Gündelik Hayatta Çaresizlik Bunalımı Nasıl Ortaya Çıktı?

Editör:
Sibel Sancaklı
spot_img

Bireyin sistemle olan ilişkisinin her geçen gün karmaşıklaştığı, ekonomik kaygıların arttığı, toplumsal ve siyasal olayların ve haber akışının bir saniye bile durmadığı günümüzde, farkında olmadan sürekli tetikte olma hâlindeyiz. Geçen yüzyılların gündem maddelerini salgın hastalıklar, devrimler ve yeni icatlar oluştururken günümüzün tartışma konularını anlamlandırmak bile güç olabiliyor. Bu tetikte olma hali beraberinde çaresizlik ve uyuşukluk gibi duyguları da getirebiliyor. Bireylerin hayatlarındaki tüm koşullara genellemeye başladıkları bu sorunu kadercilik anlayışı takip ediyor. Bu durum, yalnızca felaketlerde yaşanmıyor, insanların hayatlarının her alanında benzer kaygıları yaşamalarına sebep olabiliyor.

Aşırı Yüklenme ile Hata Verme

Kaynak: pixabay.com

Deneysel olarak aşırı yüklemeye maruz bırakılan kobayların sonunda sessizce bir köşeye çekilip ayaklarını ağızlarına götürerek çiğnemeye başladıklarını duymuşuzdur. Gündelik hayatta endişe verici gelişmelerle dolu haber akışına karşı gelişmiş olan “Biz ne yaparsak yapalım bir şey değişmiyor” mantığı da biraz bunu andırıyor.

Defalarca kendi çabalarıyla sonuç alamayıp sistem tarafından bastırılan duygular insanları bir deneyin içindeki kobaylarmış gibi hissettirebiliyor. Bu konuda yapılan bir araştırmada, katılımcıların deprem veya yangın gibi felaket kurbanlarına dair görüşleri sorulmuş. Katılımcılardan daha önce bu tarz felaketleri yaşamış bireylere yardım etme isteklerini derecelendirmeleri ve onlara ne kadar empati duyduklarını ifade etmeleri istenmiş. Sonuçlar, vatandaşların daha önce benzer olayları yaşayanlara karşı daha az yardım niyeti taşıdığını göstermiş. Çalışmada bazı katılımcılar, felaket kurbanlarını daha önce benzer tecrübeleri yaşamalarına rağmen tepki vermemeleri veya bunlara alışmış olabileceklerini gerekçe göstererek suçlamışlar (Zagefka, 2022).

Mağdur mu, Suçlu mu?

Kaynak: infocream.ru

Sosyal psikolog Melvin Lerner’in 1966 tarihli bir çalışmasında, Lerner ve bir meslektaşı, katılımcıların elektrik şokuna maruz bırakıldığı simüle edilmiş bir deney gerçekleştirmişler. Video kayda alınan çalışma; deneyi izleyen katılımcıların, mağdurların çileden kurtulma olasılığı olmadığında veya deneyimin görünürdeki tatsızlığına rağmen gönüllü olarak deneyde kalmayı seçen insanlar hakkında çok daha fazla olumsuz görüş sunduğunu ortaya koymuş. Bu deney bulguları, bireylerin felaketlere birebir tanık olan diğer insanlara olan merhametlerindeki azalmanın, yangın ve deprem felaketleri ile benzer şekilde iklim krizi gibi çevre konularında da duyarsız kalmalarının sebeplerini açıklıyor denebilir. Bu sorunların üzerlerinin örtülmesi, milyonlarca kurban için tehdit oluşturmaya devam ediyor (Lerner ve Simmons, 1966).

“Ben Kimim ve Neden Buradayım?”

Kaynak: pixabay.com

Günümüzde insanların kendilerini bulundukları sistemin içinde hangi noktada olduklarını bile fark etmeleri zorlaştı. Sistem içindeki yerimizin hiçe indirgenmesiyle yaşanan bu sorun, bireyleri git gide çevreleriyle baş edememe ve uyuşukluk duygularıyla karşı karşıya bırakıyor.

