Günlük Yaşamın Büyüsü: Jean-Baptiste-Siméon Chardin’nin Zamansız Sanat Eserleri

Editör:
Rümeysa Yıldız
spot_img

Sanatın başlangıcından günümüze değin kuş bakışı bir görüş açısı yakaladığımızda, bazı isimlerin eserleriyle iz bıraktığını ve o eserlerin onları zamanın çok ötesine taşıdığını ifade etsek yanlış olmaz. Bu sanatçılardan biri olan Jean-Baptiste-Siméon Chardin, kendi iç dünyasını benzersiz bir şekilde tuvale dökmüştür.

Bu yazımızda Jean-Baptiste-Siméon Chardin’nin hayatı ve eserlerine doğru bir yola çıkacak, eserlerinin içinde kaybolacağız. Ve belki de yeri geldiğinde onun bu büyülü serüveninde tuvale akıttığı boyalarla dans edeceğiz.

Jean-Baptiste-Siméon Chardin, Otoportre, 1771

Gençlik Yıllarından Sanat Dünyasının Zirvesine: Jean-Baptiste-Siméon Chardin’nin Sanatsal Yolculuğu

Bir marangozun oğlu olan Jean-Baptiste-Siméon Chardin, 18. yüzyıl Fransız ressamıdır. Chardin, özellikle natürmort ve insan figürleriyle ilgili eserleriyle tanınır ve Rokoko döneminin önde gelen ressamlarından biri olarak kabul edilir.

1720’lerin başlarında Paris Güzel Sanatlar Akademisi’ne giren Chardin, Louis de Boullogne ve Noël-Nicolas Coypel gibi dönemin önemli ressamlarından eğitim aldı. Chardin’in eserlerinin büyük bir kısmı, günlük yaşantımızın ve sıradan nesnelerin güzelliklerini natürmortlar ve ev içi sahneleriyle etkileyici bir şekilde resmetmeye odaklanmıştır. Sanatçının resimleri, gerçekçi bir duyarlılıkla tanıdık nesneleri, meyve-sebzeleri, tabakları, kitapları, kavanozları ve diğer ev eşyalarını muhteşem bir şekilde yansıtıyordu. Aynı zamanda, çocuklar, hizmetçiler ve diğer insanlar üzerinde de etkileyici bir tasvir yeteneğine sahipti.

Sanatçı muhtemelen kurşun bazlı beyaz boyanın (yağlı boya tablolarındaki baskın pigment) neden olduğu ve görme yeteneğini etkileyen bir hastalığın sonucu olarak, son sekiz yılını pastele adadı. Chardin, pastelde yalnızca eşsiz bir çizim yeteneğine sahip değildi. Resimlerinde yansıttığı insan sıcaklığını ve hassasiyetini ifade etmedeki benzersiz derinlikle, Jean-Baptiste-Siméon Chardin gerçekten etkileyici bir başarıya imza attı.

Zamansız Şaheserler: Jean-Baptiste-Siméon Chardin’nin Eşsiz Natürmortları ve Portreleri

Le Bénédicité (Lütuf)
Chardin Painting
Jean Siméon Chardin. Le Bénédicité (1740). Louvre.

Sanatçı bu resminde, bir anne ve çocuğunu yemek öncesi dua ederken tasvir etmiştir. Hıristiyan ailelerde yemek öncesi yapılan bu dua, Tanrı’nın verdiklerine karşı minnet duygusuyla edilirdi. Bu lütuf şu sözlerle özetlenebilir: “Rab, bu yemeği hazırlayanları kutsa ve olmayanlara ekmek ver.”

Chardin, her zaman döneminin ötesinde eserler ortaya çıkarmıştır. Bu resimde de olduğu gibi eser, dönemin dini ve mitolojik anlatılarından oldukça uzaktır. Günlük yaşam sahnelerini titiz ayrıntılarla işleyerek kendine ait bir özgürlük alanı oluşturmuştur.

Le Raisin (Üzüm)
Natürmort Tablo
Jean Siméon Chardin. Le Raisin (1763). Louvre.

