Haftalık Kitap Keşfi: Kapanda Bir Hayal

Editör:
Deniz Filiz

Her hafta geçtiğimiz yıllarda yazılmış kitapları incelediğimiz Haftalık Kitap Keşfi Adını verdiğimiz bu serimizde 2021 yılında editörlüğünü Devrim Horlu‘nun yaptığı İthaki Yayınlarından çıkan ve yazar Burcu Ünlü‘nün kaleminden çıkan Kapanda Bir Hayal  ile karşınızdayız. Yeni nesil öykü yazarlarından Burcu Ünlü’nün yazıları; Sözcükler, Ecinniler, Kırık Saat, Mavi Yeşil gibi daha birçok edebiyat dergisinde yazıları ve öyküleri yayımlanmış ve aynı zamanda birkaç yerde editörlük ve yazarlık yapmıştır. Yazarın yayımlanan ilk öykü kitabıdır Kapanda Hayal. Bu az hacimli ve yazarın çocukluğuna ithaf ettiğini söylediği kitap içerisinde toplamda on öykü barındırır. Okuyanlarca samimi ve sıcak bir dille yazılmış olarak değerlendirilen kitaptaki öykülerin başlıkları sırasıyla Fazla Parmak Göz Çıkarmaz, Mualla Oh Ne Ala Ne Ala, Sansargilleri Semirmek Saadet Getirir mi?, Tayyara Geldi Hanım, Kapanda Bir Hayal, Kırmızı Bir İsyandır Bu!, Ben Pembe Panter, Kırgındın Değil mi Eleni?, Pembe Badanalı Ev, İsrafın Çilekleri şeklinde birbirini takip eder. Başlıkları da bu kısa öykülerin nasıl bir yol seyredeceğinin habercisi gibidir aslında. Okuyanlar tarafından akıcı bir dil, samimi bir üslupla yazılmış olarak değerlendirilen kitap, genel olarak hayatın içinden karakterlerin seçilip onların hayatının küçük bir kesitine, aile içi ilişkilerin içerisindeki duygu durumlarına, aile içi ilişkilere, ailenin gelecekte çocuk üzerindeki etkisine ve genel olarak toplumsal sorunlara odaklanılması ile ilerliyor. Toplum içinde dışlanmış, yalnızlaşmış, hayatta sıkışmış kalmış karakterlerin sesi oluyor yazar. Sohbet havasında yazılmış ve yazarın: “Çoğunda evi, yuva denen kapanı işliyorum.” diye bahsettiği ilk öykü kitabındaki on öyküyü sizler için inceledik!

Fazla Parmak Göz Çıkarmaz‘da huzurlu olmaya korkan, içi içini kemiren, yolunu çizememiş ve parmakları eksik doğan bir çocuk ile başlıyor ilk öykü. Karakter, doğduğu andan itibaren eksikliğinin farkında olup hayata annesinin umut dolu öyküleriyle tutunan biri. Çiçeklerin açmasını diliyor ve bekliyor toprağa bir parmak ekilse bile. “Ruhum sürekli titreyen bir el gibi. Yolum yok, kapalı değil, yolum yok. Madem yolun yok bir yol çiz kendine değil mi? Yok parmaklarım da yok.” (Ünlü 11)

Mualla Oh Ne Ala Ne Ala adlı hüzünlü ve kısa öyküde anne sevgisinden mahrum bırakılmış iki kız kardeşin sohbetlerine ve sohbetleri esnasında açığa çıkan uyuşmaz fikirlerine dalıyor yazar. “Ayşe’nin annesinden biliyordum, gerçek anneler peri gibi bir şey oluyordu. Ama inanıyordum, bir gün gerçek annem gelecek ve beni götürecekti o evden. Belki sarı saçları olacaktı, belki hep gülecekti bana.” (Ünlü 18)

