Gossip Girl Karakterlerinin Psikolojik Analizi

Editör:
Eyüp Can Gürer, Asya Yüce
" hide_table_content="td_encvalW2dpemxlXQ=="]

Gossip Girl, zengin ve ayrıcalıklı çocukların hayatlarını gözler önüne seren 2000‘li yılların gençlik dizisidir. Dizi, Cecily von Ziegesar‘ın kitabından esinlenerek Manhattan’ın Yukarı Doğu Yakası’ndaki lüksü, rekabeti, skandalları, entrikaları ve dedikoduları, adını daha sonra öğrendiğimiz isimsiz blog yazarı “Gossip Girl” tarafından bizlere sunar. Bu yazıda; dizideki kendilerine özgü kişiliklere, tecrübelere ve psikolojilere sahip Serena van der Woodsen, Blair Waldorf, Dan Humphrey, Chuck Bass ve Nate Archibald gibi ana karakterlerinin psikolojik analizine yer verdik.

Serena van der Woodsen

betchescom

Tarzı, güzelliği ve popülerliğiyle dikkat çeken Serena; nispeten sessiz, sorunlardan ve skandallardan uzak Dan Humphrey gibi bir kişilikle durağan bir hayat yaşamayı dilese de, toplumdan ve özellikle Gossip Girl bloğundan ilgi ve onay bekleme ihtiyacını durduramaz. Bu onay ihtiyacı; mesafeli, kuralcı bir anneden ve baba figürünün eksikliğinden dolayı alamadığı sevginin ve şefkatin yansıması şeklinde karşımıza çıkar. Annesi Lily ve babası William ile yaşadığı uzaklık, Serana’nın bağlanma sorunları yaşamasına sebep olur.

John Bowly’nin Bağlanma Teorisi‘ne göre, ebeveynlerinden yeterli sevgi ve güven alamayan bireyler kaygılı bir bağlanma tarzı geliştirirler (Düşün Bil Eğitim ve Psikoloji).  Serena’nın sürekli Blair gibi sağlıksız ve ona zarar veren insanlara ihtiyaç duyması, bir erkeğe sevgi arayışı içinde olması ve sevdiği kişiyle uzun soluklu bir ilişki yürütememesi; ebeveyn figürlerinin eksikliğinden kaynaklanan güvensizliğin sonucu kaygılı-kaçınmacı bağlanma türünü sergilemesinden ileri gelir.

Serena’nın isyankâr, duygusal ve bağımsız davranışları ise Erik Erikson‘un Psikososyal Gelişim Teorisi’nden Kimlik Karmaşası evresini bizlere hatırlatır. Bu teoriye göre, 12-19 yaş arasındaki bireyler, ailenin koyduğu kurallara ve toplumun normlarını görmezden gelerek her an kimlik arayışında olur ve bunun sonuncunda impulsive (dürtüsel) davranış sergiler (Kapıcıoğlu, 2024).

Serena’nın sevgili veya arkadaş olarak bir yere ait olma isteği, sorumluluklardan kaçma ve kendisini bulma arzusu; kimlik karmaşasının sonuçlarındandır. Gelişim evrelerini tamamlayamayan Serena’nın eğlence ve alkol bağımlılığı, onun üniversitede kariyer yapma ile model olma kararsızlığından kaynaklanan kimlik karmaşası ve amaçsız hayatıyla başa çıkma mekanizmasıdır. Freud’un Psikanalitik Teorisi’nde belirttiği gibi, bireyler bilinç dışı arzularını ve çatışmalarını farklı savunma mekanizmaları kullanarak ifade ederler. Serena’nın bu davranışları, onun çözülmemiş duygusal sorunlarını ortaya koyar (Aydınoğlu, 2024).

Serena’nın özüne dönmesini sağlayan bu alkol bağımlılığı; Histrionik Kişilik Bozukluğu’na (ilgi çekme hastalığına) da sahip olduğunu gösterir. Alkol içtiğinde ortaya çıkan çılgınca davranışları, ortadan kaybolduktan sonra bulunmak ve Gossip Girl’de bahsedilmek gibi istekleri bu bozukluğun belirtilerindendir. Histrionik Kişilik Bozukluğu, aşırı duygusal olma ve sürekli ilgi odağı olma ihtiyacı ile karakterizedir.

