Nisan 2022 tarihinde Emrah Serdan’ın titiz çevirisiyle Türkiye’deki raflarda yerini bulan Sally Rooney‘nin son romanı Güzel Dünya Neredesin?, yazar Alice ve editör arkadaşı Eileen’in mail üzerinden gelecek kaygısı, sanat, din, politika, güzellik algısı ve ilişkiler gibi konular hakkında felsefi sohbetler yürütmesini konu alır. Alice ve Eileen’in hayatlarını ve fikirlerini tekrar gözden geçirdikleri samimi duygulardan oluşan maillerden 20 alıntıyı sizler için derledik, keyifli okumalar!
- “Sonuçta “şimdiki zaman”da geçen kültürel eserlerle ilişkilenmeye alışığız. Ama bu kesintisiz şimdiki zaman hissi artık yaşantımızın bir parçası olmaktan çıktı. Şimdiki zaman kesintili hale geldi. Her gün, hatta her günün her saati kendisinden önce gelen zamanın yerine geçerek onu geçersiz kılıyor, dolayısıyla hayatlarımızdaki olaylar da yalnız sürekli güncellenen bir haber akışına göre bir anlam ifade ediyor.” (s.44)
2. “Çekilen ıstırabın hatırası, asla yaşanan andaki kadar kötü gelmiyor insana herhalde, çok daha kötü olsa bile – ne kadar kötü olduğunu hatırlayamıyoruz çünkü hatırlamanın etkisi deneyimlemenin etkisinden daha zayıf.” (s.46)
3. “Hiç unutamayacak mıyım diye merak ediyorum artık. Belki insanın biçimlendirici evlerde yaşadığı bazı acılar onun benliğine işliyordur.” (s.47)
4. “Herkes anlaşılır bir şekilde belli bir kimlik kategorisine dört elle sarılmış durumda ama hiç kimse bu kimliklerin neyi içerdiğini, nasıl ortaya çıktığını ve ne amaca hizmet ettiğini ifade etmeye yanaşmıyor.” (s.77)
5. “Saçma bir şekilde güçlü dürtülerin ve arzuların pençesinde yuvarlanıp gidiyoruz ama uğruna hayatımızı karartmayı, evliliğimizi ve kariyerimizi yakmayı göze alacağımız kadar şiddetli olan bu arzuların ne olduğunu, nereden çıktıklarını açıklamaya kimse yanaşmıyor. Gerçek hayatta tecrübe ettiğimiz cinselliğin insanı tüketen, elden ayaktan düşüren gücüne kıyasla cinsellik hakkında düşünme ve onu tartışma biçimlerimiz fazlasıyla sınırlı kalıyor gibi.” (s.94)
6. “Romancılar kendi yaşamlarını dürüstçe yazıyor olsa kimse roman okumazdı – okumasınlar da zaten! Belki o zaman edebiyat üretimini çevreleyen mevcut sistemin ne kadar yanlış olduğuyla, felsefi açıdan ne kadar vahim derecede yanlış olduğuyla – yazarları normal hayattan koparıp kapıyı arkalarından kapatan, onlara ne kadar özel olduklarını ve fikirlerinin ne kadar önemli olduğunu söyleyip duran bu sistemle yüzleşebilirdik.” (s.97)
7. “Hem ölüm dediğimiz de birinci şahıs gözünden kıyamet değil midir?” (s.112)
8. “Belki tanıdığımız insanları sevmek ve onlar adına endişelenmek için, yapacak daha önemli şeyler varken bile sevmek ve endişelenmek için doğmuşuzdur. İnsanlığın soyu bir gün tükenecekse bu güzel bir tükenme sebebi, düşünebileceğin en güzel sebep olmaz mı?” (s.112)
9. “Gözyaşlarına boğularak ayağına kapanırsak Tanrı her şeyi bağışlar mı? Belki o kadar kolay değildir ama – belki de tüm kalbimizle gözyaşlarına boğulmak ve başkasının ayağına kapanmak öğrenmesi en zor olan şeydir. Ben nasıl yapılacağını anlamadığıma eminim. İçimdeki o direnç, o sert zerre, inansaydım bile Tanrı’nın karşısında diz çökmeme izin vermezdi herhalde.” (s. 136)
