Sinema dünyasında yolculuk etmeye hazır mısınız? Sinema editörleri olarak, özenle seçtiğimiz 5 filmle birlikte, aksiyondan drama, bilim kurgudan romantizme kadar geniş bir yelpazede öneriler sunuyoruz. Bizimle birlikte, sinemanın büyülü dünyasında yolculuk ederken, unutulmaz bir film deneyimi yaşamanın keyfini çıkarın. Haftanın öne çıkan filmlerini takip edin ve sinema dünyasının sınırsız olanaklarına bir adım daha yaklaşın!
Marry Me (2022)
Kat Coiro tarafından yönetilen film 2022 yapımı Marry Me, Bobby Crosby’nin aynı adlı çizgi romanına dayanmaktadır. Başrollerde Jennifer Lopez, Owen Wilson ve Maluma bulunmaktadır. Hikaye, ünlü pop yıldızı Kat Valdez’in (Jennifer Lopez) bir konser sırasında canlı yayında evlenmeye karar verir ancak Kat ünlü müzik yapımcısı nişanlısı Bastian’ın (Maluma) kendisini başka bir kadınla aldattığını öğrenir. Aynı konserde, matematik öğretmeni Charlie Gilbert (Owen Wilson) de aynı anda boşanmak üzere olduğu karısını terk etmiştir. Kat ve Charlie’nin yolları bu sırada kesişir. Kat, aniden evlenmeye karar veren bir kadın olarak, tanımadığı birine rastgele evlenme teklifi yapar ve bu kişi de Charlie olur. İkili, bu tuhaf ve beklenmedik durumu idare etmeye çalışırken, birbirlerine karşı duygular geliştirmeye başlar. Film, romantizmin yanı sıra, aile değerleri, dürüstlük ve ikinci şans kavramlarına da odaklanmaktadır. Jennifer Lopez ve Owen Wilson’ın kimyaları, filmi izleyicilere keyifli kılan unsurlardan biridir.
Aleyna Kavak önerdi.
Bloody Sunday (2002)
1972’de Kuzey İrlanda’nın Derry kentinde yapılan mitingin İngiliz ordusu tarafından engellendiği ve 13 eylemcinin vahşice katledildiği gerçek bir kanlı Pazar’ın anlatıldığı film, belgesele yaklaşan anlatım tekniğiyle olanları en çıplak hâliyle gözler önüne seriyor. Filmde, siyasetçi Ivan Cooper öncülüğündeki Sivil Haklar Örgütü’nün kanlı Pazar mitingini düzenleme süreciyle İngiliz ordusunun yürüyüşü önlemek için yaptığı toplantılar paralel olarak kurgulanıyor. Böylece seyirci, Ivan Cooper tarafından barışçıl olduğu sıkça vurgulanan bir adalet yürüyüşünün, barış vurgusuna karşın 13 sivil eylemcinin öldürülmesiyle sonuçlanan bir katliama dönüştüğü kanlı Pazar gününün arka planını iki cepheden de gözlemleyebiliyor.
Sundance ve Berlin gibi saygın film festivallerinden önemli ödüllerle dönen Paul Greengrass imzalı Bloody Sunday; kullanılan renk tonları ve görüntü yönetimiyle seyirciye mitingi adeta gerçek zamanlı olarak yaşatıyor. Seyirciyi her an patlamak üzere olan bir bombanın üstünde oturuyormuşçasına diken üstünde tutan Bloody Sunday, önemli bir tarihsel olaya ustaca ışık tutmasıyla bu hafta ne izlesem diye düşünenler için doğru bir tercih olabilir.
Ayçe Cansu Yaşar önerdi.
The Holdovers (2023)
1969 yılının Noel arifesine gidiyoruz. Paul Hunham, Barton Akademisi’nde bir tarih öğretmenidir. Hunham, Noel tatilinde gidecek hiçbir yeri olmayanlara bakmakla görevlendirilir. Başta tek derdi günlerini doldurmak olsa da bu durum Angus Tully ile tanışmasıyla değişir. Yeni evlenmiş annesi tarafından Noel’de istenmeyen Angus’a ve mazlum tarih hocası Paul’a bir de aşçı Mary Lamb eşlik edecektir. Bu üç karakter, aile olmak için kan bağına gerek olmadığını izleyiciye tekrar hatırlatır.