Blair Waldorf

voguefr

Giyimi, tiranlığı ve kontrolcülüğüyle güçlü kadın tiplemesine sahip görünen Blair; gücünü kaostan, manipülasyondan ve insanlardan faydalanmaktan alır. Onun için güç, başkalarının zayıflıklarını ve zaaflarını keşfetmek ve bu zaafları kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaktan gelir.

Blair’in güç ve başarı sevdası, kendi kıyafet markasına sahip annesi Eleanor Waldorf’un başarısından, mesafeli davranışlarından ve Blair’den beklentilerinin onu yetersiz hissettirmesinden kaynaklanır. Bu yetersizlik duygusu; Blair’in dışarıdan sürekli onay ve hayranlık arayışı, her an üstün ve önemli görünme eğilimi, merkezde olma beklentisi ve belirlediği kuralların herkes tarafından kabul edilmesini istemesi gibi narsistik davranışlar sergilemesine sebep olur.

Aynı zamanda dizi boyunca Blair’in mükemmeliyetçilik ve eksiklik hissi, etrafındakilerle özellikle Serena’yla rekabet içinde olmasına yol açar. Leon Festinger’in öne sürdüğü Sosyal Karşılaştırma Kuramı, Blair’in kendisini Serena’yla karşılaştırarak Serena’nın kuralsızlığının sağladığı rahatlığa imrenmesine ve ondan daha fazla parlamak istemesine neden olur. Blair’in Louis’i yeteri kadar sevmemesine rağmen prenses olma arzusu için evlenmeye kalkışması, Nate’in Serena’ya duyduğu sevgi, Serena’nın liderlik vasıfları ve popülerliği; Blair’i hep Serena’yı kıskanmaya ve onun gölgesinden kurtulma çabasına iter.

Blair’in kuralcılığının ve mükemmeliyetçiliğin getirdiği aşırı düzen, plancılık ve her şeyi kusursuz yapma yatkınlığı, çevresi için savunma mekanizması olduğu kadar geçmişinin ve ailesinin tetiklediği Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB), anksiyete ve bulumia nervosa (yeme bozukluğu) tarzı psikolojik sorunların da bir sonucudur. Blair, kendisini kontrol edemediği durumlarda yemek yeme ve ardından kendini kusturma döngüsüne girer. Bu, onun içsel güvensizliklerini ve kontrol arzusunu dışa vurduğu bir davranıştır.

Blair’in anne sevgisinin eksikliğinden, babasının eşcinselliğini açıklayıp başka bir adamla birlikte yaşamasından ve her zaman Blair’in yanında olamamasından dolayı Blair, kaybetme korkusunun öncelik ettiği sağlıksız ve bağımlı ilişkilere yönelir. İlk sezonlarda Nate’in Blair’i sevmemesi ve aldatmasına rağmen Blair’in uzun süreli ilişkileri boyunca verdiği emeğin boşa gitmemesi adına ilişkiyi sürdürmesi, Concorde Yanılgısı‘nın bir örneği olarak karşımıza çıkar. Başta Blair, Chuck’a karşı bir his beslemezken Nate’in sevgisizliğinden dolayı Chuck’ın ilgisine âşık olur. Bu durum, Blair’in sevgiye ne kadar muhtaç olduğunu gösterir. Sevgisizliğin getirdiği güvensizlikten dolayı Blair, Chuck ile ilişkisinde kontrol sahibi olmaya çalışarak Nate’de yaptığı gibi bu ilişkiyi de her an düzeltmeye çalışır.

Sağlıksız bir şekilde kaosun onları bir araya getirdiğine inanan çiftimiz, dram arayışından kendilerini alamazlar. Bazı zamanlar, ilişkiyi idealize ederler ve bazı zamanlar değersizleştirirler. Bazen de birbirlerini kıskandırarak veya uzaklaştırarak manipüle ederler. Blair ve Chuck, günün sonunda zarar verdikleri birbirlerine güçlü duygular besleten Stockholm Sendromu’nu temsil ederler. Blair ve Chuck arasındaki ilişki; celladına âşık olduran buna benzer şekilde sağlıksız bir bağımlılık ve manipülasyon döngüsü içerir. Chuck’ın Blair’e verdiği onca zarara rağmen Blair, Chuck’tan vazgeçemez. Bunun sonunda Blair ve Chuck’ta, iki tarafın da kendi sağlığını ihmal ederek karşı tarafın ihtiyaçlarına ve isteklerine boyun eğdiği bağımlı kişilik bozukluğu gözlemlenir.

