Söylenti Dergi’nin kültür – sanat editörleri tarafından hazırlanan bu yazı dizisinde her hafta yeni bir sanatsal perspektifi keşfediyoruz. Bu haftaki keşif radarimizda İtalyan sanatçı Giovanni Boldini bulunmakta.
Sanatçıyı keşfedin: Giovanni Boldini Kimdir?

İtalyan ressam Giovanni Boldini sanatsal bir çevreye doğup büyüdüğünden ilk yıllarından itibaren sanatla iç içe bir hayatı olmuştur. Ressam olan babası Antonio Boldini dini konuları ve portreleri resmeden tanınmış bir ressamdı ve oğlunun yeteneğini kısa sürede fark ederek ona teknik temelleri öğretti. Erken yaşlardan itibaren hızla gelişerek dikkatleri çekmeye başlayan sanatçının 16 yaşında yaptığı otoportresi ve yaşadığı Ferrara şehrinin insanlarını resmettiği portreleri oldukça ilgi çekicidir.
I Macchaioli Grubunu Keşfedin:
Floransa’da kaldığı süre boyunca, şehrin sanatçılarının buluşma yeri olan Kafe Michelangiolo’yu ziyaret ettiğinde arkadaşları Cristiano Banti ve Michele Gordigiani ile birlikte “I Macchaioli” adlı sanatçı grubuna katıldı. Bu grup, Macchiaioli’ninki, on dokuzuncu yüzyılın en kararlı ve yapıcı İtalyan sanat hareketini başlattı. Bu grup özellikle İtalyan resmini modernize etmek isteyen sanatçı grubuyla önem kazanmıştır.
Macchaioli grubundaki sanatçılar doğal olarak birbirlerini de etkilemekteydiler ve Boldini’nin de tarzı bu sebeple çeşitlilik barındırmaktadır. Portrelerinin yanı sıra natüralist tarzda manzaralar da resmetti ve yüzyılın değişimi sırasında çok popüler olan pastel, yağlı ve sulu boya ile gravürler üzerinde çalıştı.
Merak, hırs ve dünyayı keşfetme arzusu, sanatçıyı sanatsal eğitimi için temel yolculuklar yapmaya teşvik etti ve bu da onu 19. yüzyılda İtalya’nın en önemli sanatsal hareketi olan Macchiaioli’den de uzaklaştırdı. 1870 yılında Boldini, Floransa’daki tartışmalarda tanıştığı İngiliz politikacı William Cornwallis-West’in davetiyle Londra’ya gitti. O zamanlarda portre ressamı olarak tanınmaya başlayarak sosyete arasında modaya uygun bir portre ressamı oldu. Londra’da kısa bir süre kaldıktan sonra 1871’de Paris’e gelen sanatçı, şehre aşık oldu. Burada kendisini sosyetenin en çok aranan sanatçılarından biri haline getirecek bir hayat tarzı izledi.
O dönemin günlük yaşamlarından veya kişiliklerinden sahneleri betimleyen tablolarıyla da öne çıkar; operalarıyla tanınan besteci Giuseppe Verdi‘nin en bilinen portresi de Boldini tarafından yapılmıştır.
![]()
Tarzını Keşfedin:
Boldini, klasik akademik üslubuna, Paris’te onu etkileyen yeni hareketleri de ekleyerek, portrelerine onları diğer çağdaş ressamlardan benzersiz ve farklı kılan psikolojik bir yoğunluk kazandırdı. Boldini’nin natüralizmi, radikal modernist bir üslup kullanmadan, gençlik dönemindeki klasik etkinin ya da çağdaş olarak tanıştığı izlenimcilik ya da Macchaioli gibi farklı ekollerin ötesine geçmeden özgünlüğü sayesinde ustalığına ulaşır. Bu açıdan Boldini, dönemin diğer sanatçıları açısından avangard bir sanatçı olarak kabul edilebilir.
Resimleri, zamanın hem eleştirmenleri hem de uzmanları tarafından standart olarak kabul edilen bir zarafet ve inceliğe sahiptir. Resimlerinde elde ettiği renklerin ve parlaklığın yoğunluğu ve karakterlerine kazandırdığı psikolojik derinlik, kuşkusuz Giovanni Boldini’nin resimlerini ayırt etmemizi sağlayan özelliklerden bazılarıdır.

Boldini‘ nin tuvallere yansıttığı stiline baktığımızda; arka plandan figürlere kadar her şey; elbiseler, kollar sanki yer çekimine karşı koyan adeta uzaydan görüntülenmiş ve öne çıkarılmış şekilde soyut eserlerinin parçaları gibi. Fırça izlerinin çeşitliliği, fırça hareketlerinin fiziksel açısı nedeni ile insanların jestlerini ve mimiklerini yansıtma üzerine muazzam bir yeteneğinin olduğunu görüyoruz. Basit bir portre taslağı veya bir figür çiziminde bile resmettiği her şey adeta hareket eder. Soyut resimlerin merceğinden bakıldığında çizgileri ve hareketleri boyama yöntemi oldukça çarpıcı. Özellikle fırça vuruşları her zaman izleyiciye hissettirmek istediği yön veya hareketleri ile uyumlu halde. Buradan da anlaşılacağı gibi geleneksel üsluplara ve eserlere meydan okuyan bir tarzı var.

