Giordano Bruno (1548-1600); hayatı boyunca kentten kente dolaşan, doğaya karşı büyük bir coşku besleyen ve “ozan-düşünür” olarak anılan tipik bir Rönesans düşünürüdür. “Felsefe benim mesleğim” diyen Bruno, evrenin ve Tanrının sonsuzluğuna ve bütünlüğüne inanır. Ona göre Tanrı ve Evren aynı şeylerdir. Tanrı bu sonsuzlukta büyükten küçüğe her şeyin içinde bir parçadır. Her şeyin bir parçası olan Tanrı sayesinde doğada yok oluş bulunmaz. Doğada yalnızca dönüşüm ve değişim vardır. Bruno’nın felsefesinin ana temalarında İbn-i Rüşdcülük etkileri görülmektedir. Ailesi hakkında kapsamlı bilgiler bulunmayan Bruno’nun babası Giovanni‘nin profesyonel bir asker olduğu bilinmektedir. AnnesiFraulissa Savolino hakkında ise elimizde pek bilgi bulunmamaktadır.
Wikimedia
Eğitim almak için Napoli’ye giden Bruno, Dominikan tarikatına katıldığında Filippo olan adını Giordano olarak değiştirmiştir. Topluma aykırı pek çok fikrine rağmen rahip olan Bruno, felsefeye olan bakış açısı ve yorumları sebebiyle Engizisyon Mahkemesi’nin dikkatini çekmiştir ve 1576’da Napoli’den kaçmak zorunda kalmıştır. Fransa’da 7 yıl geçirmesinin ardından 1583-85 yılları arasında Londra’ya yerleşmiştir.
Aykırı düşünür yasaklanmış eserleri okuyor, kapalı kapıları tartışmaya açıyordu. Tartıştığı konulardan biri Arianism’di. Arianism; Mesih’in Tanrı’dan aşağı ama insandan büyük olduğu; onun Tanrı değil, ilahî bir yanı olduğu inancını savunan bir görüştür. Bruno, felsefenin birçok sorununun yine felsefe içerisinde olduğunu savunan bir isimdi. Yani ona göre felsefi sorunları çözebilmenin yolu onları yeniden formüllendirmekten geçmekteydi.
Giordano Bruno Anıtı Campo de Fiori Roma Wikimedia
Evrenin bir merkezi olmadığını ve sonsuzluğunu savunan Bruno, fikirleri sebebiyle kendisine birçok düşman edinmiştir. Hristiyan teolojisi ile bağdaşmayan iki teoriyi desteklemiştir. Bunlar dünyanın sonsuzluğu ve aklın birliğidir.
Bruno Oxford’da bir mevki elde edip orada kalabilme fırsatı edindiği bir dönemden geçmektedir ancak Polonya prensi Albert Alasco, Oxford’u ziyaret etmiş ve onun onuruna tartışmalar yapılmış, ziyafetler verilmişti. Bu tartışmalar binlerce genci kendine çeken bir ortam oluşturmuştu. Bruno, tartışmalara katıldı. Prensin ve bazı İngiliz soylularının huzurunda Oxford’lularla tartıştı ve tartışılması normal karşılanmayan konuları tartışmaya açtı. Olaydan sonra oradan ayrılmak zorunda kaldı. Ünlü kitabı The Ash Wednesday Supper‘ı bu olaydan sonra kaleme almıştır. Bu kitap kendisinin de savunduğu Kopernik görüşünü açıklayan eseridir.
1585’ten 1592’ye kadar Avrupa’da gezinen düşünür hiçbir yerde kalıcı olamamıştır çünkü her gittiği yerde fikirlerinden ve üslubundan ötürü bir sorun yaşamıştır. Bu geziler belki de onun bol bol yazabilmesini daha da kamçılamış ve bu süreçte Fikirlerin Gölgesi (1582), Bellek sanatı (1582), Circe’nin Büyüsü (1582), Kül Çarşamba Akşam Yemeği (1584), Cabala of Pegasus (1584), Neden, İlke ve Birlik Üzerine (1584), Muzaffer Canavarın Kovulması (1584), Sonsuz, Evren ve Dünyalar Üzerine (1584), Anlaşmazlığın Zevki (1588), Matematikçilere ve Filozoflara Karşı Yüz Altmış Tez (1588), Sayısız Şey, Genişlik ve Temsil Edilemez Birkaç İsim (1591) gibi çeşitli eserler kaleme alabilmesini sağlamıştır.
Bruno birçok dini hassasiyeti sorguladığı için dışlanmaktadır. Meryem’in bakire olup olmayışı, üçlü birliği reddetmek ve çoklu evren fikirleri bunlardan bazılarıdır. Öte dünyaya inanmaz çünkü onun için evren başka bir yere mahal bırakmaksızın zaten sonsuzdur.
Bruno evrenle ilgili görüşlerini oluştururken Copernicus sisteminden etkilenmiştir. Bu sistemden etkilenmiş ancak Kopernik’i Fiziksel astronomiye önem vermeyip Matematik ile ilgilendiği için eleştirmiştir. O hiçbir şeye körü körüne bağlanmamış bir isimdir. Bruno, evreni tartışmaya ve incelemeye açık bir kitap gibi görmüştür.
Wikimedia
“Gelecek kuşaklar gerçek uğruna savaşmayı tüm yaşam zevklerinden üstün tutacaklardır.”
Giordano Bruno
Fransa’dan sonra da Almanya’ya geçen düşünür 1591 tarihinde Venedik’e yerleşmiştir. Burada Galileo Galilei ile de tanışmıştır. Bruno, Venedik’te Mocenigo’ya öğretmenlik yapmış ve iki aylık süreç sonunda görevinden ayrılmak istemiştir. Bruno’nun öğretisinden memnun olmayan Giovanni Mocenigo, Bruno’yu sapkınlık ile suçlamıştır.
Mocenigo, büyüye meraklı ve kibirli bir aristokrattı. Bruno ise doğanın zarif büyüsüne inanıyordu. Bruno’dan büyüye dair beklediğini alamayan Mocenigo hırsından ötürü onu kötü bir duruma düşürmek istemiş olabilirdi. Bunun üzerine bir yıla yakın Venedik’te yargılanmış, ardından Roma’ya iade edilmiştir. Yedi yıl boyunca Roma Engizisyonu tarafından şu suçlamalarla yargılanmıştır;
Katolik inancına aykırı görüşler savunmak,
Enkarnasyon ve İsa’nın kutsallığı hakkında aykırı görüşlere sahip olmak,
Meryem’in bakireliği konusunda Katolik inancına aykırı görüşlere sahip olmak,
Birden çok dünya varlığını ve onların sonsuzluğunu iddia etmek,
Büyü ve kehanetlerle ilgilenmek.
fenomenologia.net
“Yaşamı ben de çok seviyorum fakat gerçeklerim bunun üstündedir.”
Giordano Bruno
Brono’nun kendini çok iyi bir şekilde savunmuş olması hiçbir şeyi değiştirmedi. Mahkeme onu suçlu buluyordu. Mahkeme yakılarak öldürülmesine hükmetti ve Bruno tarihe geçen cevabını verdi;
“Belki de benim cezamı söyleyen sizler, onu kabul edenden daha büyük bir korku içindesiniz.”
Böylece 17 Şubat 1600’de ozan-düşünür fikirleri sebebiyle acımasızca infaz edilmiştir. O dönem direğe asmak, Orta Çağ Avrupa’sında uygulanan bir infaz şekliydi. Kurban, ip ve zincirle uzun bir tahta direğe bağlanır ve yavaşça yakılarak öldürülürdü.
Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.
Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!