Chuck Bass

söylentidergicom

Çapkınlığı ve zenginliğiyle karşımıza çıkan Chuck; Oedipus Kompleksi‘nin öne sürdüğü, anne figürünün ortada olmaması ve baba figürü Bart’ın kötü karaktere sahip sert bir kişilik olması sonucunda Chuck’ı babasıyla olan çatışmalı ilişkisiyle şekillen kadınlara ve cinselliğe sürükler. Chuck, babasıyla olan sağlıksız bir ilişkiyi düzeltemeyince kendisini savunma mekanizması ve hedonistik yaşam tarzı alkol, madde kullanımına ve kadınlara yöneltir. Örneğin, Chuck’ın reşit olmayan Jenny Humphrey’e tecavüz girişimi; babasına gücünü ve erkekliğini kanıtlamaya çalıştığını gösterir.

Ayrıca babası, sevgiyi güçsüzlükle ve zayıflıkla nitelendirdiğinden Chuck, Blair’e karşı derin duygular beslese de başta kabullenemez. Blair ile olan ilişkisinde kendisini savunmasız hissetmekten, güçsüz olmaktan ve kontrolü kaybetmekten korkar. Bu korkular, ailesinin sağlayamadığı güvenli bağlanmanın eksikliğiyle daha da derinleşir. Ne zaman Blair’e kendisini adamaya çalışsa onu kaybetme eşiğine gelir. Bu durum, Chuck’ı Travma Sonrası Stres Bozukluğu‘nu yaşamasına sebep olur. Kendisini alkole vurması, herkesten izole olması, uyku problemleri ve depresyon hâli yaşadığı stres bozukluğunu somutlaştırır.

İlerleyen bölümlerde yerini güvensizlik ve daha duygusallık alsa da Chuck aynı zamanda babasının soy ismi ve sağladığı fırsatlarla kendini üstte görme, empati eksikliği, başka insanları çıkarlarına göre kullanma ve kendine beslediği hayranlık gibi Narsistik Kişilik Bozukluğu belirtilerine sahiptir. Aynı zamanda kendisine zarar verici davranışları, pişmanlık hissinin eksikliği, sinir, öfke ve dürtüsel tavırları ve sorumsuzluğu Chuck’un Antisosyal Kişilik Bozukluğu‘nu da barındırdığını gösterir. Blair ile ilişkilerinde bu kişilik bozukları gözlemlenebilir (Bahçeşehir Psikoloji).

Blair ile Chuck birbirlerinin olumsuz ve karanlık yönlerini Jung’un belirttiği gölge kavramını ortaya çıkarmalarıyla ilişkilerindeki bağ daha da derinleşir. Bunun sonucunda birbirlerine duydukları bağımlık, manipülasyon, test ve kontrol etme gibi sağlıksız davranışları normalleştirmeye ve sevgiyle bağdaştırmaya başlarlar. Bu sağlıksız dinamikler, ilişkilerinde hem drama ve çatışmalara yol açar hem de derin bir sadakat ve tutku yaratır. Bastırılmış duyguların ve yaraların farkında olmak aralarındaki çekimi daha da kuvvetlendirir.

Nate Archibald

planetclairetv

Zengin ve ayrıcalıklı bir aileden gelen Nate, diğer karakterlerle ortak olarak uzak bir anne ve yüksek beklentiye sahip baba figürünün varlığıyla kendi hayallerini gerçekleştirmede ve birey olabilmede zorluk çeker. Bir dönem babası Howard’ın yasa dışı işlere karışması, aileyi hem mali hem de sosyal olarak zor duruma düşürse de, annesi Anne’in herkes tarafından bilinen köklü Van der Bilt ailesi sayesinde; kalıcı fakirlik söz konusu olmaz. Van der Bilt ailesi, Nate’e fazlasıyla torpil, refah ve para sağladığından Nate her an onlara bağımlı hâle gelir ve kendi benliğini fark edemez. İlk kez kendi ayaklarının üstünde durmasını sağlayan The New York Spectator gazetesindeki işi bile Nate, haberi olmadan büyükbabası sayesinde kazanır.