Sansargilleri Semirmek Saadet Getirir mi? adlı öyküsünde isminin hakkını vermeye çalışan, mutluluğu kovaladığını, satır aralarında mutluluğun formülünü aradığını söyleyen anlatıcımız Saadet var karşımızda. Saadet ailesi ve eşi arasında sıkışmış kalmış, hayatta savrulup giden, arayışta olan bir karakter. Çocukluğundan olgunluğuna kadar kısaca yaşadıklarından bahsediliyor öyküde. Arada kalmışlığını, eş baskısını, yalnızlığını, kısa ve yalın bir dille anlatıyor okurlara. ” ‘Yeni bir formül buldum da,’ ” diyorum “onu düşünüyorum. Acaba sansargilleri semirmek saadet getirir mi?” (Ünlü 27)

Tayyare Geldi Hanım’da evli bir adamın arkadaşlarıyla meyhaneye gitmesiyle aralarında geçen sohbeti ve sohbet esnasında açığa çıkan duygular anlatılıyor. “İnsan korktuğu birini nasıl sevebilir ki zaten?” (Ünlü 29)

Hüzünlü ve umutsuz bir öykü Kapanda Bir Hayal. Ünlü öykücülerden Vüsat O’Bener’in bir sözüyle başlıyor öykü. Geçmişe dalıp giden, annesinin ölümünü düşünen ve kendi ölümünden sonrasını hayal eden bir kadının kafasından geçenler anlatılıyor. Sonra o hayaller bir el ile dağılıveriyor. “İnsan hayallerine müdahale etmeyi sevmiyor bazen. Yarım kalan rüyayı hayal edip devam ettirdiğini sanmak gibi bir şey bu. Oluruna bırakıp izlemeyi daha keyifli buluyor.” (Ünlü 37)

Eşini kaybetmiş anılara tutunan bir adamın özlem öyküsü Kırmızı Bir İsyandır Bu! Ana karakter Asım zaman zaman kendi kabuğuna çekilmeyi seçen, çevresindeki olaylara tepkisiz kalmayan ve en çok da özlem duyan biri.“Yine de kırmızı kalemle yazacağım inat deği mi? Hem bu bir direniş. Yokluğa, diktatöre alçağa, riyakara, arsıza, huysuza, gökteki yıldız bir başkaldırış bu! Vurdumduymaza, onursuza, katile, homofobiğe, renksize, hissize bir isyan! Ben bunları kırmızı kalemle yazmazsam başka kim yazar?” (Ünlü 41)

Ben Pembe Panter adlı öyküde kötü bir aileden gelen yetişkin bir kadının geçmişe dönüşlerini ve aklına gelen anılar görülüyor. Babasıyla olan kötü ilişkisi ve üzerinde bıraktığı etkiler yansıtılıyor öykünün sonlarında. “Bir boşluğun içine düştüm sanki. Dipsiz ama öyle filmlerde olduğu gibi karanlık değil, ışıl ışıl.” (Ünlü 44)

Kırgındın Değil mi Eleni? yaşadıkları ayrımcılık sonucunda aile fertlerini kaybetmiş bir karakterin anılarında ve zihninde geziniyor yazar. “Anılar ile gerçek arasında gidip gelen aklım, benden zamanımı, yaşadığım mekanı, benden beni alıyor. Bazen geçmişe dalıp Eleni’yi düşünüyor, onunla konuşuyorum, bazen annemle konuşuyor, evde yanı başında olduğumu hatırlıyorum.” (Ünlü 50)

Şükrü Erbaş’a gönderme yapılan öyküde Pembe Badanalı Ev aklında ve kalbinde dünya dertlerini taşıyan bir yazar, hayatı sorguluyor, sorular soruyor ve yazıyor kendi kendine. Cevaplarını bulamadığı sorulara yenisi eklendikçe daha çok düşünüyor ve yazıyor. “Hava kirli, gökyüzü öfkeli. Yollar utancından susmuş. Kim bilir kaç çocuk annesini özlüyor, kaç anne çocuğu için hayal kuruyordur. Cevaplarını bulamadığım sorular arasına bir yenisini daha ekliyorum.” (Ünlü 35) 

