Ghosted Film İncelemesi: Reklam Fırtınasından Fazlasını Hak Ediyor mu?

Editör:
Aleyna Kavak

“Korkmamayı seçebilirsin.”

Hollywood’da bir zamanlar, öne çıkan isimleri bir araya getirip onları komik ve değişik hallere sokarak gişe elde edilen bir dönem vardı. Bir süre sonra bu gelenek giderek kaybolsa da anlaşılan henüz tam anlamıyla bitmiş değil. Apple’ın son dönemde reklamını çokça yaptığı yeni işi Ghosted bu geleneği Chris Evans ve Ana de Armas‘ı bir araya getirerek devam ettiriyor. Bolca komedi ve tartışma dolu bu romantik-aksiyon filminin yönetmen koltuğu Dexter Fletcher’a emanet edilirken, filmin senaryo ekibinde ise Deadpool filmlerinde hatırlayacağımız Rhett Reese ve Paul Wernick bulunuyor.

Henüz Türkçede tam bir karşılığı olmayan “ghosting” kavramı, ortada herhangi bir sebep yokken konuştuğun kişi, sevgili, partner ya da flörtle olan iletişimi bir anda kesmeye ve karşı tarafın size ulaşmak için verdiği çabaları görmezden gelmeye deniyor. Filme ismini veren “ghosted” ise ghostinge maruz kalmış yani görmezden gelinen kişiye deniyor. O zaman gelin filme geçelim.

Çok Şey Olmak İçin Uğraşan Film

“Mücadelelerimiz bizi daha güçlü kılıyor.”

 

Cole Turner (Chris Evans) bazı kalıplara sığınarak hayatını hiçbir zaman dolu dolu yaşamamış, meraklı ve hevesli bir yazardır. Üniversiteden mezun olduktan sonra tarih ve tarımın ilişkisine odaklanan bir kitap yazma girişimine atılır ancak babasının hastalığı sebebiyle hayallerini geride bırakarak ailesinin çiftliğinde çalışmaya ve onlara yardım etmeye başlar. Filmin açılış sekansında Cole’u bir çiftçi pazarında, eski sevgilisinin onu terk edişi hakkında diğer satıcılarla konuştuğunu görüyoruz. Daha ilk dakikalardan Cole’un umutsuz bir aşık olduğunu fakat bu işlerde pek iyi olmadığını anlıyoruz.

Bu sırada iş arkadaşını kaybeden Sadie hayatını ve bazı şeyler için geç kalıp kalmadığını sorgulamaktadır. İlişkilerden ve kendisinden sürekli ilgi bekleyen insanlardan, yaptığı iş ve sürekli seyahat etmesi sebebiyle uzak dursa da artık bir yerlerden başlaması gerektiğine inanan Sadie bir çiçek almaya karar verir. Çiçek almak için çiftçi pazarına gider ve orada Cole ile tanışır. İkili neredeyse tanışır tanışmaz atışmaya başlarlar. Cole inatla Sadie’ye eğer çiçeğe bakamayacak ve yeterli ilgiyi gösteremeyecekse bir yapay çiçek almasını söylerken, Sadie beğendiği çiçek konusunda ısrarcıdır. Bu yoğun tartışma tezgah sahibinin araya girmesi ile son bulur ve Sadie oradan ayrılır. Tezgah sahibinin Cole’u, ikisi arasında bir kıvılcım hissettiğine ve atışmalarını flörte yorduğunu söyleyerek ikna etmesinden sonra Cole, Sadie’nin peşine düşer ve ona çıkma teklifi eder.

Kahveyle başlayan küçük buluşma bir müze gezisi, koşu yarışı ve bar sefası sonrası yatak odasında biter.

Bu unutulmaz günün ardından Cole yalnızca ailesine Sadie’yi anlatır ve onun “hayatının aşkı” olduğunu söylemekle kalmaz ve Sadie’ye durmadan mesajlar atar. Mesajlarda  bulduğu yeni emoji ve giflerden, o gününün nasıl geçtiğine kadar her şeyi anlatsa da bir geri dönüş almaz. Sonunda pes etmeye karar verdiği sırada Sadie’nin çantasında kalan solunum cihazını bir takip cihazı olduğunu hatırlayan Cole, Sadie’nin konumuna bakarak onun okyanusun ötesinde, Londra’da olduğunu öğrenir ve mesajlara cevap vermemesinin sebebini buna yorar. Ve tüm bunları elbette ki “muhteşem” Iphone’u ile yapar. Yolculuğun üzerinden kısa bir süre geçtikten sonra Cole, “The Taxman” olduğundan şüphelenen silah tüccarı teröristler tarafından kaçırılır ve çok geçmeden bir CIA ajanı olduğu ortaya çıkan Sadie tarafından kurtarılır. Dünyayı ve insanlığı kurtarmak için çekişmeli aksiyon başlar ve Sadie, Cole’u tehlikeli bir göreve dahil etmek zorunda kalır.

Eğer bu kısmın küçük bir montajla günlere bölünmüş bazı sahnelerden oluştuğunu düşünüyorsanız oldukça yanılıyorsunuz. Film daha ilk dakikasında itibaren çok hızlı ilerliyor ve anlatılan her şey bir senaryodan çok fikirmiş hissi uyandırıyor. Seyirciye karakterleri tanıması için bir zaman verilmiyor ve bu yüzden ortaya oldukça kalitesiz diyaloglar ortaya çıkıyor. Chris Evans ve Ana de Armas‘ın inkar edilemez kimyası filmi izlenebilir hale getiren nadir parçalardan biri. Ancak ikisinin de oynadığı karakterler oldukça tanıdık. Senaryoda dikkat çeken eksiklerden birinin karakterlerin yazılamamış arka hikayeleri olduğunu söylemiştik. Ana de Armas, The Grey Man ve No Time To Die filmlerindeki ajan rolünü devam ettirirken, Chris Evans’ın karakteri sanki Owen Wilson veya Ryan Reynolds oynasın diye yazılmış gibi duruyor.