Albert Bandura‘nın Sosyal Bilişsel Kuramı‘na göre, bireylerin davranışları, çevresel faktörler ve kişisel deneyimlerin bir etkileşimi sonucunda şekillenir. Nate’in pasif davranışları, ailesinin beklentilerini karşılamak istememesine rağmen harekete geçemeyen bir karakter olduğunu gösterir. Bandura’nın Sosyal Bilişsel Kuramı’na göre Nate; çevresinin yaşam tarzını, ilişkilerini ve değerlerini hem etrafındakilere ayak uydurmak hem de herkesi memnun etmek için benimser.

Jung’un öne sürdüğü persona kavramıyla da uyumlu olarak Nate, kendi arzu ve isteklerini baskılayarak topluma uyum sağlamaya çalışır. Örneğin, şatafatlı bir hayata kendisini empoze etmesi ve ailesinin beklentilere uygun hareket etmesi; toplumun teşvik ettiği davranışlardır. Aynı zamanda dizi boyunca Nate’in Serena gibi hayatındaki boşluğu doldurmak için kız arayışı, onun topluma uyum sağlamaya zorlamasının yanında Abraham Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi’ndeki eksikliği de somutlaştırır.

Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi Kuramı’nın öne sürdüğü gibi, bireyler temel ihtiyaçları karşılandıktan sonra daha yüksek düzeydeki ihtiyaçlara yönelirler (Rıza Kadılar Acedemy). Nate için temel ihtiyaçlar olan cinsellik, barınma, yeme içme zengin bir aileden geldiği için karşılanır ama sevgi ve ait olma ihtiyaçları hep eksik kalır. Özellikle anne figürünün uzaklığıyla Nate, kendisinden yaşça büyük anne potansiyeli Diana Payne ile ilişki yaşarken babasının eksikliğinden dolayı gücünü babasına ispatlamak için kendisinden yaşça küçük reşit olmayan Sage Spence ya da Jenny Humphrey ile aşk yaşar. Sonuç olarak; sahip olamayacağı, evli veya sıkıntılı kişiliklere tutunsa da Nate’in özellikle Serena’ya olan aşkıyla geçmişinden kopamayan, reddedildiğinde kovalayan ve sevildiğinde kaçan kaçma-kovalama dinamiğine sahip bağımlı kişiliğine tanık oluruz.

Dan Humphrey

loopercom

Yalnız çocuk ve Gossip Girl bloğunun gizli sahibi Dan Humphrey, diğer karakterlerin yaşadığı lüksün aksine daha mütevazı bir hayata sahip olsa da Yukarı Doğu Yakası’ndaki entrikalardan kurtulamaz. Aralarında parasal sıkıntıya sahip olan tek burslu Dan, çevresindeki zenginlerin hayatına imrendiği gerçeğini her an onları eleştirerek bastırır. Ancak, Gossip Girl blog yazarı olarak bu hayata Donald Winnicott’un öne sürdüğü sahte benliğiyle entegre olmak ister.

Sahte benlik, kişinin bir gruba ait olabilmek için kendi gibi olmayıp başkalarının onayı etrafında şekillenen benliğine denir (Öztürk, 2024). Dan’in bu elit dünyada kendini yetersiz ve dışlanmış hissetmesi; sahte benliğinin araya girerek Alfred Adler’ın öne sürdüğü Aşağılık Kompleksi’ni geliştirmesine sebep olur.

Aşağılık kompleksi, bireyin kendisini başkalarıyla kıyaslayarak sürekli olarak yetersiz ve değersiz hissetmesi sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Dan’in sosyal çevresinde kabul görmek ve kendisini kanıtlamak için duyduğu sürekli ihtiyaç; güvensizlik duygusuyla birleştiğinde onu Serena veya Blair gibi popüler kızlarla ilişki kurmaya yöneltir. Ayrıca başkalarını manipüle ederek kontrol etme çabası ve gücünü savunması da Dan’in taşıdığı başlıca aşağılık kompleksi belirtilerindendir.

Dan’in çift yaşamı; onu masum, saf, iyi niyetli ve silik olarak gösterse de sevgilisi Serena’dan kardeşi Jenny’e kadar etrafındaki herkese güç ve takdir uğruna zarar verir. Statünün gücüne inanmayan ve diğerlerine kendi gücünü bir blog aracılığıyla sevdiklerinin hayatını mahvederek kanıtlamaya çalışan Dan’in, sevdiği kişiye karşı rekabet ve kıskançlık duyduğunu gösterir. Özellikle Serena’ya karşı sevgi beslerken dolaylı yoldan bloğunda onu kötülemesi; pasif-agresif davranışlar sergilediğini ve sevgi-nefret zıtlığını ilişki boyunca içinde barındırdığını kanıtlar.

