Söylenti Dergi’nin sinema editörleri sizler için birbirinden güzel film önerilerinde bulundu.
Salo ya da Sodom’un 120 Günü (1975/Dram)
Filmin yönetmen koltuğunda, İtalyan yönetmen Pier Paolo Pasolini‘yi görüyoruz. Bu dehşet verici film aynı zamanda Paolo Pasolini’nin vedası da diyebiliriz. Filmden sonra işlenen cinayet, faşizmi korkunç şekilde eleştiren bu filmin bıraktığı etkilerle alakalı. Dikkat Mussolini‘nin hayaleti aramızda dolaşıyor dedirtiyor.
Filmi bir korku filmi olarak değerlendirebiliriz. Cinsellik, şiddet, acımasızlık… Yönetmen filmde, bu üç kavramı en sert şekilde izletmeyi planlıyor. Her sahnesi rahatsız edici olarak akıllara kazınıyor. İnsanın, insanlık adına korkarken filmin her karesini hazmetmesi zor görünüyor.
Pasolini, faşizmi bir sapkınlık olarak görmemizi istiyor. Malikanedeki köleler ve efendileri kaotik bir yapının ürünü. Bir tarafta en iğrenç tatlara maruz bırakılan kölelerin iğrenmelerini izlerken, diğer tarafta efendilerin bu iğrençliği lezzetli bir şeymiş gibi kucaklaması da pis kokan faşizme olan aşkları olarak değerlendirilebilir.
Filmin finalinde tüm dünyaya yetecek kadar şiddetin olduğunu görüyoruz. Aslında ağır bir sahne diliyle hiciv yapıldığını ve bu ağırlığın altında kusursuz bir iş çıkarıldığını söyleyebiliriz.
Işılay Güzel Yılmaz önerdi.
JUNG_E (2023/Bilim Kurgu – Aksiyon)
Train to Busan (Zombi Ekspresi, 2016) ile tür sineması hayranlarının radarına giren Şang-ho Yeon, hem devam filmiyle hem de diğer projeleriyle seyircinin beklentisini bir türlü karşılayamadı. Netflix’te gösterime giren JUNG_E şimdiye kadarki tepkilere bakılırsa bu durumu değiştirecek gibi durmasa da şans verilmesi gereken bir eser.
İnsanlığın uzaya yerleştiği ve yerleşkeler arası savaş olan bir gelecekte dünyada kalanlar, bu savaşın dişlileri olarak görev almaktadır. Eski bir askerin beyninden savaş yeteneklerini kopyalayıp seri üretime geçmek isteyen bir laboratuvar ekibi projenin tamamlanması için son bir testi geçmeye çalışmaktadır. Projenin başında eski askerin kızının olması olayları daha kişisel bir boyuta taşıyacaktır.
JUNG_E, daha önce benzerlerini çok gördüğümüz bir konuyu anlatsa da küçük dokunuşlar ile özgünlük kazanıyor. Tamamında görsel efektlerin hakim olduğu filmde ağır çekim sahnelerinde bu efektler biraz göze batsa da dinamik sekanslarda oldukça etkileyici bir iş çıkarıldığını söyleyebiliriz.
Filmi Netflix’te izleyebilirsiniz.
Berke Ateş Aytekin önerdi.
Marcel The Shell With Shoes On (2021/Komedi – Sahte Belgesel)
2022’nin en iyi filmlerinden olan Marcel The Shell With Shoes On, Marcel adlı bir deniz kabuğu hakkında bir mockumentary’dir. Dean, yaşadığı ayrılıktan sonra bir Airbnb’ye taşınır. Burada Marcel ve Nana Connie ile tanışır. Yapımcı Dean, Marcel’in hayatını belgesele dönüştürmeye başlar. Bu Marcel’i bir internet fenomenine dönüştürür ve Marcel’in ailesini bulmak için bir arayış başlatır. Bu arayış, beklenmedik bir şekilde sonuçlanacaktır.
Dean Fleischer Camp, filmi live action tekniğini stop-motion ile harmanlayan sahte bir belgesel olarak çekmeyi tercih ediyor. Böylelikle filme benzersiz bir dahil olma duygusu vermiş oluyor. Film süresi boyunca izleyiciye, durup çevresindeki dünyanın farkına varması gerektiğini hatırlatıyor.
Berfin Sayarsoy önerdi.
Puss in Boost: The Last Wish (2022/Macera – Komedi)
Eski bir İngiliz atasözü der ki: Kedilerin dokuz canı vardır. Üçü oyun oynaması, üçü gezinmesi ve kalan üçü de durması için. Devam filmi tamı tamına 11 yıl aradan sonra gelen Çizmeli Kedi, bu sefer sekizini amansızca harcadığı dokuz canın tamamını geri kazanmak için maceraya atılıyor.
Efsanevi Dilek Yıldızı‘nı bulmak için Kara Orman’a giden Çizmeli Kedi eski düşmanı Yumuşak Pati Kitty’den ve oldukça konuşkan bir köpekten yardım almak zorunda kalır. Ancak Dilek Yıldızının peşinde olan sadece onlar değildir. Ölüm kapına dayanmışken ne kadar hızlı koşabilirsin?
Dreamworks’ün sevilen animasyonu Shrek’in vazgeçilmez kahramanı Çizmeli Kedi’nin devam filmi sizlere sevgi ve arkadaşlığın mucizevi yolculuğuna açılan bir kapı aralıyor.
Aleyna Kavak önerdi.
Let the Right One In (2008/Korku – Romantik)
Stockholm’de 1982 yılında geçen hikaye, iki çocuk arasındaki sıra dışı ilişkiyi anlatıyor. Oskar, soğuktan etkilenmeyen, beyaz yüzlü ve gizemli Eli ile tanışır. Uzun süredir vampir olan Eli’nin kan ihtiyacı babası tarafından giderilmektedir. Fakat zamanla Eli’nin durumu iki çocuğun da başını belaya sokar.
Let the Right One In, ‘vampir filmi’ tanımından çok daha fazlasını, korkunç vampir filmleri ile sanat sinemasının çarpıcı bir karışımını temsil ediyor. Vampir unsurlarını ortadan kaldırdığımızda film, hisler olmadan karanlık işler yapabilen iki yalnız ve çaresiz çocuğun hikayesi.
Umutsuzluğun kıyılarına vuran çocuklar. Tomas Alfredson‘ın yönettiği film ayrıca hiçbir sıcak renk bulundurmayarak bize Norveç’in ve vampir sinemasının soğukluğunu aktarıyor. Atmosferi ve bıçak sırtı romantik hikayesiyle unutulmaz bir çalışma.
Günsu Akçatepe önerdi.







