Kendinizi ev sıcaklığında hissetmek istediğinizi duyduğumuz için Söylenti dergi müzik ekibi olarak imdadınıza yetiştik! Soğuğu derinden hissettiğiniz kış haftasının, sizleri sıcacık hissettirecek yeni önerilerimizle karşınızdayız. Havalar ne kadar soğursa soğusun müziğin sizleri ısıtması dileğiyle keyifli dinlemeler diliyoruz, müzikle kalın!
Haftanın Şarkıcısı: YUNGBLUD
Asıl adı Dominic Richard Harrison olan fakat bizlerin daha çok sahne adı YUNGBLUD ile tanıdığımız şarkıcı, hem müzik hem de sinema dünyasında boy gösteren genç bir sanatçı. 1997 doğumlu İngiliz şarkıcının müzik dünyasına olan ilgisi, çok küçük yaşlarda başlıyor aslında. Müziğe pek de uzak olmayan bir ailede büyüyüp ailesinin desteğini alan şarkıcımız küçüklüğünde sıklıkla Freddie Mercury taklidi yaparmış.
Alışılmışın dışında tarzıyla dikkatleri üzerine çeken YUNGBLUD, genç yaşta almış olduğu DEHB tanısı ile pek de kolay bir okul hayatı geçirmişe benzemiyor. Kendisini inatçı ve enerjik bir havaya sahip olarak tanımlıyor, bu sıfatları da müziğinde rahatlıkla hissediyoruz aslında. Halsey, Dan Reynolds gibi isimlerle iş birliği bulunan şarkıcımızın ilk resmi çıkışı 2018 yılında yayımladığı ve kendi adını taşıyan EP ve yine aynı yıl yayımladığı 21st Century Liability albümü ile gerçekleşiyor. İlk yılına göre hızlı bir başlangıç yapan YUNGBLUD, günümüze kadar toplamda üç EP, üç albüm ve birçok tekli yayımlamıştır.
Haftanın şarkıcısı köşesinde sizler için seçtiğimiz YUNGBLUD, müzik dünyasında yerleşen kalıpları yıkarak kendi özgün tarzıyla ilerleyen bir şarkıcı olarak ön plana çıkıyor. İngilizce genç kan anlamına gelen young blood kelimesi üzerinde oynanan bir oyun olarak karşımıza çıkan YUNGBLUD ismi ile şarkıcı, aslında günümüz gençlerine de özgürce sesleniyor diyebiliriz. Pop, rock ve punk türlerini pürüzsüzce harmanlayarak dinleyenlerine sunan YUNGBLUD, yeni haftanın önerisinde sizlerle.
Seçim: Damla Satıroğlu
“I try to shelter myself from the rain
(Yağmurdan kendimi korumaya çalışıyorum)I try to stop my head from going insane
(Kafamın delirmesini engellemeye çalışıyorum)”
Haftanın Şarkısı: Lesley Gore – You Don’t Own Me
Kötü bir ayrılık mı yaşadınız? İşte zor bir gün mü geçirdiniz? O zaman “You Don’t Own Me” tam size göre. Şarkının hikâyesi bir partide terk edilmek ile ilgili olsa da her durumda dinleyebileceğiniz bir şarkı olmasını sağlayan bir melodiye sahip.
1963 yılında piyasaya sürülen ve hızlı bir şekilde hit haline gelmiş olan “You Don’t Own Me“, Lesley Gore‘un soğukkanlı bir şekilde isyan ettiğini duyduğumuz ve dizelerinde hem minör tonlu bir ağıtı bulabileceğimiz hem de coşkulu bir nakarata sahip zengin bir şekilde bestelenmiş bir şarkı olma özelliğini korumakta. Şarkının sözlerine baktığımızda ise yazıldığı döneme göre ne kadar özgürlükçü sözlere sahip olduğunu görebiliriz. İlk bakışta ayrılık şarkısı gibi gözükse de aslında kadınların kendi ayakları üzerinde durabildiğine, hiçbir erkeğe bağlı kalmadan yaşamlarına devam edebildiklerine dair atıfta bulunan bir şarkı. Kısacası “You Don’t Own Me“, sadece dinlemekle kalmayıp sözlerini de benimseyebileceğiniz bir türde.
