Her hafta farklı dünyalara kapı araladığımız; yeni çıkmış olan ya da pek göz önünde bulunmayan kitaplarla sizi buluşturduğumuz serimizde bu hafta, Nermin Yıldırım‘ın Unutma Beni Apartmanı adlı romanını mercek altına alıyoruz!
“Yokluğun birilerinin varlığına tesir etmesi gerekir. Etmiyorsa, kimse için önemli olmamışsın, kimsenin hayatında boşluğu hissedilecek bir yer doldurmamışsın demektir bu. Uçsuz bucaksız bir yalnızlığın orta yerinde yaşamışsın demektir.”
Unutma Beni Apartmanı, Nermin Yıldırım‘ın ilk romanı olarak karşımıza çıkıyor. Bu özelliği ile kitaba daha da bağlanacağınıza eminiz. Yarattığı karakterle birlikte dilindeki sadelik ve samimiyet kitabın içine rahatlıkla girmenize yardımcı oluyor. Bireylerin iç dünyasında yer alan kopmaları açık seçik bir şekilde ortaya koyan Yıldırım, anne-kız arasındaki psikolojik bir dramı konu alıyor.
43 yaşında ilk kez annesinin sesini telefonda duymasıyla hayatı değişen Süreyya ile başlıyoruz romana. Roman içinde roman okuduğumuz bu kitapta, iki anlatıcı mevcut: Bir yerde Süreyya diğer yerde çocukluğunda onu terk eden ve yıllar sonra ona telefon açan annesi.
“Yaşamak pek çoklarına göre koca bir hisse senedi, bana göreyse karşılıksız bir çekti. Vaat edileni bulamamış ve aramaya da niyeti olmayan bir faniydim.”
Süreyya karakteri bir yazar olarak karşımıza çıkıyor. Ancak kendi metinleri başka bir isimle yayınlanıyor. Onun eserlerinin sahibini kitapta NY olarak okuyoruz. Nermin Yıldırım’ın bu karaktere kendi baş harflerini vermesi de ironi içermiyor desek yalan olur.
Yazar, kitabında yalnızca Süreyya’nın yaşamına ve annelik kavramına odaklanmıyor. Kitapta, 1999 Depremi, 1960 Darbesi, 11 Eylül Saldırıları, ABD’nin Irak’a saldırması gibi olayları da ince ince işleyerek karakterler üzerindeki etkilerini de ele alıyor. Ülkenin son elli yılını Süreyya’nın yaşamı üzerinden veren yazar, bu etkilerin insanın üzerinde bıraktığı psikolojiyi de anlamamıza yardımcı oluyor.
“Hangi yolu seçsem diğerini yitirecektim. Yürüdüğüm yoldan geri dönmeye kalksam, az evvel seçmeyip boynu bükük bıraktıklarımı aynı yerde aynı halde bulamayacaktım. Her şey değişmiş, aramıza küskünlükler girmiş olacaktı sanki.”
Süreyya karakterinin terk edilme ve sevilmeme hissini tıpkı içimizden biri gibi anladığımız ve onunla birlikte kızıp ağladığımız bu roman, sadece Süreyya’ya da odaklanmıyor aslında. Süreyya etrafında işlenen Nihal, Kasım ve Çiğdem gibi karakterlerle de beraber ağlayıp beraber gülüyoruz.
“Yazmak da yaşamak gibiydi. Geçmişe takılıp kalmak, yeni adımlar atmanın önünü kesiyordu.”
Çalan bir telefonla hattın iki ucundaki insanın geçmişlerine yaptıkları yolculukla sancılı bir hayatı okura acılı bir şekilde vermeyi başarıyor Nermin Yıldırım. Aile ve annelik kavramını derinlerine kadar ele alan yazar, sadece bununla kalmayıp aşk, insan ilişkileri, toplumsal dayatmalar ve sorunları da ele alıyor. Bu sorunların, bireyin iç dünyasına yansımasını ve bireyi nasıl toplumdan koparıp yalnızlaştırmasını açık seçik görebiliyoruz.
“Ama hayat romanlardaki gibi kati sonlarla bitmiyor. Verdiğimiz kararlar sonsuza dek onları koyduğumuz yerde uslu uslu oturmuyor.
Yıldırım, Nermin. Unutma Beni Apartmanı. Hep Kitap Yayınları. 4. Baskı.