Gustavus Adolphus: Modern Savaşın Babası

spot_img

Gustavus Adolphus genç yaşta tahta geçmiş, yaptığı siyasi ve askeri reformlarla tarihe Büyük Kral, Modern Savaşın Babası isimleriyle geçmeyi başarmış sevilen bir hükümdardır. Bu yazımızda kendisinin hayatını önemli detaylarıyla beraber inceliyoruz. Keyifli okumalar dileriz.

Kral Adolph, Getty Images

Gustavus Adolphus’un Kimliğine Dair

9 Aralık 1594 yılında Stockholm’da dünyaya gelen Gustavus Adolphus, bir diğer kullanılan adıyla  II. Gustav Adolph, Kral IX. Karl (Charles olarak da bilinir) ve onun ikinci eşi Kraliçe Christina’nın en büyük oğludur. Babası tarafından gelecekte edineceği rol adına sağlam şekilde eğitilen Adolph, sekiz yaşında konsey toplantılarına katılmaya başlamış ve on iki yaşından itibaren yabancı elçileri ağırlamak gibi ciddi görevleri yerine getirebilir hale gelmişti. Annesinden Almanca öğrenirken babasıyla İsveçce kullanarak iletişim kurduğundan her iki dilde de akıcı şekilde konuşabiliyordu. Fransızca, Felemenkçe ve Antik Yunanca biliyordu ve Latince dersler aldığından bu dile de fazlasıyla hakimdi. 

Devlet işleri ve dövüş sanatları eğitimi aldı, genç yaşta uzman bir biniciydi. Henüz on beş yaşındayken tahttan ilk konuşmasını yapan Gustav Adolph, babası öldüğünde on altı yaşındaydı ve tahta geçmesi gereken kişiydi. Bu kadar genç yaşta olması tahta geçmesi açısından problem yaratmaktaydı çünkü İsveç’te bir ülkeyi yönetmek için ulaşılması gereken yaş yirmi birdi.

Kral Adolph, Getty Images

Erken Krallık Dönemleri ve Reformlar

O zaman yirmi sekiz yaşında olmasına rağmen güçlü bir nüfuza ve etkili bir sese sahip olan asilzade Axel Oxenstierna, Adolph’un ülkenin dört zümresinden temsilcilerle beraber yönetimde söz sahibi olabilmesi adına bir Katılım Bildirgesi hazırladı ve bu bildirgenin onaylanmasıyla Adolph İsveç’in yeni kralı oldu. Yine de taç giyme töreni o yirmi bir yaşına girene kadar beklemek durumundaydı. Oxenstierna, krallığı ilan edildiği günden son güne kadar genç krala rehberlik etti ve bu çoğu zaman pek de kolay olmamıştı. Söylediğine göre Adolph her ne kadar duygularını kontrol etmeye çalışsa da çabuk sinirleniyor, sert ve buyurgan davranıyordu. 

Adolph’un siyasetten orduya kadar uzanan reformlar yapmasında istikrarlı oluşunu sağlayan sadık bir danışan rolündeki Axel Oxenstierna, devlet işlerini düzenli yürütmek adına çeşitli departmanlar oluşturarak devlet dairelerinin modernize edilme temelini attı. Orduda yapılan reforma göre kişiler artık devletin silahlı kurumunda hizmet etmek için değil; bağlı olduğu kilisenin yerel rahibi tarafından çağırılıyordu ve böylece askerlik hizmeti dine olan bağlılıkla ilişkilendiriliyordu. Bu reform sayesinde kiliselerle bağlantılı, hafif silahlarıyla sahada seri hareket edebilir hale gelen ve geliştirilen yeni taktiklerle verilen eğitimden geçen İsveç ordusunu, zamanın en etkili güçlerinden biri haline getirdi. 

Axel Oxenstierna, Getty Images

Gustav Adolph’un en ünlü reformu, hareketli savunma silahlarının kullanımıdır. Bunun yanında sahada sabit kalan ve ağırlığından dolayı kullanışsızlığı kanıtlanan demir toplar yerine daha hafif haldeki, birkaç adam veya at tarafından farklı yere çekilebilecek bakır toplara geçiş yaptı.