Seçim: Berrak Akson
(Sen bana sahip değilsin)
(Beni herhangi yolla değiştirmeye çalışma)
(Sen bana sahip değilsin)
(Beni kalmayacağım yerde tutmaya kalkma)
Haftanın Müzik Videosu: Alessia Cara – Scars To You Beautiful
2016 yılında yayımlanan Scars To Your Beautiful video klibi, aslında hâlen güncelliğini korumaya devam ediyor. Etkileyici klibiyle birlikte karşımıza çıkan Alessia Cara, kanseri atlatanlar, trans bireyler, anlatacak bir hikâyesi olanlar kısacası her yönüyle sahip olduğu güzelliği kucaklayan kişilere yer vererek bizzat kendisi planlıyor müzik videosunu. Bir şarkının ötesine giderek sembolik marş hâline gelen şarkı, kişinin kendisini olduğu gibi kabullenip sevmesinin notalara dökülmüş hâlidir. Böylesine güçlü bir şarkıya en az kendisi kadar güçlü bir klibin eşlik etmesi ise şarkıyı diğerlerinden kolayca ayırmaya yarıyor.
Müzik tarihi boyunca bu ve buna benzer konularda birçok farklı ve güçlü şarkılar elbette ki söylendi, Scars To Your Beautiful bunun ilk örneği değil. Fakat şarkıyı bu kadar özel kılan, dinlenebilir hâle getiren ve üzerinden yaklaşık yedi yıl geçmiş olmasına rağmen sizlere öneriyor olmamızın nedeni; gelişen dünya ile birlikte baş gösteren önemli bir toplumsal soruna parmak basmasıdır.
Dijital medyanın şekillendirdiği, kalıplaşmış güzellik algısına ve bu algının genç kesim üzerinde yarattığı olumsuz etkisine değinen şarkı, ne yazık ki güncelliğini yitirmedi hatta yitirecek gibi de durmuyor. Sandığımızdan da uzun bir süredir standart güzellik algıları yüzünden birçok genç olumsuz etkilenerek hayatını dilediği gibi yaşayamıyor.
Kişinin kendisini olduğu gibi kabul edip sevmesi mesajı içeren şarkıda yer alan koro detayı; din, dil, ırk, cinsiyet ayrımı olmaksızın dünyanın her yanında benzer problemleri yaşayanların sesi olmayı simgeliyor. Yeni bir haftaya farklı bakış açıları kazanarak başlamanız için sizlere Scars To Your Beautiful müzik videosunu öneriyoruz, müzikle kalın!
Seçim: Ayşe Demir
“But there’s a hope that’s waiting for you in the dark
(Ama karanlıkta seni bekleyen bir umut var)You should know you’re beautiful just the way you are
(Olduğun halinle güzel olduğunu bilmelisin)And you don’t have to change a thing
(Ve hiçbir şeyi değiştirmek zorunda değilsin)The world could change its heart
(Dünya kalbini değiştirebilir)No scars to your beautiful
(Güzelliğinde yara izi yok)”
Haftanın Albümü: Hozier – Unreal Unearth
Müzik piyasasında adını duyurmaya başladığı günden bu yana, Hozier’in müziğinin çok yönlü ve çok katmanlı olduğuna tanıklık ettik. “Take Me to Church” parçasıyla akıllarımıza kazınan Hozier, bu baladla, müzik endüstrisinde çığır açacağını kanıtlamıştı.
Blues, rock ve folk türlerinde başarılı örnekler veren İrlandalı sanatçının üçüncü stüdyo albümü Unreal Unearth, dinleyicilere Hozier’in neler yapabileceğini mükemmel bir şekilde gösteriyor. Şiirsel şarkı sözleriyle tanınan Hozier, bu albümde mitolojik, ilahi ve sinematik bir atmosfer kurguluyor. Albümün açılış parçası “De Selby”, şarkı sözleri ve prodüksiyon kalitesiyle o kadar iyi harmanlanmış bir parça ki Hozier de bunun farkına varmış olsa gerek, hemen arkasına bir devam şarkısı olarak “De Selby Part 2”yi eklemiş. İlk parçayla gelen dokunaklı keman ve ilahi tarzında derin vokaller sizi duygusallaştıracakken, ikinci parçada ağırlıklı gelen funky bas notaları ve akılda kalan şarkı sözleri dans ettiriyor adeta. Albümde yer alan “Eat Your Young” ,”Unknown / Nth” ve “Francesca” parçaları da albümde öne çıkan eserler arasında.
Hozier’in ilk albümü “Hozier” hava elementini, ikinci albümü “Wastelend, Baby!” suyu ve bu albümüyse toprağı temsil ediyor. Her albümde kendini geliştirerek yeni bir Hozier olarak karşımıza çıkan sanatçının, ateş elementini temsil edecek albümünü nasıl kurgulayacağını heyecanla bekliyoruz.
Seçim: Zeynep Kezer
Söylenti’nin frekansına takılanlarla her hafta güncellenen Spotify çalma listesi:


