Söylenti müzik ekibinin özenle seçtiği birbirinden farklı önerilerle yine karşınızdayız. Bu hafta, yeni müzik keşifleri yaparken bir yandan da eski favorilerinizi yeniden hatırlayacaksınız. Müziğin büyüsünü ve enerjisini hissetmeye hazır olun!
Haftanın Şarkıcısı
Asıl adı Amy Renee Heidmann Noonan fakat bizim daha çok sahne adıyla tanıdığımız Qveen Herby, Amerikalı rapçidir. Aktif olarak müzik kariyerine 2010 da başladı. Kariyerine, Karmin adlı bir pop grubunda başlayan sanatçı, burada şimdiki kocası ile birlikte müzik yapıyorlardı. 2017 yılına kadar bu şekilde müzik yapan sanatçı, sonrasında Qveen Herby takma adıyla müzik dünyasında yeniden doğdu diyebiliriz. “Qveen” ismi kendisine üniversitede takma isim olarak verilmiş; “Herby” adı ise Nebraska Üniversitesi-Lincoln futbol takımının maskotunun adından gelmektedir.
Bağımsız sanatçı, süreç boyunca kendisini geliştirmeyi de ihmal etmedi. İlk etapta pop şarkılar yapan Amy ve erkek arkadaşı, cover ve kendi şarkıları ile beraber popülerliklerini artırdıktan sonra bu işi bir plak şirketi olmadan da yapabilecek kadar güçlü olduklarını hissetmiş. Bağımsız olarak devam etme kararına bir de asıl yapmak istedikleri rap müziği de eklemeyi ihmal etmiyorlar. Yani Karmin’in Qveen Herby şeklinde isim değiştirmesini, ikilinin kendi özlerine dönüşü şeklinde de yorumlayabiliriz.
Cosmopolitan’la gerçekleştirdiği bir röportajında Qveen Herby, müziğinin dinleyenlerde neler hissettirmesini istediği hakkında şunları söylüyor:
“Genel olarak şarkılarım hep aynı konular üzerine: Öz değer, kişisel bakım ve güven duygusu. Kendini geliştiren, ne istediğini bilen ve kendisine kraliçe gibi davranan bir birey, geri kalan her şeyi bırakmalı. Hayranlarımın bahsettiğim bu güven duygusunu hissetmesini isterim. Gökyüzündeki bütün yıldızlar tek bir sıraya dizildikten sonra yapılması gereken tek şey kendinizi bırakmak ve yolculuğun keyfini çıkarmaktır.”
Seçim: Damla Satıroğlu
Haftanın Şarkısı
Geçtiğimiz hafta üçüncü stüdyo albümü olan HIT ME HARD AND SOFT‘u yayımlayarak bizleri tekrardan taptaze müziğiyle sevindiren Billie Eilish, müzik listelerine hızlı bir giriş yaptı. Yaşadığı olaylardan bolca izler taşıyan ve durağan olmayan albümünde, bizlerin radarına giren şarkı ise “WILDFLOWER” oldu.
Eilish, albümlerindeki hikâye anlatıcılığıyla ön plana çıkan bir sanatçı. Şarkılarında ise kendi hayatından kesitlere değinerek bizlerle şarkı sözleri üzerinden bağ kurmaya çalışıyor. “WILDFLOWER” şarkısında ise Billie, bir arkadaşının eski sevgilisiyle birlikte olduğunu ve ayrılıkları sırasında onu teselli ettikten sonra yaşadığı çelişkiyi anlatıyor. Anladığımız kadarıyla bu eski sevgili, Billie’nin 2022 yılında birlikte olduğu Jesse Rutherford. Jesse’nin eski sevgilisi Devon Lee Carlson ise Eilish’in en yakın arkadaşlarında biriydi. Karmaşık bir aşk üçgenine sahip olan şarkının devamında Billie’nin Carlson’a karşı bir suçluluk duygusuna sahip olduğunu söyleyebiliriz.
But I see her in the back of my mind all the time
(Ama onu her zaman aklımın bir köşesinde görüyorum)
Like a fever, like I’m burning alive, like a sign
(Ateş gibi, diri diri yanıyormuşum gibi, bir işaret gibi)
Did I cross the line?
(Sınırı aştım mı?)
Şarkının nakarat kısmında ise Billie, Jesse ile birlikteliği olduğu dönemde Jesse’nin duygularına derman oluyor. Bu durum bizlere yaşanmaması gereken yasak aşkın bir meyvesi hissiyatı veriyor:
You say no one knows you so well
(Kimsenin seni çok iyi tanımadığını söylüyorsun)
But every time you touch me, I just wonder how she felt
(Ama bana her dokunduğunda, sadece onun nasıl hissettiğini merak ediyorum)
Billie’nin hayranlarına göre şarkının yasak aşk üçgenine sahip olmasının bir diğer nedeni, Devon Lee Carlson’ın şarkıyla aynı isimde bir telefon kılıfı markasına sahip olması. Bu iddia ile şarkı, koca bir dramaya dönüşmekte. Her ne kadar şarkı içerisinde bir drama barındırsa da Billie’nin bizlere içini dökmesi hayranlarıyla güçlü bir bağa sahip olduğunun göstergesi.
