Haftalık Frekans #32

Editör:
Berrak Akson
spot_img

Söylenti müzik ekibinin her hafta hazırladığı Frekans serisinin yeni seçkisinde bu hafta yabancı müzik dünyasında keyifli bir yolculuğa çıkıyoruz. Indie folk türünün mihenk taşlarından kabul edilen Bon Iver, Gwen Stefani’nin büyüleyici sesiyle No Doubt, Zaz ve Rammstein grubundan tanıdığımız Till Lindemann ve birçok müzik türünü içinde bulunduran albümleriyle I Monster grubundan Neveroddoreven frekansımızda.

Haftanın Müzik Grubu: Bon Iver

Bon Iver, ABD’nin Wisconsin eyaletinde hayata geçen, Justin Vernon önderliğindeki başarılı bir müzik projesi. Duygusal derinlikli müziği ve deneysel enstrümantasyonu ile öne çıkan Bon Iver grubu, Justin Vernon’un eski grubuyla sanatsal farklılıklar sebebiyle ayrılıp, bir orman kulübesinde 3 aylık bir inzivaya çekilmesiyle ortaya çıkıyor. Bu 3 ay, Vernon için son derece verimli geçiyor olacak ki bu inzivadan, 9 şarkılık ilk albümleri olan “For Emma, ​​​​Forever Ago”yu yazmış olarak çıkıyor. Vernon, projeye Bon Iver adını veriyor, isim Fransızcada “iyi kış” anlamına gelen “bon hiver” ifadesinin kasıtlı olarak yanlış yazılmış halinden esinlenerek ortaya çıkmış. Grup üyeleri arasında ayrıca Mike Noyce, Sean Carey ve Matt MacCaughan bulunuyor.

Grubun ikinci albümü “Bon Iver” 17 Haziran 2011’de yayınlanıyor ve evrensel beğeni toplamayı başarıyor. Yıllık listelerde 2011’in en iyi albümü seçilirken, 2012 Grammy‘lerinde En İyi Alternatif Albüm” ödülünü de kazanıyor ve grup, 2007’de çıkış yapmış olmasına rağmen “En İyi Yeni Sanatçı” ödülüne layık görülüyor. Başarılı albüm ve single çalışmalarının yanında, Bon Iver’in oldukça büyük iş birliklerine de imza attığını görüyoruz. Taylor Swift ve Kanye West -biliyoruz, biraz ironik- gibi isimlerle yaptığı iş birlikleri oldukça ses getirenlerden.

Indie folk türünün mihenk taşlarından biri olarak kabul edilen grup, elektronik ve akustik melodileri ustaca harmanlamayı başarıyor. Bon Iver’in kendine has kırılgan müzikal evreni, dinleyiciye içe dönük ve duygusal bir deneyim sunuyor. Duyguları oldukça şairane ve melankolik bir tonla işleyen Bon Iver, modern müzik sahnesinde birçok başarıya imza atmış ve yeteneğini defalarca kez kanıtlamış bir müzik oluşumu olarak çıkıyor karşımıza.

Seçim: Zeynep Kezer

Haftanın Şarkısı: No Doubt – Don’t Speak

Bu haftanın frekansında bizi Gwen Stefani ile tanıştıran No Doubt grubunun 2 Grammy ödüllü ikonik şarkısı “Don’t Speak” var. No Doubt’un 1996 tarihli “Tragic Kingdom” albümüne damga vuran bu şarkı, aşkın karmaşıklığını ve sona erişini bir yaralanma, bir kayıp olarak anlatmasıyla kırık kalpler için zamansız bir parça olmuştur.

Baş vokalist Gwen Stefani ve kardeşi Eric tarafından yazılan şarkı, bir ilişkinin sona ermesinin yarattığı acıyı ve kafa karışıklığını bize şeffaf bir şekilde hissettiriyor. Stefani ile grubun eski gitaristi Tony Kanal’ın ilişkisinden ilham alan şarkı, sadece sözleriyle değil hüzünlü melodisiyle de dinleyenlerine melankoliyi hissettirmekte oldukça başarılı bir parça. Döneminin hit şarkılarından biri olan “Don’t Speak”, grup için de dönüm noktası olması yönüyle ayrı bir önem taşıyor. Grubun basçısı olan Tony Kanal, grubun o esnada devam ettiği bir turnede Gwen Stefani’den ayrılma kararı alır. Alışılmışın aksine, bu ayrılık grup için bir son değil, gruba büyük başarılar getiren bu ikonik şarkının oluşumuna vesile olur. Bize kendi yaşanmışlıklarını sunduğu bu şarkıda Gwen Stefani’nin dokunaklı vokalleri de şarkının kalbimize dokunmasında büyük bir etkiye sahiptir. Stefani’nin ayrılık acısından beslenen bu şarkı ve hatta albüm, grubun en başarılı işlerinden biri sayılabilir. “Don’t speak, I know just what you’re saying / So please stop explaining, don’t tell me cause it hurts” dizeleri, aşkın sona ermesinin getirdiği acıyı ve bu acıyı içine gömüp çıktıkları turneyi sorunsuz bir şekilde atlatmaya çalışan Stefani’nin hislerini bize kolayca hissettirir.

Seçim: Ayşe Demir

Haftanın Müzik Videosu: Zaz & Till Lindemann – Le jardin des larmes

Haftanın müzik videosu köşesinde, Zaz ve Rammstein grubundan tanıdığımız Till Lindemann yer alıyor. Farklı dilleri konuşan iki insanın bir araya gelerek nasıl da harika bir iş çıkardığını izliyoruz müzik videosunda. Şarkının sözleri ilk olarak Lindemann tarafından Almanca yazılıyor, ardından Zaz’ın piyanisti Thierry Faure ve eşi tarafından Fransızcaya çeviriliyor.