Sideways, Election, About Schmidt, The Descendants gibi filmlerin arkasındaki ünlü yönetmen Alexander Payne, tanıdık bir oyunla geri dönüyor: Oldukça ürkek, feci derecede zeki huysuz bir gri karakter hikayesi. Slow burn bir başlangıca sahip film; ilk yarısında kurduğu hikayeyi, ikinci yarısında zarafetle noktalamayı başarıyor. The Holdovers, sizi hem gülümseten hem de gözlerinizi dolduran bir Alexander Payne filmi oluyor. 2023 bitmeden yılın en iyi filmlerinden olmakla kalmıyor, aynı zamanda mutlaka izlemeniz gereken Noel temalı filmlerden biri oluyor!
Berfin Sayarsoy önerdi.
The Umbrellas of Cherbourg (1964)
Jacques Demy tarafından yazılıp yönetilen bu müzikal romantik dram, özellikle renkli set tasarımı ve Michel Legrand’ın unutulmaz müzikleriyle biliniyor. Film, genç bir kadın olan Geneviève Emery (Catherine Deneuve) ile genç bir mekanik tamircisi olan Guy Foucher (Nino Castelnuovo) arasındaki aşk hikayesini anlatıyor. Geneviève’nin annesi, kızının varlıklı bir müşteri olan mücevherci Roland Cassard (Marc Michel) ile evlenmesini ister, çünkü Guy askere gitmek üzereyken ayrılacaktır. Geneviève, annesinin baskısıyla Cassard ile evlenir, ancak bu karar, hayatlarını farklı yollarla sürükler. Film, aşkın, kayıpların ve yaşamın acı gerçeklerinin yanı sıra, müzik ve renkler aracılığıyla duygusal bir atmosfer yaratma konusunda döneminin önemli yapımlarından biri.
Günsu Akçatepe önerdi.
Miracolo a Milano (Milano’da Mucize), (1951)
Milano’da Mucize (Miracolo a Milano), İtalyan Yeni Gerçekçiliğinin usta yönetmenlerinden Vittorio De Sica’nın 1951 yılında çektiği fantastik drama. Film Totò isimli, yetimhanede büyüyen optimist bir çocuğun belirli bir yaşa gelmesiyle birlikte yetimhaneden çıkmasını ve binbir zorluk içinde yaşamaya çalışırken dileklerini yerine getirecek bir sihirli güvercin keşfetmesini konu alıyor. Kendisinin paylaşımcı, diğerkam ve iyimser kişiliği, yaşadıkları yoksul mahelleyi bir anda herkesin mutlu olduğu bir ütopyaya çeviriyor. Ancak Totò, kısa süre sonra açgözlü ve hırslı kişiler yüzünden bir yandan evini korumaya çalışırken, diğer yandan insan doğasının karanlık yönleriyle yüzleşmek zorunda kalıyor.
Milano’da Mucize filminin en önemli noktalarından biri, sosyal meseleleri dokunaklı bir şekilde tasvir ederek umut ve insanlığa dair eskimeyen mesajlar vermesi. Yönetmen Vittorio De Sica, imkanları olmayan insanların mücadelesini ustaca ele alıyor ve sosyal eşitsizliğin etkili bir eleştirisini sunuyor. Film, Yeni Gerçekçilik akımının temsilcilerinden biri olmasına rağmen, zamanına göre başarılı sayılabilecek görsel efektlerle desteklenerek, fantasik ögeler aracılığıyla işleniyor. Bu durum elbette ilk bakışta, isminin de ima ettiği gibi gerçekliği olduğu gibi gösterme amacında olan akımın ilkeleriyle ters düşüyor gibi algılanabilir. Ancak film, gerçekliği bağlamsal açıdan ele alıyor. Nitekim, akımın el üstünde tuttuğu temalara değinerek, bir yandan topluluk olmanın ve iyiliğin gücünü savunurken, diğer yandan toplumda ayrıcalıklı olanlar ile olmayanlar arasındaki eşitsizliği vurguluyor. İncelikli hikaye anlatımı, dokunaklı sosyal yorumları ve fantezi ile gerçekliği aynı potada eritmesiyle öne çıkan Milano’da Mucize; belki klasik bir yılbaşı filmi değil ama havi olduğu sihir ve verdiği umut dolu mesajlarla yeni yıl ruhunu yakalamak için birebir.
Sedef Hızlan önerdi.