Seçim: Berrak Akson
Haftanın Müzik Videosu
Müzik tarihine damgasını vuran, unutulmaz bir klip var bu haftanın frekansında: “Man In The Mirror”. Michael Jackson‘un etkileyici sesi ve şarkının anlamlı sözleri, klibin derin mesajlarıyla birleşerek, müzik tarihinin en etkileyici işlerinden birini ortaya çıkarıyor. Tarih boyunca yaşanan acıları ve adaletsizliği tasvir eden görüntülerin bir araya getirildiği bu kısa film formatındaki müzik videosu, güçlü sosyal mesajlarıyla müzik dünyasında büyük bir etki yarattı. 1988‘de yayınlanan bu klip, tüm zamanların en çok dinlenen albümlerinden “Bad” albümünden klibe dönüştüğülen 9 şarkıdan üçüncüsü oldu.
Pop müziğin kralı Michael Jackson; “Billie Jean”, “Smooth Criminal”, “Thriller” gibi birçok ikonik şarkıya imza atarken Man In The Mirror şarkısıyla ise değişime vurgu yapıyor. Değişimin, kişinin kendisiyle başladığını anlatan bu şarkı bireysel sorumluluk ve içsel dönüşümü Jackson farkıyla anlatıyor.
“I’m starting with the man in the mirror.
Aynadaki adamdan başlıyorum
I’m asking him to change his ways
Ondan yollarını değiştirmesini istiyorum”
Michael’ın Bad dönemindeki diğer kliplerinin aksine, “Man in the Mirror” performansla değil; baskı, evsizlik, açlık, ırkçılık, polis şiddeti gibi dünya sorunlarını ve şarkının değişim mesajını yansıtan, 20. yüzyılın önemli olayları ve liderleri aracılığıyla güçlü görüntülerle bir hikaye anlatıyor. Böylece, değişimin evrenselliğine vurgu yapıyor. Klipte, nükleer patlamalar, John F. Kennedy ve Robert Kennedy suikasti, İran rehine krizi gibi büyük haber olaylarının yanı sıra Martin Luther King, Rahibe Teresa, Desmond Tutu, John Lennon ve Yoko Ono, Mahatma Gandhi, Menahem Begin, Jimmy Carter, Mihail Gorbaçov ve Rosa Parks gibi önemli isimlerin görüntülerine yer veriliyor. Michael ise yalnızca klibin sonunda kalabalık bir çekimde kısa bir süre görünüyor.
“There are some with no home,
Evleri olmayan var
Not a nickel to loan,
Ödünç verecek beş sentleri yok
Could it be really me pretending that they’re not alone.
Yalnız değillermiş gibi rol yapan gerçekten ben olabilir miyim?”
Seçim: Zeynep Kezer
Haftanın Albümü
Bu haftanın frekansında rock’n roll’un kalıcı ruhunun ve onun iyileştirme, ilham verme ve dönüştürme yeteneğinin bir kanıtı olan The Pretty Reckless’ın “Death by Rock n Roll” albümüne yer veriyoruz.
The Pretty Reckless’ın 12 Şubat 2021’de yayınlanan dördüncü stüdyo albümü “Death by Rock n Roll”, hard rock ve grunge’ın ham ve güçlü bir karışımı. Vokalistliğini Taylor Momsen‘ın üstlendiği grup, kayıp ve yeniden doğuş temalarını harmanladığı albümlerinde hem son derece kişisel hem de evrensel düzeyde dinleyicilere ulaşabilen bir albüm ortaya çıkarmış.
Açılış parçası “Death by Rock n Roll”, cesur melodiler ve akılda kalıcı nakaratıyla bizleri albüme hızlıca alıştırıyor. Bu şarkı için etkisi albüm boyunca hissedilen grubun son prodüktörü Kato Khandwala‘ya içten bir saygı duruşu da denebilir. Şarkının dinleyiciye hissettirmek istediği duygu, rock’n roll’un ruhunu özetliyor ve müziğin kalıcı gücünü hatırlatırken, aramızdan ayrılanlara saygı duruşunda bulunuyor. Bir motorsiklet kazasında hayatını kaybeden Kato grubun hem yakın bir dostu hem de uzun bir süre prodüktörüydü. Bu albümün bir diğer özelliği ise Kato’nun ölümünden sonra çıkardıkları ilk albüm olması.
Albümde birçok rock efsanesiyle iş birlikleri mevcut. Soundgarden’dan Matt Cameron ve Kim Thayil‘in yer aldığı “Only Love Can Save Me Now”, klasik grunge ile modern rock arasında köprü kuran dikkat çekici bir parça. Bir diğer öne çıkan parça ise Rage Against the Machine’den Tom Morello‘nun yer aldığı “And So It Go”. Şarkının asi ruhu ve şiddetli enerjisi, The Pretty Reckless’ın içe dönük şarkı sözlerinin uyumu reddedilemez bir gerçek. Morello’nun kendine özgü gitar çalışması da parçayı yükselten bir yoğunluk katmanı ekliyor.
Kaynakça
- “Qveen Herby Is So Much More Than Her ‘Brokenhearted’ Karmin Days”. Cosmopolitan. Web. 24.05.2024
- “MAN IN THE MIRROR”, Michaeljackson.com. Web. 25.05.2025