Çekimleri Özbekistan’da gerçekleştirilen müzik videosu, şarkının sözlerinin görselliğe başarıyla aktarılmasını simgeliyor. Bir gözyaşı bahçesinin dramatik bir şekilde aktarıldığı atmosferde Zaz ve Till Lindemann, bir arada yer alarak sözlerin gücüne güç katıyorlar. Büyük resme baktığımızda sözlerde üzüntü, yalnızlık, pişmanlık gibi iç karartıcı temaların yer aldığını söyleyebiliriz. Romantik ilişkilerde görülen dengesizliklerin ele alındığı şarkıda geçen şu sözler, ilişki içerisinde yaşanan duygusal değişimlerin habercisidir.

“Hier, ton baiser fut de miel
(Dün öpücüğün bal gibiydi)
Mais les fruits ont un goût de sel
(Ama meyvenin tadı tuz gibi)”

Ardından Lindemann’ın kumların içerisinden “merhaba üzüntü” diyerek yapmış olduğu giriş ve devamında gelen “senin yanında kendimi çok yalnız hissediyorum” dizeleri, yine ilişki içerisinde kişinin kendi içerisinde yaşadığı mücadelenin söze vurumudur.

Zaz’ın naif sesiyle Lindemann’ın kendine has karakteristik sesinin bir araya gelmesiyle dinleme fırsatı bulduğumuz Le jardin des larmes, genel olarak duygusal ilişkilerde görülebilen üzüntü, içsel yalnızlık, duygusal dengesizlik gibi ilişkilerdeki dengeyi bozabilecek unsurları ele alıyor. Şarkıda kullanılan bahçe benzetmesi, dinleyenlerde bir içsel yolculuğa çıkma imkanı vererek duygularınız üzerinde analiz yapmanıza fırsat sağlıyor.

Seçim: Damla Satıroğlu

Haftanın Albümü: I Monster – Neveroddoreven

Öyle bir albüm düşünün ki içerisinde rock, elektronik, caz, funk ve blues müzik bileşenleri içersin. Birçok farklı müzik türünü içinde barındırdığı için tür bükücü diye de adlandırılan bu albüm, I Monster grubunun başyapıtı sayılan “Neveroddoreven” albümünden başkası değil.

1997 yılında kurulan I Monster, Sheffield merkezli plak yapımcıları Dean Honer ve Jarrod Gosling’den oluşan bir İngiliz elektronik müzik ikilisidir. Yaratıcı ikili grubun adını, 1971 yapımlı ve Stephen Weeks’in yönettiği korku temalı “I, Monster” filminden almıştır. Grubun adından bile yola çıkarak gizemli ve korkunç bir havaya sahip olduklarını söylemek mümkün. İşin en güzel tarafı ise elektronik müzik ile korku temasını birleştirmeleri.

Temmuz 2003’de yayımlanan Neveroddoreven, I Monster’ın ikinci stüdyo albümüdür. Piyasaya sürülmesinin üzerinden yirmi yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen “Who Is She“, “Daydream In Blue” gibi akıllardan silinmeyen şarkıları öncelikle sosyal medyada veya çoğu yerde hâlâ duyuyoruz. Ki bu durumun en büyük sebebi grubun elektronik müziği birçok farklı müzik türüne ahenkli bir biçimde uyarlayarak alışılagelmişin dışında bir sound yaratmaları.

Neveroddoreven; genel hatlarıyla yaratıcı, zeki ve sıra dışı bir havaya sahip. Albümün açılış şarkısı olan “Some Thing’s Coming“, kirli bas ritimleriyle bizlere 1970’leri hatırlatan bir şarkıya dönüşüyor. Sıra “Everyone’s a Loser” şarkısına geldiğinde garip insanların günlük yaşamları hakkında bilgiye sahip oluyoruz. “Who Is She” ise 1968 tarihli “The Vengeance of She (Who Is She?)” adlı parçadan esinlenmesinin yanı sıra korku filminden fırlayan bir yaratık misali tüylerimizi ürperterek korkunç ve bir o kadar da gizemli bir havayı solumamıza yardımcı oluyor. “These Are Our Children” adına yakışır bir şekilde içinde çocuk vokalleri barındırsa da tamamen karanlık bir parça. Ardından sakin bir edayla ve tatlı flüt notalarıyla “Sunny Delights” karşımıza çıkıyor. Ve daha nice içinde bulunan olağanüstü şarkılar…

Kısacası Neveroddoreven, elektronik müzikte çağ açan bir albüm olarak nitelendirilmekte. Palindromik (tersten okunuşu da aynı olan cümle/kelime) adıyla bile dinleyicileri kendisine çekebilen harikulade bir albüm olarak müzik tarihine girmiştir.

Seçim: Berrak Akson


Söylenti’nin Frekans serisi için özel olarak hazırladığı, her hafta güncellenen Spotify çalma listesi:


Kaynakça:

  • Meaning of Le jardin des larmen by ZAZ (Ft. Till Lindemann)“. Songtell. Web. 16.03.2024.
  • I Monster – Neveroddoreven“. Music For Stowaways. Web. 18.03.2024
spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Rose Adası’nın İnanılmaz Hikâyesi Film İncelemesi: Bir Mühendisin Ütopyası

68 kuşağının rüzgârını arkasına alarak kendi bağımsız ada devletini kuran İtalyan mühendis Giorgio Rosa'nın gerçek hayat hikâyesini işleyen, eğlenceli, ilham ve umut dolu bir film.

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.