“Beynimizin tamamını kullanabilseydik ne olurdu?”, “Unutulmuş anılara hipnotize olarak ulaşmak mümkün mü?”, “ El yazımız gerçekten kişiliğimizi yansıtıyor mu?” Bizde şüphe uyandıran ve çözülmesi eğlenceli bir gizem haline gelen bu tarz sorulara günlük hayatımızla iç içe olan psikolojinin ışığında yanıt ararız. Ancak böyle soruların cevapları genellikle, insanların inandıkları olgular doğrultusunda şekillenir ve bu inançlar sonucunda psikolojik mitler meydana gelir. Bu yazıda sarsılabilir gerçekliğiyle oldukça popüler bir hâl almış olan yaygın psikolojik mitleri açığa çıkaracağız.
1. Psikologlar Dert Dinler

İnsanların zihinsel süreçleri ve bu süreçlerden doğan davranışların üzerinde duran psikoloji, “dert dinlemek” gibi oldukça dar bir bakış açısına sahip bir cümleden çok daha fazlasıdır. Psikoloji, temelinde canlılık ve insan olduğu için çok geniş bir alana yayılır. Her insan yaşamında türlü zorluklarla karşılaşır ve yaşamını sürdürebilmek için bu zorluklarla baş edebileceği çeşitli mekanizmalar geliştirir.
Psikologlar, kanıta dayalı ve literatürde geçerli olan bir bilgi birikimiyle; çeşitli mekanizmaların altında yatan duygu-düşünce-davranışlardan oluşan bilişsel sistemi inceler ve gereken durumlarda müdahalede bulunur. Bu inceleme ve müdahaleden oluşan terapi süreci, elbette “dert dinlemek”ten çok daha fazlasını ifade eder.
2. Doğum Sıramız Kişiliğimizi Etkiler

Dizilerde, filmlerde karşımıza çıkan veya medyada çokça maruz kaldığımız bu psikolojik mit, pek çok bilimsel araştırmaya göre doğruluğu tamamen kanıtlanmış bir gerçek değildir. Aile içinde en büyük çocukların genellikle lider özelliklerine sahip olması ya da kardeşlerinin de sorumluluklarıyla ilgili olmaları bu mitin gerçek bir bilgi olma ihtimalini hepimize düşündürtüyor.
En büyük çocuğun sahip olduğu yönetme ve sorumluluk bilinci, aile içinde atanmış rollerle ilgilidir. Çünkü en büyük çocuk, rol model olarak anne ve babasını örnek aldığı için kardeşleri üzerinde lider bir etki sağlayabilir. Ortanca ya da en küçük olarak doğmanın da insanın kişiliği üzerinde doğrudan bir etkisi yoktur. İnsanların kişilik özellikleri yalnızca doğum sırasıyla değil, aileden aileye değişen dinamik yapılar ve aile içinde atanmış rollerle, sosyoekonomik düzey gibi faktörlerle ilişkilidir.
3. Mozart Dinlemek Bebeklerin Zekasını Arttırır

1993 yılında yayımlanan bir makaleyle hayatımıza giren bu mit, birçok bilimsel gerçeğin ekonomik kaygılar için doğruluktan saptırılması ve pazarlanmasıyla oluşturulmuştur. Bu makalede yer alan çalışmada araştırmacılar, kâğıt katlama ve kesmeyi içeren bir testi üniversite öğrencilerinden oluşan iki gruba uygulamışlardır. Bir gruba Mozart’ın bir piyano sonatının 10 dakikasını dinletmişlerdir. Diğer bir gruba da rahatlatıcı müziklerin olduğu bir kaseti dinletmişlerdir. Çalışmanın sonucunda piyano sonatını dinleyen grubun uzamsal muhakeme görevinde daha başarılı olduğu ortaya çıkmıştır. Ancak bu çalışmanın sonucunda Mozart dinlemenin zekayı geliştirdiğine dair bir kanıt bulunamamıştır ve çalışmada bebeklerin bahsi bile geçmemiştir.
Bu sonucun bebekler üzerinde de etkili olabileceğini düşünen şirketler, ticari kaygılarını göz önünde bulundurarak bilimsel dayanağı yeterli olmayan bir algı oluşturmuştur. Böylece popülaritenin ortaya çıkardığı The Mozart Effect CD’ler ve oyuncaklar, ailelerin “çocuklarının daha zeki ve daha başarılı olması” isteğini suistimal eden bir strateji ile satılmaya başlanmıştır. Bu mitin ardındaki gerçek ise uyanıklığı artıran herhangi bir şeyin; Mozart’ın müziği, başka bir müziği dinlemenin, bir fincan kahve içmenin ya da bunlara benzer faktörlerin performansımızı arttırabileceğidir.
4. Sağ Beynin Mi Baskın Sol Beynin Mi?

İnsanları böylesine kategorize eden içeriklerle sosyal medyada mutlaka karşılaştık. Ancak bu sağ-sol beynin baskınlığı ve resimlerde gözümüze çarpan ilk şeyin kişilik özelliğimizi ortaya koyduğu konularında da çarpıtılmış bir gerçek mevcuttur. Beynimizin sağa ve sola ayrılan, yarı küre olarak adlandırılan iki tarafının farklı ve spesifik işlevleri olduğu doğrudur. Ancak bu iki yarı küre arasındaki ilişki, bir yarı kürenin diğerine uyguladığı bir baskınlık durumuyla ifade edilemez. Çünkü farklı spesifik işlemlere sahip iki yarı küremiz birbirini tamamlar ve beynimiz, iki yarı küreden gelen bilgileri birleştirir.
Bu sebeple, animasyonda gördüğümüz kadının hangi yöne hareket ettiğinin ya da farklı resimlerde gördüğümüz ilk şeyin beyin baskınlığıyla veya kişilik özelliklerimizle bir ilgisi yoktur. Karşımıza çıkıp bizi bir illüzyona uğratan bu tarz içerikler, beynimizin o andaki görüntüleri iki yarı küreden gelen bilgileri nasıl birleştirip tamamladığıyla ilişkilidir.
5. Beynimizin Yalnızca %10’unu Kullanabiliyoruz

