Sinema dünyasında yolculuk etmeye hazır mısınız? Sinema editörleri olarak, özenle seçtiğimiz 5 filmle birlikte, aksiyondan drama, bilim kurgudan romantizme kadar geniş bir yelpazede öneriler sunuyoruz. Bizimle birlikte, sinemanın büyülü dünyasında yolculuk ederken, unutulmaz bir film deneyimi yaşamanın keyfini çıkarın. Haftanın öne çıkan filmlerini takip edin ve sinema dünyasının sınırsız olanaklarına bir adım daha yaklaşın!
The Circle (2017)
Başrollerinde Emma Watson, Tom Hanks, ve John Boyega gibi isimlerin bulundupu 2017 yapımı The Circle, teknoloji, gizlilik ve bireysel özgürlük gibi önemli konuları ele almaktadır. James Ponsoldt tarafından yönetilen film, Dave Eggers’ın aynı adlı romanından uyarlanmıştır. Hikaye, Mae Holland (Emma Watson) adlı genç bir kadının perspektifinden anlatılır. Mae, büyük bir teknoloji şirketi olan The Circle’da çalışmaya başlar. The Circle, dünyanın her yerine yayılmış ve insanların dijital kimliklerini kontrol eden bir şirkettir.
Mae, The Circle’ın iç dünyasına adım attıkça, şirketin hızla büyüyen gücü ve kontrol arayışı hakkında daha fazla bilgi edinir. The Circle, insanların tüm yaşamlarını ve aktivitelerini kaydeden ve paylaşan bir sistem üzerinde çalışırken, bu teknolojik ilerlemenin ne gibi sonuçları olabileceği sorgulanmaya başlar. Mae, şirketin iç işleyişini daha yakından tanıdıkça, bireysel özgürlüğün ve gizliliğin ne kadar büyük bir mesele olduğunun farkına varır.
The Circle, teknolojinin insan hayatı üzerindeki etkilerini ve kişisel gizliliğin tehlikelerini sorgulayan bir film olarak öne çıkmaktadır. Film, dijital çağın getirdiği sorunları ve insanların bu sorunlarla nasıl başa çıkmaya çalıştığını ele alır. Ayrıca, Emma Watson ve Tom Hanks gibi deneyimli oyuncuların performansları da filmi daha ilgi çekici kılar.
Aleyna Kavak önerdi.
Çilingir Sofrası (2022)
Çilingir Sofrası, iki eski lise arkadaşı olan Emir Can ve Yusuf Efe’nin 17 yıl sonra Beyoğlu’nda bir meyhanede tekrar bir araya geldikleri geceyi anlatıyor. İki eski arkadaşın aralarındaki ilişkinin karmaşıklığı gece ilerledikçe yavaş yavaş deşifre olurken bastırılan duygular, iz bırakan anılar, saklı arzular ve kaçırılan ihtimaller her rakı kadehinde daha açık seçik bir şekilde ortalığa saçılmaya başlıyor.
Ali Kemal Güven imzalı Çilingir Sofrası, özellikle başrol oyuncuları Barış Gönenen ve Ahmet Rıfat Sungar’ın eşsiz kimyası ile işlenen duyguyu seyirciye kusursuz bir biçimde geçirmeyi başarıyor. Duygunun seyirciye geçmesinde filmin temasıyla ahenk içinde olan soundtracki de önemli bir yere sahip. Neredeyse tamamı tek mekânda geçen ve lineer bir akışta tek bir geceye odaklanan film, rakı sofralarının gelenekselleşmiş aşamalarına yakışır bir biçimde dört epizoda bölünmüş olarak karşımıza çıkıyor. Film, karakterlerin duygularını, ikilemlerini ve çıkmazlarını seyirciye geçirmekteki başarısıyla dikkat çekse de toksik masküliniteye hırçın bir sitemde bulunarak anlatısını derinleştirmeyi ihmal etmiyor.
Ayçe Cansu Yaşar önerdi.
Bottoms (2023)
PJ ve Josie, lisedeki popülarite hiyerarşisinin en altında olan iki yakın arkadaştır. Kendilerinin de sıklıkla tekrarladıkları gibi bunun sebebi eşcinsel olmaları değil, kendi sözleriyle tuhaf, çirkin ve yeteneksiz olmalarıdır. İkilinin geçmişi hakkında şiddet içeren ve ikisinin de dövüş konusunda yetenekli olduğuna dair söylentiler yayılmaya başlar. PJ ve Josie, kadınlara özel bir dövüş kulübü kurarlar. Amaçlarının kadın dayanışması olduğunu söyleseler de aslında tek hedefleri âşık oldukları ponpon kızlarla bir şans elde edebilmektir.
