Mikrosaldırılar (microaggressions), çoğu zaman bilinçli olmayan, “küçük” gibi görünen ama tekrarlandığında kişiyi yıpratan sözler, davranışlar ya da tavırlardır. Amerikan Psikoloji Derneği, mikrosaldırıları “günlük aşağılamalar, küçük düşürmeler veya geçersiz kılmalar” olarak tanımlıyor. Bu tip yaklaşımlar birikim haline geldiğinde bireyin psikolojik, mesleki ve sosyal yaşamını derinden yıpratıyor. Mikrosaldırılar cinsiyet bağlamında ise kadınlara, erkeklere ya da LGBTİ+ bireylere yönelik, onların kimliğini küçümseyen veya önyargılara dayalı ifadelerle ortaya çıkar. Dolayısıyla bu denli kapsamlı bir mesele tekil olaylardan çok, bu olayların sistematik biçimde tekrarlanmasıyla oluşan görünmez yükün yarattığı hasardır.
Cinsiyetçilik Nedir?

Cinsiyetçilik, bir kişinin cinsiyetine veya toplumsal cinsiyetine dayalı önyargı veya ayrımcılıktır. Bu durum bireysel tutumlardan kurumsal politikalara kadar birçok farklı alanda kendini gösterebilir. Cinsiyete dair mikrosaldırıları daha iyi anlayabilmek için öncelikle cinsiyetçiliği kavrayabilmek bu nedenle oldukça önemlidir. Örneğin bir erkeğin duygusal olmayacağına inanmak veya bir meslek gücünü kadına yakıştırmamak bireysel cinsiyetçiliktir. Öte yandan aynı pozisyonda, aynı deneyim ve performansta çalışan erkek ve kadın bireyin arasındaki ücret farkı ise kurumsal cinsiyetçiliğin bir örneğidir. Avrupa Cinsiyet Eşitliği Enstitüsü (European Institute for Gender Equality – EIGE) de buna çok benzer bir şekilde cinsiyetçiliği açıklamıştır.
“Cinsiyetçilik iş yerlerinde, kadınların yeteneklerinin küçümsenmesi, terfi fırsatlarının kısıtlanması ve ücret eşitsizliği gibi uygulamalarla devam etmektedir.”
Cinsiyet Temelli Mikrosaldırılar ve Günlük Hayattaki Etkileri

Cinsiyetçiliğin günlük hayatta bu açık örneklerinin yanında, daha küçük ve fark edilmesi zor ama bir o kadar da yıpratıcı davranışlarla da karşılaşılır. Buna cinsiyete dayalı mikrosaldırı denir. Mikrosaldırılar, çoğu zaman şaka ya da iyi niyetli söz gibi görünse de aslında kişinin kimliğini küçümser.
“Mikroagresyonlar yalnızca ırk temelli değildir; cinsiyet, cinsel yönelim, engellilik gibi pek çok kimlik alanında ortaya çıkabilir ve sistematik olarak marjinal grupları baskılar.”
Örneğin, bir kadının söylediği fikri önemsemeyip aynı şeyi bir erkek söylediğinde değer görmesi yeterlilik mikrosaldırısıdır. “Sen yapamazsın, zor olur; ben kolayca hallederim” tarzı ifadeler küçümseyici yaklaşımlardır. Kıyafet veya beden üzerinden yapılan yorumlar nesneleştirmeye, trans veya non-binary kişilere yanlış isim ya da zamirle hitap etmek ise kimliği yok saymaya örnektir. Küçük gibi görünen bu davranışlar zamanla insanların öz güvenini, aidiyet duygusunu ve ruh sağlığını olumsuz etkiler. Uzun vadede sürekli tekrar eden bu küçük saldırılar bireyin karar alma süreçlerinde kendini geri çekmesine, kariyer ve eğitim fırsatlarını değerlendirmede çekimser davranmasına ve genel ruh sağlığında stres ve kaygının artmasına neden olabilir. Bu nedenle mikrosaldırıların farkında olmak ve onları görünür kılmak, hem bireylerin hem de toplumun sağlığı açısından ertelenemez bir sorumluluktur.
Neler Yapılabilir? Bireysel ve Toplumsal Sorumluluklar

Mikrosaldırılarla mücadelede yalnızca kurumsal politikalar değil, bireysel farkındalık ve toplumsal sorumluluklar da önemlidir. Bireyler; arkadaşlık, iş veya sosyal ilişkilerde yaptıkları küçük yorumların diğerleri üzerine nasıl birikimli etkiler yaratabileceğini fark ederek davranışlarını gözden geçirebilir. Toplum düzeyinde ise eğitim kampanyaları, rehberlik programları veya farkındalık çalışmaları, mikrosaldırıların yaygınlaşmasını ve normalleşmesini önlemeye yardımcı olur. Örneğin, iş yerinde veya okulda cinsiyete dayalı küçümsemeleri dile getirecek güvenli alanlar oluşturmak hem mağdurları destekler hem de taciz edici davranışların tekrarlamasını engeller. Dolayısıyla eğitimcilerin ve kurumların mikrosaldırıların farkında olması ve önleyici politikalar geliştirmesi, eşit ve kapsayıcı bir öğrenme ortamı için oldukça önemlidir. Bu bağlamda mikrosaldırıların görünür kılınması, bireylerin kendilerini ifade etme haklarını korumak ve toplumsal eşitliği sağlamak açısından önem arz eder.
Sonuç olarak, görünürde önemsiz gibi duran sözler veya davranışlarla bile uzun vadede ciddi etkiler yaratılabilir; bunlar yalnızca bireylerin öz güvenini ve ruh sağlığını değil, toplumsal ilişkileri ve kurum içi dinamikleri de şekillendirir. Cinsiyet bağlamında sürekli tekrarlanan ön yargılar, fırsat eşitsizliklerini ve sosyal dışlanmayı da derinleştirir. Bu nedenle bireylerin ve kurumların farkındalık geliştirmesi, günlük etkileşimlerde daha dikkatli olması ve önleyici adımlar atması gereklidir. Mikrosaldırıları fark etmek ve önlemek, yalnızca mağdurları korumakla kalmaz; aynı zamanda kapsayıcı, eşitlikçi ve sağlıklı bir toplum inşa etmenin de temel adımıdır.
KAYNAKÇA
- Avrupa Cinsiyet Eşitliği Enstitüsü (European Institute for Gender Equality – EIGE). İş Yerinde Cinsiyetçilik [Sexism at Work]. EIGE, 2019. WEB Erişim Tarihi: 10.09.2025
- Sue, Derald Wing. Microaggressions in Everyday Life: Race, Gender, and Sexual Orientation. Wiley, 2010. WEB Erişim Tarihi: 10.09.2025
- Okutan, Nur. “KADINLARA YÖNELİK ÖN YARGILARA YENİ BİR BAKIŞ: Çelişik Duygulu Cinsiyetçilik Kuramı.” Sosyal Psikoloji Kuramları-I: 291. WEB Erişim Tarihi: 10.09.2025
- Team, EVERFI Content. “6 Types of Microaggressions in the Workplace (with Examples) | EVERFI.” EVERFI, 7 Oct. 2024, WEB Erişim Tarihi: 10.09.2025
- Öne Çıkan Görsel: ekmekvegul.net