1763 yılında tamamlanan bu eser, “Le Raisin”, Chardin’in üzüm türündeki natürmort çalışmalarından biridir.

Bir tabakta resmedilen taze ve olgunlaşmış üzümler, ressamın hassas fırça darbeleri ile doğal ve parlak bir görüntü kazanarak güzel bir örnek olarak kabul edilir. Ressamın natürmortlarında kullandığı yaratıcı üslubu onun eserlerini özel ve etkileyici kılan bir özelliktir.

“Le Raisin” tablosu, Chardin’in tarzının ve sanatsal becerilerinin bir örneği olarak kabul edilirken sanat tarihindeki natürmort geleneğine de katkıda bulunmuştur. Bu tablo, günümüzde Louvre müzesinde sergilenmektedir.

Le Petit Gobelet (Gümüş Kadeh)
Louvre Koleksiyonu
Jean Siméon Chardin. Le Petit Gobelet (1768). Louvre.

Bu natürmortta Chardin nesneleri kullanarak; Üç elma, iki kestane, bir gümüş kadeh, bir kase ve bir kaşık, kendi tarzında ışık oyunları yaratmıştır.

Chardin, Le Petit Gobelet’i yaptığında yaklaşık yetmiş yaşındaydı. Bu tablo, ilk natürmortlarının aksine oldukça basit bir şekilde tek tip bir arka plana odaklanmıştır. Yüzeyler boyunca ışık oyunu ve art arda boya uygulamaları yoluyla, ışığın yüzeylerdeki yansımaları, kadehin parlak metalini veya cilalı kahverengimsi kızılı çağrıştırır bir şekilde resmetmiştir.

İlk bakışta her ne kadar basit bir konu gibi görünse de sert ve parlak gümüşün soğukluğu, pişmiş toprak, bizi kendine çeken elmalar ve kestaneler sanatçının dokunsal çağrışımına çekilmemize yardım ediyor.

La Toilette du matin (Sabahlık)
Anne ve Çocuk Tablosu
Jean Siméon Chardin. La Toilette du matin (1741). Louvre.

Bu tabloda Chardin, bir anne ve kızını resmetmiştir. 1741 yılında yapılmış bu tablo Fransız ressamın dönemindeki popüler türlerden biri olan ev içi sahneleri tasvir eden “genre” tablolarından biridir. Flaman sanatının eski Fransız gerçekçilik ve grotesk türleri ile temas kurduğu bir resim türüdür.

Resme ilk bakışımızda anne ve küçük kızı üstlerine giydikleri pelerinle görürüz. Kızın elinde tuttuğu manşonu, genellikle dış mekanlarda kullanılan ve elleri sıcak tutmak için her iki ucu açık olan bir kürk veya kumaş silindirinden oluşan bir aksesuar, ve aynaya attığı kısa mağrur bakışından kendini beğenmişliğini fark edebiliriz.

Sanatçı, annesinin küçük kızının kafasına narince iğnelediği ve onu sıcak tutması için özenle yerleştirdiği “coqueluchon” yani kapüşon ayrıntısını da bize vermiştir. Bu sahne, anne ile kız arasındaki sevgi dolu ve samimi bir anı yansıtır.

Sanat tarihinin günlük yaşantısına dair değerli bir pencere sunan bu eser, Chardin’in insan doğasını ve dikkatli ışık kullanıma yeteneğini gösteren önemli bir tablodur.

Chardin yeteneğini yıllar geçtikçe kaybetmedi. Aksine o yeteneğe daima sahip olduğunu gösterdi ve yetmişlerine geldiğinde, ustalığını başarıyla koruduğunu kanıtladı. Onun gerçek öğrencileri veya taklitçileri olmaması gibi bir tespit vardır; onun tarzını taklit etmeye çalışanlar, Diderot’nun ifadesiyle, sadece onun kurbanı oldular.