Sonuç olarak Gossip Girl dizisindeki karakterler ne kadar zengin ve sığ izlenimine sahip olsalar da geçmiş travmalar, aile figürlerinin eksikliği, sevgisizlik ve çevreye uyum tarzı gibi etkenler; karakterlerin psikolojisini etkileyerek sağlıksız yanlarını, hatalarını ve gerçek benliklerini açığa çıkarır.

Kaynakça

Smith, Jane. ”Psychology in Gossip Girl.” Prez, Web. Erişim Tarihi: 2 Ağustos 2024.

Aydınoğlu, Ayşegül. “Bağlanma Teorisi.”Düşün Bil Eğitim ve Psikoloji. Web. Erişim tarihi: 3 Ağustos 2024.

Kapıcıoğlu, Bünyemin. “Psikososyal Gelişim Kuramı Nedir? Evreleri Nelerdir?” MentalUp, Web. Erişim Tarihi: 3 Ağustos 2024.

“Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi: İnsanın Temel İhtiyaçlarını Anlamak.” Rıza Kadılar Academy, Web. Erişim Tarihi: 3 Ağustos 2024.

Ulman, Remzi. “Sosyal Karşılaştırma Teorisi: Karşılaştırmaya Dayalı Tercihlerimiz ve Sosyal Karşılaştırma Hayatımızı Nasıl Etkiliyor?” Evrim Ağacı, Web. Erişim Tarihi: 3 Ağustos 2024.

“Narsistik, Borderline, Antisosyal Kişilik Bozuklukları Karşılaştırılması.” Bahçeşehir Psikoloji, Web. Erişim Tarihi: 3 Ağustos 2024.

“Pasif Agresif Kişilik Bozukluğu.” Memorial Sağlık Rehberi, Memorial Web. Erişim Tarihi: 4 Ağustos 2024.

Öztürk, Büşra. “Sahte Benlik.” Insanca Akademi, Web. Erişim Tarihi: 4 Ağustos 2024.

Kapak görseli: “Find Inspiration for 2024 with These Iconic ‘Gossip Girl’ Lines”. Odyssey. Web. Erişim Tarihi: 5 Ağustos 2024

spot_img
Sudenur Sarıyıldız
Sudenur Sarıyıldız
now she walks through her sunken dream

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Nickel Boys Film İncelemesi: Deneysel Sinema ve Tarihin Birleşimi

2025 Oscar Ödülleri'nde ilgi gören Nickel Boys, iki siyahi gencin bir reform okulunda yaşadıklarına odaklanıyor.

Orhan Kemal – Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl | 22 Alıntı

Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

İskenderiye Kütüphanesi: Efsane ve Gerçek

Efsane ve Gerçeğin ortak noktası, tarihin tozlu raflarına kaldıramadığı bilgi yuvası: İskenderiye Kütüphanesi.

İstanbul Ansiklopedisi Dizi İncelemesi: Kalabalığın Yalnız İnsanları

İstanbul Ansiklopedisi, büyülü İstanbul sokaklarında hem hayat bulmanın hem kaybolmanın öyküsünü anlatıyor.

Söylenti Edebiyat Editörleri Bu Ay Neler Okudu?

Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Dante’nin İlahi Komedyası’nda İnsanlığın Mitolojik ve Manevi Seyahati: Kayboluşun Karanlığı ve Kurtuluşun Işığı

Dante’nin İlahi Komedyası; insanlığın ahlaki seçimlerini sorgulamasına, içsel çatışmalarını aşmasına ve evrensel sorulara yanıt bulmasına rehberlik eder.

Kırmızının Tonlarına Bürünmüş 7 Yabancı Albüm Kapağı

Temalarında kırmızı renginin ön planda olduğu ve gizli anlamlarıyla bizi farklı yolculuklara çıkaran albümleri sizler için derledik.

Marmaris’te Yaz Rüyası: 5 Günlük Keşif Rotası

Ege ve Akdeniz'in incisi Marmaris için keyifli bir yol rotası.

Feminizmin Gücü: Patriyarka’nın Sosyal Yapılara Etkisi

Patriyarkal sisteme meydan okuyan feminizm, kadını güçlendirip eşitlikçi bir toplum inşasına öncülük eder.