
Giorgio da Castelfranco, bilinen adıyla Giorgione, kısa ama oldukça etkili bir yaşam sürmüştür. Batı sanat tarihindeki en önemli ve esrarengiz figürlerden biri olduğunu kanıtlayan ressam, 15. yüzyıl sanatında Yüksek Rönesans tarzını başlatan sanatçı olarak kabul edilir.
Hayatı
Çok genç yaşta ölmesine rağmen, Giorgione’nin Rönesans sanatına etkisi çok büyüktür. Ressam, çoğunlukla anlaşılması zor bir seviyede ele aldığı şiirsel eserleriyle tanınır. Bu sayede de, Avrupa ressamları arasında “en gizemli” unvanını kazanmıştır.
Giorgione, tüm Rönesans ressamları arasında en az belgelenmiş ve en etkili olanlarından biri olarak bilinnektedir. 1477-1478 yıllarında doğduğu tahmin edilen Giorgione’nin hayatı, Giorgio Vasari‘nin Vite adlı eserinde yer almaktadır. Ressam, Venedik’in dışında bulunan küçük bir kasabada dünyaya gelmiştir. Genç ressam, zamanın en büyük ustalarından olan Giovanni Bellini‘nin yanında çalışabilmek için 1490’da Venedik’e gitmiştir. Giorgione’nin resim tekniği, rengi ve havası, Bellini’nin geç dönem stiliyle oldukça ilişkilidir. Bellini, Giorgione ve Titian (1485 – 1576) gibi diğer sanatçıların tanındığı Venedik Resim Okulu‘nun yaygın tarzının oluşmasında büyük rol oynamıştır.
Eserleri

Çoğunlukla portreleri ve manzaralarıyla tanınan sanatçının, tarihçiler tarafından, çalışmalarının, peyzajın kendi başına meşru bir tür olarak gelişmesinde büyük bir payı olduğu düşünülür. Vasari’nin ünlü biyografisi onu zeki, çekici ve olağanüstü yetenekli bir adam olarak tanımlıyor. Rönesans sanatı içinde, bugüne kadar Venedik Rönesans’ının ayırt edici özelliği olarak kabul ettiğimiz parlak renklerin duyumsal karışımını destekleyen stile yönelen, harekette önemli bir figür olarak karşımıza çıkıyor.

Gördüğümüz The Tempest tablosu, kırılmak üzere olan bir fırtınayı dramatize etmesiyle Rönesans manzara resminde bir dönüm noktasıdır. Rönesans yazarları Pietro Bembo ve Jacopo Sannazzaro‘nun uyandırdığı doğanın şiirsel yorumunu Tempest tablosuyla ilişkilendirmek hiç de yanlış olmaz.
Resmin özelliklerinden, sanatçının fırtınayı tahmin ediyor olduğu düşünülmektedir. Renkler bastırılmış ve aydınlatma yumuşak; yeşiller ve maviler hakimdir. Manzara sadece bir fon değil, erken manzara resmine kayda değer bir katkı sağlıyor. Resim, modern izleyicileri büyülemeye devam eden ‘sessiz’ bir atmosfere sahip. Ön planda oturan iki kişinin anlamı sayısız yoruma konu olmuştur, hiçbiri kesin değildir. Michiel onlara bir asker ve bir çingene demiştir.

Ressamın eserleri arasında en karakteristik özelliklere sahip olanı şu anda Dresden‘de bulunan Uyuyan Venüs‘tür. Tablo, sanatçının ölümüyle yarım kalmıştır. Giorgione’nin ölümünün ardından, tabloyu Titian’ın tamamladığı söylenmektedir. Batı resminde yatan çıplaklığı resmeden ilk eserdir. Herhangi bir pozisyonda tek bir çıplak kadın, bu tarihte büyük bir resim için alışılmadık bir konuydu, ancak daha sonra yüzyıllar boyunca popüler hale gelmesine rağmen, “yatan çıplak kadın” Venedik resminin ayırt edici bir özelliği haline gelmiştir.

Giorgione, Fırtına‘da olduğu gibi, tasvirleri ve manzaralara odaklanmasıyla resim üzerinde yadsınamaz bir etki bıraktı. Bu, Rönesans boyunca görülen Venedik ressamlarının Barok dönemine etkili katkılarını ortaya koydu.
Castelfranco’lu kısa ömürlü bu usta hala Rönesans ressamlarının en esrarengizlerinden biri olmaya devam ediyor. Resimlerinin kalitesi ve çekiciliği, onu kendi zamanında olduğu kadar bugün de saygın kılmaya devam ediyor.