Pahalı Oyuncu Kadrosu İyi Bir Film Yapmaya Yeter Mi?

Ghosted kuvvetli bir senaryo veya unutulmaz aksiyon sekanslarına sahip yapım değil ancak yalnızca başroller değil yardımcı oyuncu kadrosuyla da istediği ilgiyi üstüne çekebilecek ve size kendini izlettirecek bir film. Filmin Fransız kötü karakterine hayat veren Adrien Brody filmin absürtlüğü içerisinde adeta parlıyor ve sizlere filmi izlemek için bir neden daha veriyor. Karakterin bir alt metni olmasa da Brody, içinde bulunduğu her sahneye hakim olmayı başarıyor. Marwan Kenzari ise Sadie’nin eski sevgilisi olan Marco rolüyle karşımıza çıkıyor ve dahil olduğu ilk andan itibaren bir komedi unsuruna dönüşüyor.

Marvel Sinematik Evreninin yazarlarından oluşan senarist ekibinin içinde olduğu yapımda Marvel’ın tanıdıkları yüzleri Sebastian Stan, Anthony Mackie ve Ryan Reynolds sürprizleri yer alıyor ve oyuncular seyir keyfi veren birkaç sahne ile karşımıza çıkıyor. Leveque (Adrien Brody) Taxman olduğunu düşündüğü Cole’un başına ödül koymasının üzerine kelle avcıları olan God (Sebastian Stan), Grandson of Sam‘in (Anthony Mackie) dahil olduğu komediyle harmanlanmış aksiyon sekansı bizleri karşılıyor.

Filmin önemli bir kısmında kendini ciddiye almadığını kolaylıkla anlayabiliyorsunuz. Anlaşılan Apple bu yapımın sırf kadrosu yüzünden bile olsa izlenip konuşulacağı konusunda emin ve içi rahat. Ghosted filminin çatlak vermeye ilk olarak kurguda başlıyor. Cole ve Sadie arasındaki bağ başta seyirciye geçmiyor çünkü derinliği olmayan karakterler Evan ve de Armas’ın üzerinde emanet gibi duruyor. Bir aksiyon filmi olmasına rağmen aksiyon sahneleri oldukça yavan ve tatmin etmiyor. CGI filmde yoğun olmasa da görüldüğü kısımlar 90’lar aksiyon filmi hissi uyandırıyor. Sanki film yalnızca ünlü oyuncu kadrosuna güveniyormuş gibi, görsel olarak oraya yatırım yapmış. Bu formül filmi açmanız için çalışıyor mu? Çalışıyor ama sizi cezbetmiyor. Filmin komedi kısmı ise tüm bu aksiyon fiyaskosuna rağmen oldukça başarılı.

Ghosted filmi mükemmel olmaktan oldukça uzak ama cuma gecesi iyi vakit geçirmek ve unutmak için harika bir seçim.

Filmin fragmanını buradan izleyebilirsiniz:

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Söylenti Sinema Şeridi: Yolculuk ve Keşif Ayı

Hayatın içinden beyaz perdeye taşınan zorluklar, yaşam mücadelesi ve daha nicesinin işlendiği film önerilerimiz.

Patriarkanın “İdeal” Kadınları: Gone Girl Tadında Filmler

Patriarkanın şekillendirdiği “ideal kadın” kavramına karşı çıkan ve kadın karakterlerin deliliğe sürüklendiği 6 filmi inceleyeceğiz.

Sanat Herkes İçin Mi?

Sanat herkes için mi, yoksa sanat alanında bir hegemonya mı var? Bourdieu'nun ışığıyla, sanatın gün görmeyen kuytularına, perde arkasına uzanıyoruz.

İngiliz Edebiyatında Modern Kadın Yazarlar

20. yüzyıldan günümüze İngiliz kadın yazarlar, Woolf'tan Evaristo'ya uzanan yolculukta kadınlık, kimlik ve toplumsal eşitsizlikleri edebiyatla duyurmuştur.

Grinin Tonlarına Bürünmüş 5 Yabancı Albüm Kapağı

Kapağındaki gri tonlarıyla albümün temalarını yansıtan 5 yabancı albüm kapağı.

2025’e Damga Vuran Coachella Performansları

Her yıl muhteşem konserlerin verildiği Coachella'da sizler için 2025'in en iyi performanslarını derledik!

Parallel Mothers (Paralel Anneler) Film İncelemesi: Anneliğin Sınırında

İki kadının kesişen hayatları üzerinden annelik, hafıza ve geçmişle yüzleşen Paralel Anneler film incelemesi.

Midsommar: Nerede bu Hårga?

Gün ışığında geçen, rengarenk çiçeklerle bezeli ama derinlemesine rahatsız edici bir kabus... Peki gerçekten böyle bir yer var mı?

Billboard Global 200 | Mayıs Ayının Öne Çıkan 10 Şarkısı

Mayıs ayında Billboard Global 200 listesinde hangi şarkılar vardı?

Automatic Albüm İncelemesi: The Lumineers’ın Akustik Gün Batımı

The Lumineers'ın Automatic albümü, dijital çağın karmaşasında duygusal bir sığınağa davet ediyor; nostaljik tınılarla modern yalnızlığı işliyor.

Editor Picks