Fethettiği Estonya topraklarında da ilerici bir siyaset anlayışı benimseyen Adolphus, Büyük olarak adlandırılan tek İsveç hükümdarıydı. Soyluları köylülere daha fazla özerklik vermeye zorladı, Tallin’de bugün Gustav Adolph Dilbilgisi Okulu olarak bilinen bir okul açarak halkı eğitime teşvik etti. Dönem içinde yaşanan zorluklar da göz ardı edilmeden söylenmiştir ki Estonya’nın İsveç Krallığı altında yaşadığı dönem eski güzel İsveç zamanlarıdır ve dönemin halkı tarafından idealleştirilmiştir. 

Evlilik Süreci ve Maria Eleonora

Bu reformların tamamı Adolph’un kral olmasının ilk senelerinde yapılmadı, biraz da sürece yayılmış yeniliklerdi fakat geleneğe uymak ve yönetimi sağlam bir görüntüye kavuşturmak adına Avrupa soyluları arasından uygun bir eş bulmak gerekiyordu. Kendisi Lutheran’dı ve eş seçenekleri Protestan kadınlarla sınırlıydı. Uygun bir kişi bulma konusunda sıkıntı yaşandığı düşünülürken Adolphus annesine uzun bir arama sürecine gerek olmadığını, kendisinin evlenmek istediği kişinin Ebba Brahe olduğunu söyledi. 

Kral Adolph’un kuzeni ve mektuplaştığı Ebba Brahe, Getty Images

Ebba Brahe, Gustav Adolph’un kuzeniydi, bir kez uzaklaştırılmıştı ve ikili en az 1613 yılından beri gizlice mektuplaşıyordu. Her ne kadar birbirlerine olan aşklarını bu mektuplarda itiraf ediyor olsalar da Kraliçe Christina böyle bir evliliğin gerçekleşmesinin İsveç’e herhangi bir çıkar sağlamayacağını söyleyerek bu teklifi reddetti. Kraliçe, hanedan birleştirmek adına Adolph’un güçlü bir Alman soylusu olan Brandenburglu Maria Eleonora ile evlenmesinde karar kıldı. Düğün 25 Kasım 1620’de Stockholm’da yapıldı.

Kral Adolph’un eşi Kraliçe Maria Eleonora (aynı zamanda Alman Prensesi), Getty Images

Maria, Adolph’a tutkuyla bağlıydı ve eşiyle yalnız vakit geçirmekle fazla ilgileniyordu. Bu ilgi, Adolph devlet işleriyle ilgilenmek zorunda olduğunda veya ülke dışında gittiği savaş sahalarında vakit geçirdiğinde depresyona dönüşüyordu. Evlilikleri bu depresyonun getirisi olan ani ruh hali değişimlerinden dolayı gergindi. 

Maria’nın yaptığı birkaç düşük sonrası, bu evlilikten Christina isimli bir kız çocuğu dünyaya geldi. Gustav Adolph, Christina’yı varisi ilan ederek bir erkek gibi eğitim alması yönünde emir verdi ve İsveçli Christina döneminin güçlü kadınlarından biri olarak yetiştirilerek kendisinden sonra tahta geçti.

Kral Adolph’un kızı Kraliçe Christina, Getty Images

Otuz Yıl Savaşları ve Gustavus Adolphus’un Ölümü

(Otuz Yıl Savaşları hakkında ayrıntılı bilgi edinmek isteyen okurlarımız, ilgili yazımıza bu bağlantıyı kullanarak ulaşabilir.)

Erken yaşta büyük bir krallığın sorumluluğunu yüklenme durumunda kalan Adolph, süren sınır savaşlarında krallığını korumaya çalışmasına ek olarak kuzeni tarafından çıkarılan iç savaşla da mücadele etmek zorunda kaldı. Kuzeni III. Sigismund (Zygmunt Waza), İsveç tahtında hak iddia ederek saldırıda bulunmuştu.

