“Çocukluğumdan beri çok konuşmayı ve anlatmayı değil, güzel hatıraları ve yakaladığım mutlu anları kendi içime açtığım çekmecelere saklamayı öğrenmiştim. Kalan hayatımın büyük kısmında bu çekmeceler cankurtaran simidim olacakmış, o zaman bilmiyordum.”
Her hafta, raflarda yerini yeni almış ya da mutlaka keşfedilmesi gerektiğini düşündüğümüz; edebiyat dünyasının birbirinden okunmaya değer kitaplarına yer verdiğimiz Haftalık Kitap Keşfi serimizde bu hafta Barbaros Altuğ‘un Yabancı‘sı radarımıza takılıyor. 90’lı yıllardan bu yana hem edebiyat dünyasında hem de medyada çeşitli işler yapan Altuğ’un “biz burada iyiyiz” ile başlayıp “ruhumdaki yaralar” ile devam eden üçlemesinin son kitabı “yabancı”, aynı zamanda sekiz yıllık bir aranın ardından yazarın Türkçe yayımlanan ilk kitabı olma özelliğini taşıyor. Geçtiğimiz Eylül ayında İthaki Yayınları etiketiyle raflarda yerini alan kitap, okurlarını “Dunya” karakterinin tuttuğu günlük üzerinden pek de kolay unutulmayacak bir okuma serüveninin kollarına bırakıveriyor.
“Her son, yaklaştığını haber verir aslında ama insan bu emareleri görmezden gelir çoğu zaman. Kendini aldatmaya bir süre daha devam eder. Halbuki zamana çoktan yenilinmiş, beraber inşa edilen duvarların çürümesi dışarıdan bile görünmeye başlamıştır.”
Yabancı, üç yakın arkadaş olan Dunya, Tuba ve Suna’nın İstanbul’da kesişen ve birlikte çıkmaya karar verdikleri kısa bir tatilden sonra ise ayrılan hayatlarına Dunya’nın perspektifinden, onun tuttuğu günlüklerle dahil olmamıza olanak tanıyor. Romanda çoğunlukla doğrusal bir anlatı kurgulanmamış olsa da olaylar zinciri, yaşanan bir askeri darbe teşebbüsünün ardından hem ülkenin kaotik ortamından bunalan hem de kendi hayatlarında yaşadıkları sorunlu ilişkilerden kısa süreliğine de olsa kaçmak isteyen üç kadın arkadaşın kafa dağıtacak bir tatil için Lizbon’a gitmesiyle başlıyor. Ancak ruhsal olarak onlara iyi geleceğini umdukları ve yalnızca birkaç günlüğüne gittikleri Lizbon’da düşündüklerinden daha fazla kalmak zorunda kalıyorlar. Zira aslında gazeteci olduklarını bildiğimiz Dunya ve Tuba’nın birlikte hazırladıkları bir haber dosyası, onlar Türkiye’de yokken evlerine yapılan bir baskınla ortaya çıkıyor. Eğer geri dönerlerse yaşanacaklar hoş olmayacağı için nihayetinde bir daha ülkelerine dönemiyorlar, ve hem ülkelerinden hem de birbirlerinden uzakta bambaşka hayatlar kurmak zorunda kalıyorlar. Dunya 1980’lerde annesiyle kaldığı Berlin’e dönüyor, Tuba Lizbon’da tanıştığı yeni sevgilisiyle Brezilya’da yaşamaya başlıyor, Suna ise başka bir ülkeye gidiyor.
“Bir dilin anıları, koku anısına benziyor; bir sözcük duyunca çocukluğuna, güvende hissettiğin yerlere dönüyorsun. Çocuklukta konuştuğun dilde konuşacak biri yoksa? Ya kendi kendine konuşursun ya da benim yaptığım gibi kendi kendine yazarsın. Benim dedem de muhtemelen kendi kendine konuşuyordu, ben şimdi kimseye söyleyemediklerimi yazıyorum. İçimizdeki karanlık ve aydınlık tarihi hatlar kendi içimize yaptığımız kazıyla çıkıyor ortaya, öyle umuyorum, varlığının farkında bile olmadığım hücrelerden, kendi varoluşumu anlamlandırmaya çalışmak. Belki de beyhude bir çaba, belki asla bulamayacağım bir yanıt.”