Boldini; hızlı, akan ve dönen fırça darbelerinin yanı sıra eserlerinde kaliteli ürünler kullanması nedeni ile de ilgi çekicidir. Tüm tekniklerinin yanı sıra eserlerinde neredeyse tüm objeleri hareket ettirmesi ile ve onların tüm kıvrımlarını yansıtması sebebi ile Swish‘in Ustası (The Master of Swish) olarak biliniyordu. Boldini sadece çizgiler, eğriler ve tarama işaretleri ile gelişen sanatın en basit yapı taşlarını kullanarak canlı ve derinlikli eserler ortaya çıkarıyordu. Çizdiği figürlerin etrafında daima serbest vuruşlar bulunuyor ve bu izleyicide özgür bir atmosfer duygusu yaratıyor. Bazı İtalyan eleştirmenlere göre Boldini, resimlerinde sahte bir gerçeklik yaratıyordu. Aynı zamanda hızlı, akışkan ve belirsiz fırça darbeleri sebebi ile biraz hülyalı ve biraz odaklanmamış bir kaliteye sahipti.

Onun resimlerinde hiçbir şey abartılı değildi. Resimlerindeki renk kullanımlarına baktığımızda çoğunlukla gri ve kahverenginin sıkça kullanıldığı alanlar arasında küçük ve canlı renk patlamaları yapıyor, bu da şüphesiz canlı bir etki elde etmek için. Eserlerinin hemen hepsinde renk sıcaklığını aynı biçimde yansıtıyor. Bu durum da onu diğer ressamların önüne çıkarıyordu.
Ömrünün sonlarına doğru tarzı daha da değişmiştir, izlenimci bir noktaya yönelerek ağırlıklı olarak koyu ve zengin renkler kullanmıştır. Bu süreçte resimlerinin konuları da değişir; artık portre yerine yalnızca resmetmek istediği konulara yönelir ve özellikle gençliğinde tercih ettiği konulardan biri olan çıplak kadınları resmeder. Kadınlar ve yaşamları tarzının temelini teşkil eder. Birçok eserinde de kadının hareketini ve dinamizmini vurgular. Bu sebeple 1880’li yılların zengin ve güzel kadınlarının ressamı olarak anılmaktadır.

Yukarıdaki eserinde Boldini çarpıcı derecede güzel, zarif, zengin ve seçkin bir aile geçmişine sahip olan düşes Consuelo Vanderbilt’ i resmetmiştir. Dünyaca ünlü yüksek sosyetenin duayeniydi. Consuelo kutsal olarak adlandırdığı ressam Giovanni Boldini’nin onu ve küçük oğlunu resmetmesini istemiştir. Boldini, düşesin elbisesini temsil ederken “swish ustası” lakabını kazanmıştır. Düşesin elbisesi açıkça siyah renkte olmasına rağmen, Boldini belinin, kalçalarının ve elbisesinin alt kısmının çizgilerine beyaz boya atmıştır. Kırmızı ve siyah rengi elbisenin önünü ve alt sırtını vurgulamak içinde kullanmıştır. Renkler eserlerine drama ekliyor ve hareket katıyordu. Bu durum resimlerinin daha can olmasını sağlıyordu. Esere baktığımızda oğlunun paltosunun annesinin elbisesine çarpması onu rahatsız etmiyor gibi. Ancak sol ayağı yerdeyken yakında annesinden ayrılabileceğini gösteriyor gibi. Consuelo, eli sırtında olduğundan son derece mutlu görünüyor. Gözleri parlıyor, yanakları ve dudakları dolgun ve pembe renkte. Esere biraz daha dikkatle bakıldığında izleyicide; düşesin oğlu Ivor sanki büyüyüp ayrılacak olsa bile, Consuelo’nun da başka bir partiye katılmak için kolayca ayağa kalkabilirmiş gibi bir his uyandırıyor. Düşes Londra’da olan görkemli evinde göz kamaştırıcı ve vurucu fırça darbeli bu eseri görmekten mutluluk duyduğunu belirtmiştir.
1931 yılında 89 yaşında öldükten sonra Giovanni Boldini 20. yüzyılın ikinci yarısında eserleri toparlanıp sanat sahnesindeki önemi anlaşıldığı zamana değin yavaş yavaş unutulmaya başladı. Sanatçı, tuval üzerinde akan boya fırçasının kendi kendine hayat bulmuş gibi renk lekeleri bıraktığı yepyeni bir üslubun habercisiydi.
İçerik: Canan Avent, Esra Şahin, Gökçe Kavi
Daha fazla sanat dozu için buraya tıklayın!
Kaynakça:
theartpostblog.com/en/boldini-life-and-works/
artsandculture.google.com/entity/giovanni-boldini/m08hkqf?hl=en
italianartsociety.org/2015/12/the-master-of-swish-giovanni-boldini-was-born-on-the-last-day-of-the-year-1842-in-ferrara-italy/