Alman Prenslikleri ve Kutsal Roma Germen İmparatorluğu arasında süren mezhep çatışmaları, Otuz Yıl Savaşları’nın görünen temeli olarak bilinmektedir. Roma Germen İmparatoru II. Ferdinand, Bavyera Kralı Maximillia’nın desteğiyle Protestanları bulundukları bölgeden çıkarmaya çalıştığında bu saldırıya boyun eğmeyen Protestanlar, 1618’de başlattıkları Bohemya Ayaklanması ile beraber otuz yıl boyunca sürecek olan savaşın başlamasına sebep olmuştur. Protestanların zor durumda olmasından hoşnut olmayan Danimarka Kralı IV. Charles, İngiltere, Fransa ve Hollanda desteğiyle kendi ülkesini de savaşa dahil etti. IV. Charles’ın dini gerekçesinin yanında büyük bir siyasi amacının yattığını da unutmamak gerekir: Baltık bölgesini almak. Danimarka’nın ardından, Gustav Adolph da Protestanlara destek vererek İsveç’i bu savaşın içine sokmuştur. 

Kral Adolph, Getty Images

16 Kasım 1632 tarihinde gerçekleşen Lutzen Savaşı’nda, Katolikler tarafında yer alan Wallenstein, Adolph’un taktiklerini gözlemleyip benimsemişti lakin Alman birliklerinin de desteğini alan İsveç ordusu başarılı şekilde ilerlemeye devam etmekteydi. Yakında yanan Lutzen kasabasından çıkan dumanı, havadaki sis ve top tüfek ateşinden kaynaklanan duman birleşince savaş sahasındaki görüş alanını kısıtlamıştı. Gustav Adolph, her zaman olduğu gibi önden ilerliyordu ve karmaşa içinde kendini düşmanları arasında buldu. Önce atından vurulan Adolph, iki kez daha vurulup bıçaklandığında askerleri krallarının öldürüldüğünün farkında değildi. Gustav Adolph’un öldüğü, atının binicisiz dolaştığı fark edildiğinde anlaşıldı.  Cansız bedeni bulunup alındıktan sonra savaşın komutasını Saxe-Weimarlı Bernard üstlendi, kısa bir süre sonra da Axel Oxenstierna’ya devretti. 

Kral Adolph’un cansız bedeni savaş alanında bulunuyor, Getty Images

Gustavus Adolph’un ölümü sonrasında eşi Maria, derin bir yas içinde kendini ve kızını karanlık bir odaya kilitledi. Adolph’un naaşı İsveç’e getirildiğinde tabutun açık bırakılmasını talep ederek onu her gün ziyaret etti. Maria, hayatı boyunca Adolph’un yasını tutmaya devam etti. Döneminin en donanımlı kadınlarından biri olan kızları Christina ise sanatın koruyuculuğunu yaptı ve babasının ölümü sonrası bir süre tahtta bulunarak sonrasında bu hakkından feragat etti. Otuz Yıl Savaşları’nın ise bir kazanını olmamıştı. 

Gustavus Adolphus Şöhreti Hakkında

Gustav Adolph, güçlü bir askeri lider ve yenilikçi olarak övülse de birçok modern akademisyen kendisinin şöhretinin abartıldığını söylemekte çünkü onlara göre 1621-1632 yılları arasında yapılan savaşlardaki askeri zaferi, döneminin komutanlarıyla kıyaslandığında daha az etkileyici kalmakta. Görüşler ne olursa olsun Gustav Adolph’un hüküm sürdüğü dönemde İsveç’i getirdiği noktanın önemi tartışılamaz. Her yıl Büyük Kral’ın ölüm tarihinde, İsveç ve Finlandiya başta olmak üzere, onu onurlandırmak adına anma törenleri düzenlenmektedir.


Kaynakça

  • Joshua J. Mark. “Gustavus Adolphus”. https://www.worldhistory.org/Gustavus_Adolphus/. 14 Kasım 2022 tarihinde erişildi.
  • Michael Roberts. “Gustavus Adolphus”. https://www.britannica.com/biography/Gustav-II-Adolf. 14 Kasım 2022 tarihinde erişildi.
  • Tuana Sarıkaya. “Otuz Yıl Savaşları: Tanrı Bizi Cezalandrıyor”. https://www.soylentidergi.com/otuz-yil-savaslari-tanri-bizi-cezalandiriyor/. 14 Kasım 2022 tarihinde erişildi.
  • C. N. Trueman. “Gustavus Adolphus”. historylearningsite.co.uk. 14 Kasım 2022 tarihinde erişildi.
spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.