Sinema endüstrisi her sene sayısız film üretimine olanak sunmaktadır: Bunlardan bazıları festivaller, ödüller ve gişe hasılatları ya da filmin yapımında yer alan ünlü yönetmen ve/veya oyuncular sayesinde hemen herkesin bildiği filmlerdir. Ancak, öyle filmler vardır ki onları hiç beklemediğiniz anlarda gelen film önerileri sayesinde öğrenirsiniz. Söz konusu filmler, biz sinemaseverlerin belki de en çok sevdiği türden filmlerdir: İçimizde kelebekler uçurtacak cinsten… Bu yazımızda, sizlerin belki bir şekilde yakalamış ya da gözünüzden kaçırmış olabileceğiniz filmleri derledik. Şimdi gelin, gözlerinizin önünde gizli kalmış olabilecek bu filmleri hep birlikte inceleyelim.
Little Miss Sunshine (2006)

Başrollerinde Steve Carell, Toni Collette gibi isimlerin yer aldığı 2006 yapımı film bir ailenin yolculuk hikayesini anlatmaktadır. Yolculuk, ailenin en küçük üyesi Olive‘in hayallerine uzanan bir yolculuktur ve bu bu yolculukta destekçileri birbirinden çeşitli kişiliklerdeki diğer aile üyeleridir. Bu yapım, sizi bir yandan güldürecek bir komedi filmi, diğer bir yandan yüzünüze buruk bir gülümseme yerleştirecek bir dram filmidir. Yol teması, her zaman için belirli keşiflerin, dönüşümlerin sembolü olarak yorumlanmaktadır: Yolculuk sonrasında yalnızca karakterler değil, hiç şüphesiz siz de değişeceksiniz.
Cast Away on the Moon (2009)

Hepimiz zaman zaman içinde bulunduğumuz durumdan ve şartlardan kurtulmak isteriz. Böyle zamanlarda pek çok zaman önümüzde farklı seçenekler vardır ancak ana karakterimiz çözümü hayatını sonlandırmakta bulur. Ancak, sonuç umduğundan çok daha farklı olur. Koskoca bir şehrin ortasında iletişimden, teknolojiden, sosyal yaşamdan kısacası hayatın kendisinden son derece uzak fakat bir o kadar da yakındır. Kim‘in adası, sizlere tam anlamıyla buruk ve romantik bir komedi vaat ediyor.
Flipped (2010)

Bir gün herkes aşkı olumlu ya da olumsuz deneyimlemiştir ya da deneyimleyecektir. Ancak, hiç şüphe yok ki deneyimin sonucu ne olursa olsun hepimiz aşk duygusunun varlığını, gerçekliğini ve hissettirdiklerini sever hatta özleriz. Sürecin kendisi ne olursa olsun heyecan vericidir. Bir diğer heyecan ise ilişki sürecinde karşımızdaki kişinin neler düşündüğü ya da neler hissettiğidir. Flipped, Bryce ve Juli adlı ikilinin arasındaki çalkantılı aşk hikayesine odaklanıyor. Üsteklik film, merceğini yalnızca Bryce’ın gözünden değil aynı zamanda Juli’nin gözünden de görecek şekilde konumlandırıyor. Romantik film klişelerini bir kenara bırakın ve bu samimi, özgün aşk hikayesini vakit kaybetmeden izleyin. Son olarak, film beni aşka ve aşık olmaya aşık etmiş bir filmdir.
50/50 (2011)

Mutluluk ve umut her zaman vardır, öyle ki zaman zaman hüznün ve çaresizliğin içinden doğmaktadır. Başrollerini Seth Rogen ve Joseph Gordon-Levitt‘in paylaştığı yapım, hiç şüphesiz kalbinizi kırık ancak umutlarınızı diri bırakacaktır. Adam, son derece sağlıklı bir yaşam süren genç bir bireydir fakat mevcut yaşamı kanser olmasına engel olamaz. Bu durum, benim için “Anı yaşamak” deyimini son derece mantıklı be güçlü bir söylem konumuna getirmektedir. Hastalığı, Adam’ın arkadaş ilişkilerini, karşı cinsle ilişkilerini, kendi kişiliğini kısacası bütün hayatını değiştirir. Film, izleyenlere mücadelenin somut bir örneğini sunuyor ve bunu yaparken de Seth Rogen’ın hayat verdiği Kyle karakteri aracılığıyla zaman zaman kahkaha atacağınız sahneleri de barındırıyor. Film, benim için en kötü zamanlarda sönükleşmiş mutluluk kıvılcımını alevlendirmenin anahtarını sunmaktadır.
Perks of Being Wallflower (2012)