Çıkışını Shiva Baby ile yapan Emma Seligman, Bottoms ile iyi olduğu şeyi yapmaya devam ediyor: Fazla ciddiye alınan konuları en satirik biçimde anlatmak! Film, zekice yazılmış şakalarla ve 30’larına lise çağından daha yakın olan oyuncuların uyumlu tuhaflığıyla anında bir komedi klasiği olmayı başarıyor. Superbad filmi ile oldukça fazla paralele sahip olan Bottoms, son yıllarda izlediğiniz en komik film olacak.
Berfin Sayarsoy önerdi.
The Teachers’ Lounge (2023)
Yönetmenliğini İlker Çatak’ın üstlendiği film, okuldaki bir hırsızlık olayını aydınlatmak adına öğretmenler odasına küçük bir kamera düzeneği kurarak gerçeği ortaya çıkartan Carla Nowak adındaki kadını merkezine alıyor. Bu nefes kesen okul gerilimi, dakika dakika tempoyu arttırarak seyirciyi devamlı olarak climax anına yaklaştırıyor. Sınıfındaki savunmasız çocuklara en doğru şekilde davranmaya çalışan idealist öğretmen Carla, her adımda başarısızlığa uğrarken hem öğrenciler hem de meslektaşları tarafından kapana sıkışıyor. The Teachers Lounge, neredeyse politik bir gerilime dönüşen, bu tek ve sınırlı ortamda öğretmenler ve öğrenciler arasında değişen dinamikleri yeniden keşfetmeye çağırıyor. Leonie Benesch, katı ama anlayışlı karakterini mükemmel bir şekilde yakalayarak başrolde muhteşem bir performans sergiliyor. Almanya’nın Oscar adayı olan film, farklı bakış açıları ve ahlak kavramlarının iç içe geçtiği fikirlerin etrafında dönerek, çocukların bazen zeki, bazen de kötü oldukları fikri ile sürekli olarak tahmin edilemez bir yoldan ilerliyor.
Günsu Akçatepe önerdi.
L’Eclisse (1962)
1962 senesinde vizyona giren, Michelangelo Antonioni’nin ölümsüz eseri L’Eclisse, sinema sanatının en müstesna örneklerinden biri. Film, güzelliğiyle akıllarda yer eden Monica Vitti tarafından canlandırılan Vittoria ve bir dönemin en yakışıklı jönlerinden Alain Delon tarafından hayat verilen Piero’nun; varoluşsal krizlerle ve aşkın gelip geçici doğasıyla boğuştukları, sıra dışı aşk hikayesini konu alıyor. Roma’nın muhteşem mimarisini de arkaplanına alan film, insan ilişkilerinin karmaşıklığını ve toplumsal hayal kırıklıklarını, zarafetle gözler önüne seriyor. Antonioni’nin alametifarikası uzun çekimleri ise izleyiciye, bütün bu insan ilişkilerinin altında yatan boşluğu düşünmeleri için bol bol alan tanıyor.
L’Eclisse’i bu kadar özel kılan en önemli detaylardan biri, geleneksel anlatı yapılarından uzaklaşarak daha içe dönük ve seyirciyi düşünmeye iten bir yaklaşım tercih etmesi. Usta yönetmen Antonioni seyirciyi, karakterlerin iç dünyalarını keşfetmeye; hayatın ve ilişkilerin incelikleriyle yüzleşmeye davet ediyor. Aynı zamanda ‘‘Keşke seni hiç sevmeseydim… ya da daha çok sevseydim’’ (“Vorrei non amarti… o amarti molto meglio”) gibi tarihe geçen repliklerle seyircinin yüreğini dağlıyor. Tüm bunlar kendisinin duyguları ve fikirleri aktarmak için, ışığı, mekanı, sessizliği ve uzun çekimleri ustalıkla kullandığı, olağanüstü görsel hikaye anlatımıyla birleştiğinde film, insanlığın durumu ve modern dünyanın gerçeklikten kopukluğunu anlatan görsel bir şiire dönüşüyor. Seyirciyi, hayattaki çoğu şeyin geçiciliği ve insan ilişkilerinin sürekli değişen dinamikleri üzerine düşünmeye teşvik eden bir sinema şöleni niteliğindeki L’Eclisse’i, tüm sinema meraklısı okurlarımızın izlemesini tavsiye ederiz.
Sedef Hızlan önerdi.