Gerilim türünde yazılmış, bir çırpıda okunabilecek ve uzun süre etkisinden çıkılamayacak romanların yerli ve yabancı edebiyattaki en önemli temsilcilerini sizler için derlemeye devam ediyoruz. Derlemenin “Gerilim Türünde Yazımış En İyi Romanlar – 1” adlı ilk yazısına buradan ulaşabilirsiniz.
Shirley Jackson – Biz Hep Şatoda Yaşadık
Roman, kocaman bir köşkte dünyadan saklanarak gizemli bir hayat süren zengin iki kız kardeş ve korkunç gölgesini onların hayatının üzerine düşüren gizemli bir olayı konu alır. Shirley Jackson bu kitapta ters köşelerle örülü bir gerilim verir ve okura adeta tuzaklar kurar. Tuhaf, oldukça takıntılı ve ablasına inanılmaz düşkün küçük kız kardeş Merricat, onu korkutan hayatın gerçeklerinden hayallerine sığınarak saklanır. Dış dünyanın hayatına ve evine girmesi en büyük kabusudur, nitekim en büyük kâbusu da başına gelmektedir. Başlarında anne ve babaları olmayan iki kardeş, zengin ve ürkütücü amcaları Julian ile yaşarlar. Bu durum elbette tüm kasaba halkının kafasına takılır. Merricat’ın dünyası ablasının evlenme ihtimali ve kasaba halkının bitmek bilmeyen tacizleri neticesinde başına yıkılmaktadır.
Agatha Christie – On Kişiydiler
1930’lu yılların sonunda savaşın eşiğindeki Avrupa’nın gerginliğini inanılmaz bir berraklıkla okura sunan kitap, Agatha Christie’nin en başarılı romanlarından birisidir. Her biri korkunç sırlar taşıyan on kişi, küçük ve izole olan adada bir malikaneye davet edilirler. Bu davetiyeyi kendilerine gönderen Una Nancy Owen’i kimse tam olarak hatırlayamasa da bunun güzel bir tatil olacağını düşünüp yola çıkarlar. Malikaneye vardıklarında kendilerine davetiye gönderen Bay ve Bayan Owen’in orada olmadığını fark ederler. Evde sadece çalışanlar ve yemek masasının ortasında bulunan on küçük asker biblosu -eski basımlarda zenci olarak geçse de bu kelime zamanla asker olarak değiştirilmiştir- vardır. İlk geceden itibaren yaşanan kaos ve gerilim, insanların hayatına kalıcı zararlar verecek ve bu on kişi için adayı adeta bir kapan haline getirecektir.
H.P Lovecraft – Innsmouth’un Üzerindeki Gölge
Kendine özgü tarzı ve çağın ötesinde yazım şekliyle Lovecraft, korku ve gerilim okurlarına bir macera sunmaktadır. Kısaca “delilik öyküsü” denebilecek roman, modern topluma hapsolmuş insanların içinin çürüyüşünü, çöküşünü ve yozlaşmasını ele alır. İnsanın ilkel ve yabani özünün ortaya çıkışını gotik bir perspektiften anlatır. İsimsiz bir genç, Innsmouth’da kadim bir dehşetle yüzleşir. Buranın garip görünüşe sahip ve tekinsiz insanlarının geçmişine inildikçe dehşet verici olaylar tüm şehri sarar. Kadim varlıklara kurban verilmiş, karada başlayan ve denizde son bulan hayatların öyküsü ile yüzleşen isimsiz kahraman bu lanetli şehirden kaçmaya karar verir. Ancak her şey için oldukça geçtir çünkü baktığı her aynada biçimsiz Innsmouthluları görmeye başlar. Beklenmedik sonuyla oldukça karmaşık olan roman, oyunlara ve filmlere ilham kaynağı olmuştur.
Tess Gerritsen – İkiz Bedenler
Roman, Tess Gerritsen’in ünlü Rizzoli & Isles Maceraları serisinin belki de en sürükleyici kitabıdır. Boston Cinayet Masası’nın tek kadın dedektifi olan Jane Rizzoli ve adeta ölülerin dilinden anlayan adli tıp uzmanı Maura Isles’ın suçluları yakalama serüvenlerinden birini anlatan kitapta, Maura’nın evinin önünde bir ceset bulunur. Bu durum dedektif Jane’i bile tepetaklak hale getirmiştir çünkü tek kurşunla öldürülmüş bu kadın, Maura’nın neredeyse kopyasıdır. Yapılan DNA testinin ardından ölen kadının gerçekten de Maura’nın biyolojik ikizi olduğu ortaya çıkar. Cinayetin ardından Pandora’nın Kutusu açılmış ve geçmişin tüm karanlık sırları açığa çıkmaya başlamıştır. Maura bu şok edici gerçeği sindirmeye çalışırken hiç tanımadığı annesine ulaşmayı başarır. Kadın; korkunç, donuk ve katil olma potansiyeline sahiptir.
Cahide Birgül – Geceye Uyananlar
Cahide Birgül’ün ikinci romanı olan Geceye Uyananlar kısaca şu soruyu sormaktadır; “Bir aileyi aile yapan nedir?” Semboller, kavgalar ve gerilimler ince ince işlenmiş olay örgüsünde evi bir suç mahalli, aileyi ise suç ortakları olarak ele alır. Kitabın çevresinde şekillendiği üç kardeş ise ailesinin tüm ayıplarını, sırlarını temsil eden zihinsel küçük kardeş Memo; sevgisizliğinin, suçluluk duygusunun, bastırılmış hislerinin esiri haline gelmiş ve bir teşkilata mensup olan abi Haluk; abisinin suç dolu yaşamında kendisini bulmaya çalışan ve sürekli köşeye sıkışmış hisseden kız kardeş Nilüfer‘dir. Hiçbir ortak paydada buluşamayan bu üç kardeş, içlerinde yaşadıkları dünyanın siyasi atmosferi, şiddet ve cinsellik üçlüsü içinde sürüklenir gider. Kitap; faili meçhul bırakılan siyasi cinayetleri, Cumartesi Anneleri’ni ve kemikleri bile bulunamamış gençleri tüm sertliğiyle sunmaktadır. Aile yadigarlarının sadece kolyeler, vazolar değil ideolojiler ve korkular da olduğunu anlatır.