Yönetmenliğini Stephen Chbosky‘nin yaptığı filmin oyuncu kadrosunda Logan Lerman, Emma Watson, Ezra Miller ve Paul Rudd gibi isimler yer almaktadır. Bir gençlik hikayesi anlatan film, Charlie karakteri üzerinden aslında pek çok kişinin büyüme hikayesini anlatır. Bu bağlamda Charlie’nin karakter gelişimi filmin ana temasını oluşturuyor diyebiliriz. Filmin en etkileyici yanlarından birisi ise, izleyenlere Charlie ile büyüme, onunla değişme imkanı sunuyor olmasıdır.
The Secret Life of Walter Mitty (2013)

The Secret Life of Walter Mitty, en temelde bir korku filmi olarak okunabilir. En azından ben ve benim gibi ruhu içinden taşan, meraklı bireyler için bir korku filmi… Walter, sıradan bir çalışandır: Pek çoğumuz gibi işine gider, işinden gelir ve bir sonraki gün bunu tekrarlar. Peki yaşadığımız hayatın özünü oluşturan tutkular ve heyecanlar nerededir..? Film boyunca yalnızca Walter’ın değil benim içime de dert olan bu soru, hiç şüphesiz sizlere de bir adım gerileyerek içinde bulunduğunuz mevcut yaşamı dışarıdan görmek ve değerlendirmek için bir olanak sunacaktır. Bunda elbette ki Ben Stiller’ın payı büyüktür, Ben Stiller filmin hem oyuncusu hem de yönetmeni olarak kusursuza yakın bir iş çıkarmıştır yorumunu yapmak son derece mümkündür. Walter’ın macera dolu özgürlük yolculuğu aynı korkulara ve heyecanlara sahip diğer pek çok kişi için muazzam bir motivasyon kaynağıdır.
Hector and the Search for Happiness (2014)

Filmin başrolünde Hot Fuzz, Shaun of the Dead, The World’s End gibi filmlerden de tanıdığımız Simon Pegg yer alıyor. Simon Pegg, bir psikiyatrist olan ve mutluluğun özünü arayan Hector karakterine hayat veriyor. Diğer bir yandan, Hector karakteri ise biz izleyenlere hayat veriyor. Öyle ki, günün sonunda belki bilinçi belki de bilinçsizce mutluluğu arıyoruz, adımlarımızı muhtemelen bu doğrultuda atıyoruz. Mutluluğu yollarda bulmuş biri olarak ve bir sinemasever olarak benim için yalnızca bu listede değil, aynı zamanda izlediğim bütün filmler arasında da önemli bir konuma sahiptir. Hector’un mutluluk arayışı izleyenlere eğlenceli bir yol filmi vaat ediyor ve kendi yolculuğunu başlatmak isteyenlere de motivasyon kaynağı oluyor.
Captain Fantastic (2016)

Yönetmenliğini ve senaristliğini Matt Ross‘un yaptığı 2016 yapımı film, pek çok yapım gibi bizlere bir ailenin hikayesini anlatıyor. Bu ailenin babası, Yüzüklerin Efendisi serisinden ve Green Book, The Road gibi filmlerden de tanıdığımız Viggo Mortensen. Viggo Mortensen’in canlandırdığı Ben karakteri, çocuklarını modern dünyanın etkisinden uzak fakat yine de entelektüel, bilinçli ve sağlıklı bireyler olarak yetiştirme gayretinde bir baba. Film, böylesine bir yaşamın modern dünya ile çatışmasını eğlenceli bir anlatı diliyle izleyicilere sunuyor ve biz sinemaseverlere ise bu anlam yüklü filmi keyifle seyretmek düşüyor.
303 (2018)

İki üniversitesi öğrencisi, Jule ve Jan Berlin‘i farklı amaçlarla terk ediyor. İki karakter de bir anlamda bir kaçışın ve arayışın temsilini gösteriyor. İkilinin arasındaki derin, entelektüel tartışmalar aralarındaki ilişkiyi yolun sonuna taşırken evrimleştiriyor. Film, ufuk açıcı bir dram hikayesi anlatırken anlatısına romantik bir boyut kazandırmayı da ihmal etmiyor. İkilinin, içten ve derin sohbetlerine adeta yanlarındaymışçasına konumlanıyor ve yolculuklarının bir parçası oluyoruz. Dolayısıyla, yolculuğun sonunda biz de belirli keşifler ve değişimler yaşıyoruz.
La Belle Époque (2019)

Hayatımızda öyle anlar ve dönemler vardır ki tekrar tekrar yaşamak isteriz. Tanıdık kokuları tekrar duymak, aynı kişilerle tekrar konuşmak ve aynı duyguları hissetmek… Nicolas Bedos‘un senarist ve yönetmenliğini yaptığı film, işte böylesine bir hikaye anlatıyor. Victor, üzülerek bir zamanlar çok sevdiği eşinden ayrılmak durumunda kalır ancak özlediği gerçekliği tekrar tekrar yaşamak için önünde çok da engel yoktur. La Belle Époque, sizi yaşlı bir adamın tatlı hatıraları ile yalnız bırakan ve içinizi sımsıcak yapacak bir film.
Kaynakça
Öne Çıkarılmış Görsel: Web.