Eşsiz güzelliğe sahip olan ve ruhumuzu, içimizi açan çiçekleri hayatımızın bir çok yerinde ve zamanında kullanırız. Kimi zaman duygularımızı dile getirmek için soyut manalarda kimi zaman da somut olarak. Sembolik ve simgesel ögeler hâline gelerek her tarih ve kültürde yer edinmişlerdir. Mitolojik olarak da efsanelerde geçerler ve çok eskiye dayanan tarihleri vardır. Her zaman edebiyata, sanata, şarkılara konu olurlar ve güzelliklerini içinde geçtikleri her yere yansıtırlar. Birbirinden güzel çiçekler arasından kendine “çiçeklerin kraliçesi” dedirtmiş gülü inceleyelim.
Gül Kelimesinin Etimolojisi

Farsça (gol) “çiçek, gül” sözcüğünden alıntı olan gül kelimesinin kökeni Farsçadır. Aynı anlama gelen vard sözcüğünden dönüşmüştür. Latincede “rosa” kelimesi, Grekçe kırmızı anlamındaki “rhodon” dan gelir ve gülü niteler. Mutluluk, aşk ve güzelliğin simgesi olan gül Greklerde “yağların kraliçesi” olarak anılmıştır. Türk edebiyatında “gül-i bâdâm” (badem çiçeği), “gül-i yâsemen” (yasemin çiçeği) gibi ifadelerle aynı manada kullanılmıştır. Bu isim güzellik, zarafet ve hoş koku ile ilişkilendirilir. Bitkinin kültüre alınmış çeşitlerinde, taç yaprak sayısı çoğalır ve bu çeşitler, “katmerli” olarak adlandırılır. Gül, çeşitli nitelikleriyle daha çok sevgilinin sembolü olarak kabul edildiğinden şairler için büyük bir ilham kaynağı, çiçeklerin de kraliçesi olmuştur.
Gülün Özellikleri

Gülün tarihi bildiğimiz tarihin çok daha ötesindedir. Rosaceae (Gülgiller) familyası içinde sınıflandırılan hoş kokuya sahip, zarif ve güzel bir görünümü olan farklı türlerde cinsi bulunan gülün kökleri Asya, Çin ve İran topraklarıdır. Gülü yetiştirmesi oldukça meşakkatli bir iştir. Hasat zamanını iyi ayarlamak, yaprakların tazeliğini koruyabilmek ve iklim şartları önemli hususlardır. Ilıman iklimin olduğu her yerde gül yetiştirmek mümkündür. Doğru bakım yapıldığında sürekli olarak çiçek verir.
Gülün sadece kendi başına bir anlam, duygu ifade etmesinin yanında farklı renklerini kullanarak da çeşitli anlamlar ifade etmek mümkündür. Örneğin, zaten aşkı ve tutkuyu yansıtan kırmızı rengi gülde tercih edildiğinde bu tutkuyu daha güçlü bir şekilde yansıtır. Evlilik ve nikahlarda çok tercih edilen beyaz güller duruluğun ve saf duyguların temsilcisidir. Sevgi, nezaket ve şefkatimizi göstermek için pembe güller uygundur. Sarı güllerle de dostluğumuzu, birbirimize olan bağlılığı ve mutluluğu ifade edebiliriz. Renkler kadar sayıları da önemlidir; tek bir gülle özel ve itina ile seçilmiş bir ifade yansıtılırken bir demet gül ile daha zengin, derin ve coşkulu bir anlam katılır. Renk demişken gül kurusu rengi adını ve tonunu gülün solmuş yapraklarından kurumuş hâlinden alarak hatıraları canlandıran bu nostaljik rengi oluşturur ve özlem duygusunu uyandırır. Çeşitli dilekleri, dile getirilmeyen sözleri ve duyguları bir gülle ifade etmek mümkündür. Ayrıca ince bir hareket, nezaket göstergesidir. Teşekkürü, özrü, başsağlığı dilemeyi, kutlamaları gül vererek yapmak bu anları daha değerli kılar. Kültürel olarak bakıldığında da gülün önemli bir yeri vardır. Birçok kültürde simgesel, mecazi anlamlar taşır. Baharın habercisi olan gül, dirilişi, yeniden canlanmayı simgeler. Kurumasına rağmen her bahar canlılığına yeniden kavuşur böylece ebediliğin simgesi haline gelir. İslam kültüründe gül manevi güzelliği ve cenneti simgeleyerek kutsal bir statüye ulaşır.
Gülün Edebiyat Açısından Önemi

Gül sözcüğü Türk edebiyatının her döneminde çokça kullanılan bir imgedir. Nazım türlerinden, türkülere, şiirlere, atasözleri ve deyimlere kadar birçok türde gül sözcüğünün varlığını görürüz. Yazılı ve sözlü eserlerin yanında özel isimlerde, cins isimlerde ve eylemlerde de kullanım alanı bulmuştur. Günlük hayatımızda, eş dostla olan sohbetlerimizde, yazılı ve sözlü dilde sıkça kullanımına başvururuz. Gülün batıda doğup Anadolu yoluyla Ortadoğu ve doğuya yayılmasıyla geniş bir coğrafyada bahsi geçer.
Gül aşk, hüzün, özlem gibi duyguların yansıtılması için önemli bir rol oynar. Derin bir metafor oluşturmaya yarayan gül çoğu sanatçıya ilham kaynağı olur. Eserlerde zarafetiyle işlenir, duygusal bir hava katarak romantik bir atmosfer oluşturmaya katkı sağlar. Gül ve şiir denilince akla gelen isimlerden Yahya Kemal, Ahmet Haşim ve Nâzım Hikmet gibi şairler gülden esinlenerek eserler oluşturmuşlardır. Fuzuli’nin aşkın en önemli sembolü olan Gül ve Bülbül şiirinde gül, aşıkların sevgisini ve ayrılığını sembolize eden bir motif olarak işlenmiştir. “Ey gül seni hâr âşık, ey bülbül seni zâr âşık” dizesinde aşkın derinliğini ve acısı dile getirilir. Gülü sevdim dikeni battı atasözünde de olduğu gibi gerçekten sevmenin verdiği acıyı, dayanılan zorluğu gösterir. Dizedeki gül-bülbül ilişkisi divan edebiyatında gül ve bülbül arasında sıkça işlenen bir aşk ve özlem motifidir. Bülbül, gülün güzelliğinden büyülenerek hayranlıkla bakar bu da aşkın acısını ve özlemini arttırır. Çoğu şair ve yazar gülü aşkın nihai simgesi olarak görüp gülün açışıyla aşkın doğuşunu, duyguların tazeliğini, çekilen özlemin ızdırabını eserlerinde işlemişlerdir.
Kaynakça
nisanyansozluk.com. “Gül – Nişanyan Sözlük.” web