstlendiği Güney Kore yapımı film, hayatın akışı içerisinde fark etmeden yaşadıklarımızı yer yer mizahî yer yer trajik bir üslupla yansıtıyor. Anlatısını eski dostların tek tek dağılması, üniversite sonrası finansal güvencesizlik ile savrulmak, hayatta bir rota çizmeye çalışmak, eskiden keyif veren şeylerin değersizleşmesi gibi herkesin ucundan kıyısından aşina olduğu durumlar üzerine kuran film; ofansif olmayan fakat son derece etkili olmayı başaran bir tonda kapitalizm eleştirisi yapmaktan da geri durmuyor.
Ayçe Cansu Yaşar önerdi.
Caniko (2022/Belgesel)
“Tiyatro benim hayatım…”
Yıldız Kenter, Dikmen Gürün’ün kaleme aldığı biyografi kitabında böyle söylüyordu. Adını Kenter’in sevdiği insanlara ‘canikom’ demesinden alan, bütün hayatını tiyatrosuna, öğrencilerine, sahneye adamış bir ustanın hikayesi bu.
Caniko, aşkla bağlandığı tutkusunun peşinden giden bir insanın kazandıklarının yanında ödediği bedelleri aktarırken, bir özel tiyatronun hangi zor koşullarda ayakta kaldığını, Türkiye’nin değişen kültürel iklimini, sanata ve tiyatrocuya bakış açısı ve Kenter Tiyatrosu’nun tarihini de anlatıyor. Günümüzde hepimizin tanıdığı, zamanında Kenter’in öğrencisi olmuş oyuncuların, birlikte aynı sahneyi paylaştığı meslektaşlarının ve aile fertlerinin ağzından, “Türk tiyatrosunun Kutup Yıldızı”na saygı duruşu niteliğinde bir belgesel.
Şimdi Netflix‘ten ulaşabilirsiniz.
Günsu Akçatepe önerdi.
Till (2022/Dram – Biyografi)
2022’nin en etkili filmlerinden olan ve Chinonye Chukwu’nun imzasını taşıyan Till, siyahi bir genç olan Emmett‘in şiddetli cinayetini takip ediyor. Till, bazı insanların ilk kez duyacağı, bazılarınınsa 1955’ten beri her gün yaşadığı gerçek bir hikayeye dayanıyor.
Till, Ağustos 1955’te Mississippi’ye ailesini ziyarete giden; fakat bir gece yarısı kaçırılıp öldürülen siyahi bir çocukla ilgili; fakat film burada Till’e odaklanmak yerine, Emmett’in annesi MamieTill-Mobley’e odaklanıyor. Kederiyle boğuşurken bir yandan da Amerika’daki ayrımcılık ve ırksal eşitliğe dair değişiklikler yapmak için savaşan bir anneyi izliyoruz.
Till, film süresi boyunca ayrımcılığın şiddeti hakkında etkili bir mesaj iletmek için duygusal ve hatta izlenmesi zor bir hikaye anlatmayı başarıyor.
Berfin Sayarsoy önerdi.
Screamers (1995/Bilim Kurgu – Aksiyon)
Gezegenler arası bir savaş. Yıl 2078. Harap olmuş Sirius 6b gezegeninde dünyanın enerji problemini çözecek bir maden keşfedilir: Beryniyum. Ancak Beryniyum’u çıkarmanın ölümcül sonuçları vardır. Yoğun dozda radyasyon ve çevre kirliliğine sebep olması öngörülen bu maddeyi çıkarmak için insanoğlu “Screamers” adı verilen kendi kendini kopyalayabilen, üreyebilen ve karşılarına çıkan tüm yaşam formlarını öldürmek üzere tasarlanan robot organizmalar üretir. İttifak olarak da bilinen maden işçileri, dost-düşman bilmeden her canlı yaşam formunu öldüren screamerslardan korunmak için nabız atışlarının algılanmasını önleyen bileklikler takmanın yeterli olduğunu düşünürler; fakat hiçbir şey plana uygun gitmez.
1995 yapımı Philip K. Dick’in “Second Variety” isimli hikayesinden uyarlanan Screamers, çok iyi görsel efektler için izlenecek bir bilim-kurgu filmi değil. Dönemin şartları, yetersiz bütçe ve kısıtlı zamana rağmen film, zamanının ötesinde bir hikaye anlatmayı başarıyor ve kendini izlettiren oyunculuklarla izleyiciyi kurgunun içine çekiyor. Gerilimi bilim kurgu ve aksiyon ile harmanlayan yönetmen Christian Duguay imzalı bu film tüm bilim kurgu severlere önerimizdir.
Aleyna Kavak önerdi.








