Her hafta mutlaka keşfedilmesi gerektiğini düşündüğümüz bir kitabı öne çıkardığımız serimizde bu hafta duygu dünyamızda yolculuğa çıkacağımız Şu Bizim Kırılganlığımız kitabı var. Eugenio Borgna tarafından yazılan kitap Yapı Kredi Yayınları’nın cogito serisi kapsamında Türkçeye kazandırılıyor. Çevirisi Meryem Mine Çilingiroğlu’na ait Şu Bizim Kırılganlığımız kitabının ilk baskısı 2018‘de yapılıyor. Mayıs ayında 5. baskıya giden kitap cogito serisinin sıkı takipçileri için biliniyor olsa da hayatımızda zaman zaman kırgınlıklarımızla baş etmekte zorlandığımız için daha çok insanın keşfetmesi gerektiğine inanıyoruz.
“Kırılganlıktan, duyarlılıktan, zayıflıktan, istikrarsızlıktan, incinebilirlikten ve sonluluktan, özlemle arzulanan ama asla varılmayan sonsuzluk kaygısından soyutlanmış insani bir durum nasıl olabilir ki?”
Hayatımızın her anında farklı duygularla yüzleşmek zorunda kalıyoruz. Bu duygular kimi zaman hoşumuza gitse de kimi zaman onlardan kaçma isteğiyle ne yapacağımızı bilemiyoruz. Son dönemde sürekli olarak mutluluğu önceleyen, her an mutlu olmamız gerekiyormuş algısı oluşturan popüler kültüre karşı olarak psikoloji, her duyguyu aynı ölçüde kabullenmemiz gerektiği üzerinde duruyor. Kırgınlık, kızgınlık, öfke, hüzün gibi duyguları ötelemek yerine onlarla yüzleşmenin yollarını bulmamız gerektiği savunuluyor. Şu Bizim Kırılganlığımız kitabında da Eugenio Borgna bizlerin taşlaşmış varlıklar olmadığımızı ve kırılganlığı da hayatımızda pek tabii yaşayacağımızı söylüyor.
Kitabı kıymetli yapan noktalardan biri bu konunun gerçekten uzmanı olan bir isim tarafından ele alınıyor olması. Borgna, Maggiore Hastanesi‘nde Psikiyatri Başhekimliği görevinin yanı sıra Milano Üniversitesi Sinir Hastalıkları ve Zihinsel Hastalıklar Kliniği‘nde öğretim üyesi olarak çalışıyor. Teori çalışmalarıyla birlikte aktif bir şekilde insanlarla terapilere katılmış olması kitabı farklı bir noktaya taşıyor. Ama bu nokta kitabın dili çok mu ağır diye gözünüzü korkutmasın asla, çünkü yazar gayet sade bir dille ele alıyor konuyu. Tabii bu konuda çeviriyi yapan Meryem Mine’ye de teşekkür etmek gerekiyor.
“Dünyada hakim olan sloganlar kırılganlığı, gereksiz ve köhne, ham ve hastalıklı, sağlamlıktan ve anlamdan yoksun bir şey olarak görüyor; oysa kırılganlıkta duyarlılık, incelik, hassasiyet ve bitkin bir nezaket, dile getirilemeyen ve görülemeyen şeylere dair bir sezgi bulunuyor ve bunlar, başkalarının ruh halleriyle, duygulanımlarıyla, varoluşsal tarzlarıyla daha kolaylıkla ve şevkle özdeşleşmemizi sağlıyor.” diyerek başlıyor Borgna kırgınlığı ele almaya. Kırılganlık hayatın bir parçasıdır, kırılgan sözcükler, sessizliğin kırılganlığı, insanın kırılganlığını tanımak, delilikte yatan kırılganlık gibi başlıklar altında konuya dair bilgi ve deneyimlerini paylaşıyor. Uzun bir anlatıma girmeden, konuya dair temel bir fikir sahibi olmak isteyenlere göre hazırladığı kitap toplamda 70 sayfadan oluşuyor.