Kim Young-ha – Bir Katilin Güncesi
Byıonğsu Gim, en son kırklı yaşlarında cinayet işlemiş ve hayatına sıradan bir insan olarak devam etmiş yetmiş yaşında eski bir seri katildir. Hayatı normal bir şekilde akıp giderken yaşadığı şehirde bir katil art arda genç kadınları öldürmeye başlar ve Byıonğsu’nun en büyük korkusu bu katilin kızı Inhi’yi de kurban olarak seçmesidir. Kızını korumak için hazırlık yapmaya başladığı sırada hayat ona kötü bir sürpriz yapar; Byıonğsu alzheimera yakalanmıştır ve her geçen gün hafızasını yavaş yavaş kaybeder. Bu da yetmezmiş gibi şüphelendiği tek kişi, kızının evlenmek üzere olduğu Cute’dur.
Jo Nesbo – Oğul
On sekiz yaşından beri hapishanede olan Sonny Lofthus, bulunduğu yere tezat bir şekilde yumuşak huylu ve karizmatik birisidir. Aynı zamanda hapishanede papaz olarak tanınır çünkü mahkumlar işledikleri suçları dürüstçe ona anlatmaktadır. Sonny’nin hapishaneye başkasının suçunu üstlenerek girdiği gerçeği bilinmemektedir. Eroin bağımlılığı sebebiyle girdiği düşünülür ve kimse onunla ilgilenmez. Bu durum da onun eroine rahatça ulaşmasına olanak sağlar. Sonny işlemediği yeni bir suçu polise itiraf etmeye hazırlanırken bir mahkûmdan hiç beklemediği bir itiraf gelir; Sonny’nin polis olan babası aslında intihar etmemiştir, cinayete kurban gitmiştir. Sonny’nin belki de hapishaneden kaçmasını sağlayabilecek tek cümle budur. Elindeki uzun intikam listesiyle yepyeni ve karanlık bir dünyaya adım atan Sonny, son derece gerilimli planını uygulamaya koyar.
Meredith Nicholson – Bin Mumlu Ev
John Marshall Glenarm akıl almaz zenginliği ve bir o kadar da garip kişiliği ile nam salmış bir adamdır. Ölümünün ardından gizli bir hazinesi olduğu söylentileri de ortada dolaşmaya başlar ve yine adam gibi garip isteklerin yer aldığı bir vasiyeti olduğu ortaya çıkar. Bu vasiyete göre torunu Jack’in Glenarm Malikanesine ve dedesinin topraklarına sahip olabilmesi için iki şart vardır. İlk şart Jack’in bir yıl boyunca malikaneden bir an bile ayrılmamasıdır. Jack evden ayrıldığı anda mirasın tamamı Rahibe Theresa’nın yeğeni Marian Devereux’a kalacaktır. Diğer şart ise John’un asla Marian ile evlenmemesidir. Bu şartlar sonucu Jack sadece mum ışığı ile aydınlatılabilen bu evde yaşamak zorunda kalır. Fakat bir sene içinde hapis kalacağı bu evin içindeki tuhaf seslerden, define avcılarından ve karanlık sırlardan henüz haberi yoktur.
Cahide Birgül – Ah Tutku Beni Öldürür Müsün?
Oldukça köklü ve zengin bir aile olan Mabeyinoğulları’nın Ortaköy’deki apartmanları bir süredir gizemli olaylara ev sahipliği yapmaktadır. Ailenin dedesinin ani ölümü ve diğer aile üyelerinin başına gelen akıl almaz kazadan sonra apartmandaki kiracılar adeta kaçmış, bu tekinsiz binayı hemen terk etmişlerdir. Apartmanın bahçe katını farklı amaçlar için kullananlar ise Mabeyinoğulları’nın etrafını saran gizemden yakayı kurtaramaz. Tutkularına engel olamayan iki genç adam kendilerini sonu gelmeyen dedikoduların, korkunç maddi hırsların ortasında bu apartmanda bulurlar. Başlarına ise tüyler ürpertici olaylar gelmeye başlayacaktır.
Thomas Harris – Kuzuların Sessizliği
Buffalo Bill lakabına sahip olan seri katil, belirli özelliklere sahip kadınların peşine düşmektedir. Katilin bir amacı olduğu kesindir fakat kadınların cesetleri birbirinden oldukça uzak eyaletlerde bulunduğu için yapboz bir türlü tamamlanamaz. Clarice Starling ise FBI Akademisi’nin genç stajyerlerinden biridir. Büronun davranış bilimleri bölümünden çağırıldığında ise ardı arkası kesilmeyecek bir gerilimin ortasına düşer. Ona akıl almaz bir görev verilir; oldukça zeki bir psikiyatr olan dehşet verici katil Dr. Hannibal Lecter ile Baltimore Akıl Hastanesinde görüşecektir. Lecter, Buffalo Bill’in izinin sürülebilmesi ve yakalanabilmesi için kendilerine yardım edebilecek donanımdaki tek kişidir. Zekâsı oldukça etkileyici olan Lecter ile arasında zamanla garip ve yoğun bir ilişki başlayan Clarice kendini onun avcunda bulur.