Yabancı’nın konusu en genel tabiriyle yukarıda anlattığımız gibi olsa da Dunya’nın tuttuğu günlük sayesinde bize aktardıklarıyla, satır aralarından okuyabildiklerimizle kitap bambaşka bir okuma deneyimine dönüşüyor. Roman boyunca iç dünyasını ve hayatını daha çok keşfedebildiğimiz Dunya, kendisi ve geçmişiyle hesaplaşıyor, ülkesinden ayrı yaşayan bir gazeteci olarak içine düştüğü durumlara dikkat çekiyor, sürgün yaşamının inişlerini çıkışlarını anlatıyor, şimdilerde özlem duyduğumuz o eski, güzel İstanbul’dan bahsederken duygularımıza tercüman oluyor, işlemeyen sisteme sitem ediyor, ırkçılığın ne denli yıkıcı etkilerinin olduğunu hatırlatıyor hepimize. Sık sık hayatının farklı dönemlerine geri dönüyor Dunya ve oralarda kıyıda köşede kalan anılarını anlatıyor okuyucuya bir yandan, annesiyle olan sorunlu ilişkisini, küçükken Berlin’e yerleştiklerinde yabancı bir şehirde küçük bir kız çocuğu olarak neler hissettiğini, yaşadığını anlatıyor hatırladığı kadarıyla. İlk aşkını, Tuba ve Suna ile İstanbul’da yaşadıkları güzel günleri de özlüyor zaman zaman. Anılarından bahsederken bazen Lizbon’da tanıştıkları insanlardan, bazense Lizbon’dan, Berlin’den edindiği izlenimleri aktarıyor okura.
“Ben söylemek istediklerimi sakladım, kırıldıkça üstünü örttüm, gösterdiğim insandan farklı birini büyüttüm içimde, kendime daha yakın. O içimde büyüttüğüm kendim olunca ayrıldı yolumuz. Ana eski benken de ara ara mutlu oldum, bunu da unutmayacağım. O mutluluk anlarını hatırladıkça, geçmiş beni artık üzmüyor.”
Öte yandan hem queer kimliği nedeniyle ailesi tarafından dışlanan hem de kendini bulma yolculuğunda şiddete, ayrımcılığa, ötekileştirilmeye her defasında maruz kalan bir kadın olarak hayatla başa çıkma deneyimini en varoluşsal yerlerden okuyucuyla paylaşıyor aslında Dunya. Tüm bunların yanında, dostlarıyla kurduğu sıkı bağ asla kopmuyor.
Bazen kısa kısa bazense uzun hikayeler halinde anlatılıyor kitapta tüm olaylar, hikayeler kadar hikayelere verilmiş başlıklar da etkileyici ve birbirini tamamlayan türden. Dolayısıyla karakterin zihninde çıktığımız gezintiyi kesintisiz kılabilmek ve hikayeler arasındaki bağlantıları kurabilmek adına dikkatli de okumak gerekiyor bütün romanı.
“Şimdinin anlamını aslında sonra keşfederiz. Çünkü şimdi, geçmişin gölgelerini geleceğe taşır. İçinde olmayanlar, şimdinin anlamını geçmişten de bilebilir ama.”
Roman boyunca okuduklarımız benzer duyguları paylaşanlar açısından son derece tanıdık. Hiç tanımadığı bir şehirde yalnız kalmış ya da bir süreliğine de olsa doğduğu şehirden, ülkesinden uzakta yaşam kurmuş herkes kendinden bir şeyler bulabilir bu yüzden. Nitekim toplumsal olaylara karşı durduğu eleştirel tavrı olduğu kadar hiç beklemediğiniz anda bir yerlerde saklı kalmış duygularınızı yakalayabilecek türden yoğun duygular da barındıran bir roman Yabancı. Şiddete, baskıya, eşitsizliklere ve ayrımcılıklara direnmeyi seçen, bazen koca dünyada yalnız ve yabancı hissediyor olsa da her şeye karşı gardını alan ve dimdik durabilen, ayakları yere basan ve aynı zamanda etkileyici bir roman okumak isteyen herkes için Yabancı kesinlikle güzel bir seçim.
Altuğ, Barbaros, Yabancı, İthaki Yayınları, İstanbul:2022.