Çoğumuzun hayatına Lucy (2014) filmiyle giren bu mit, hepimize fantastik bir dünyanın kapılarını aralamıştır. Ancak bu ifade de doğru değildir. Tıpkı baskın bir sağ beyin-sol beyin olmadığı gibi, bu iki yarı küreden gelen bilgileri birleştirebilmek için beynimizin %100’ünü kullanırız. Yaptığımız işe ya da uyku durumumuza bağlı olarak aktif olarak kullandığımız beyin bölgelerimiz değişkenlik gösterebilir ama bu sadece %10 ile yetindiğimiz anlamına gelmez.
6. El Yazımızda Kişilik Özelliklerimiz Saklıdır

El yazısının insanların kendilerine özgü özelliklerini taşıdığını inkâr edemeyiz. El yazılarının karakteristik özelliklerinin incelenip sonrasında da kişilik özelliklerin belirlendiği Grafoloji adlı bir uygulama alanı dahi vardır. 1800’lü yılların sonunda Fransız rahip ve arkeolog Abbé Jean-Hippolyte Michon tarafından ortaya atılan bu uygulama kriminoloji alanında, şirketlerin işe alımında ve Avrupa’da çocukların gelişimini değerlendirmede, kariyer tavsiyesi vermede ve psikolojik analiz sağlamada yaygın olarak kullanılmaktadır. Ancak bu uygulamanın doğruluğu bilimsel kanıtlarla tamamen desteklenebilmiş değildir. Bu sebeple grafolojinin bir bilim olduğu konusu bile meçhuldür.
El yazısının insanların kişilik özelliklerinden bir parçasını yansıttığı doğru olabilir ama el yazısı kullanılarak bir insanın kişilik özelliklerini tamamen belirleyebilme düşüncesi sadece popülerleşmiş bir mitin göstergesidir.
7. Değişken Bir Ruh Hali Bipolar Bozuluktur

İnsanların psikoloji alanında uzman kişilere görünmeden kendilerince vardıkları kalıp yargılar da psikolojik mitlerin büyük bir kısmını oluşturur. Çoğu insan yaşadıkları ya da kendi içlerinde hissettiği belirsizlikten, bilinmezlikten hoşlanmaz. Belirsizliğe ve bilinmezliğe karşı toleransı daha düşük olan insanlar bu durumdan bir an önce kurtulabilmek, yaşadıklarına veya hissettiklerine karşı bir savunma mekanizması geliştirebilmek için kalıp yargılardan yola çıkarak kendi kendilerine teşhis koyarlar.
Düzene ve temizliğe fazla önem veriyorsa OKB’li olduğunu, üzgünse depresyonda olduğunu, kolayca değişebilen bir ruh haline sahipse bipolar bozukluğuna sahip olduklarını düşünebilirler. Şüphelerinin olması elbette normaldir ancak bu şüphelerin giderilip bir sonuca varılması için bir uzmana danışılması gerekir.
8. Unutulan Anıların Çaresi: Hipnoz

Uçsuz bucaksız konulardan biri olan hipnoz, uyku ve uyanıklığın arasındaki özel bir bilinç hâlidir. Hipnoz, kişinin bilinçaltına erişmeyi ve bu sayede hedeflenen bir davranışı değiştirmeyi amaçlayan bir tedavi tekniğidir. Çoğu ülkede hekimler ve klinik psikologlar tarafından yapılabilmektedir. Hipnoz sırasında kişi, hipnoterapistin yönlendirmesiyle trans olarak adlandırılan bir duruma geçer ve bu esnada kişi bilinçaltındaki düşünce, duygu ve davranışların farkına varabilir.
Hipnozu unutulmuş anılara ulaşmanın bir yolu olarak görmek, gerçeğin çarpıtılmış bir mit haline gelmesinden ibarettir. Çünkü hipnoz doğru biçimde ve amacına uygun şekilde kullanılmazsa insan hafızası her şeyi doğru bir şekilde yansıtmayabilir, insanları yanıltabilir. Olayların yanlış şekilde hatırlanmasına ya da geçici hafıza kayıplarına sebep olabilir.
Kaynakça
AYTÜRE, Seher. “En Popüler Psikoloji Mitleri“. Bilim Genç TÜBİTAK. Erişim Tarihi: 07.04.2024
ERDOĞAN, İrem. “Psikoloji Mitleri: Doğru Bilinen Yanlışlar“. Kazan Kültür. Erişim Tarihi: 07.04.2024
LILIENFELD, Scott O., LYNN Steven Jay, RUSCIO, John, BEYERSTEIN Barry L. “50 Great Myths of Popular Psychology“. WILEY-BLACKWELL. Erişim Tarihi: 07.04.2024
ROHRER M. Julia, EGLOFF Boris, SCHMUKLE C. Stefan. “Examining the effects of birth order on personality“. PNAS. Erişim Tarihi: 01.05.2024
WARREN, Kathleen. “Graphology“. The Ohio State University. Erişim Tarihi:01.05.2024
“Sorular ve Yanıtlarla Hipnoz Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey“. Türkiye Psikiyatri Derneği. Erişim Tarihi:01.05.2024
Kapak görseli: fineartamerica.com