10. “İncinmekten çok korkuyorum – acının kendisinden değil, acıyı kaldırırım, ama acı çekmenin, buna açık olmanın gururumu kırmasından korkuyorum.” (s. 136)
11. “Tanrı senden vazgeçmemi istemiş olsa, beni ben olarak yaratmazdı.” (s.155)
12. “Duyularımla deneyimlediklerimden eskisi gibi keyif alamayışım değildi asıl sorun – artık o deneyimleri yaşamamamdı. Sözgelimi işe yürüyebilir ya da market alışverişine çıkabilirdim ama eve döndüğüm zaman gördüğüm ya da duyduğum hiçbir şey zihnimde yer etmemiş oluyordu. Görüyor ama bakmıyordum herhalde – görsel dünya yassı bir halde, bir bilgi kataloğu gibi ulaşıyordu elime.” (s.159-160)
13. “İnsanlara iyilik yaptıklarında duyduğumuz sevgi, hata yaptıklarında duyduğumuz nefrete kıyasla o kadar küçük ki, en kolayı hiçbir şey yapmamak, hiçbir şey söylememek ve hiç kimseyi sevmemek oluyor.” (s.182)
14. “Ama bir yandan kendi yaşamımı bu şekilde hayal edemiyorum, her ne kadar devam etse de o yaşam artık tam olarak benim yaşamım olmayacak. Çünkü özümde bir yerde ben de yalnızca kültürümüzün bir ürünüyüm, medeniyetimizin kenarında göz kırpıştıran minicik bir köpükten başka bir şey değilim. O yok olduğunda, ben de yok olacağım.” (s.183)
15. “Şimdi bakınca güzellik sektörünün görsel dünyamızdaki çirkinliklerin en feci olanlarından, tüketim toplumunun da ülküsü olan o en berbat, en sahte estetik idealden sorumlu olduğunu düşünüyorum. Tüm o muhtelif akımların ve modaların ardında tek bir prensip var: Harcama prensibi.” (s.204)
16. “Başıma güzel bir şey geldiği zaman kendimi hep şunu düşünürken buluyorum: Bakalım bu kez işler ne zaman kötüye gidecek. Hani neredeyse en kötü ihtimal her neyse bekletmeden gerçekleşsin, geç olacağına erkenden olsun, mümkünse hemen olsun ki en azından bu konuda artık kaygılanmayayım istiyorum.” (s.207)
17. “Yine de bir şeyi sevebilmek hiçbir şeyi sevmemekten, birini sevebilmek hiç kimseyi sevmemekten iyidir; işte burdayım, bu dünyada yaşıyorum ve bir anlığına bile keşke yaşamasaydım demiyorum. Bu da bir armağan, bir lütuf değil mi, çok önemli bir şey sayılmaz mı?” (s.228)
18. “Birbirlerini sımsıkı kucaklarken bu tabloda saçma, neredeyse komik bir şey olduğunun farkındalar mıydı (…) Ya da o an farkında değil miydiler, olmamalarının ötesinde, o ucuzluk ve çirkinlik bir şekilde onlara işlemiyor, onlara dokunmuyor muydu yoksa; daha derin, yaşamın yüzeyi altına gömülü, gerçekdışı değil de gizli bir gerçeklik miydi, bir anlığına görür gibi oldukları: Her dakikada, her yerde, güzel bir dünyanın var olması mıydı?” (s.243)
19. “Magazin kültürü bir kanser gibi dinin geride bıraktığı boşluğa yayılmış olabilir mi diye merak ediyorum. Eskiden kutsal olanın durduğu yerde büyüyen kötü huylu bir tümör gibi.” (s.316)
20. “Hayat sandığımdan daha değişkenmiş. Uzun bir zaman üzüntülü geçtikten sonra mutlu da olabiliyormuş insan. Ya biri ya öbürü olmak zorunda değilmiş, “kişilik” adı verilen bir yolu tutturup sonuna kadar öyle gitmiyormuş.” (s.323)
Rooney, Sally. Güzel Dünya, Neredesin?. Çev. Emrah Serdan, Can Yayınları, 2021.