“Elbette ki acı geçer ama acı çekmiş olmak geçmez; kırılganlık da öyle bir insani deneyimdir ki, bir kere filizlendi mi hayat boyu sönmez ve yapılan her şeyde, söylenen her sözde inceliğin, kabullenişin, anlayışın ve dinlemenin, dile getirilende gizli saklı olan dile getirilemeze dair duyulan sezginin mührünü bırakır.”
Hayatımızda yaşadığımız kötü tecrübeleri birileriyle paylaştığımızda karşılaştığımız “çabuk unutursun, bunda üzülecek ne var” gibi tepkilerin aksine yazar kırılganlığımızı anladığını söylüyor ve kimi durumlarda bu kırılganlığın ömrümüze kalıcı bir etki yapabileceğini aktarıyor. Fakat böyle durumlarda bir duyguya hapsolup bu duygu içinde kaybolmak yerine onunla yüzleşip hayat yolumuzu bu duygunun varlığını kabul ederek kurgulamamızın gerekliliğini söylüyor. Borgna insanın hayatta devam edebilmesi için kimi zaman kırılganlığın da gerekli bir durum olduğunun üzerinde dururken bunun fazlasının insanı depresyona sürükleyeceğini ve hatta bazı durumlarda sonucunun intihara kadar varabileceğini anlatıyor. Dengeli bir duygu durumunun vurgusunu yapıyor.
“Kendi kırılganlıklarımızı ancak içselliğimizin yollarını katederek fark ederiz; bu yolları izlemek zahmetlidir çünkü bizleri kendi duygulanım ve duyarlılıklarımızla, kaygı ve belirgin umutlarımızla yüz yüze getirir ve bunlardan kaçmak, bunları görmezden gelmek ya da reddetmek, sanki içimizde yoklarmışçasına yaşamak daha rahattır.”
Hacmi az olmasına rağmen kitapta kırılganlık konusu; arkadaşlık ilişkileri, sevgi, umut, ölüm gibi farklı durum ve hisler üzerinden inceleniyor. Yazar bazen sözcükler ve davranışlar kadar sessizliğin de kırıcı olabileceğini söylüyor. “Çekingenlik kırılgan, son derece kırılgan bir hayat biçimidir ve kolaylıkla kırılır: Sadece hareketler değil, edilmemiş bir tebessüm, verilmemiş bir selam ve özellikle de sözcükler, kırılgan olmayan, ruhsuz ve çorak olan sözcükler de çekingenliği yaralar ve hırpalar.” diyerek ekliyor.
Günlük hayatta sıkça karşılaştığımız kırılganlık konuları dışında kitap intihar ve delilik gibi daha ağır olan konuları da ele alıyor. Sadece kendimizden sorumlu olmadığımızı, iletişim kurduğumuz insanlara karşı tavırlarımızın da son derece önemli olduğunu vurguluyor. Yazar direkt olarak tavsiyelerini söylemese de kırılganlığı enine boyuna anladıktan sonra kendimize bir yol haritası çizebilmemiz için tüyolar veriyor.
Kitapta yazar Rilke’nin bir şiiriyle kapanış yapıyor ve ekliyor: “Bir tebessümden daha kırılgan hiçbir şey yoktur ve içinde, zaman zaman, kalpten ara ara geçen acı, özlem, yitirilmiş ve asla unutulmamış vatan, Noel’de düşen kar ve sevdiğimiz bir kitaba yansıyan ay ışığı gizlidir ve bu karaltılı ve alacalı metaforlardan kırılganlığa dair son bir imge: Ancak gözyaşlarıyla ıslanmış gözlerin görebileceği bir imge yeniden filizlenir.”
Kendinizi daha iyi tanımanıza yardımcı olabilecek bu kitabı mutlaka öneriyoruz. Ayrıca bu kitaptaki gibi mutsuzluk duygusunu ele alan Mutsuz Olmak kitabını da listenize eklemenizi tavsiye ediyoruz. Mutsuz Olmak kitabıyla ilgili yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.
Yazan: Eugenio Borgna
Çeviren: Meryem Mine Çilingiroğlu
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Basım Tarihi: Ekim 2020
Akıcı ve zevkli okuma için teşekkür ederim.