Bugün, Jean-Baptiste-Siméon Chardin’in eserleri dünya genelinde birçok müzede ve koleksiyonda sergilenmeye devam ediyor. Sanatseverler, onun sanatında yansıyan içtenliği ve doğallığı keşfetmeye ve hayran olmaya devam ediyorlar. Chardin’in eserleri, zamandan bağımsız bir şekilde izleyicileri etkilemeye devam ediyor ve sanat tarihindeki önemli yerini koruyor. Son olarak kendisinin de dediği gibi: “Renkleri kullanıyoruz ama duyguyla resim yapıyoruz. Bir sanatçı, sıradan nesnelere sanatçı gözüyle bakar ve o nesne dönüşür. Bu ifade tüm sanatlar için geçerlidir. Sıradan bir hayat, büyük bir yazarın kaleminde bir sanat eserine dönüşür.”

Kaynakça

Adhémar, Jean. “French sixteenth century genre paintings.” Journal of the Warburg and Courtauld Institutes 8.1 (1945): 191-195.

Paris, Galerie Pigalle. “CHARDIN, Jean-Siméon.”

Rıvage de Bohème. “Jean Siméon Chardin. Le Bénédicité (1740)” Web. Erişim tarihi: 03.08.2023

Rıvage de Bohème. “Jean Siméon Chardin. Le Petit Gobelet (1768)” Web. Erişim tarihi: 03.08.2023

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Jane Eyre Nasıl Jane Eyre Oldu?

Jane Eyre, edebiyat tarihinin en önemli kadın figürlerindendir. Onun bakış açısını, deneyimlerini takip eden herkes yaşamını kendinden emin, dik duruşlu birey olarak sürdürebilir.

Soma: Hint Tanrılarının Mucizevi İçkisi

Soma, Hint mitolojisinde tanrıların içkisi olarak bilinir. Canlandıran, zenginlik ve sağlık veren bu içki aynı zamanda tanrılaştırılmıştır.

Ters Cepheye Bakan Balkonlar: Hayatın Arka Yüzünden Bakmak

Ters cepheye bakan bir balkon, insanın içe dönüşünü; ön cephe ise hayata ve topluma açılmayı simgeler. Denge, ruhsal bütünlük için gereklidir.

Linkin Park – From Zero Albüm İncelemesi: Yeniden Doğuş

Chester Bennington’ın ölümünden yedi yıl sonra yeni solistleri Emily Armstrong ile geri dönen rock müziğin efsanesi Linkin Park'ın "From Zero" albümünü inceliyoruz!

2000’lerin En Çok Ses Getiren 10 Asya Filmi

2000'lerde evrensel bir sanat gücü hâline gelmiş Asya sineması, yeni türlerin doğmasına ve sinematik dilin evrilmesine öncülük etmiştir.

Muzaffer Şerif Deneyi: Toplumsal Normların Yaşamımıza Etkisi

Türk Psikolog Muzaffer Şerif sosyal deneyleriyle toplumsal normlara alışılmışın dışında çözümler sunarak küresel bir üne kavuşmuştur.

Problem Ben: İçimizdeki Anti Kahramanlara Yazılan 5 Şarkı

Yalnız ve duygusal bir çıkmazda kalan "anti kahramanlara" ithaf edilmiş bu yazı, onlara yoldaşlık eden 5 şarkıyı ele alıyor.

Rick Owens, Temple of Love: Moda ve Varoluş Üzerine Bir Manifesto

Rick Owens’ın “Temple of Love” sergisi, modayı sanat, politika ve kişisel ifadeyle buluşturarak karanlık, büyüleyici ve şiirsel bir deneyime dönüştürüyor.

Miryokefalon Savaşı: Türklerin Anadolu Zaferi

1176 Miryokefalon Savaşı, Anadolu Selçuklu Devleti’nin Bizans’a karşı kazandığı stratejik zaferle Türklerin Anadolu’daki kalıcılığını kesinleştirdi.

Tüylerinizi Ürpertecek En İkonik 5 Korku Oyunu Müziği

Uzun yıllar geçmesine rağmen içimizi ürperten melodileriyle aklımızdan çıkmayan beş korku oyunu şarkısını birlikte inceliyoruz!

Editor Picks