Kendisine sürekli görücü çıkan ama yalnız yaşamayı seçmiş iyi yürekli Zekiye Hanım ana karakter rolünde kitabın son öyküsü İsrafın Çilekleri‘nde. “‘Dükkanın ismi…” diyorum “dükkanın ismi İsrafın Çilekleri.'” (Ünlü 60)

Yazar, çocukluğuna ithaf ettiği öykülerde kısa olmasına karşın incelikle aile içi bağlara, aile içinde yaşananların kişide bıraktığı etkiye ve kadının toplumdaki yerine değiniyor. Günümüzde kullanılan bir dil ile yazıldığı, dilinde karmaşanın değil de akıcılığın hakim olduğu, anlatıcının ana karakter oluşu ile yaratılan atmosfere okuyucunun kolayca dahil edilebilmesi, karakterlerin iç dünyasını gözlemlenirken çevrelerine olan tepkilerinin ve bakış açılarının değişiminin yansıtıldığı bir öykü kitabı olmasından dolayı bu yeni öykü kitabını sizlere tavsiye ediyoruz.

 

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Jane Eyre Hangi Şarkıları Dinlerdi?

Gelin, hep birlikte Jane'in muhtemelen profilinde herkese açık paylaşmayacağı, yalnızca kendisinin erişebileceği müzik listesine ulaşmaya çalışalım!

Epik Fantastik Türüne Giriş ve Kralkatili Güncesi Evreni

Epik fantastik türüne derinlemesine bir bakış ve Kralkatili Güncesi ekseninde modern mit yaratımının izleri...

Söylenti Sinema Şeridi: Direniş ve Özgürlük Ayı

Hayatın içinden beyaz perdeye taşınan zorluklar, yaşam mücadelesi ve daha nicesinin işlendiği film önerilerimiz.

Yerel ve Evrenselin Birlikteliği: Çağdaş Moda Tasarımlarında Anadolu İzleri

Moda dünyasında sürdürülebilirlik ve özgünlük arayışı giderek daha fazla tasarımcıyı yerel ve kültürel unsurlara bakmaya yönlendiriyor.

Met Gala 2025: Moda Dünyasında Dikkat Çeken Kültürel Tema

Met Gala 2025, kültürel teması ve "Black dandyism" vurgusuyla moda dünyasında kimlik ve stil hakkında güçlü mesajlar verdi.

Ölü Ozanlar Derneği Hangi Albümle Eşleşir?

Sistemin duvarlarını şiirle yıkan bir film ve notalarla öfkesini haykıran bir albüm: Ölü Ozanlar Derneği ve The Wall’u birlikte inceliyoruz.

Terapide Kaybolmak: “Beyaz Psikoloji”den Kültürel Uyum Arayışına

Batı merkezli terapi yaklaşımlarının kolektivist kültürlerde neden uyumsuzluk gösterdiğini "beyaz psikoloji" kavramı üzerinden inceledik.

Orta Çağ Avrupası’nda Moda, Sağlık ve Hijyen

İnsanın kendini eğitmesi, araştırması ve en önemlisi sorgulaması kadar güzel bir şeyin olmadığı dersini veren Orta Çağ Avrupası'ndan bir soru: “Siz hangi çağda yaşıyorsunuz?”

Crash (1996) Film İncelemesi: Bedenin Arzuyla Çarpışması

Cronenberg’in Crash filminde beden, arzu ve makina birleşir; kaza, hem haz hem dönüşüm alanına dönüşür. Film, gerçekliğin simülakra evrildiği bir evren çizer.

Söylenti Aylık Frekans

Mayıs ayını taçlandıracak müzik önerileriyle karşıladığımız Söylenti Frekansı sizlerle!

Editor Picks