Yabancılaşma duygusu yaşayan insanlar, hissettikleri yalnızlığın verdiği acıdan alkol veya uyuşturucu madde gibi araçlarla kurtulmaya çalışıyor. Hiçbir şeye bağlanamamak aidiyet duygusu sorunlarına neden oluyor. Çevresel engellemeler sonucu kendi içinde ve çevresine yönelik yıkıcı davranışlar geliştirmeye başlayan insanların duygu durumları sıklıkla depresyonla ilişkilendiriliyor. Bu noktada bireyin kendisinde doğal olarak var olan yapıcı ve yaratıcı eğilimlere nasıl etkinlik kazandırabileceğine odaklanması önem taşıyor. Bu, hem kişisel iyileşme hem de toplumsal dayanışma için hayâti bir adım gibi görünüyor.


Kaynakça

Geçtan, Engin. İnsan Olmak. 37. basım, Metis Yayınları, 2023.

Hovardaoğlu, Selim; Bazı Değişkenlerin Öğrenilmiş Çaresizliğe Etkileri. Yayımlanmamış Doktora tezi, Hacettepe Üniversitesi. Ankara 1986.

Lerner, Melvin J., ve Carolyn H. Simmons. “Gözlemcinin ‘Masum Kurban’a Tepkisi: Merhamet mi Dışlama mı?” Kişilik ve Sosyal Psikoloji Dergisi (Journal of Personality and Social Psychology), cilt 4, sayı 2, 1966, ss. 203–210. Web.

Slovic, Paul. “Eğer Kalabalığa Bakarsam Hiçbir Zaman Harekete Geçemem: Psikolojik Uyuşma ve Soykırım.” Yargı ve Karar Verme, cilt 2, sayı 2, 2007, ss. 79–95.

Zagefka, Hanna. “Alışma Yanılgısı: Acıya Tekrarlanan Maruziyetin Yardım Etme Niyetlerini Azaltması.” Avrupa Sosyal Psikoloji Dergisi (European Journal of Social Psychology), cilt 52, sayı 4, 2022, ss. 701–712. Wiley Online Library, Web.

Kapak görseli: pexels.com

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Alice in Borderland 3. Sezon İncelemesi: Neden Beklentiyi Karşılayamadı?

Alice in Borderland dizisinin 3. sezonun her oyununda Chishiya'nın zekâsını arayıp, Aguni'nin fedakârlığını andık diyebilirim. 

Evrensel Duygular: Anlamadan da Hissedeceğiniz 8 Şarkı

Dili fark etmeksizin ruhunuza dokunan, evrensel duygusal taşıyan 10 şarkıyı keşfedin. Melodik parçalarla hazırladığımız liste, her anınıza eşlik edecek!

Viktoryen Dönemde Kadın İmgesi: “Evdeki Melek”

Viktoryen dönemde ‘Evin Meleği’ ideali, kadını fedakâr ve itaatkâr bir role hapsetti. Gilman ve Woolf bu miti sorgulayarak özgür kadının sesini aradı.

Jane Austen ve Aşkın Sosyal Eleştirisi

Jane Austen, romanlarında aşkı sadece romantik bir duygu olarak değil; statü ve kadınların konumu üzerinden ele alarak dönemin evlilik anlayışına eleştirel bir bakış atar.

Shirley Jackson’ın Amerikan Gotik Edebiyatındaki Yeri

Shirley Jackson, Amerikan gotiğine modern bir ses getirmiş ve kalıcı bir iz bırakmıştır.

Amerikan Edebiyatında 4 Yalnız Kahraman

Amerikan edebiyat tarihinin en önemli temsilcileri haline gelmiş kahramanlarımızın ne kadar soyutlanmış bireyler olduğunu farketmiş miydiniz?

Tarihi Eser Rotası: Geçmişten Müzeye Serüven

Müzelerde sergilenen her bir eserin yolculuğu o kadar uzun ki... Gelin, sergilenme sürecine kadar rotaya bir göz atalım...

Bir Günde Geçen 5 Roman

Hızlı geçen yirmi dört saatimizi bir de romanlardan okuyup hissedelim. İyi okumalar.

Sayfadan Kumaşa: Edebiyat Karakterlerinin Giyilebilir Hikâyeleri

Edebiyatın Gardırobu, moda aracılığıyla ikonik karakterlerin hikâyelerini ve ruhlarını yeniden anlatıyor.

Mikro İfadeler: İnsanların Gerçek Duygularını Nasıl Okuruz?

Yüzde beliren mikro ifadeler, bastırılmış duyguların saniyelik izleridir; insanın gizlediği gerçeği açığa çıkararak iletişimin en dürüst hâlini gösterir.

Editor Picks